Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Edebiyat / Kültür / Sanat
Kim Kimdir ? - Biyografiler
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ KİMDİR?
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="yilmaz27" data-source="post: 1098495" data-attributes="member: 124445"><p style="text-align: center"><strong>31 MART OLAYI VE BEDİÜZZAMAN</strong></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"></p><p>Hürriyetin ilanı ile birlikte İstanbul'un her tarafında bir kargaşa ve infial dönemi başlamıştır. Bu sosyal çalkantıları durdurmak ve insanları yatıştırmak gerekiyordu. Bunun tek bir yolu vardı; insanları ikaz etmek ve hürriyetin nimetlerini inandırıcı bir üslupla anlatmak…</p><p></p><p>Meşrutiyet'in başına meşruiyeti de ilave ederek, "Meşrutiyet-i meşrua" sloganı ile hürriyeti anlatmaya çalışan Bediüzzaman, Meşrutiyet'in üçüncü gününden itibaren bir taraftan gazete ve dergilere yazı yazarken, diğer yandan da etkili hitabeti ile miting meydanlarında ve konferans salonlarında binlerce insana hitap ederek ortamın bir an önce yumuşamasına yardımcı oldu.</p><p></p><p>Bugünlerde, özellikle Selanik patlamaya hazır bir bombayı andırıyordu. Bediüzzaman 11 Temmuz'da Sultan Ahmet meydanında yaptığı "Hürriyete Hitap" nutkunun aynısını, Selanik meydanında da vererek, tırmanan tehlikenin önünü kesti.[18] Özellikle Şehzadebaşı'ndaki Ferah Tiyatrosu'nda çıkan kavgayı, etkileyici hitabetiyle son anda önlemiş oldu.</p><p></p><p>Hamallar, İttihatçılara ve dolayısı ile Meşrutiyet'e karşı tavırlarını boykot yaparak ortaya koydular. İstanbul'da yaşayan ve hamallık yapan Kürtlerin bu siyasi ve anarşik olayların içine çekilmesi tehlikesini sezen Said Nursi, hamalların yoğun olduğu yerlere, özellikle kahvehanelere gidip konuşmalar yaptı ve Meşrutiyeti anlattı.</p><p></p><p></p><p>diyerek, öfkelerini başka tarafa çekmeyi başarmış ve çıkması muhtemel büyük bir boykot ve anarşiyi önlemiş oldu.[20]</p><p></p><p>Meşrutiyet'ten rahatsız olan bir diğer kesim de ulema ve talebelerdi. Zira onlar, anayasal sistemin ve hürriyetin dine aykırı olduğunu iddia ediyorlardı. Bunu fark eden Said Nursi, Meşrutiyet-i meşruanın İslam'a aykırı olmadığını, dört hak mezhebin klasik kaynaklarına dayanarak ve İslam tarihinden örnekler vererek ortaya koymaya çalıştı. Bunu yaparken, bir yandan gazetelere, dergilere yazılar gönderiyor, diğer yandan da medrese mensuplarının toplandığı yerlere giderek konuşmalar yapıyordu.</p><p></p><p>Meşrutiyet'e tepkili diğer bir zümre de askerlerdi. Üstlerine, özellikle Harbiyeli subaylara itaat etmemeye başlayan askerler, büyük bir felakete adeta davetiye çıkarıyorlardı. Bu tehlikeyi fark eden Bediüzzaman, İstanbul'un farklı yerlerinde bulunan avcı taburlarını bir bir dolaşarak "Meşrutiyet'in yanlış anlaşıldığını ve dine aykırı bir tarafı olmadığını" anlattı. İslam'ın anarşiye karşı olduğunu ve üstlerine itaat etmemeleri durumunda anarşiyi körükleyeceklerini anlatarak, onları itaate sevketti.</p><p></p><p>Meşrutiyet'in ilanı sadece İstanbul'da değil, Doğu'da da infiallere neden olmuştu. Said Nursi "Bediüzzaman" imzası ile doğudaki nüfuzlu kişilere ve aşiret reislerine altmış kadar telgraf çekti. "Meşrutiyet ile dine bir zarar gelmeyeceğini, aksine dinin inkişaf edeceğini" anlatarak onları yatıştırdı.</p><p></p><p>Bugünleri sonradan anlatan Bediüzzaman, hizmetlerini şu cümleyle özetliyordu:</p><p></p><p></p><p>Takvimler 13 nisan 1909'u gösterdiğinde, tarihe "31 Mart Vakası" olarak geçen büyük bir isyan baş gösterdi. Mevcut kargaşayı fırsat bilen karanlık ellerin çıkardığı bu isyanla her şey altüst olmuş ve İkinci Abdülhamit tahtan indirilmişti.</p><p></p><p>Said Nursi, isyanın üçüncü gününde isyan eden askerlere gazetede yazdığı yazılarla, dördüncü gününde ise bizzat Harbiye Nezareti'ne giderek onlara hitap etti ve isyanı bitirmelerini istedi.</p><p></p><p>İsyanın on birinci gününde, Mahmut Şevket Paşa komutasındaki Hareket Ordusu isyanı bastırdı ve sıkıyönetim ilan edildi. İsyancıların elebaşıları yakalanarak sıkıyönetim mahkemesinde idam edildiler. İsyanı yatıştırmak için bir dakika boş durmayan Said Nursi de olaya karıştığı iddiası ile tutuklanır. Üç hafta kadar hapiste kaldıktan sonra mahkeme huzuruna çıkarılır.</p><p></p><p>Müdafaasında, isyan öncesindeki dokuz aylık sürede yaptığı hizmetleri ve isyanın durdurulması için üstlendiği rolü dile getiren Nursi,</p><p></p><p></p><p>Ardından İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti'ne dahil oluş nedenini ve şeriatın ne anlama geldiğini izah ederek, cesaret ve feraset dolu bir müdafaa yapar. Bu savunma daha sonra, Dinvan-ı Harbi Örfi adı ile kitaplaştırılır.</p><p></p><p>İdam edileceğini beklerken, beraat eden Nursi, kendisinden sonra yargılanan kırk elli kişinin de idamdan kurtulmasına vesile olur.</p><p></p><p>İstanbul'da bulunduğu iki senelik zaman diliminde, faydalı gördüğü sivil toplum kuruluşları ile hizmet etmekten kaçınmayan Said Nursi, İttihadı Muhammedi Cemiyeti'nin kurulduğunu duyunca, bu evrensel ve mübarek ismin bir grubun elinde istismar edilmemesi ve şahsi düşüncelere alet edilmemesi için hemen gidip dahil olur.</p><p></p><p>31 Mart olayında, sıkıyönetim mahkemesinde yaptığı müdafaada; İttihadı Muhammedi Cemiyeti'ne niçin dahil olduğunu şöyle ifade eder:</p><p></p><p></p><p>Bu ifadelerden de anlaşıldığı gibi Said Nursi, her şeyden önce, herhangi bir grubun, Hz. Muhammed (asv)'in ismini taşıyan bu cemiyeti kendi tekeli altına alıp siyasi maksatları uğruna kullanmasından ve daha ötesi, böyle bir cemiyetin toplumda ayrılığın ve çekişmenin kaynağı haline getirilmesinden şiddetle endişe ettiği için dahil olmuş ve gerçekten de bu istismarlara engel de olmuştur.</p><p></p><p>Said Nursi'nin 23 mayıs 1909'da sıkıyönetim mahkemesinde serbest bırakılması o günün gazetelerinde şu ifadelerle duyurulmuştur:</p><p></p><p></p><p style="text-align: center"></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="yilmaz27, post: 1098495, member: 124445"] [CENTER][B]31 MART OLAYI VE BEDİÜZZAMAN[/B] [/CENTER] Hürriyetin ilanı ile birlikte İstanbul'un her tarafında bir kargaşa ve infial dönemi başlamıştır. Bu sosyal çalkantıları durdurmak ve insanları yatıştırmak gerekiyordu. Bunun tek bir yolu vardı; insanları ikaz etmek ve hürriyetin nimetlerini inandırıcı bir üslupla anlatmak… Meşrutiyet'in başına meşruiyeti de ilave ederek, "Meşrutiyet-i meşrua" sloganı ile hürriyeti anlatmaya çalışan Bediüzzaman, Meşrutiyet'in üçüncü gününden itibaren bir taraftan gazete ve dergilere yazı yazarken, diğer yandan da etkili hitabeti ile miting meydanlarında ve konferans salonlarında binlerce insana hitap ederek ortamın bir an önce yumuşamasına yardımcı oldu. Bugünlerde, özellikle Selanik patlamaya hazır bir bombayı andırıyordu. Bediüzzaman 11 Temmuz'da Sultan Ahmet meydanında yaptığı "Hürriyete Hitap" nutkunun aynısını, Selanik meydanında da vererek, tırmanan tehlikenin önünü kesti.[18] Özellikle Şehzadebaşı'ndaki Ferah Tiyatrosu'nda çıkan kavgayı, etkileyici hitabetiyle son anda önlemiş oldu. Hamallar, İttihatçılara ve dolayısı ile Meşrutiyet'e karşı tavırlarını boykot yaparak ortaya koydular. İstanbul'da yaşayan ve hamallık yapan Kürtlerin bu siyasi ve anarşik olayların içine çekilmesi tehlikesini sezen Said Nursi, hamalların yoğun olduğu yerlere, özellikle kahvehanelere gidip konuşmalar yaptı ve Meşrutiyeti anlattı. diyerek, öfkelerini başka tarafa çekmeyi başarmış ve çıkması muhtemel büyük bir boykot ve anarşiyi önlemiş oldu.[20] Meşrutiyet'ten rahatsız olan bir diğer kesim de ulema ve talebelerdi. Zira onlar, anayasal sistemin ve hürriyetin dine aykırı olduğunu iddia ediyorlardı. Bunu fark eden Said Nursi, Meşrutiyet-i meşruanın İslam'a aykırı olmadığını, dört hak mezhebin klasik kaynaklarına dayanarak ve İslam tarihinden örnekler vererek ortaya koymaya çalıştı. Bunu yaparken, bir yandan gazetelere, dergilere yazılar gönderiyor, diğer yandan da medrese mensuplarının toplandığı yerlere giderek konuşmalar yapıyordu. Meşrutiyet'e tepkili diğer bir zümre de askerlerdi. Üstlerine, özellikle Harbiyeli subaylara itaat etmemeye başlayan askerler, büyük bir felakete adeta davetiye çıkarıyorlardı. Bu tehlikeyi fark eden Bediüzzaman, İstanbul'un farklı yerlerinde bulunan avcı taburlarını bir bir dolaşarak "Meşrutiyet'in yanlış anlaşıldığını ve dine aykırı bir tarafı olmadığını" anlattı. İslam'ın anarşiye karşı olduğunu ve üstlerine itaat etmemeleri durumunda anarşiyi körükleyeceklerini anlatarak, onları itaate sevketti. Meşrutiyet'in ilanı sadece İstanbul'da değil, Doğu'da da infiallere neden olmuştu. Said Nursi "Bediüzzaman" imzası ile doğudaki nüfuzlu kişilere ve aşiret reislerine altmış kadar telgraf çekti. "Meşrutiyet ile dine bir zarar gelmeyeceğini, aksine dinin inkişaf edeceğini" anlatarak onları yatıştırdı. Bugünleri sonradan anlatan Bediüzzaman, hizmetlerini şu cümleyle özetliyordu: Takvimler 13 nisan 1909'u gösterdiğinde, tarihe "31 Mart Vakası" olarak geçen büyük bir isyan baş gösterdi. Mevcut kargaşayı fırsat bilen karanlık ellerin çıkardığı bu isyanla her şey altüst olmuş ve İkinci Abdülhamit tahtan indirilmişti. Said Nursi, isyanın üçüncü gününde isyan eden askerlere gazetede yazdığı yazılarla, dördüncü gününde ise bizzat Harbiye Nezareti'ne giderek onlara hitap etti ve isyanı bitirmelerini istedi. İsyanın on birinci gününde, Mahmut Şevket Paşa komutasındaki Hareket Ordusu isyanı bastırdı ve sıkıyönetim ilan edildi. İsyancıların elebaşıları yakalanarak sıkıyönetim mahkemesinde idam edildiler. İsyanı yatıştırmak için bir dakika boş durmayan Said Nursi de olaya karıştığı iddiası ile tutuklanır. Üç hafta kadar hapiste kaldıktan sonra mahkeme huzuruna çıkarılır. Müdafaasında, isyan öncesindeki dokuz aylık sürede yaptığı hizmetleri ve isyanın durdurulması için üstlendiği rolü dile getiren Nursi, Ardından İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti'ne dahil oluş nedenini ve şeriatın ne anlama geldiğini izah ederek, cesaret ve feraset dolu bir müdafaa yapar. Bu savunma daha sonra, Dinvan-ı Harbi Örfi adı ile kitaplaştırılır. İdam edileceğini beklerken, beraat eden Nursi, kendisinden sonra yargılanan kırk elli kişinin de idamdan kurtulmasına vesile olur. İstanbul'da bulunduğu iki senelik zaman diliminde, faydalı gördüğü sivil toplum kuruluşları ile hizmet etmekten kaçınmayan Said Nursi, İttihadı Muhammedi Cemiyeti'nin kurulduğunu duyunca, bu evrensel ve mübarek ismin bir grubun elinde istismar edilmemesi ve şahsi düşüncelere alet edilmemesi için hemen gidip dahil olur. 31 Mart olayında, sıkıyönetim mahkemesinde yaptığı müdafaada; İttihadı Muhammedi Cemiyeti'ne niçin dahil olduğunu şöyle ifade eder: Bu ifadelerden de anlaşıldığı gibi Said Nursi, her şeyden önce, herhangi bir grubun, Hz. Muhammed (asv)'in ismini taşıyan bu cemiyeti kendi tekeli altına alıp siyasi maksatları uğruna kullanmasından ve daha ötesi, böyle bir cemiyetin toplumda ayrılığın ve çekişmenin kaynağı haline getirilmesinden şiddetle endişe ettiği için dahil olmuş ve gerçekten de bu istismarlara engel de olmuştur. Said Nursi'nin 23 mayıs 1909'da sıkıyönetim mahkemesinde serbest bırakılması o günün gazetelerinde şu ifadelerle duyurulmuştur: [CENTER][/CENTER] [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
Ülkemizin kuzeyindeki deniz hangisidir? (bitişik yazınız)
Cevapla
Forumlar
Edebiyat / Kültür / Sanat
Kim Kimdir ? - Biyografiler
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ KİMDİR?
Top