Sosyal medya büyük bir buluştu. Normalde insanlar doğum günlerini kutlarken üç beş arkadaşıyla bir araya gelirdi. Sonra Facebook hayatımıza girdi ve biz onu “İlk okul arkadaşlarınızı bulun” sloganı ile tanıdık. İnsanları nasıl birleştirdiğini anlamak için 2.2 milyar aktif kullanıcısı olduğunu söylemek yeterli.
Geçtiğimiz haftalarda küçük ve yerel bir sosyal ağ olarak kurulan Facebook’un 14. kuruluş yıl dönümü gerçekleşti. Fakat artık şirketin itibarı yerlerde süründüğü için kimse bunu önemsemedi. Zuckerberg bile skandallar için kutlama mesajını özür mesajıyla birleştirdi. Krizler büyüdü, 87 milyon insanın bilgileri çalındı. Facebook, zamanla bir sosyal medya devinden reklam imparatorluğu haline geldi.
Eğer Facebook, WhatsApp, Instagram ya da Messenger kullanıyorsak, her şeyi bilmek hakkımız ve görevimizdir. Günlük hayatta belki bu gündemler sizi çok ilgilendirmiyordur, ancak dünya değişiyor ve bu konular dijital kaosun başlangıcını ifade ediyor. Zuckerberg’in 11 Nisan 2018’de verdiği tarihi bir ifadede ona yöneltilen sorudan yola çıkalım:
Yaşadığınız adresi, telefon numaranızı ve mesajlaşmalarınızın bütün içeriğini yabancı insanlarla paylaşır mısınız?
Tabii ki hayır. Siz yapmazsınız, ancak Facebook yapar.
1. Facebook nasıl dev bir şirket oldu?
4 Şubat 2004. ABD’de yaşayan sıradan bir Harvard öğrencisi Mark Zuckerberg, sadece kendi üniversitesinde okuyan öğrenciler için The Facebook isimli bir internet sitesi açtı. Burada öğrenciler, kendi profillerini oluşturuyorlar ve fotoğraflarını yayınlayabiliyorlardı. Zamanla kullanıcısı arttığı için ülke genelindeki bütün üniversite öğrencilerine açıldı. Sadece öğrencilere özel olarak verilen e-posta adresleriyle kayıt olmak mümkündü.
Sırada lise öğrencileri ve bazı büyük şirketlerin çalışanları da vardı. Asıl kırılma noktası ise 11 Eylül 2006’da yaşandı. Facebook doğdu ve bütün e-posta adresleriyle kayıt olmak mümkün hale geldi. Zamanla ülkenin sınırlarını aştı, farklı dillerde hizmet vermeye başladı. Paylaşım ve beğenme kavramı, tartışma ve özel gruplar, sayfalar ve etkileşim etkeni şirketi bugünlerine getirdi.
Tüm bunları olurken Facebook, insanların fotoğraf yüklemelerini sağlamak için yeni sunucular açmak zorundaydı. Yatırımlar geliyordu ve şirketin değeri sürekli artıyordu. Binlerce insanın ekmek kapısı haline gelmiş, dünyanın her yerinde ofisler açılmıştı. Sınırları belli olmayan bir imparatorluk olan Facebook’un kullanıcı sayısı 2.2 milyara ulaştı. Dünya nüfusunun 3’te 1’i, neredeyse her gün kendisiyle ilgili bir şey paylaşıyor, arkadaşlarıyla iletişim kuruyordu.
Facebook bütün bunları sadece aldığı yatırımlarla mı yaptı? Fakat bir devlet hizmeti değildi, nasıl para kazanıyordu? Gelin devam edelim.
2. Facebook bilgilerimize nasıl ulaşıyor?
Bir kişi Facebook’a üye olduktan sonra klasik olarak ismini, yaşadığı şehri, çalıştığı işi profiline girer. Ardından asıl süreç başlar. İnsanlar, hoşlandıkları konularla ilgili sayfaları beğenmeye başlarlar. Fotoğraflarını yüklerler, tepkilerini dile getirirler. Yani sürekli bir veri yüklemesi yaparlar. Bu verileri bizler kendi elimizde verdiğimiz için Facebook’un ulaşması çok doğal.
Akıllı telefonların popülerleşmesiyle, konum bildirimleri de yapmaya başladık. Ancak Facebook uygulamasının bizim hakkımızda ulaştığı bilgiler, rızamız dahilinde verdiklerimizle sınırlı değil. Pek çok uzman, cihazların kamera ve mikrofonlarıyla takip edildiğimize dair görüş bildiriyorlar. Paranoyakça gelebilir, ancak net bir şekilde Facebook bunu hiç reddetmedi.
Eğer Facebook’a giriş yaptığınız tarayıcınızda çıkış yaptıktan sonra başka şeyler de ararsanız, bundan haberi oluyor. Yani şirket, internet aktivitelerimizi de izliyor. Bunu daha iyi reklam sunabilmek adına yaptıklarını söylüyorlar. Bu noktaya birazdan geleceğiz.
3 Facebook bilgilerimizi nerede saklıyor?
Milyarlarca insanın her gün yüklediği milyonlarca gigabaytlık bilgiler, Facebook’un özel olarak inşa ettiği sunucu yapılarında korunuyorlar. Buraları, bilgisayarlarınızda bulunan sabit disklere ya da dev hafıza kartlarına benzete bilirsiniz. Her gün 5 milyar tane fotoğraf çekseniz nerede depolarsınız?
4. Facebook aslında ne iş yapıyor?
Gelelim Facebook’un nasıl para kazandığı konusuna. Yapısı gereği bu şirket çok farklı bir iş modeline sahip. Sosyal medya devi olarak hayatımıza girdi, ancak reklam devi olarak yaşamaya devam ediyor. Bu iş modelinin üzerine yazılacak çok şey var. Ancak basitçe açıklayalım.
Facebook’un elindeki bilgiler, insanları ilgilerine, yaşlarına, cinsiyetlerine, politik görüşlerine, satın alma alışkanlıklarına, sosyal statülerine, davranış tarzlarına göre ayırabiliyor. Bu veriler, bizlere satış yapmak isteyen diğer şirketlerin ihtiyacı olan şeyler. Bir akıllı telefon alacak olursanız, onun reklamını görmeniz sağlanıyor. İşte zurna burada zırt demekle kalmıyor, kulakları sağır ediyor.
Facebook elindeki verileri reklam veren şirketlerle paylaşabiliyor. Hatta milyonlarca uygulama ve internet sitesine üye olmadan sadece “Facebook ile giriş yap” butonuna basıyoruz. Dolayısıyla bu dış kaynaklı siteler ve uygulamalar, bütün verilerimize sahip olabiliyorlar. Hatta arkadaş listemizdeki herkesin verilerine. Facebook ise bu konuda aldığı yetersiz önlemlerinden dolayı şu an kriz yaşıyor. Fakat önce değinmemiz gereken başka noktalar da var ve onlar, verilerimizin çalınmasından daha önemli olabilir.
5. Facebook’un skandallar silsilesi nasıl başladı?
2016’daki ABD seçimleri sırasında Facebook, Rus destekli reklam ajansları tarafından ABD’deki seçmenleri hedefleyen reklamlarla dolup taştı. Bu reklamların bir kısmı ilk bakışta oldukça masum görünüyorlardı. Ancak seçimden aylar önce başlayan algı operasyonları, seçimin galibini belirledi. Trump’ın seçim danışmanı “Facebook olmasaydı kazanamazdık” açıklamasını 2017 yılında tarihe not düştü.
Reklamların Rus destekli gruplar tarafından satın alındıkları sonradan ortaya çıktı. Facebook, Rusların ABD’nin iç siyasetine karışması için aracı olmuştu. Bu durum, seçim arifesinde olan Türkiye gibi ülkeler için de geçerliydi. Yalan haberlerin toplumu nasıl yönettiği konusunda sayısız örnek yaşandı.
Sadece Aftin’deki Zeytin Dalı Operasyonu kapsamında, TSK’nın sivilleri öldürdüğüne yönelik sahte haberleri düşünün. Bunları kimler, nasıl ve nereden paylaştılar sorgulamak gerekiyor.
6. Facebook, toplumu kutuplaştırıyor mu?
Facebook’ta 2016 ABD seçimler kapsamında verilen reklamların bir kısmı masum görünüyordu ve Trump’a seçim kazandırmıştı dedik. Aynı soruşturma kapsamında, ortaya hiç de masum olmayan tablo çıktı. Facebook’ta verilen 3000’i aşkın reklamın ırkçılık, bireysel silahlanma, dine saldırı gibi konuları içerdiği açıklanmıştı. Bu açıklama, reklamların listesini yayınlayan Facebook tarafından bizzat yapıldı.
Aynı şekilde Mısır’da yapılan askeri darbe sırasında da toplumun hassas noktalarını kullanarak kaosu kışkırtan sahte haberler ve reklamlar söz konusu oldu. Her toplumun hassas noktaları, iç dinamikleri farklıdır. Facebook ise etkisi kanıtlanan bir sosyal silah görevi görmekte.
7. Camridge Analytica neydi, neler oldu?
İngiltere merkezli bir araştırma şirketi olan Camridge Analytica, Trump’ın seçim kampanyası öncesinde seçmen analizi yapmakla görevlendirilmiş bir şirketti. Basit bir anket uygulaması tasarlandı ve insanların katılım içim “Facebook ile giriş yap” seçeneğini kullanmaları istendi. Uygulamayı on binlerce insan kullandı. Ancak onların arkadaşlarının arkadaşlarına kadar uzanan zincirleme bağlantıyla 87 milyon insanın kişisel bilgileri, Cambridge Analytica tarafından ele geçirildi.
Şirket Facebook’a bu verileri sileceğinin sözünü verdi. Beklenen olmadı ve Chris Wyle isimli bir güvenlik uzmanı çalıştığı şirkete sırtını dönerek bütün kirli oyunları ortaya çıkarttı.
Cambridge Analytica, elindeki verileri kullanarak Trump’un seçim kampanyasını şekillendirmiş, İngiltere’deki Brexit (Avrupa Birliği’nden ayrılma) oylamalarına parmağını sokmuştu. Çünkü insanların yapacakları tercihleri, siyasiyilerden daha iyi biliyordu. Kimsenin ruhu duymadı.
8. Zuckerberg’in suçu ne?
Zuckerberg son iki yıldır sürekli özür diliyor. Basında yüzünün güldüğü bir fotoğrafı bile görmek artık çok zor. Bütün sorumluluğu üstlenip hatasını kabul etse de açıklamaları bayatlamaya başladı. Bir yönetici olarak, bu işleri bu kadar ciddiye almadıklarını söylemesi kadar büyük bir samimiyetsizlik olamaz.
Yarım trilyon dolar değeriyle, insanların politik tavırlarına kadar her şeyi bilen bilgi dağarcığıyla Facebook, tüm bu süreci hafife almış. Dalga mı geçiyorsun Zuck?
9. Bütün bunlar neden herkesi ilgilendiriyor?
Facebook zamanında çoğu insanın kafasını dağıtmak, arkadaşlarıyla iletişim kurmak ve kendini ifade etmek için girdiği bir yer. Telefonlarımıza harcadığımız vaktin çoğunu Facebook, Instagram, WhatsApp ya da Messenger’da geçiriyoruz. Artık eminiz ki bu imparatorluk bizi bizden daha iyi tanıyor.
Hepsinden önemlisi hepimiz bir toplumun üyesiyiz. İçinde bulunduğumuz toplumun üyesi olmak adına onu daha ileriye taşıyacak şeyler yapmakla yükümlüyüz. Facebook gibi küresel bir etkinin bu denli büyük tepkiye neden olmasına şaşmamak gerek. Çünkü insanlar sorgulamadan inanmaya çok alışmış durumdalar. Hangimiz okuduğumuz haberlerin kaynaklarını her fırsatta soruyoruz? Toplumsal bilinç ve sağlıklı bir sosyal uyum açısından gördüğümüz her şeye inanmamalıyız. Önceliğimiz de güven olmalı.
10. Bundan sonra neler olabilir?
Facebook, doğada olan her şey gibi doğdu, büyüdü ve yok oluş sürecine girdi. Hiçbir şirket, toplumsal kurum ya da kuruluş, doğanın gereği olarak sonsuza dek yaşayamaz. Bu demek değil ki yaşanan olaylar Facebook’un sonunu getirecek. Hayır, belki onu daha 100 yıl boyunca bütün insanlık bilecek. Fakat sistem bozulma eğilimine girdikten sonra yapacak çok şey yoktur. İnsanlar gibi insanların kurdukları organizasyonlar da yaşlanırlar.
Muhtemelen Zuckerberg’in kontrolü altında Facebook’u daha çok sıkıntılı günler bekliyor. Facebook’un bunu atlatmasının iki yolu var: Ücretli abonelik sistemiyle verilerin satışına ihtiyaç bırakmayan yeni bir iş modeli ya da kullanıcıların kendi verileri üzerinde tam yetki sahibi olması.
Geçtiğimiz haftalarda küçük ve yerel bir sosyal ağ olarak kurulan Facebook’un 14. kuruluş yıl dönümü gerçekleşti. Fakat artık şirketin itibarı yerlerde süründüğü için kimse bunu önemsemedi. Zuckerberg bile skandallar için kutlama mesajını özür mesajıyla birleştirdi. Krizler büyüdü, 87 milyon insanın bilgileri çalındı. Facebook, zamanla bir sosyal medya devinden reklam imparatorluğu haline geldi.
Eğer Facebook, WhatsApp, Instagram ya da Messenger kullanıyorsak, her şeyi bilmek hakkımız ve görevimizdir. Günlük hayatta belki bu gündemler sizi çok ilgilendirmiyordur, ancak dünya değişiyor ve bu konular dijital kaosun başlangıcını ifade ediyor. Zuckerberg’in 11 Nisan 2018’de verdiği tarihi bir ifadede ona yöneltilen sorudan yola çıkalım:
Yaşadığınız adresi, telefon numaranızı ve mesajlaşmalarınızın bütün içeriğini yabancı insanlarla paylaşır mısınız?
Tabii ki hayır. Siz yapmazsınız, ancak Facebook yapar.
1. Facebook nasıl dev bir şirket oldu?
4 Şubat 2004. ABD’de yaşayan sıradan bir Harvard öğrencisi Mark Zuckerberg, sadece kendi üniversitesinde okuyan öğrenciler için The Facebook isimli bir internet sitesi açtı. Burada öğrenciler, kendi profillerini oluşturuyorlar ve fotoğraflarını yayınlayabiliyorlardı. Zamanla kullanıcısı arttığı için ülke genelindeki bütün üniversite öğrencilerine açıldı. Sadece öğrencilere özel olarak verilen e-posta adresleriyle kayıt olmak mümkündü.
Sırada lise öğrencileri ve bazı büyük şirketlerin çalışanları da vardı. Asıl kırılma noktası ise 11 Eylül 2006’da yaşandı. Facebook doğdu ve bütün e-posta adresleriyle kayıt olmak mümkün hale geldi. Zamanla ülkenin sınırlarını aştı, farklı dillerde hizmet vermeye başladı. Paylaşım ve beğenme kavramı, tartışma ve özel gruplar, sayfalar ve etkileşim etkeni şirketi bugünlerine getirdi.
Tüm bunları olurken Facebook, insanların fotoğraf yüklemelerini sağlamak için yeni sunucular açmak zorundaydı. Yatırımlar geliyordu ve şirketin değeri sürekli artıyordu. Binlerce insanın ekmek kapısı haline gelmiş, dünyanın her yerinde ofisler açılmıştı. Sınırları belli olmayan bir imparatorluk olan Facebook’un kullanıcı sayısı 2.2 milyara ulaştı. Dünya nüfusunun 3’te 1’i, neredeyse her gün kendisiyle ilgili bir şey paylaşıyor, arkadaşlarıyla iletişim kuruyordu.
Facebook bütün bunları sadece aldığı yatırımlarla mı yaptı? Fakat bir devlet hizmeti değildi, nasıl para kazanıyordu? Gelin devam edelim.
2. Facebook bilgilerimize nasıl ulaşıyor?
Bir kişi Facebook’a üye olduktan sonra klasik olarak ismini, yaşadığı şehri, çalıştığı işi profiline girer. Ardından asıl süreç başlar. İnsanlar, hoşlandıkları konularla ilgili sayfaları beğenmeye başlarlar. Fotoğraflarını yüklerler, tepkilerini dile getirirler. Yani sürekli bir veri yüklemesi yaparlar. Bu verileri bizler kendi elimizde verdiğimiz için Facebook’un ulaşması çok doğal.
Akıllı telefonların popülerleşmesiyle, konum bildirimleri de yapmaya başladık. Ancak Facebook uygulamasının bizim hakkımızda ulaştığı bilgiler, rızamız dahilinde verdiklerimizle sınırlı değil. Pek çok uzman, cihazların kamera ve mikrofonlarıyla takip edildiğimize dair görüş bildiriyorlar. Paranoyakça gelebilir, ancak net bir şekilde Facebook bunu hiç reddetmedi.
Eğer Facebook’a giriş yaptığınız tarayıcınızda çıkış yaptıktan sonra başka şeyler de ararsanız, bundan haberi oluyor. Yani şirket, internet aktivitelerimizi de izliyor. Bunu daha iyi reklam sunabilmek adına yaptıklarını söylüyorlar. Bu noktaya birazdan geleceğiz.
3 Facebook bilgilerimizi nerede saklıyor?
Milyarlarca insanın her gün yüklediği milyonlarca gigabaytlık bilgiler, Facebook’un özel olarak inşa ettiği sunucu yapılarında korunuyorlar. Buraları, bilgisayarlarınızda bulunan sabit disklere ya da dev hafıza kartlarına benzete bilirsiniz. Her gün 5 milyar tane fotoğraf çekseniz nerede depolarsınız?
4. Facebook aslında ne iş yapıyor?
Gelelim Facebook’un nasıl para kazandığı konusuna. Yapısı gereği bu şirket çok farklı bir iş modeline sahip. Sosyal medya devi olarak hayatımıza girdi, ancak reklam devi olarak yaşamaya devam ediyor. Bu iş modelinin üzerine yazılacak çok şey var. Ancak basitçe açıklayalım.
Facebook’un elindeki bilgiler, insanları ilgilerine, yaşlarına, cinsiyetlerine, politik görüşlerine, satın alma alışkanlıklarına, sosyal statülerine, davranış tarzlarına göre ayırabiliyor. Bu veriler, bizlere satış yapmak isteyen diğer şirketlerin ihtiyacı olan şeyler. Bir akıllı telefon alacak olursanız, onun reklamını görmeniz sağlanıyor. İşte zurna burada zırt demekle kalmıyor, kulakları sağır ediyor.
Facebook elindeki verileri reklam veren şirketlerle paylaşabiliyor. Hatta milyonlarca uygulama ve internet sitesine üye olmadan sadece “Facebook ile giriş yap” butonuna basıyoruz. Dolayısıyla bu dış kaynaklı siteler ve uygulamalar, bütün verilerimize sahip olabiliyorlar. Hatta arkadaş listemizdeki herkesin verilerine. Facebook ise bu konuda aldığı yetersiz önlemlerinden dolayı şu an kriz yaşıyor. Fakat önce değinmemiz gereken başka noktalar da var ve onlar, verilerimizin çalınmasından daha önemli olabilir.
5. Facebook’un skandallar silsilesi nasıl başladı?
2016’daki ABD seçimleri sırasında Facebook, Rus destekli reklam ajansları tarafından ABD’deki seçmenleri hedefleyen reklamlarla dolup taştı. Bu reklamların bir kısmı ilk bakışta oldukça masum görünüyorlardı. Ancak seçimden aylar önce başlayan algı operasyonları, seçimin galibini belirledi. Trump’ın seçim danışmanı “Facebook olmasaydı kazanamazdık” açıklamasını 2017 yılında tarihe not düştü.
Reklamların Rus destekli gruplar tarafından satın alındıkları sonradan ortaya çıktı. Facebook, Rusların ABD’nin iç siyasetine karışması için aracı olmuştu. Bu durum, seçim arifesinde olan Türkiye gibi ülkeler için de geçerliydi. Yalan haberlerin toplumu nasıl yönettiği konusunda sayısız örnek yaşandı.
Sadece Aftin’deki Zeytin Dalı Operasyonu kapsamında, TSK’nın sivilleri öldürdüğüne yönelik sahte haberleri düşünün. Bunları kimler, nasıl ve nereden paylaştılar sorgulamak gerekiyor.
6. Facebook, toplumu kutuplaştırıyor mu?
Facebook’ta 2016 ABD seçimler kapsamında verilen reklamların bir kısmı masum görünüyordu ve Trump’a seçim kazandırmıştı dedik. Aynı soruşturma kapsamında, ortaya hiç de masum olmayan tablo çıktı. Facebook’ta verilen 3000’i aşkın reklamın ırkçılık, bireysel silahlanma, dine saldırı gibi konuları içerdiği açıklanmıştı. Bu açıklama, reklamların listesini yayınlayan Facebook tarafından bizzat yapıldı.
Aynı şekilde Mısır’da yapılan askeri darbe sırasında da toplumun hassas noktalarını kullanarak kaosu kışkırtan sahte haberler ve reklamlar söz konusu oldu. Her toplumun hassas noktaları, iç dinamikleri farklıdır. Facebook ise etkisi kanıtlanan bir sosyal silah görevi görmekte.
7. Camridge Analytica neydi, neler oldu?
İngiltere merkezli bir araştırma şirketi olan Camridge Analytica, Trump’ın seçim kampanyası öncesinde seçmen analizi yapmakla görevlendirilmiş bir şirketti. Basit bir anket uygulaması tasarlandı ve insanların katılım içim “Facebook ile giriş yap” seçeneğini kullanmaları istendi. Uygulamayı on binlerce insan kullandı. Ancak onların arkadaşlarının arkadaşlarına kadar uzanan zincirleme bağlantıyla 87 milyon insanın kişisel bilgileri, Cambridge Analytica tarafından ele geçirildi.
Şirket Facebook’a bu verileri sileceğinin sözünü verdi. Beklenen olmadı ve Chris Wyle isimli bir güvenlik uzmanı çalıştığı şirkete sırtını dönerek bütün kirli oyunları ortaya çıkarttı.
Cambridge Analytica, elindeki verileri kullanarak Trump’un seçim kampanyasını şekillendirmiş, İngiltere’deki Brexit (Avrupa Birliği’nden ayrılma) oylamalarına parmağını sokmuştu. Çünkü insanların yapacakları tercihleri, siyasiyilerden daha iyi biliyordu. Kimsenin ruhu duymadı.
8. Zuckerberg’in suçu ne?
Zuckerberg son iki yıldır sürekli özür diliyor. Basında yüzünün güldüğü bir fotoğrafı bile görmek artık çok zor. Bütün sorumluluğu üstlenip hatasını kabul etse de açıklamaları bayatlamaya başladı. Bir yönetici olarak, bu işleri bu kadar ciddiye almadıklarını söylemesi kadar büyük bir samimiyetsizlik olamaz.
Yarım trilyon dolar değeriyle, insanların politik tavırlarına kadar her şeyi bilen bilgi dağarcığıyla Facebook, tüm bu süreci hafife almış. Dalga mı geçiyorsun Zuck?
9. Bütün bunlar neden herkesi ilgilendiriyor?
Facebook zamanında çoğu insanın kafasını dağıtmak, arkadaşlarıyla iletişim kurmak ve kendini ifade etmek için girdiği bir yer. Telefonlarımıza harcadığımız vaktin çoğunu Facebook, Instagram, WhatsApp ya da Messenger’da geçiriyoruz. Artık eminiz ki bu imparatorluk bizi bizden daha iyi tanıyor.
Hepsinden önemlisi hepimiz bir toplumun üyesiyiz. İçinde bulunduğumuz toplumun üyesi olmak adına onu daha ileriye taşıyacak şeyler yapmakla yükümlüyüz. Facebook gibi küresel bir etkinin bu denli büyük tepkiye neden olmasına şaşmamak gerek. Çünkü insanlar sorgulamadan inanmaya çok alışmış durumdalar. Hangimiz okuduğumuz haberlerin kaynaklarını her fırsatta soruyoruz? Toplumsal bilinç ve sağlıklı bir sosyal uyum açısından gördüğümüz her şeye inanmamalıyız. Önceliğimiz de güven olmalı.
10. Bundan sonra neler olabilir?
Facebook, doğada olan her şey gibi doğdu, büyüdü ve yok oluş sürecine girdi. Hiçbir şirket, toplumsal kurum ya da kuruluş, doğanın gereği olarak sonsuza dek yaşayamaz. Bu demek değil ki yaşanan olaylar Facebook’un sonunu getirecek. Hayır, belki onu daha 100 yıl boyunca bütün insanlık bilecek. Fakat sistem bozulma eğilimine girdikten sonra yapacak çok şey yoktur. İnsanlar gibi insanların kurdukları organizasyonlar da yaşlanırlar.
Muhtemelen Zuckerberg’in kontrolü altında Facebook’u daha çok sıkıntılı günler bekliyor. Facebook’un bunu atlatmasının iki yolu var: Ücretli abonelik sistemiyle verilerin satışına ihtiyaç bırakmayan yeni bir iş modeli ya da kullanıcıların kendi verileri üzerinde tam yetki sahibi olması.