3 Aralık Dünya Özürlüler Günü
Her yıl olduğu gibi tumturaklı laflarla devlet büyükleri nutuklar çekecekler göstermelik pankartlar yaşadığımız kentin bir çok yerini kaplayacak. Yani aynı geçen sene olduğu gibi, yani yine değişen pek bir şey olmayacak. Yine özürlü yurttaşlarımız günlük yaşamda çektiği sıkıntıları çekecekler; kaldırımlar yüksek olduğu için yürümekte zorlanacak, uygun mekanlar ve araçlar olmadığı için sinemaya tiyatroya gidemeyecekler iş bulamadıkları için kendilerini ailelerine yük hissetmeye devam edecekler. Bizler ise muhtemelen, özürlü bir yurttaşımızı sıkıntılı bir durumda gördüğümüzde kimimiz hiç ilgilenmeyecek, kimimiz ise acıma duygusuyla karışık bir eziklikle yardım etmeye çalışacağız. Oysa özürlü yurttaşlarımızın bizden istediği onlara acımamız değil, sadece insan gibi yaşamak, okumak ve bizler gibi yaşamın tüm nimetlerinden faydalanmak istiyorlar.
Her durumda acı düştüğü yeri yakıyor, aile bireylerinden biri özürlü olanlar, özürlülerin günlük yaşamda çektiği sıkıntıları kendileri de yaşıyor, hissediyor, duyumsuyor... Ve bu durumun değiştirilmesi için örgütlenerek mücadele ediyor. Doğru olan tavır budur... Kimi aileler ise, özürlü bireylerini adeta toplumun gözünden kaçırıyor, sorunlarını gizliyor. İster ailelerin utancıyla, isterse yerel ve merkezi hükümetin özürlülere karşı duyarsız tavırlarıyla evlerine hapsolan özürlü yurttaşlarımız toplumun dikkatini çekmese de, varolan rakamlar gerçekleri bir kez daha gözlerimizin önüne seriyor
Dünya nüfusunun yüzde 10`u, Türkiye nüfusunun ise yüzde 12`si özürlü, yani ülkemizde yaklaşık olarak çeşitli özürleri olan yaklaşık 7.5 milyon yurttaşımız var. 7.5 milyon özürlü yurttaşımızın 2 milyon 230 bininin konuşma, bir milyon 274 bin 900`ünün eğitilebilir zeka geriliği, 127 bininin görme özürlü, 382 bininin işitme özürlü, 892 bininin ortopedik özürlü, 637 bininin sürekli hastalığı var. 1,5 milyon özürlü çocuğumuzdan da yalnızca 45 bini özel eğitim imkanlarından yararlanabiliyor.
Yani sözün özü, hükümetin ilgisizliği, özürlü yurttaşlarımızın yeterince örgütlü olmaması yada toplumun duyarsızlığı gibi nedenlerle özürlü yurttaşlarımızın sorunları tüm büyük laflara ve vaatlere karşın her yıl biraz daha artarak devam ediyor.
Katlanarak devam eden sorunları çözebilmenin temel yolu, toplumun tüm kurumlarının ve tüm kesimlerinin ortak çabası ile mümkün olabilecektir. Yani, özürlü bireylere götürülecek nitelikli, nicelikli ve öncelikli hizmetlerin yeterince sağlanabilmesi; devlet, üniversiteler ve demokratik kitle örgütlerinin ortak seferberliğiyle mümkün olacaktır.
Bunun için; özürlülerin durumuna uygun mesleki eğitim programları geliştirilerek onların insanca yaşabilecekleri bir ortamın ekonomik altyapısı hazırlanmalıdır.
Özürlülerin günlük yaşamda karşılaştığı sorunların çözümü için kent planlamaları özürlüler de düşünülerek tasarlanmalıdır. Tüm bina, yapı ve konutlarda özürlülerin erişimini sağlayacak tedbirlerin alınması amacıyla bir yasa hazırlanmalı ve gerekli düzenlemeleri yapmayanlara ruhsat verilmemelidir.
Ayrıca hazırlanacak yasa ile özürlü yurttaşlarımızı dört duvar arasına hapseden özürlüyü düşünmeyen dünya görüşü değiştirilmelidir. Bu amaçla, şehiriçi ve şehirlerarası taşımacılıkta kullanılan araçların, tesislerin, altyapı ve sistemlerin özürlülerin kullanımına uygun hale getirilmesi zorunlu hale getirilmelidir.
Unutmayalım ki, sağlıklı bir toplum, kendi özürlülerine sahip çıkan, onların üretime katılmasını sağlayan koruyucu olanakları yaratan bir toplumdur.
Her yıl olduğu gibi tumturaklı laflarla devlet büyükleri nutuklar çekecekler göstermelik pankartlar yaşadığımız kentin bir çok yerini kaplayacak. Yani aynı geçen sene olduğu gibi, yani yine değişen pek bir şey olmayacak. Yine özürlü yurttaşlarımız günlük yaşamda çektiği sıkıntıları çekecekler; kaldırımlar yüksek olduğu için yürümekte zorlanacak, uygun mekanlar ve araçlar olmadığı için sinemaya tiyatroya gidemeyecekler iş bulamadıkları için kendilerini ailelerine yük hissetmeye devam edecekler. Bizler ise muhtemelen, özürlü bir yurttaşımızı sıkıntılı bir durumda gördüğümüzde kimimiz hiç ilgilenmeyecek, kimimiz ise acıma duygusuyla karışık bir eziklikle yardım etmeye çalışacağız. Oysa özürlü yurttaşlarımızın bizden istediği onlara acımamız değil, sadece insan gibi yaşamak, okumak ve bizler gibi yaşamın tüm nimetlerinden faydalanmak istiyorlar.
Her durumda acı düştüğü yeri yakıyor, aile bireylerinden biri özürlü olanlar, özürlülerin günlük yaşamda çektiği sıkıntıları kendileri de yaşıyor, hissediyor, duyumsuyor... Ve bu durumun değiştirilmesi için örgütlenerek mücadele ediyor. Doğru olan tavır budur... Kimi aileler ise, özürlü bireylerini adeta toplumun gözünden kaçırıyor, sorunlarını gizliyor. İster ailelerin utancıyla, isterse yerel ve merkezi hükümetin özürlülere karşı duyarsız tavırlarıyla evlerine hapsolan özürlü yurttaşlarımız toplumun dikkatini çekmese de, varolan rakamlar gerçekleri bir kez daha gözlerimizin önüne seriyor
Dünya nüfusunun yüzde 10`u, Türkiye nüfusunun ise yüzde 12`si özürlü, yani ülkemizde yaklaşık olarak çeşitli özürleri olan yaklaşık 7.5 milyon yurttaşımız var. 7.5 milyon özürlü yurttaşımızın 2 milyon 230 bininin konuşma, bir milyon 274 bin 900`ünün eğitilebilir zeka geriliği, 127 bininin görme özürlü, 382 bininin işitme özürlü, 892 bininin ortopedik özürlü, 637 bininin sürekli hastalığı var. 1,5 milyon özürlü çocuğumuzdan da yalnızca 45 bini özel eğitim imkanlarından yararlanabiliyor.
Yani sözün özü, hükümetin ilgisizliği, özürlü yurttaşlarımızın yeterince örgütlü olmaması yada toplumun duyarsızlığı gibi nedenlerle özürlü yurttaşlarımızın sorunları tüm büyük laflara ve vaatlere karşın her yıl biraz daha artarak devam ediyor.
Katlanarak devam eden sorunları çözebilmenin temel yolu, toplumun tüm kurumlarının ve tüm kesimlerinin ortak çabası ile mümkün olabilecektir. Yani, özürlü bireylere götürülecek nitelikli, nicelikli ve öncelikli hizmetlerin yeterince sağlanabilmesi; devlet, üniversiteler ve demokratik kitle örgütlerinin ortak seferberliğiyle mümkün olacaktır.
Bunun için; özürlülerin durumuna uygun mesleki eğitim programları geliştirilerek onların insanca yaşabilecekleri bir ortamın ekonomik altyapısı hazırlanmalıdır.
Özürlülerin günlük yaşamda karşılaştığı sorunların çözümü için kent planlamaları özürlüler de düşünülerek tasarlanmalıdır. Tüm bina, yapı ve konutlarda özürlülerin erişimini sağlayacak tedbirlerin alınması amacıyla bir yasa hazırlanmalı ve gerekli düzenlemeleri yapmayanlara ruhsat verilmemelidir.
Ayrıca hazırlanacak yasa ile özürlü yurttaşlarımızı dört duvar arasına hapseden özürlüyü düşünmeyen dünya görüşü değiştirilmelidir. Bu amaçla, şehiriçi ve şehirlerarası taşımacılıkta kullanılan araçların, tesislerin, altyapı ve sistemlerin özürlülerin kullanımına uygun hale getirilmesi zorunlu hale getirilmelidir.
Unutmayalım ki, sağlıklı bir toplum, kendi özürlülerine sahip çıkan, onların üretime katılmasını sağlayan koruyucu olanakları yaratan bir toplumdur.