Osmanlı ülkesindeki ilk mizah mecmuasıydı… Teodor Kasap'ın yayımladığı Diyojen, yüzlerce mizah dergisinin de önünü açmıştı…
Dünyada "mizah dergisi" niteliğini taşıyan ilk süreli yayın "La Caricature," 1830’da Charles Philippon adında bir desinatör-gazeteci tarafından Paris’te yayımlanmıştı.
Bizde de ilk kez, 1868’de ilk mizah yayını, Terakki gazetesinin eki olarak çıkmış. Ama gerçek anlamda ilk Türk mizah dergisi, 23 Aralık 1869'da Teodor Kasap adlı Ermeni kökenli bir vatandaşın, kadroya Namık Kemal'i de alarak çıkardığı "Diyojen" olmuştur. Dergi adını ikibin yıl önce Sinop’ta doğmuş ünlü filozof "Diyojen"den almış.
Namık Kemal, Menemenlizade Rıfat Bey'e yazdığı bir mektupta Diyojen’in çıkışı öyküsünü şöyle anlatır: “O günün bergüzar hatırası Diyojen'in çıkışı oldu. Diyojen Osmanlı ülkesinde ilk mizah mecmuasıydı. Teodor Kasap'la ihtam-ı kabih (çirkin yakıştırmalar) suretiyle oynanan hezeliyattan (saçmalamalar) gayrı göze ve fikre yarar nesnesi olmayan vatanda bir mizah gazetesi neşrine o gün karar verdik. Gittiğimiz Kâğıthane'nin o bahar sabahı harikulade güzelliği bize sadece şairane duygular değil, cümle duyguların tebessüme yol olacak taraflarını bulmak, ciddi olarak söylendiğinde kaza-bela tufanı olacak hakikatleri mizahi bir üslup ile; şikâyetlerine şifa, yalnızlığına dost, sevgisine vefa görmediği için insanlardan kaçarak çareyi tek başına yaşamakta bulan eski Yunan filozofu Diyojen gibi dertlerimizle baş başa kalabilmek için çıkaracağımız mizahi gazetenin ismini Diyojen koyduk.
Altına da onun ünlü deyişini ekledik: Gölge etme başka ihsan istemem!. Ama ne çare hep gölge ettiler. Öyle toz ayağa kaldırdık ki yıllar sonra Meclis-i Mebusan'da Matbuat Kanunu görüşülürken bazı mebuslar mizah gazetelerinin matbuat tarifi içine alınmasına karşı çıktılar. Neyse ki Molyer'den tercümeler yapan Ahmed Vefik Paşa ve Manok Efendi şafaat etti. Yoksa zavallı mizah gazeteleri matbuattan tard edilecekti. Yazıklar olsun ki, feryad sebebi durumları tebessüme sararak elemi hafifletmeye dahi müsaade edilmiyor"
Namık Kemal'in sözünü ettiği Diyojen 23 Aralık1869'da yayın hayatına atıldı. Düzenli olarak basılamadı elbette. Satışlardan para toplandıkça, Kemal ve Kasap asgari yiyecek ihtiyaçlarını karşılayacak meblağdan arta kalanla matbaaya koştular. Diğer yayın organları gibi arada şehzade fotoğrafı basıp ulufe alma imkânı ya da resmi duyuruları basıp bedelini devletten tahsil etme şansı da yoktu Diyojen'in. Tek desteği okuyucularıydı. Onların ilgisiyle iki sene ayakta kaldı. Namık Kemal'in siyasi mücadeleye öncelik vermek için ayrılmasından sonra Teodor Kasap tek başına devam ettirdi dergiyi. Sonra Kemal'le birlikte Çıngıraklı Tatar'ı neşretti. Tatar postacılara verilen isimdi o dönem. Takip ve tacize dayanamadığı noktada onu kapatıp Hayal'i ardından Karagöz'ü ve Kahkaha'yı çıkardı.
Ünlü tarihçi Cemal Kutay, Aralık 1970 baskısı olan “Nelere Gülerlerdi?” kitabında, Diyojen’den özetle şöyle söz eder:
“Adı Diyojen idi. Çıkaranlar, vatan şairi Namık Kemal ile adı ve hizmetleri ne yazık ki unutulan Teodor Kasap’tı. Tam olarak bir Osmanlı olan Teodor Kasap, mükemmel fransızcası, yeterli osmanlıcası, başarılı çizgi ustalığını zekası ile tamamlayarak kifayetli karikatüristliğiyle mizah mecmuası için zamanında bulunmaz bir değerdi. Diyojen adı da, doğru sözlülüğün, minnetsizliğin ve hakikatleri insanların iyisinde aramanın efsaneleşmiş kıymeti olarak benimsenmişti. Fakat kısa zaman sonra Namık Kemal ve Teodor Kasap, ne de olsa yabancı olan Diyojen adını bıraktılar, Karagöz’le Hacivad’I karşı karşıya getiren Hayal’i, Çopur Mehmet Tevfik’in Çaylak’I, daha sonra Çıngıraklı Tatar, Şarivari, Bebe Ruhi takip etti.
Diyojen başlığının altına, gerçekten mizah kabiliyeti mükemmel olan Mehmet Ali Bey’in “Gölge etme başka ihsan istemem” olarak unutulmaz mısra haline getirdiği, tarihi cümle alınmıştı. Diyojen, kendisinden ne isediğini soran İskender’e “Gölge etme başka ihsan istemem” diyor ve Diyojen’in başlığı altında bu tarihi olay belirtiliyor.
Teodor Kasap, mecmuaya neden bu adı verdiklerini açıklarken, Osmanlı Türklerinin en büyük kaybının matbaayı Avrupa’dan çok geç almaları olduğunu dertli dertli anlatırken, diyorki, ‘Asıl hüner, ağlanacak şeyleri tebessüm ettirerek anlatabilmektir. Bunun da usul-erkanı var. Biz sadece matbaa makinelerini değil, matbuatda takip edilecek yolu da Frenklerden almaya mecbur olduğumuz zamanı inkar etmeyelim, kendimizi dev aynasında görmeyelim, ne zaman onların seviyesine vasıl olursak o zaman Diyojen’e ne lüzum var? Bizim Nasreddin Hocamız, Karagöl’le Hacivad’ımız neyimize yetmez. Amma sen gel de Karagöz’le Nasreddin Hoca’ya Frenk şapkası giydir, şalvarını üzerinden al, Frenk elbisesi geçir de onun kafasının da değiştiğine inan, Avrupalı olduk diye avun.’
Diyojen’in çıkışı, İstanbul’un o günkü havası içinde derin akisler yapıyor. Muhafazar çevreler kaş çatıyorlar. Tahmin edilir ki, böylesine bir mizah mecmuası zaten yaşama imkanı bulamaz ve hayat sahnesinden kısa zamanda çekilir.”
Diyojen'den sonra yayınlanmaya başlayan ancak ilk yazılı karikatürü yayınlayan gazete; Ali Reşit'in Terakki Eğlencesi'dir. Diyojen sık sık kapatılınca Teador Kasap1871'de Hayal'i, 1872'de Çıngıraklı Yılan'ı çıkardı. Aynı dönemde yurt içinde Latife, Kamer, Şafak ve Kahkaha, Geveze ve Meddah yayınlandı. Bu dergilerin tümü Rum ve Ermeni vatandaşlarca yayınlanmıştır.
1876'da yayınlanmaya başlayan ÇAYLAK ise Mehmet Tevfik isimli bir Türk tarafından çıkarılmıştır.Çaylak siyasi yönden etkin yazı ve karikatürleriyle mizah tarihinde önemli bir yer tutmuştur.
Teodor Kasap Kimdir?
(1835-1905) Gazeteci, yazar. Babasının ölümünden sonra İstanbul’a gitti. Çıraklık yaparak Kuruçeşme Rum Okulu’nda öğrenimini sürdürdü. Bir Fransız subayının yardımıyla Fransa’ya gitti (1856). Paris’te öğrenim gördü. İstanbul’a dönünce gazeteciliğe başladı, ilk Türk mizah gazetesi Diyojen’i çıkardı (1870-1873). Âli Bey, Recaizade Ekrem ve Namık kemal’in yazılarıyla gazete, dönemin ilgiyle izlenen muhalefet organlarından biri oldu. Diyojen kapatılınca Çıngıraklı tatar, o da kapatılınca hayal ve İstikbal adlı gazeteleri çıkardı. Yazılarından ötürü hapse mahkûm edildi (1877), Avrupa’ya kaçtı. Birkaç yıl sonra bağışlandı, ölümüne değin mabeyn kütüphanecisi olarak sarayda görevlendirildi. Tanzimat dönemindeki tiyatro çalışmalarını destekledi, Türk tiyatrosunun yerli kaynaklardan yararlanması gerektiğini savundu. Pinti hamit (1875), İşkilli Memo (1874), Para Mesleği (1875) adlı Moliére uyarlamaları yanında Lükresya Borçiya adlı bir oyunu vardır. Alexandre Dumas Pére’den Monte-Kristo (1871) çevirisi de ilk roman çevirilerindendir.
(Diyojen'de yayınlanan ve Sadrazam Mahmud Nedim Paşa'yı yeren hicviye)
Hırrenâme
Kedimin her gece böbrekle dolardı sepeti
Yok idi Ni'metinin râhatının hiç adedi
Çeşmi şehlâ nigehi fârik iken nik ü bedi
Sardı etrafını bin dürlü adular
Kedimi gaflet ile fare-i idbâr yedi
Buna yandı yüreğim âh kedi vâh kedi
Keyfi gelse bıyığın oynatarak mırlar iken
Kızdırırsan yüzüne atlayarak hırlar iken
Kuyruğu geçse ele dırlanarak hırlar iken
Sofrada her kedinin def'ini hazırlar iken
Kedimi gaflet ile fare-i idbâr yedi
Buna yandı yüreğim âh kedi vâh kedi
Keseyi kapsa dökerdi yere hep pâreleri
Ciğere işler idi tırnağının yâreleri
Koşturur oynar idi kukla gibi fareleri
Deliğe sokmaz idi bir gün o âvâreleri
Kedimi gaflet ile fare-i idbâr yedi
Buna yandı yüreğim âh kedi vâh kedi
Ürperir tüyleri bir kerre deyince mırnav
Korkudan başlar idi lerzişe bakkal ile manav
Saldırırdı âdeme bulmaz ise başka bir av
Yüzünü görse köpekler diyemezken hav hav
Kedimi gaflet ile fare-i idbâr yedi
Buna yandı yüreğim âh kedi vâh kedi
Sokulunca yatağa kovmak ile gitmez idi
Okşamakla tokadı tekmeyi farketmez idi
Yiyecek görse gözü mırlaması bitmez idi
Kedimi gaflet ile fare-i idbâr yedi
Buna yandı yüreğim âh kedi vâh kedi