ÇANDA MİLLİ MÜCADELE YILLARI
Değerli Çanlılar, Milli Mücadele yıllarında İlçemiz Çanda ve civar bölgelerde o dönemde neler oldu kısaca hatırlayalım.
Çanın Milli Mücadele döneminde bölge için oldukça önemli bir yere sahiptir. Çanlı Osman Efendinin (Çaneri) bölgesindeki mücadelede oldukça etkin bir yeri vardır. İşgal döneminde büyük acılar çeken Çanlılar, Yunanlılar çekildiğinde yıkılmış, yanmış bir şehirle baş başa kalmışlardı. Bu dönemi ve Yunanlıların Çana baskın ve talanını, o yılları yaşamış olan emekli Jandarma yüzbaşı Zühtü Güvenin hatıralarından aktaralım. Bu hatıraları, Derneğimizin de Onursal Üyesi olan o dönemi yaşamış, Atatürkle tanışmış Tarih adamı Rahmetli Ali Tümere de sağlında sorduk. Bu hatıraları bize doğrulayarak ve kendisinden aldığımız bilgilerle de derneğimize katkıda bulunmuşlardır.
HAMDİ BEY İLK ÖNCE BİGAYA DEĞİL ÇANA GELİYOR.
Yunanlıların 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmiri işgalini takiben Mustafa Kemal Atatürk ,19 Mayıs 1919 tarihinde Samsuna ayak basmasının ardından Amasya, Erzurum Kongrelerini yaparak bazı kararlar aldı. Bu kararlar çerçevesinde de Ağustos 1919 tarihinde Balıkesir'de bir milli kongre yapıldı. Alınan kararlar arasında bu kongreye katılanlardan Edremit Kaymakamı Hamdi Bey, Heyet-i Merkeziye üyeliği temsilcisi olarak bazı faaliyetlerde bulunmak üzere Çan'a gönderildi. Başka bir deyişle Hamdi Bey ilk olarak Bigaya değil Çana gönderilmişti. Kimilerine göre Biga Kaymakamı olarak tahini çıktığı söylense de 6 Nisan 1919da İttihatçı olduğu gerekçesiyle Damat Ferit hükümeti tarafından Kaymakamlık görevinden alınacaktı.
Hamdi Bey Çan'a Eylül 1919 başlarında geldi. Hükümet Konağını karargah yaptı.
OSMAN EFENDİ VE HAMDİ BEY BİRLİKTE ÇALIŞIYOR.
Daha önce Anadolu ve Rumeli Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti kurulmuştu. Bu cemiyet yerini Kuva-yi Milliye Cemiyeti'ne bırakmıştı. Bu cemiyetlerin başkanı; İlyas Ağa daha sonra Osman Efendi olacaktı. Osman Efendi, Çan'ı; kapsayan 49 köyünde hatırı sayılır ve sözü dinlenirdi.
Osman Efendi, Hamdi Bey ile el ele verip Lapseki'ye gittiler. Buradaki Kuva-yi Milliye Cemiyeti başkanı Hancı Lütfü Beyle buluşarak Lapseki Çardak Umurbey ve Kemikli'de bulunan vatanseverlerle konuşarak Geliboluda ki Akbaş Cephaneliği'ni basıp buradaki cephaneleri getirmeye karar verdiler. İstanbul'dan da gelen bir gemi, motor ve kayıklarla Karşıyakaya geçip Akbaş Cephaneliği'ni basıp buradaki Fransız nöbetçilerini bağlayıp bütün mühimmatı yükleyerek bir gecede Anadolu Sahiline çıkardılar. Bu cephaneliğin bir kısmı Çanın Kızılelma köyüne getirilerek depo edilmiştir.
Öte yandan Bigada Karahasan Hükümeti diye mevcut hükümetten başka bir hükümet kurulduğu jandarmanın işlerine karıştığı ve kendi başlarına icraatlar yapmaya başladıkları tespit edilmiştir.
Osman EFENDİ ve Hamdi bey Çandan Karahasana bir mektup yazarak şu zamanda ayrılık zamanı olmadığı birlik ve beraberlik günlerinin olduğu belirten mektup yazmışlardır. Bunun üzerine Osman Efendinin topladığı gençlerle birlikte Bigaya gidilmiş. Karahasanla yapılan görüşmeler sonuçsuz kalmış bunun üzerine Karahasan ve adamları tutuklanarak hapse atılmışlardır. Bunun üzerine de Hamdi bey karargahını Bigaya taşımıştır. Burada gösterdiği mücadele ile birçok çeteye aman vermeyerek düzeni sağlamıştır. Fakat daha sonra Hamdi bey 1920 yılında Ahmet Anzavurun adamlarınca haince öldürülmüştür. Bu dönemden sonrada Yunanlılar Bigayı ele geçirmişlerdir. Çanı da ele geçirmek isteyen Yunanlılar 15 mayıs 1921de Çana baskın yapmışlar fakat OSMAN EFENDİ tarafından geri püskürtülmüşlerdir. Sonraki ikinci baskında İlçemiz ÇANı bir ara işgal eden Yunanlılar yine Osman Efendinin köylerden topladığı silahlı halk tarafından kovulmuştur. Tabi maalesef ki kaçarlarken de Çanı ateşe vermişlerdir.9 eylül 1922 de yunanlılar İzmirde denize döküldük ten sonra, 14 eylül 1922 de Osman Efendi yine topladığı 20-30 gençle birlikte Biga Kaymakamlığının idaresini ele almıştır. Türk Ordusu gelinceye kadarda görevinin başında kalmıştır.
IRAKLI FIRINCI OSMAN EFENDİYİ İHBAR EDİYOR.
İlçemiz Çanın Milli Mücadele yıllarında detaya girmek gerekirse de, 1920 yılı Eylül ayının ortaları idi. Bir çarşamba günü akşamüzeri Sarı Efe Edip Bey komutasında yüz atlı ve yaya Aydın zeybekleri geldiler. Aydın zeybekleri efeler Şubat 1921'in başlarına kadar Çan'da kalmışlar. Her türlü ihtiyaçları karşılanmış, atlarının yem ve samanları dahi Çan halkı tarafından karşılanmıştır. Şubat başlarında orduya katılmak amacıyla Çan'dan ayrılıp gittiler. Bu zamana kadar Biga'daki Rum ve Ermenilerin sesleri çıkmıyordu. Çan' daki Efelerin gittiğiini haber alır almaz bir heyet teşkil ederek Bandırma'daki Yunan tümen komutanına gidip Türkler bize hakaret, zulüm yapıyorlar, her ne kadar Biga İngiliz mıntıkasında ise de sizlerin vazifeniz bizleri korumak olmalı ve bunun için Biga'ya bir bölük Yunan askeri gönderin diye yalvarmaları üzerine Şubat 1921 başlarında Biga'ya bir bölük Yunan askeri geldi. O tarihte Biga beş mahalle iki yerli ve muhacir, bir Rum ve Ermeni mahallesinden ibaretti. Fakat ticaret ve sanat Rum ve Ermenilerin elinde, Türklere ise çiftçilik ve çobanlık kalıyordu.
Çan'daki Kuva-yi Milliye Teşkilatı Osman Efendi emrinde tek bir kuvvet bulunuyordu. Biga'da bulunan Yunan Komutanı Çan Kuva-yi Milliyecilerin bir gece Biga'yı basmalarından; Çan'da Osman Efendi de Biga'daki Yunanlıların Çanı basmalarından korkuyordu.1921 yılı Ramazan Ayı Mayısın 14. akşamı başlıyordu. Osman Efendi bu münasebetle ikindiden sonra arkadaşlarıyla konuşuyordu. Bunu gören Fırıncı Iraklı hemen Çan Postanesi'ne giderek Biga'daki Yunan Komutanı'na Aradığınız Osman Efendi bu saatte Çan'da bu akşam gelirseniz Osman Efendiyi yakalayabilirsiniz diye haber verdi.
Biga'daki Yunan bölüğü hazırlanarak Çan'a gelmek için yola çıktı. O gece teravih kılınıyor, sahur yemeği yeniyor yukarı ve aşağı camide sabah namazına başlanıyormuş. Yunanlılar gelmiş, giriş çıkış; yollarına nöbetçi koymuş, camilerin kapılarına da nöbetçilerini dikmiş. Büyük şok ve üzüntü başlıyor. Sokağa çıkanlar devriyeler tarafından ya kahvelere ya da camilere kapatılıyor. O zaman ki Çan Jandarma karakol komutanı Rıza Çavuş sokağa çıkıyor. Yunan devriyelerinin dur emrini duymuyor ve daha sonra bu olayın farkına varınca kaçmaya başlıyor. Sonuçta da Yunanlılar tarafından ayağından vuruluyor. Muallim Koca Nuri'nin oğlu İsmail Hakkı Bey (aynı zaman da benim anne annemin dayısı olur) öküzlerini çayıra götürmek için sokağa çıktığında yakalanıp hapis ediliyor. Hatta Günümüzde pozeftik çukurları dediğimiz çukurlarda hapis ediliyor. O çukurlardan kurtulup nöbetteki Yunan askerini öldürüp kaçıyor.
OSMAN EFENDİ AZ DAHA YAKALANIYORDU.
Tabi ihbar üzerine Osman EFENDİyi yakalamak için Çana gelen Yunan kuvvetleri Osman EFENDİ nin evini sarıyor ve ateşe vereceklerini söylüyor. Daha sonra Osman EFENDİnin kendi anlatımıyla Yunan askerinin çatıya kadar çıktığını fakat yığınların ve sandıkların arasında kendisini fark etmediğini duyuyoruz. Evinde yapılan tüm aramalardan sonra ev ateşe veriliyor. Çatı katında saklanan Osman Efendi ise kadın kıyafetleri giyerek komşudan komşuya kaçırılarak köylere gidiyor. Osman Efendi Çayırdaki atına binince önce Çavuşköy'e Muhtar Mehmet Çavuşa Yunanlıların köyü bastığını söylüyor. Daha sonra Kulfal Köyü'ne gidip orada da durumu haber veriyor. Köylüler aralarında bir anlaşma yaparak Pazarköy'de (Çan) bir tehlike var demişler ve Çekiçler, Tepe Köy, Karakoca Köylerinden eli silah tutan herkes Çan'a doğru koşmuş. Bu sırada Çavuş Köy tarafından bir silah daha patlamış;. Yunan askerleri kasaba içinde koşuşmaya başlamışlar.
Yunanlılar zengin evlerine girip kadınların boynundaki altınların ve sandıklarındaki kıymetli çeyizleri aldıkları sırada güneyden Karadutlar mevkiinde ikinci silah patlayınca Yunanlılar sarılmakta olduklarını anlayıp Kocakonak tepesine çekilip makineli tüfekleriyle çaya doğru ateş etmeye başlamışlar. Köylerden yetişmişler çaydan beri tarafa tarlalar içinden ilerlemeye başlamışlardı. Kocakonak tepesinde tutunamayacaklarını anlayan Yunan askerleri Sayalar'a çekildi. Lazın Mahzun oğlunun korularında mevzilenmişlerdi. Batıdan Çavuşköy, Kulfal Köyü, Dereköy ve Mallı Köyleri doğudan Yuvalar, Yeniçeri merkezden Kalburcu, Karakoca, Tepe, Çekiçler Köyleri Yunanlıları göz altına aldılar.
Çarpışma karanlık basıncaya kadar devam etmiş ve Osman EFENDİ ve sayısız isimsiz kahraman Yunan Bölüğünü yok etmişi. Yukarı Camii'nin önündeki meydana büyük bir ateş yakılmış etrafına kilim ve halılar serilerek sofralar kurulmuştu. Savaştan dönenler oruçlarını bozmuş karınlarını doyurmuşlardı. Kalabalığı cami almayacağı için o geceki teravih namazı bu meydanda kılınmıştı. O günkü çarpışmalarda Yunanlıların eşyalarını taşıdıkları için Pazarköy Korucusu Bostandereli Abdullah ve Kocagözlerin Ali öldürülmüş Mallıköy'den Çaban Altınsu ile Çekiçlerli Kocakalaycı kalçasından ağır yaralanmışlardı. Başka yaralılar da varmış ama onlar tedaviye götürülmüşler, O gün Pazar Köy halkı çok korkulu bir gün yaşamıştı. Eğer Osman Efendi köylüleri toparlayıp çabuk yetişmeselerdi çok acıklı, üzücü şeyler olabilirdi. Çünkü Yunan askerleri saldırgandı. Bu acılı günlerde bir türkü de çıkarılmıştı.
Sözü edilen türkü :
Kavaklı derede telli kavak biter mi ?
Millicilere bir tabur Yunan yeter mi?
Burada şunu da söylemek gerekir. Yunanlıların Çana yaptıkları baskın Ramazan ayı içersine gelmektedir. Bu bakımdan Bu yıl ki anma programımız da Ramazan ayına geldiği için daha da önem arz etmektedir.
Değerli Çanlılar, Milli Mücadele yıllarında İlçemiz Çanda ve civar bölgelerde o dönemde neler oldu kısaca hatırlayalım.
Çanın Milli Mücadele döneminde bölge için oldukça önemli bir yere sahiptir. Çanlı Osman Efendinin (Çaneri) bölgesindeki mücadelede oldukça etkin bir yeri vardır. İşgal döneminde büyük acılar çeken Çanlılar, Yunanlılar çekildiğinde yıkılmış, yanmış bir şehirle baş başa kalmışlardı. Bu dönemi ve Yunanlıların Çana baskın ve talanını, o yılları yaşamış olan emekli Jandarma yüzbaşı Zühtü Güvenin hatıralarından aktaralım. Bu hatıraları, Derneğimizin de Onursal Üyesi olan o dönemi yaşamış, Atatürkle tanışmış Tarih adamı Rahmetli Ali Tümere de sağlında sorduk. Bu hatıraları bize doğrulayarak ve kendisinden aldığımız bilgilerle de derneğimize katkıda bulunmuşlardır.
HAMDİ BEY İLK ÖNCE BİGAYA DEĞİL ÇANA GELİYOR.
Yunanlıların 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmiri işgalini takiben Mustafa Kemal Atatürk ,19 Mayıs 1919 tarihinde Samsuna ayak basmasının ardından Amasya, Erzurum Kongrelerini yaparak bazı kararlar aldı. Bu kararlar çerçevesinde de Ağustos 1919 tarihinde Balıkesir'de bir milli kongre yapıldı. Alınan kararlar arasında bu kongreye katılanlardan Edremit Kaymakamı Hamdi Bey, Heyet-i Merkeziye üyeliği temsilcisi olarak bazı faaliyetlerde bulunmak üzere Çan'a gönderildi. Başka bir deyişle Hamdi Bey ilk olarak Bigaya değil Çana gönderilmişti. Kimilerine göre Biga Kaymakamı olarak tahini çıktığı söylense de 6 Nisan 1919da İttihatçı olduğu gerekçesiyle Damat Ferit hükümeti tarafından Kaymakamlık görevinden alınacaktı.
Hamdi Bey Çan'a Eylül 1919 başlarında geldi. Hükümet Konağını karargah yaptı.
OSMAN EFENDİ VE HAMDİ BEY BİRLİKTE ÇALIŞIYOR.
Daha önce Anadolu ve Rumeli Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti kurulmuştu. Bu cemiyet yerini Kuva-yi Milliye Cemiyeti'ne bırakmıştı. Bu cemiyetlerin başkanı; İlyas Ağa daha sonra Osman Efendi olacaktı. Osman Efendi, Çan'ı; kapsayan 49 köyünde hatırı sayılır ve sözü dinlenirdi.
Osman Efendi, Hamdi Bey ile el ele verip Lapseki'ye gittiler. Buradaki Kuva-yi Milliye Cemiyeti başkanı Hancı Lütfü Beyle buluşarak Lapseki Çardak Umurbey ve Kemikli'de bulunan vatanseverlerle konuşarak Geliboluda ki Akbaş Cephaneliği'ni basıp buradaki cephaneleri getirmeye karar verdiler. İstanbul'dan da gelen bir gemi, motor ve kayıklarla Karşıyakaya geçip Akbaş Cephaneliği'ni basıp buradaki Fransız nöbetçilerini bağlayıp bütün mühimmatı yükleyerek bir gecede Anadolu Sahiline çıkardılar. Bu cephaneliğin bir kısmı Çanın Kızılelma köyüne getirilerek depo edilmiştir.
Öte yandan Bigada Karahasan Hükümeti diye mevcut hükümetten başka bir hükümet kurulduğu jandarmanın işlerine karıştığı ve kendi başlarına icraatlar yapmaya başladıkları tespit edilmiştir.
Osman EFENDİ ve Hamdi bey Çandan Karahasana bir mektup yazarak şu zamanda ayrılık zamanı olmadığı birlik ve beraberlik günlerinin olduğu belirten mektup yazmışlardır. Bunun üzerine Osman Efendinin topladığı gençlerle birlikte Bigaya gidilmiş. Karahasanla yapılan görüşmeler sonuçsuz kalmış bunun üzerine Karahasan ve adamları tutuklanarak hapse atılmışlardır. Bunun üzerine de Hamdi bey karargahını Bigaya taşımıştır. Burada gösterdiği mücadele ile birçok çeteye aman vermeyerek düzeni sağlamıştır. Fakat daha sonra Hamdi bey 1920 yılında Ahmet Anzavurun adamlarınca haince öldürülmüştür. Bu dönemden sonrada Yunanlılar Bigayı ele geçirmişlerdir. Çanı da ele geçirmek isteyen Yunanlılar 15 mayıs 1921de Çana baskın yapmışlar fakat OSMAN EFENDİ tarafından geri püskürtülmüşlerdir. Sonraki ikinci baskında İlçemiz ÇANı bir ara işgal eden Yunanlılar yine Osman Efendinin köylerden topladığı silahlı halk tarafından kovulmuştur. Tabi maalesef ki kaçarlarken de Çanı ateşe vermişlerdir.9 eylül 1922 de yunanlılar İzmirde denize döküldük ten sonra, 14 eylül 1922 de Osman Efendi yine topladığı 20-30 gençle birlikte Biga Kaymakamlığının idaresini ele almıştır. Türk Ordusu gelinceye kadarda görevinin başında kalmıştır.
IRAKLI FIRINCI OSMAN EFENDİYİ İHBAR EDİYOR.
İlçemiz Çanın Milli Mücadele yıllarında detaya girmek gerekirse de, 1920 yılı Eylül ayının ortaları idi. Bir çarşamba günü akşamüzeri Sarı Efe Edip Bey komutasında yüz atlı ve yaya Aydın zeybekleri geldiler. Aydın zeybekleri efeler Şubat 1921'in başlarına kadar Çan'da kalmışlar. Her türlü ihtiyaçları karşılanmış, atlarının yem ve samanları dahi Çan halkı tarafından karşılanmıştır. Şubat başlarında orduya katılmak amacıyla Çan'dan ayrılıp gittiler. Bu zamana kadar Biga'daki Rum ve Ermenilerin sesleri çıkmıyordu. Çan' daki Efelerin gittiğiini haber alır almaz bir heyet teşkil ederek Bandırma'daki Yunan tümen komutanına gidip Türkler bize hakaret, zulüm yapıyorlar, her ne kadar Biga İngiliz mıntıkasında ise de sizlerin vazifeniz bizleri korumak olmalı ve bunun için Biga'ya bir bölük Yunan askeri gönderin diye yalvarmaları üzerine Şubat 1921 başlarında Biga'ya bir bölük Yunan askeri geldi. O tarihte Biga beş mahalle iki yerli ve muhacir, bir Rum ve Ermeni mahallesinden ibaretti. Fakat ticaret ve sanat Rum ve Ermenilerin elinde, Türklere ise çiftçilik ve çobanlık kalıyordu.
Çan'daki Kuva-yi Milliye Teşkilatı Osman Efendi emrinde tek bir kuvvet bulunuyordu. Biga'da bulunan Yunan Komutanı Çan Kuva-yi Milliyecilerin bir gece Biga'yı basmalarından; Çan'da Osman Efendi de Biga'daki Yunanlıların Çanı basmalarından korkuyordu.1921 yılı Ramazan Ayı Mayısın 14. akşamı başlıyordu. Osman Efendi bu münasebetle ikindiden sonra arkadaşlarıyla konuşuyordu. Bunu gören Fırıncı Iraklı hemen Çan Postanesi'ne giderek Biga'daki Yunan Komutanı'na Aradığınız Osman Efendi bu saatte Çan'da bu akşam gelirseniz Osman Efendiyi yakalayabilirsiniz diye haber verdi.
Biga'daki Yunan bölüğü hazırlanarak Çan'a gelmek için yola çıktı. O gece teravih kılınıyor, sahur yemeği yeniyor yukarı ve aşağı camide sabah namazına başlanıyormuş. Yunanlılar gelmiş, giriş çıkış; yollarına nöbetçi koymuş, camilerin kapılarına da nöbetçilerini dikmiş. Büyük şok ve üzüntü başlıyor. Sokağa çıkanlar devriyeler tarafından ya kahvelere ya da camilere kapatılıyor. O zaman ki Çan Jandarma karakol komutanı Rıza Çavuş sokağa çıkıyor. Yunan devriyelerinin dur emrini duymuyor ve daha sonra bu olayın farkına varınca kaçmaya başlıyor. Sonuçta da Yunanlılar tarafından ayağından vuruluyor. Muallim Koca Nuri'nin oğlu İsmail Hakkı Bey (aynı zaman da benim anne annemin dayısı olur) öküzlerini çayıra götürmek için sokağa çıktığında yakalanıp hapis ediliyor. Hatta Günümüzde pozeftik çukurları dediğimiz çukurlarda hapis ediliyor. O çukurlardan kurtulup nöbetteki Yunan askerini öldürüp kaçıyor.
OSMAN EFENDİ AZ DAHA YAKALANIYORDU.
Tabi ihbar üzerine Osman EFENDİyi yakalamak için Çana gelen Yunan kuvvetleri Osman EFENDİ nin evini sarıyor ve ateşe vereceklerini söylüyor. Daha sonra Osman EFENDİnin kendi anlatımıyla Yunan askerinin çatıya kadar çıktığını fakat yığınların ve sandıkların arasında kendisini fark etmediğini duyuyoruz. Evinde yapılan tüm aramalardan sonra ev ateşe veriliyor. Çatı katında saklanan Osman Efendi ise kadın kıyafetleri giyerek komşudan komşuya kaçırılarak köylere gidiyor. Osman Efendi Çayırdaki atına binince önce Çavuşköy'e Muhtar Mehmet Çavuşa Yunanlıların köyü bastığını söylüyor. Daha sonra Kulfal Köyü'ne gidip orada da durumu haber veriyor. Köylüler aralarında bir anlaşma yaparak Pazarköy'de (Çan) bir tehlike var demişler ve Çekiçler, Tepe Köy, Karakoca Köylerinden eli silah tutan herkes Çan'a doğru koşmuş. Bu sırada Çavuş Köy tarafından bir silah daha patlamış;. Yunan askerleri kasaba içinde koşuşmaya başlamışlar.
Yunanlılar zengin evlerine girip kadınların boynundaki altınların ve sandıklarındaki kıymetli çeyizleri aldıkları sırada güneyden Karadutlar mevkiinde ikinci silah patlayınca Yunanlılar sarılmakta olduklarını anlayıp Kocakonak tepesine çekilip makineli tüfekleriyle çaya doğru ateş etmeye başlamışlar. Köylerden yetişmişler çaydan beri tarafa tarlalar içinden ilerlemeye başlamışlardı. Kocakonak tepesinde tutunamayacaklarını anlayan Yunan askerleri Sayalar'a çekildi. Lazın Mahzun oğlunun korularında mevzilenmişlerdi. Batıdan Çavuşköy, Kulfal Köyü, Dereköy ve Mallı Köyleri doğudan Yuvalar, Yeniçeri merkezden Kalburcu, Karakoca, Tepe, Çekiçler Köyleri Yunanlıları göz altına aldılar.
Çarpışma karanlık basıncaya kadar devam etmiş ve Osman EFENDİ ve sayısız isimsiz kahraman Yunan Bölüğünü yok etmişi. Yukarı Camii'nin önündeki meydana büyük bir ateş yakılmış etrafına kilim ve halılar serilerek sofralar kurulmuştu. Savaştan dönenler oruçlarını bozmuş karınlarını doyurmuşlardı. Kalabalığı cami almayacağı için o geceki teravih namazı bu meydanda kılınmıştı. O günkü çarpışmalarda Yunanlıların eşyalarını taşıdıkları için Pazarköy Korucusu Bostandereli Abdullah ve Kocagözlerin Ali öldürülmüş Mallıköy'den Çaban Altınsu ile Çekiçlerli Kocakalaycı kalçasından ağır yaralanmışlardı. Başka yaralılar da varmış ama onlar tedaviye götürülmüşler, O gün Pazar Köy halkı çok korkulu bir gün yaşamıştı. Eğer Osman Efendi köylüleri toparlayıp çabuk yetişmeselerdi çok acıklı, üzücü şeyler olabilirdi. Çünkü Yunan askerleri saldırgandı. Bu acılı günlerde bir türkü de çıkarılmıştı.
Sözü edilen türkü :
Kavaklı derede telli kavak biter mi ?
Millicilere bir tabur Yunan yeter mi?
Burada şunu da söylemek gerekir. Yunanlıların Çana yaptıkları baskın Ramazan ayı içersine gelmektedir. Bu bakımdan Bu yıl ki anma programımız da Ramazan ayına geldiği için daha da önem arz etmektedir.