I.DÜNYA SAVAŞI VE KURTULUŞ SAVAŞINDA EZİNE VE ÇEVRESİNİN DURUMU
1 Eylül 1920 tarihinde Ayvacık İlçesine gelen Yunan Ordusuna mensup bir tabur 14 Eylül 1920 Pazar günü Ezine Kasabasını da işgal etmiştir. Bu işgal hareketine de yerli azınlık işbirlikçiler Yunanlılara yardımcı oldular. İşgalciler ve yerli Rumlar yöre halkına büyük işkenceler yapıyorlardı. Önce ilçemizin Müdafa-i Hukuk Cemiyeti İdare Heyeti azınlıkları olan Hafız Ahmet Efendi, Hafız Tevfik Efendi ve Şükrü Bey tevkif olundular. Bunları halktan kişiler de takip etti. Bütün şiddetiyle süren merasime yerli Rumlar kılavuzluk ettiler. 15 Eylül 1920 tarihinde Yunan işgal kumandanı Yüzbaşı Moravanın emri ile yerli Rumlar silahlandırılmış ve Müslüman halkımıza saldırtılmıştır. Bunlardan Ezineli Konstantin ile beş Yunan askeri Pınarbaşı Köyüne gelip silah aramak bahanesiyle evleri basıp günahsız ahaliyi dövmüşler ve köyden Osman oğlu Raşit Çavuş, Arap Ömer ve Tatar Alinin ailesini bağladıktan sonra kırbaç ve sopa altında öldürmüşlerdir. 20 Eylül 1920 tarihinde bir Yunan müfrezesi ile bunlara kılavuzluk etmekte olan Ezineli saatçi oğlu Yani, Pınarbaşı Köyü Muhtarı Ali Oğlu Sadık ve diğer köylü Çerkez Hamitin kollarını bağlayıp dipçik ve kırbaç altında yapılan mezalim insanlık adına yüz kızartıcı sahnelerle doludur. Ezine hapishanesinde uygulanan işkencelerin bir sahnesini orada bir hafta kaldıktan sonra bütün parasını Yunan askerlerine vererek kurtulabilmiş olan Dümrek Köyünden Selim oğlu Mahmutun tahkikat heyetine verdiği ifadesinden dinleyelim. 15 Kasım 1920 tarihinde gece sabaha karşı15 Yunan askeri evimi bastılar ve her tarafını aradılar. Beni yakalayıp müfrezelerin merkezi olan Sarıcaali Köyüne sevk ettiler. Oradan Ezine hapishanesine götürdüler. Ezine hapishanesi dünyada görülmedik zulümlerin yapıldığı bir yerdir. Hapishaneye getirilen her şahsı önce yere yatırıp ayaklarını bağladıktan sonra dövüyorlar, bitap hale gelince, ayaklarından sürükleyerek diğer mazlum insanların yanına atıyorlardı. Bana da aynı yaptılar. Hapishanede zulüm ve işkence en ziyade geceleri yapılmaktaydı. Mahpuslar dipçik darbeleri ile birer işkence yerine getiriliyorlar. Kimisi ayaklarından asılarak, kimisi bağlanarak, kimisi boyunları sandalyelerin arasına sokularak eziyet çektiriliyor. Bu vaziyette kırbaç, sopa ve demirle bayıltılıncaya kadar dövülmek suretiyle sıradan geçiriliyorlar. İşkencenin şiddetinden imdat isteyen sesler yükseldikçe kırbaç sesleri bu feryatları bastırıyordu. Orada, tevkif edilmiş bütün ahali açlık ve susuzluktan sapsarı olmuştur. Direnerek ayakta kalanlar dövülmekten ölenleri göre göre hayatlarından ümit keserek her dakika ölümü beklemektedirler. Ben bir hafta bu işkenceler içinde kaldım. Nihayet akrabamın tedarik ettiği 40 lirayı vermek suretiyle kurtuldum. Anladım ki Müslümanları buraya hapsetmelerindeki maksat onları döve döve öldürmek ve parasını almaktır.
İşte bu şartlar altındaki kahredici esaret tam 2 yıl sürdü. 4 Eylül 1922 Pazartesi Behçet Bey komutasındaki jandarma müfrezesi 22 Eylül 1922 Cuma günü de Miralay Zeki Bey komutasındaki şanlı ordumuzun 2. Süvari Fırkasının Ezinemize ayak basmasıyla kara günlerimiz sona ermiştir. İşgal kuvvetleri ve onların içimizdeki uzantıları olan yerli Rumlar kaçarak kasabamızı terk etmişlerdir. Ezineliler, 2 senedir hasretini çektikleri kahraman ordularına ve şanlı bayraklarına kavuşmanın coşkusu ile günlerce bayram yaptılar.