I.BÖLÜM
1.1 ANATOMİ
Anatomi vücudunun yapısını inceleyen bilim dalıdır. İnsan anatomisi, insan vücudunun normal şekil ve yapısını inceleyen, en eski temel medikal bir bilim dalıdır. Anatomi terimi yalnız başına kullanılırsa, insan anatomisi anlamına gelir. Anatomi terimi Grek orjinli olup ana: içinde, ayrılmış, temnein: tome: kesmek, parçalara ayırmak kelimelerinden oluşmuştur. Latince kökenli dissectio (dis=ayrılmış, secare=kesmek) terimide anatomi ile aynı anlamı taşımakla beraber, dissectio günümüzde anatomi öğretiminin vazgeçilmez yöntemi olan kadavra pratiğini belirtmek amacı ile kullanılır.
1.2. ANATOMİNİN TARİHÇESİ
Riolan’ a göre, İbraniler 40 kemik ve 360 kiriş ve damar tanırlardı;Yunanlıların anatomi alanındaki bilgilerinin ise çok daha gelişmiş olduğu söylenir. Haller’e göre Hippokrates insan kadavralarının teşhisini yapmıştır; ama bunu ıspatlayan bir belge yoktur . Anatomi çalışmaları yapmaya yönelik bilinen ilk girişimler Batı’da Aristoteles (i.ö.384-22?)tarafından yapılmıştır. Bununla birlikte i.ö.3000-i.ö.1600 arasında kalan bazı papürüsler, eski Mısırlıların mumyalama sırasında anatominin bazı konularıyla ilgilenmiş olduklarını göstermektedir. Biyoloji biliminin kurucusu olan Aristoteles, bitkilerde ve hayvanlarda inceleme amaçlı kesmeler (teşrih) uygulanmıştır. Ama Aristoteles de tıbbın kurucusu sayılan Hippokrates(460-374) de, insan bedeninde kesme çalışmaları yapmamışlardır. Aristoteles’in eserlerinde, Hippokratesci yazarlara göre, anatominin durumunu bildiren bilgiler hem çok zayıf hem de hatalı gözlemlerle doludur. İnsan anatomisinin gerçek temelleri M.Ö.4yy. da İskenderiye okulu tarafından atılmıştır. Koslu Praksagoras ve öğrencileri Herophilos ve Erasistratos (bu sonuncusu belki de Aristoteles’in torunudur) insan kadavrası teşhiri yapmışlardır 2. Herophilos ve Erasistratos Aristoteles’ in ölümünden kısa süre sonra, Mısır’da Ptolemaios sülalesi hükümdarları, insan üstünde inceleme amaçlı kesme işlerini desteklemişler ve bu işin en etkili uygulayıcıları, Herophilos (i.ö.335-280) ile çağdaşı Erasistratos (i.ö.310-250) olmuşlardır. Herophilos 600 kadar insan bedenini keserek, anatomi incelemeleri yazmıştır;bunlar arasında gözlerle ilgili bir inceleme ve ebeler için bir el kitabı sayılabilir. Ama en büyük katkısı, beynin sinir sistemi merkezi ve zekanın bulunduğu yer olduğunu kanıtlaması ve beyinden omuriliğe giden sinirlerin çizimini yaparak, isteme uyanlar ve uymayanlar diye sınıflandırması olmuştur. Erasistratos, ayrıca kalbe yağ taşıyan lenfi incelemiş, gırtlak kapağının gırtlağı kapatmaktaki işlevini tanımlamış, kalpteki üçlü kapak ’ı ortaya çıkarmış, duyum sistemleri ile hareket sistemlerini birbirinden ayıdetmiştir. Dolaşım sistemini de yoğun biçimde incelemiş, ama atardamarda hava bulunduğunu savunmuştur:Bu, o dönemde yaygın bir inançtı; Çünkü normal olarak toplam kanın %60 kadarı toplardamarlarda bulunur ve ölümde atardamarlar, kılcal damarlara ve toplardamarlara boşalırlar.
GALENUS: Eskiçağ bilginlerinin pek çok gözlemi yanlış yapmış olmalarına karşın, Kleopatra’nın hükümdarlığının sonuna kadar (İ.Ö. yaklaşık 30 ) bulunan ilkelerin, sonraki 1000 yılda yapılacak buluşlar kadar çok olduğu söylenebilir. Kleopatra’nın ölümünden kısa süre sonra, İskenderiye bir Roma kenti ve Hrıstiyan kilisesinin başlıca merkezlerinden biri olmuş ve kent yöneticileri, anatomi çalışmalarına karşı çıkmaya başlamışlar, dünyanın Arabistan dışındaki yerlerindeki yöneticiler de, insan bedeni üstünde inceleme amaçlı kesme çalışmaları yapılmasını yasaklamışlardır .Bununla birlikte, anatomi bilgisini arttırma konusundaki isteğin önü alınamamıştır.
Anatomi bilgisini geliştirme konusunda çaba gösteren en önemlisi, Roma imparatoru Marcus Aurelius’un Yunan asıllı hekimi Claudius Galenus’tur;(İ.S.131-200)Tarihte deneysel fizyolojinin kurucusu sayılan Galenus, idrarın idrar kesesinde değil, böbreklerde oluştuğunu ve omuriliğin kesilmesinin, bedenin kesme noktası altında kalan bölümünde felce yol açtığını göstermiştir. Büyük yapıtı İnsan Parçalarının Kullanımı Üstüne, günümüzde 1400 yıl önce, her yerde kullanılan bir tıp kitabı haline gelmiştir. Ne var ki, deneysel tıbba bazı güzel katkılarda bulunmasına karşın, Galenus’un aslında anatominin ilerlemesini geciktirdiği söylenebilir: Dinsel görüşlerden ötürü Galenus’un insan bedenini kesmesine izin verilmediğinden, elde ettiği sonuçların çoğu sığırlar, köpekler, domuzlar ve maymunlar üstünde yaptığı kesme işlemlerine dayanıyordu. Üstelik kendisinden önceki ve çağdaşı anatomicilerin bazı yanlışlarını da, yapıtıyla kalıcı duruma getirmiştir .3 Ondan sonra bu dini inançlar ve ön yargılar yüzünden anatominin tamamen ihmal edildiği ve on iki yüz yıllık bir karanlık devre gelir. Anatominin yeniden bir hamle yapabilmesi için 1215’te İmparator Friedrich II’nin emirnamesi ve 1300 tarihinde Papa Bonifacio 7’in izini beklemek gerekir.1315’te Mundinus, Balogna’da öğrencileri önünde, iki kadavra teşrihi yapar.2
İbni sina ve öbür islam bilginleri .Dinin karşı olması yüzünden anatomi araştırmaları Ortaçağda Batı’da büyük ölçüde bir yana bırakılırken, İslam bilginleri bu dalda büyük gelişmeler göstermişlerdir. İslam anatomicilerinin en ünlüsü İbni Sina (İ.S.980-1037)İ.S.1000’de yazdığı Kanun fi’t Tıp (Tıp Kuralları )adlı yapıtında, insanlar, maymunlar, köpekler ve öteki hayvanlar üzerinde yaptığı incelemelerden elde ettiği bilgilere yer vermiştir;ama İbni Sina’da, öbür İslam bilginleri de sistemli incelemeler yapmamışlardır.
VESALİUS: Batı’da Rönesans geliştikçe, bazı bilim adamları din kökenli kısıtlamalara karşı çıkmaya başlamışlar ve ortaya hızla çok sayıda anatomi bilgini çıkmıştır. Bunlar arasında en önemlisi Vesalius’tur. (1514 -64) Anatominin modern çağının başlatıcısı sayılan Vesalius, Galenus’un çoğu hatalı olan gözlemlerini kabul etmek ve incelemeleri metafizik diyalektiğe göre sürdürmek yerine, doğrudan bilimsel-deneysel bir yaklaşım göstermiş, pek çok hayvanın anatomisini, insanınki ile karşılaştırmış ve türler arasındaki farklılıkların nasıl şaşırtıcı biçimde bilinmeyenleri ortaya çıkardığını belirtmiştir. Kopernik’in Gök Cisimlerinin Dolanması adlı yapıtıyla aynı yıl yayınlanan İnsan Bedeninin Yapısı Üstüne adlı yapıtı, insan bedeninin iç yapısıyla ilgili doğru çözümlemelere yer vermesi açısından son derece önemlidir. Vesalius’un çağdaşları ve sonraki bilginler, yüzyıldan kısa bir süre içinde, genel anatomiyle ilgili temel incelemelerin çoğunu tamamlamışlardır.3
Vesalius kitabıyla biyolojinin morfoloji olarak tanımlanan ve pratikte anatomi ile hemen hemen eş anlamlı olan dalı ortaya çıktı. Morfoloji, organizma bölümlerinin biçim ve işleyişlerini evrimsel ilişkiler, işlevler ve gelişim temel ilkeler açısından açıklarken, anatomi yalnızca bunların yapılarının tanınmasını kapsar.4 Vesalius’un 1543 yılında henüz 28 yaşında yazdığı ‘De Humani Corporis Fabrica’ adlı eseri ile büyük yankılar yaratmış ve bütün tıp temeli ve girişi olarak tanıtılmaktadır. Bu görüş bugün değişmediği gibi hiçbir zaman değişmeyecektir.5
1.3. ANATOMİNİN BÖLÜMLERİ
Çok geniş bir bilim dalı olan anatomi, hekimlik dallarındaki ayırımlarla paralel olarak çeşitli alt dallara ayrılmıştır. Bu anatomicilerin hepsinde ortak temel bilgiler kullanılmasına karşın, bakış açıları ve bilgi gruplarında değişiklikler yapılmıştır . 1
Genel Anatomi: Konusu, birbirine benzeyen vücut kısımlarını bir araya toplayıp, ‘sistem’ denilen tabii gruplar meydana getirmektir. Bu sistemleri biçim, yapı ve gelişmeleri içinde inceler; böylece de organları meydana getiren temel kısımları yani dokuları incelemiş olur. Genel mikroskobik anatominin veya histolojinin ortaya attığı yapı problemlerinin çözümü için, genel anatomi, mikroskobik, kimyevi ve fiziki analizlerin verilerinden yararlanır. Bichat, mikroskop kullanmadığı halde dokuların ve suyukların bileşimine giren kısımları, anatomik elemanları veya temel prensipleri ayırt etmesini bilmiştir. Ona göre, her dokunun vücudun bütünü içinde ele alındığında bir sistem meydana getirdiği görülür. Çeşitli sistemler, aralarında değişik miktar ve oranda birleşerek organları oluşturur. Tek bir organın görevinde daha genel bir fonksiyonu olan birleşmiş organlar bütünü bir aygıttır. Demek ki anatomi ile fizyoloji bir arada yürür.2
Sistematik (analitik) Anatomi: İnsan vücudunun, organ gruplarına sistemlere göre incelendiği bir anatomi çeşitidir 1. Bir organın en ince noktasına dek tanımlanmasını amaçlar ve bir çok alt dala ayrılır 6. Sistematik anatomi en çok kullanılan anatomi öğretim yöntemidir. Sistematik anatomide insan vücudu sekiz sisteme ayrılarak incelenir. Bunlar: (I)Hareket sistemi, (II)Sinir sistemi, (III)Duyu organları, (IV)Dolaşım sistemi, (V)Sindirim sistemi, (VI)Solunum sistemi, (VII)İdrar ve üreme sistemi, (VIII)İç salgı bezler sistemi
Tasviri Anatomi: Organlı bir varlığın yapısı hakkında gerçek bilgi sahibi olabilmek için, anatomist, sırasıyla çeşitli aygıtları meydana getiren organların her birinin durumunu göz önüne almalıdır. Organların durum, şekil, ağırlık, yön ve hacmini, ilişkilerini, kısacası dış özelliklerini ele alan bu analitik inceleme, tasviri anatominin işidir. Kemikbilim (osteoloji), iskelet ve kemikleri; eklem bilim (artroloji), eklemleri; bağ bilim (sindezmoloji) bağları; kas bilim (miyoloji), kasları; damar bilim (angioloji), damarları; sinir bilim (nevroloji),sinirleri; iç organlar bahsi (splanknoloji), iç organları inceler.2
Topografik Anatomi: Aynı bölgede bulunan organlar arasındaki ilişkileri açıklar.6 Tasviri anatominin iyice bilinmesi gerektirir;onu tamamlar ama yerini alamaz. Tasviri anatomiyi bölge bölge anlatmak topografik anatomi yapmak değildir. Bölgeyi, Velpeau ile birlikte, başlı başına bir yapılışı, özel görevleri ve hatta özel hastalıkları olan bir bütün olarak kabul etmek gerekir. Bu bölgenin incelenmesine de tıbbi-cerrahi anatomi veya uygulamalı anatomi denir;zira bu inceleme sonunda, hekim veya cerrah semiyoloji ve teşhis bakımından olduğu kadar tedavi için gerekli müdahaleler bakımından da bütün bilgi ve verileri elde etmiş olur.1
Karşılaştırmalı Anatomi: (komperatif anatomi) Cinsler arasındaki benzerlikleri, farklılıkları, cinslerin örgenleşmesindeki temel yada ikincil etkenleri araştırır:bu bilim antropoloji, zooloji ve paleontolojiye önemli veriler sağlar 6. Bu inceleme, çok değişik gelişme dereceleri gösteren türlerin, bugünkü tabiat şartları altında bulunmasından veya hiç olmazsa göz, kalp v.b. gibi belirli bir organın gelişme merhalelerinin ortaya çıkarılmasından faydalanır 2.
Patolojik Anatomi: Hastalıkların organlarda neden olduğu yapı ve biçim değişikliklerinin incelenmesidir. Makroskopik patolojik anatomi, çıplak gözle görülebilen değişiklikleri, histo patolojik anatomi, mikroskopla seçilebilen doku bozukluklarını inceler. Büyüteçle birlikte doğan doku bilim (histoloji) mikroskoplar geliştikçe ilerledi. Günümüzde, elektron mikroskobunun yardımıyla hücre, en ince ayrıntısına dek incelenebilmektedir. Geçmişte yalnızca ölüm sonrası lezyonlarının incelenmesiyle sınırlı olan patolojik anatomi, bugün temel tıp bilimlerinde bir uzmanlık dalı olmuştur, ameliyatla çıkartılan her parçanın sistematik olarak incelenmesinde şart olan histopatolojik anatomi, klinik uygulamada hergün başvurulan bir araştırma yöntemidir.(biyopsi) 6 Çok eski zamanlardan beri hekimler klinik gözlemlerini anatomik bilgilere bağlamak istemişlerdir otopsinin yasak olması uzun zaman bunu engellemiştir.16. y.y. da Padova’lı hekim Morgagni, klinik anatomisi metodunu kurdu. Fakat Fransa’da Dupuytren, Bichat, Leannec’in sayesinde bu metodun gelişebilmesi için 19.y.y. beklemek gerekti. Patolojik anatomide elde edilen sonuçlar çeşitlidir. Bu sonuçlar teşhise yarar;ilmidir;adli tıbba yardımcı olur;hatta tedavi içinde patolojik sonuçlardan faydalanılır. Patolojik anatomi iki büyük bölümden meydana gelir: genel patolojik anatomi, patolojik olayları genel olarak inceler (enflamasyon, tümörler, şekil bozuklukları) ve özel patolojik anatomi, bu olayları ayrı ayrı her organ açısından ele alır.2
Radyolojik Anatomi: Radyografi aracılığıyla gözlemlenen organ biçimlerinin ve organlar arası ilişkilerin incelenmesidir 6. Hastalıkların, yaralanmaların ve eklem rahatsızlıklarının teşhisinde X ışınının kullanılmasından beri radyolojik anatomi çok ilerlemiştir. Radyolojik anatomi, radyografi sonucu elde edilen şekil ve durumları inceler . Organ ve aygıtların belli yönlerden (önden, yandan, yarı yandan, dikey ve yatay olarak v.b.) muayenesi, kemiklerin iç yapısının, eklemlerin ve bazı iç organların incelenmesini kapsar. Gerçek veya muhtemel organik boşlukların iç yapısı, saydamsız bir madde (yemek borusu, idrar yolları, kanallar veya damarlara) veya gaz (pnömoseröz, gazlı anserografi) şırınga edilerek meydana çıkarılır. Teşrihle elde edilen sonuçlarla yapılan kıyaslama, ışığın, kişinin ve ekranın bulunduğu yerler göz önünde tutularak klişeler üzerinde anamorfozları değerlendirmeye yarar. Bu değişiklikler bazen belirli bir planın görünümünü tespit, bir planı büyültebilme, başka türlü görülmeyen bir ayrıntıyı ortaya çıkarabilmek bakımından önemlidir. Radyolojik anatomi, canlıda normal ve patolojik şekilleri görmeğe, patolojik durumları tespitle tıbbi ve cerrahi teşhise yardımcı olur2.
1.1 ANATOMİ
Anatomi vücudunun yapısını inceleyen bilim dalıdır. İnsan anatomisi, insan vücudunun normal şekil ve yapısını inceleyen, en eski temel medikal bir bilim dalıdır. Anatomi terimi yalnız başına kullanılırsa, insan anatomisi anlamına gelir. Anatomi terimi Grek orjinli olup ana: içinde, ayrılmış, temnein: tome: kesmek, parçalara ayırmak kelimelerinden oluşmuştur. Latince kökenli dissectio (dis=ayrılmış, secare=kesmek) terimide anatomi ile aynı anlamı taşımakla beraber, dissectio günümüzde anatomi öğretiminin vazgeçilmez yöntemi olan kadavra pratiğini belirtmek amacı ile kullanılır.
1.2. ANATOMİNİN TARİHÇESİ
Riolan’ a göre, İbraniler 40 kemik ve 360 kiriş ve damar tanırlardı;Yunanlıların anatomi alanındaki bilgilerinin ise çok daha gelişmiş olduğu söylenir. Haller’e göre Hippokrates insan kadavralarının teşhisini yapmıştır; ama bunu ıspatlayan bir belge yoktur . Anatomi çalışmaları yapmaya yönelik bilinen ilk girişimler Batı’da Aristoteles (i.ö.384-22?)tarafından yapılmıştır. Bununla birlikte i.ö.3000-i.ö.1600 arasında kalan bazı papürüsler, eski Mısırlıların mumyalama sırasında anatominin bazı konularıyla ilgilenmiş olduklarını göstermektedir. Biyoloji biliminin kurucusu olan Aristoteles, bitkilerde ve hayvanlarda inceleme amaçlı kesmeler (teşrih) uygulanmıştır. Ama Aristoteles de tıbbın kurucusu sayılan Hippokrates(460-374) de, insan bedeninde kesme çalışmaları yapmamışlardır. Aristoteles’in eserlerinde, Hippokratesci yazarlara göre, anatominin durumunu bildiren bilgiler hem çok zayıf hem de hatalı gözlemlerle doludur. İnsan anatomisinin gerçek temelleri M.Ö.4yy. da İskenderiye okulu tarafından atılmıştır. Koslu Praksagoras ve öğrencileri Herophilos ve Erasistratos (bu sonuncusu belki de Aristoteles’in torunudur) insan kadavrası teşhiri yapmışlardır 2. Herophilos ve Erasistratos Aristoteles’ in ölümünden kısa süre sonra, Mısır’da Ptolemaios sülalesi hükümdarları, insan üstünde inceleme amaçlı kesme işlerini desteklemişler ve bu işin en etkili uygulayıcıları, Herophilos (i.ö.335-280) ile çağdaşı Erasistratos (i.ö.310-250) olmuşlardır. Herophilos 600 kadar insan bedenini keserek, anatomi incelemeleri yazmıştır;bunlar arasında gözlerle ilgili bir inceleme ve ebeler için bir el kitabı sayılabilir. Ama en büyük katkısı, beynin sinir sistemi merkezi ve zekanın bulunduğu yer olduğunu kanıtlaması ve beyinden omuriliğe giden sinirlerin çizimini yaparak, isteme uyanlar ve uymayanlar diye sınıflandırması olmuştur. Erasistratos, ayrıca kalbe yağ taşıyan lenfi incelemiş, gırtlak kapağının gırtlağı kapatmaktaki işlevini tanımlamış, kalpteki üçlü kapak ’ı ortaya çıkarmış, duyum sistemleri ile hareket sistemlerini birbirinden ayıdetmiştir. Dolaşım sistemini de yoğun biçimde incelemiş, ama atardamarda hava bulunduğunu savunmuştur:Bu, o dönemde yaygın bir inançtı; Çünkü normal olarak toplam kanın %60 kadarı toplardamarlarda bulunur ve ölümde atardamarlar, kılcal damarlara ve toplardamarlara boşalırlar.
GALENUS: Eskiçağ bilginlerinin pek çok gözlemi yanlış yapmış olmalarına karşın, Kleopatra’nın hükümdarlığının sonuna kadar (İ.Ö. yaklaşık 30 ) bulunan ilkelerin, sonraki 1000 yılda yapılacak buluşlar kadar çok olduğu söylenebilir. Kleopatra’nın ölümünden kısa süre sonra, İskenderiye bir Roma kenti ve Hrıstiyan kilisesinin başlıca merkezlerinden biri olmuş ve kent yöneticileri, anatomi çalışmalarına karşı çıkmaya başlamışlar, dünyanın Arabistan dışındaki yerlerindeki yöneticiler de, insan bedeni üstünde inceleme amaçlı kesme çalışmaları yapılmasını yasaklamışlardır .Bununla birlikte, anatomi bilgisini arttırma konusundaki isteğin önü alınamamıştır.
Anatomi bilgisini geliştirme konusunda çaba gösteren en önemlisi, Roma imparatoru Marcus Aurelius’un Yunan asıllı hekimi Claudius Galenus’tur;(İ.S.131-200)Tarihte deneysel fizyolojinin kurucusu sayılan Galenus, idrarın idrar kesesinde değil, böbreklerde oluştuğunu ve omuriliğin kesilmesinin, bedenin kesme noktası altında kalan bölümünde felce yol açtığını göstermiştir. Büyük yapıtı İnsan Parçalarının Kullanımı Üstüne, günümüzde 1400 yıl önce, her yerde kullanılan bir tıp kitabı haline gelmiştir. Ne var ki, deneysel tıbba bazı güzel katkılarda bulunmasına karşın, Galenus’un aslında anatominin ilerlemesini geciktirdiği söylenebilir: Dinsel görüşlerden ötürü Galenus’un insan bedenini kesmesine izin verilmediğinden, elde ettiği sonuçların çoğu sığırlar, köpekler, domuzlar ve maymunlar üstünde yaptığı kesme işlemlerine dayanıyordu. Üstelik kendisinden önceki ve çağdaşı anatomicilerin bazı yanlışlarını da, yapıtıyla kalıcı duruma getirmiştir .3 Ondan sonra bu dini inançlar ve ön yargılar yüzünden anatominin tamamen ihmal edildiği ve on iki yüz yıllık bir karanlık devre gelir. Anatominin yeniden bir hamle yapabilmesi için 1215’te İmparator Friedrich II’nin emirnamesi ve 1300 tarihinde Papa Bonifacio 7’in izini beklemek gerekir.1315’te Mundinus, Balogna’da öğrencileri önünde, iki kadavra teşrihi yapar.2
İbni sina ve öbür islam bilginleri .Dinin karşı olması yüzünden anatomi araştırmaları Ortaçağda Batı’da büyük ölçüde bir yana bırakılırken, İslam bilginleri bu dalda büyük gelişmeler göstermişlerdir. İslam anatomicilerinin en ünlüsü İbni Sina (İ.S.980-1037)İ.S.1000’de yazdığı Kanun fi’t Tıp (Tıp Kuralları )adlı yapıtında, insanlar, maymunlar, köpekler ve öteki hayvanlar üzerinde yaptığı incelemelerden elde ettiği bilgilere yer vermiştir;ama İbni Sina’da, öbür İslam bilginleri de sistemli incelemeler yapmamışlardır.
VESALİUS: Batı’da Rönesans geliştikçe, bazı bilim adamları din kökenli kısıtlamalara karşı çıkmaya başlamışlar ve ortaya hızla çok sayıda anatomi bilgini çıkmıştır. Bunlar arasında en önemlisi Vesalius’tur. (1514 -64) Anatominin modern çağının başlatıcısı sayılan Vesalius, Galenus’un çoğu hatalı olan gözlemlerini kabul etmek ve incelemeleri metafizik diyalektiğe göre sürdürmek yerine, doğrudan bilimsel-deneysel bir yaklaşım göstermiş, pek çok hayvanın anatomisini, insanınki ile karşılaştırmış ve türler arasındaki farklılıkların nasıl şaşırtıcı biçimde bilinmeyenleri ortaya çıkardığını belirtmiştir. Kopernik’in Gök Cisimlerinin Dolanması adlı yapıtıyla aynı yıl yayınlanan İnsan Bedeninin Yapısı Üstüne adlı yapıtı, insan bedeninin iç yapısıyla ilgili doğru çözümlemelere yer vermesi açısından son derece önemlidir. Vesalius’un çağdaşları ve sonraki bilginler, yüzyıldan kısa bir süre içinde, genel anatomiyle ilgili temel incelemelerin çoğunu tamamlamışlardır.3
Vesalius kitabıyla biyolojinin morfoloji olarak tanımlanan ve pratikte anatomi ile hemen hemen eş anlamlı olan dalı ortaya çıktı. Morfoloji, organizma bölümlerinin biçim ve işleyişlerini evrimsel ilişkiler, işlevler ve gelişim temel ilkeler açısından açıklarken, anatomi yalnızca bunların yapılarının tanınmasını kapsar.4 Vesalius’un 1543 yılında henüz 28 yaşında yazdığı ‘De Humani Corporis Fabrica’ adlı eseri ile büyük yankılar yaratmış ve bütün tıp temeli ve girişi olarak tanıtılmaktadır. Bu görüş bugün değişmediği gibi hiçbir zaman değişmeyecektir.5
1.3. ANATOMİNİN BÖLÜMLERİ
Çok geniş bir bilim dalı olan anatomi, hekimlik dallarındaki ayırımlarla paralel olarak çeşitli alt dallara ayrılmıştır. Bu anatomicilerin hepsinde ortak temel bilgiler kullanılmasına karşın, bakış açıları ve bilgi gruplarında değişiklikler yapılmıştır . 1
Genel Anatomi: Konusu, birbirine benzeyen vücut kısımlarını bir araya toplayıp, ‘sistem’ denilen tabii gruplar meydana getirmektir. Bu sistemleri biçim, yapı ve gelişmeleri içinde inceler; böylece de organları meydana getiren temel kısımları yani dokuları incelemiş olur. Genel mikroskobik anatominin veya histolojinin ortaya attığı yapı problemlerinin çözümü için, genel anatomi, mikroskobik, kimyevi ve fiziki analizlerin verilerinden yararlanır. Bichat, mikroskop kullanmadığı halde dokuların ve suyukların bileşimine giren kısımları, anatomik elemanları veya temel prensipleri ayırt etmesini bilmiştir. Ona göre, her dokunun vücudun bütünü içinde ele alındığında bir sistem meydana getirdiği görülür. Çeşitli sistemler, aralarında değişik miktar ve oranda birleşerek organları oluşturur. Tek bir organın görevinde daha genel bir fonksiyonu olan birleşmiş organlar bütünü bir aygıttır. Demek ki anatomi ile fizyoloji bir arada yürür.2
Sistematik (analitik) Anatomi: İnsan vücudunun, organ gruplarına sistemlere göre incelendiği bir anatomi çeşitidir 1. Bir organın en ince noktasına dek tanımlanmasını amaçlar ve bir çok alt dala ayrılır 6. Sistematik anatomi en çok kullanılan anatomi öğretim yöntemidir. Sistematik anatomide insan vücudu sekiz sisteme ayrılarak incelenir. Bunlar: (I)Hareket sistemi, (II)Sinir sistemi, (III)Duyu organları, (IV)Dolaşım sistemi, (V)Sindirim sistemi, (VI)Solunum sistemi, (VII)İdrar ve üreme sistemi, (VIII)İç salgı bezler sistemi
Tasviri Anatomi: Organlı bir varlığın yapısı hakkında gerçek bilgi sahibi olabilmek için, anatomist, sırasıyla çeşitli aygıtları meydana getiren organların her birinin durumunu göz önüne almalıdır. Organların durum, şekil, ağırlık, yön ve hacmini, ilişkilerini, kısacası dış özelliklerini ele alan bu analitik inceleme, tasviri anatominin işidir. Kemikbilim (osteoloji), iskelet ve kemikleri; eklem bilim (artroloji), eklemleri; bağ bilim (sindezmoloji) bağları; kas bilim (miyoloji), kasları; damar bilim (angioloji), damarları; sinir bilim (nevroloji),sinirleri; iç organlar bahsi (splanknoloji), iç organları inceler.2
Topografik Anatomi: Aynı bölgede bulunan organlar arasındaki ilişkileri açıklar.6 Tasviri anatominin iyice bilinmesi gerektirir;onu tamamlar ama yerini alamaz. Tasviri anatomiyi bölge bölge anlatmak topografik anatomi yapmak değildir. Bölgeyi, Velpeau ile birlikte, başlı başına bir yapılışı, özel görevleri ve hatta özel hastalıkları olan bir bütün olarak kabul etmek gerekir. Bu bölgenin incelenmesine de tıbbi-cerrahi anatomi veya uygulamalı anatomi denir;zira bu inceleme sonunda, hekim veya cerrah semiyoloji ve teşhis bakımından olduğu kadar tedavi için gerekli müdahaleler bakımından da bütün bilgi ve verileri elde etmiş olur.1
Karşılaştırmalı Anatomi: (komperatif anatomi) Cinsler arasındaki benzerlikleri, farklılıkları, cinslerin örgenleşmesindeki temel yada ikincil etkenleri araştırır:bu bilim antropoloji, zooloji ve paleontolojiye önemli veriler sağlar 6. Bu inceleme, çok değişik gelişme dereceleri gösteren türlerin, bugünkü tabiat şartları altında bulunmasından veya hiç olmazsa göz, kalp v.b. gibi belirli bir organın gelişme merhalelerinin ortaya çıkarılmasından faydalanır 2.
Patolojik Anatomi: Hastalıkların organlarda neden olduğu yapı ve biçim değişikliklerinin incelenmesidir. Makroskopik patolojik anatomi, çıplak gözle görülebilen değişiklikleri, histo patolojik anatomi, mikroskopla seçilebilen doku bozukluklarını inceler. Büyüteçle birlikte doğan doku bilim (histoloji) mikroskoplar geliştikçe ilerledi. Günümüzde, elektron mikroskobunun yardımıyla hücre, en ince ayrıntısına dek incelenebilmektedir. Geçmişte yalnızca ölüm sonrası lezyonlarının incelenmesiyle sınırlı olan patolojik anatomi, bugün temel tıp bilimlerinde bir uzmanlık dalı olmuştur, ameliyatla çıkartılan her parçanın sistematik olarak incelenmesinde şart olan histopatolojik anatomi, klinik uygulamada hergün başvurulan bir araştırma yöntemidir.(biyopsi) 6 Çok eski zamanlardan beri hekimler klinik gözlemlerini anatomik bilgilere bağlamak istemişlerdir otopsinin yasak olması uzun zaman bunu engellemiştir.16. y.y. da Padova’lı hekim Morgagni, klinik anatomisi metodunu kurdu. Fakat Fransa’da Dupuytren, Bichat, Leannec’in sayesinde bu metodun gelişebilmesi için 19.y.y. beklemek gerekti. Patolojik anatomide elde edilen sonuçlar çeşitlidir. Bu sonuçlar teşhise yarar;ilmidir;adli tıbba yardımcı olur;hatta tedavi içinde patolojik sonuçlardan faydalanılır. Patolojik anatomi iki büyük bölümden meydana gelir: genel patolojik anatomi, patolojik olayları genel olarak inceler (enflamasyon, tümörler, şekil bozuklukları) ve özel patolojik anatomi, bu olayları ayrı ayrı her organ açısından ele alır.2
Radyolojik Anatomi: Radyografi aracılığıyla gözlemlenen organ biçimlerinin ve organlar arası ilişkilerin incelenmesidir 6. Hastalıkların, yaralanmaların ve eklem rahatsızlıklarının teşhisinde X ışınının kullanılmasından beri radyolojik anatomi çok ilerlemiştir. Radyolojik anatomi, radyografi sonucu elde edilen şekil ve durumları inceler . Organ ve aygıtların belli yönlerden (önden, yandan, yarı yandan, dikey ve yatay olarak v.b.) muayenesi, kemiklerin iç yapısının, eklemlerin ve bazı iç organların incelenmesini kapsar. Gerçek veya muhtemel organik boşlukların iç yapısı, saydamsız bir madde (yemek borusu, idrar yolları, kanallar veya damarlara) veya gaz (pnömoseröz, gazlı anserografi) şırınga edilerek meydana çıkarılır. Teşrihle elde edilen sonuçlarla yapılan kıyaslama, ışığın, kişinin ve ekranın bulunduğu yerler göz önünde tutularak klişeler üzerinde anamorfozları değerlendirmeye yarar. Bu değişiklikler bazen belirli bir planın görünümünü tespit, bir planı büyültebilme, başka türlü görülmeyen bir ayrıntıyı ortaya çıkarabilmek bakımından önemlidir. Radyolojik anatomi, canlıda normal ve patolojik şekilleri görmeğe, patolojik durumları tespitle tıbbi ve cerrahi teşhise yardımcı olur2.