32. Sultan Abdülaziz

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
Sultan_Abdulaziz_I.JPG


Tughra_of_Abd%C3%BClaziz.JPG


Abdülaziz
Saltanatı 25 Haziran 1861- 30 Mayıs 1876
Padişahlık Sırası 32
Doğum Tarihi 8 Şubat 1830
Ölüm Tarihi 4 Haziran 1876 (46 yaşında)
Önce Abdülmecit
Sonra V. Murat
Soyu Osmanlı Hanedanı
Babası II.Mahmut
Annesi Pertevniyal Valide Sultan
Dini İslam

Abdülaziz (Osmanlı Türkçesi: عبد العزيز)(d. 8 Şubat 1830 – ö. 4 Haziran 1876). 32. Osmanlı padişahıdır. II. Mahmut ve Pertevniyal Sultan'ın çocuğu, Abdülmecid'in kardeşidir. Abdülaziz 25 Haziran 1861 tarihinde kardeşinin ölümü üzerine, 31 yaşında iken tahta geçmiştir.

Güreş, cirit ve av sporlarına meraklı olan padişahın tahtta kaldığı sürece en çok üzerinde çalıştığı konu Osmanlı Donanması'nın modernizasyonu idi. Bu nedenle o dönemlerde Avrupa devletlerinden alınan kredilerin çoğu bu konuda harcandı. Sayısı gün geçtikçe artan Osmanlı Ordusu'nun askerlerine yetecek dönemin son model top ve tüfeklerin de sağlanması Abdülaziz döneminde gerçekleşmiştir.

Sultan Abdülâziz hükümdarlığı süresince sık sık ülke içi ve ülke dışı temaslarda bulunmuş geziler düzenlemiştir. Yavuz Sultan Selim'den sonra Mısır'ı ziyaret eden ilk ve tek Osmanlı Padişahı Abdülaziz'dir.

Sultan_Abd%C3%BClaziz.JPG

Abdülaziz'in (Abdullah Biraderler tarafından çekilen 1863 tarihli fotoğrafı.
Abd%C3%BClaziz.jpg

Abdülaziz Avrupa seyahatinde. (1867)


Eyâletlerin yanı sıra Abdülaziz Batı Avrupa'da ziyaretler yapan ilk ve tek padişahtır. 1867 yılında Paris'te açılan büyük bir sanat sergisine III. Napolyon'un daveti üzerine katılan Abdülaziz, sergiden sonra imparator ile temaslarda bulunmuş İngiltere, Belçika, Almanya, Avusturya-Macaristan gezilerinden sonra da geri dönmüştür. Ayrıca Richard Wagner'in Bayreuth operasına maddi yardımda bulunmuş ve davet edilmiştir. Seyahatlerinde İngiltere kraliçesi Victoria, Belçika kralı II. Leopold, Prusya kralı I. Wilhelm, Avusturya-Macaristan imparatoru François-Josef ve Romanya Prensi I. Karol ile görüşmüştür.

Osmanlı'da Abdülaziz döneminde batıyla iyi ilişkiler kurulmasına özellikle dikkat edildi. Tanzimat Fermanı ile Osmanlı'nın girdiği batılılaşma süreci bu dönemde de devam etti. Ülke genelinde yeni vilâyetler ilân edildi ve İstanbul Üniversitesi Fransız Eğitim sistemi örnek alınarak tekrar düzenlendi. Doğu Ekspres'in bir durağıı olan Sirkeci Garı'nın temelleri Abdülaziz döneminde atılmıştır. Abdülaziz'in 15 senelik hükümdarlığı boyunca yaptığı bazı yenilikler şunlardır;

* Yeni asker üniformaları hazırlandı.
* İlk kez posta pulu kullanıldı.
* Sahillere deniz fenerleri inşâ edildi.
* Osmanlı Bankası açıldı.
* Bugünkü Sayıştay ve Danıştay seviyesinde kurumlar oluşturuldu.
* Lise ve sanayi okulları açıldı.
* Orman madencilik ve tıp okulları açıldı.
* İtfaiye teşkilâtı kuruldu.
* Fransa, Avusturya ve İran yöneticileri İstanbul'a ziyaretlerde bulundu.

Döneminde yaşanan önemli olaylardan bir kısmı ise Rusya ve Avrupa devletleri'nin kışkırttığı Balkan isyanlarıdır. 1861-64 yılları arasındaki Karadağ İsyanı İkinci Karadağ Harekatı ile bastırılmasına rağmen, Karadağ sorunu büyümeye devam etti. 1861-66 yılları arasındaki Eflak-Boğdan olayları Birleşik Romanya'nın doğuşunu ve bağımsızlık mücadelesini hızlandırdı. 1862-67 yılları arasındaki Sırbistan olayları ise Türk askerlerinin Sırbistan'daki kalelerden çekilmesiyle sonuçlandı. 1866-68 arasındaki Girit Ayaklanması Girit Nizamnamesi ile çözümlenmeye çalışıldıysa da Girit'in kaybına giden olaylar dizisi başlamış oldu. Hıdivlikle yönetilen Mısır'ın özerklik haklarının genişletilmesi bu eyaletin 1882'de kesinkes kaybına yolaçan Mısır'ın borç sorununun ortaya çıkmasına başlangıç teşkil etti. Abdülaziz'in hükümdarlığının son yılları ise 1875-76 yılındaki Hersek İsyanı ile 1867'de başlayan ve 1876'da iyice yayılan Bulgar İsyanları ile mücadele ederek geçti. 30 Mayıs 1876 Darbesi ile tahttan indirildi. Gözaltında bulundurulduğu Feriye Saraylarında 4 Haziran 1876 günü bilekleri kesilmiş olarak ölü bulundu.

Ailesi
Eşleri

1. Dürr-i Nev Baş Kadın Efendi
2. Hayran-ı Dil İkinci Kadın Efendi
3. Eda-Dil İkinci Kadın Efendi
4. Neş'erek (Nesrin) Üçüncü Kadın Efendi
5. Gevheri Dördüncü Kadın Efendi

Erkek çocukları
1. Halife II. Abdülmecit
2. Şehzade Yusuf İzzettin Efendi
3. Şehzade Mahmud Celaleddin Efendi
4. Şehzade Mehmed Selim Efendi
5. Şehzade Mehmed Seyfeddin Efendi
6. Şehzade Mehmed Şevket Efendi

Kız çocukları
1. Nazima Sultan
2. Esma Sultan
3. Emine Sultan
4. Saliha Sultan
5. Emine Sultan
6. Fatma Sultan
7. Münire Sultan
 
Adalet Fermanı

Islâhât-ı Dâhiliyeye Dair Vekâlet-i Mutlaka’ya Hitaben Şeref-sudûr Olan Fermân-ı Âli’nin Sûret-i Münifesidir.

Ba’de-l-elkab,

Her devlet-i mütemeddinenin akdam-ı umûru hukuk-ı âmmenin temin-i kaziyesi olup bu esâsın muhafaza ve bekâsına medâr olan esbâb ve vesail mutlâka kâffe-i ibat haklarında bilâ-istisna istilzam-ı adâlet ve idare-i hükûmette intizam-ı hareketle hâsıl olur. Ve her şahsın her türlü fevaid ve menafi-i vatan ve memleketinin asayiş ve mamuriyetile me’mun ve mahfûz olabilüp emniyet ve menfaat-ı husûsiye ancak emniyet ve menfaat-ı umûmiye ile vücude gelir; binâen aleyh cülûs-ı Hümâyûn-ı Şâhânemizden beru bütün âleme neşir olunan efkâr ve niyet-i hayır âyât-ı mülûkânem biavnihi taâlâ Saltanat-ı Seniyemizin itilâ-yı şân ve şevketi ve sunuf-ı tebaamızın devam-ı huzûr ve rahatı ile memâlik-i Devlet-i Âliye’mizin servet ve mamuriyetçe müstait olduğu terakkiyâtın istikmâl-i maddelerine mâtuf idiğünden şu amâl-i hayriye-i mülûkânemin bir kat daha tevsi-i daire-i madelet-i bahiresiyle emniyet-i umûmiyeye tamamen kâfil ve tebaa-i şâhânemin her sınıfına ait ve şâmil olacak müsaadât ve ıslâhâtın bu kerre teyemmünen tâyin ilânı indi hilâfet peyvend ü Hümâyûnumda garin-i tasvip olarak husûsât-ı âtiyetüzzikr ilâ maşaallahı taâlâ düstûr-ül-amel tutulmak üzere icrâlarına irade-i adâlet ifade-i pâdişâhânem şeref-sâdır olmuştur.

Şöyle ki: temin-i hukuk-ı tebaada asıl olan şeyler kuvve-i adliyeye kuvve-i icrâiyenin müdahale etmemesi ve ahkâm-ı kavânînin her türlü sû-i istimalâttan masûn bulunması kaziyeleri olarak mehâkimin emniyet-i umûmiyeye mazhariyetleri ise yalnız teşkilâtiyle olmayıp erkân ve âzâsının ehliyet-i sahihe ve sıfat-ı hasene-i iffet ve istikâmetle memduhiyetlerine ve meslek ve hareketlerinin hakkaniyet ve madelete makruniyetine mevkûftur. Divân-ı Ahkâm-ı Adliye’mizin teşkili işte şu tarif ve tavsife muvafık bir merci-i adâlet tâyini maksadına mübteni olduğundan hey’et ve vezaif-i memuriyetlerinin bu esâsa tatbikan tanzîm ve tensiki ve müteferriatinin meratib-i muhtelifesince ıslâhat-ı sahihe icrâsı lâzım gelip çünkü mehâkim hakkında usûl-i bi-tarafiyi muhafaza etmek muamelât-i vakıalarının vesait-i idareden tefrikile hâsıl olacağı gibi erbâb-ı mehâkimin umûm nazarında mazhar-ı emniyeti tamme olmaları bilâ-mûcib azil ve tebdîl edilmelerine menut ve bu dahi kendilerinin intihâb mütemen ve mûteber üzerine tâyin kılınmalariyle meşrût olduğundan âzam-ı mehâkim-i nizâmiye olan Mahkeme-i Temyiz riyaseti vazifesi umûr-ı adliyemiz nâzırı uhdesinden alınarak münkasım olduğu iki daireye bir reîs-i evvel ve bir reîs-i sânî nasbı ve yine bu kabilden olmak üzere ticaret divân-ı istinafinin ve mehâkiminin umûr-ı adliyemiz nezaretine rapt ve ilhakiyle bunların merbut oldukları ticaret nezaretinin esbâb-ı ticaret ve sanayi ve ziraatin terakkisi vazife-i asliyesine tahsis kılınması ve şu halde ticaret divân-ı istinafiyle divân-ı cinayet vezaifinin Divân-ı Ahkâm-ı Adliye’mize merbut mahkeme-i istinafiye vezayifine ilâvesiyle mevâdd-ı cezaiye ve hukuk-ı adliye ve husûsât-ı ticariyeye tahsisen üç kısım olarak tanzîm ve ıslâh ve bunların ve Mahkeme-i Temyiz’in rüesa ve âzâsının hakikaten evsaf-ı kanûniye ile muttesif olmak üzere müceddeden intihâb olunması ve ba’de-zîn intihâb-ı sahih ve salim tahtında müntehâp âzâ-yı mehâkimin vaziyet-i asliyesine tevfikân bilâ-mûcib azil ve tebdîl olunmayacaklarını mutazammın yedlerine berat-ı âlişânım itâsile beraber kendilerine mahsûs bir hakk-ı tekaüt nizâmı yapılması cümle-i evamir-i adliye-i şâhânemizdendir. Divân-ı Ahkâm-ı Adliye’mizin bu sûretle tanzîm-i ahvali mücerret silsile-i mehâkim-i nizâmiyenin tensiki ile umûr-ı hukukiyenin temini hüsn-i cereyan-ı daimîsi maksadına mebni olduğu cihetle bu ıslâhatın memâlik-i mahrusâ-i şâhânemde ihkak-ı hukuk-ı ibat ve neşr-i levazım adl ü dade memur olan mehâkim-i nizâmiyeye tamimi dahi eşfak-ı amime-i şâhânemiz iktizasından olmağla bunların usûl-i teşkilât ve intihâbâtını umûmun emniyet ve vusûkuna mâni bir halde ve hükûmetin taht-ı tesir-i nüfuzunda bulundurmamak için gerek işbu mehâkime ve gerek idare meclislerine Müslim ve gayr-i müslim tâyin kılınacak âzâ ve mümeyyizler kendi taraflarından intihâb olunmak üzere umûm tebaa-i mülûkânemize ruhsat itâ kılındığından bunların dahi hemen ol vechile icrâsı teşkilât ve intihâbâtı hakkında her tarafa talimat-ı vazıha gönderilmesi ve vilâyet merkezlerinde bulunan naibler divân-ı temyizlerin riyasetinde bulunmak üzere mecâlis-i temyiz riyasetlerine ehil ve erbâbının intihâb ve tâyin olunması ve livâ’ ve kazâlar mehâkim-i şer’iyyesinden verilen ilâmâtın tetkîkat-ı şer’iyyesi dahi işbu merkez naiblerine ihale edilmesi ve ale-l-ıtlâk mehâkimin vücudundan murad hukuk-ı nâs için merkez-i emniyet tâyininden ibaret olduğundan ehl-i İslâm ile Hıristiyan ve sair tebaa-i gayr-i müslime beyninde veyahut tebaa-i Îseviyye ve sair tebaa-i gayr-i müslimeden mezahib-i muhtelifeye tâbi olanların yek-diğeri arasında zuhûra gelen deâvînin mehâkim-i nizâmiyeye havale kılınması ve mehâkimin muhakemâtca tanzîm-i harekât ve muamelâtı için irade-i şâhânem iktizasından olan kanûn ve nizâmın serian ikmali ile mevki-i icrâya konulması ve bir de mehâkimce en ziyade dikkate şâyan olan madde ahkâm-ı vakıada kanûnun hüsn-i istimali ile esbâb-ı hukukun taaddiden vikâyesi keyfiyeti olup ale-l-husus muhakemat-ı cezaiyede ef’al-i müsbitenin ahkâm-ı kanûniye ile tatbikâtında iltizam-ı dikkatle hiç kimsenin bilâ-hüküm mahbeste kalmaması ve muamele-i cevriye ve ezaiyenin aslâ vukuuna meydan verilmemesi farizeden bulunmağla o misillû ef’al ve harekâtı ve umûr-ı kanûniyede sû-i istimalâtı tahakkuk edenlerin şediden mücazaât ı mukarrer bulunduğunun ilânı ile umûmun temin ve adâlet-i matlûbenin ez-serinev tebyin olunması dahi irade-i müekkide-i şâhânemiz muktezasındandır. Temin-i hukuk-ı teb’a kaziye-i esâsiyesinin aksâm-ı mühimmesinden biri dahi tekâlif-i mürettebe-i devletin gerek nisbet-i asliyesini ve gerek emr-i tahsil ve ıstıfasını adâlet ve hakkaniyete tevfik eylemek maddesidir. Eğerçi Hazine-i Devlet-i Âliye’mizin vâridât-ı umûmiyesi vezayif-i hükûmet ve metbuiyet levazımından olan mesarif-i mülkiye ve askeriye mukabilinde mevzu olduğu cihetle memleketimizin menabi-i servetinden istifade olundukça medeniyet ve mamuriyeti mütezayit oldukça bir taraftan vâridâtımızın esbâb-ı terakkisini aramak iktiza eder ise de vâridât-ı mevcûdeden ahalimizi izaç eden ve Hazine-i Devlet’imizin faidesini temin edemiyen şeylerin şâyan-ı itibar olmaması cümle-i makasıd-ı hümâyûnumuzdandır. Zikrolunan tekâlif-i mevzuadan umûm tebaa-i şâhânemizin ifa etmekte oldukları vergi ile rüsumât-ı dahiliyenin müteaddit nevi ve cihetten husûle gelmesi tevziat ve tahsilâtının bi-t-tabi rabıta-i adâletten çıkarmakta olduğundan ahali-i memâlik-i mahrusâ-i şâhânemizi izacâttan kurtaracak ve nisbet-i umûmiyede iltizam itidal ile Hazine-i Devlet’imizce dahi meşrûen istifade olunacak yolda işin cihet-i vahdeti bulunarak heman mevki-i icrâya getirilmesi ve bir de vâridât-ı öşriyeye bir aralık munzam olan rub-ı tebaamızı umûmen muhit olan madelet-i mülûkânemiz âsârından olmak üzere muahharan bi-l-külliyyen af ve ref’ olmuş ise de vâridât-ı öşriyenin mültezimin vasıtası ile ıstıfasında taaddiyat ve hem zürra haklarında ve hem de Hazine-i celîlemce iki taraflı hasarâtın dahi men’ ve def’ine müteallik tedabir-i müessirenin icrâ olunması ve tebaamızın doğrudan doğruya ifa eyledikleri tekâlifin emr-i tahsili bir vazife-i müstakile iken bunun taşralarca kuvve-i zabıtaya tevdii yolsuz olduğundan tahsildârlık işinin umûr-ı zabıtadan tefriki ile Müslim ve gayr-i müslim ahalice müntehâb ve mevsûk ve mutemet kesandan tahsildârlar tâyin olunarak yapılacak talimat-ı mahsûsasına tevfikân emvâl-i mürettebenin bu vesait ile tahsil ve temin ettirilmesi nezd-i hümâyûnumuzda kat’iyyen mukarrer ve mültezem bulunmakla işbu taslih-i muamelât-ı mâliye ve tahsiliye maddelerinin dahi bilâ-tehir icrâlarına ibtidar kılınmasını emr ü tekit eylerim. Umûm tebaa-i şâhânemize müteallik umûrun bir dahi emvâl-i gayr-i menkûlenin medâr-ı tasarrufâtı olan senedâtın maddesidir ki bunların Der-saâdet’imde ve gerek taşralarda muhtelif ve mütenevvi sûrette itâ ve ekser emlâkin senetsiz tasarruf olunması mehâkimi işgal ve ahaliyi izaç edecek müşkilât ve münazaâtı ve emlâkçe tedenni-i itibarâtı mûcib olduğundan bu halin mahv ve def’i için Defter-i Hakanî Nezareti’nin senedât-ı umûmiye itâsına merci-i müstakil ittihazı ile her nev’i emvâl-i gayr-i menkûle senetlerinin oradan verdirilerek tebaa-i Saltanat-ı Seniyemizin temini mallarını mueyyit bir kaide-i kaviye ibraz olunması ve tekrara hacet olmadığı üzere kâffe-i tebaa-i Devlet-i Âliye’mizin mahfûziyet-i mal ve can emniyet-i ırz ve nâmusları akdem-i makasıd-ı pâdişâhânem olup ve matlûb-ı mühimin vesait-i husûlünden biri dahi asâkir-i zabtiye olduğundan bu sınıfın mahallerince mütemen ve ehl-i ırz âdemlerden intihâb ve istihdamları ve tâyin-i vezaifleri maddelerinin heman mevki-i fiil ve icrâya getirilerek emr ü zabıta ve emniyet-i sunuf-ı tebaanın bu cihetle dahi teyid edilmesi matlûb-ı maal-i mashub-ı mülûkânemizdir. Memâlik-i Devlet-i Âliye’mizin terakkiyât-ı mamuriyet ve medeniyet-i eazz-ı amâl-i hümâyûnum olup fakat bir mülkün tezayüd-i ümran ve saman-ı ahalisinin saâdet-i halleri ile meşrût olmak hikmet-i hükûmet muktezasından bulunmakla sunuf-ı tebaamızın tanzîm-i turuk ve meabir ameliyatında ve sair umûr-ı nafiâda hamiyet ve vatan-perverlikleri icâbınca gösterdikleri mesai ve gayreti esasen ve külliyyen memnu’ olan angarya madde-i muzırresi gibi birtakım tazyikât ve izacât ile sû-i istimalden muhafaza etmek yani emr-i mamuriyete hizmet-i tebaamızın malen ve bedelen hasar ve muzarına âlet etmemek umûr-ı mefruzeden olmağla bu bâbda ittihaz kılınmış olan bir kaide-i gayr-i mergubenin hemen taslih ve temini ile memurîn-i mülkiyeye tenbihât-ı kat’iye ve ekide icrâsına ve bu yolda rıza-i hümâyûnuma muhalif halâtın men’i vukuuna nazaret-i mütemadiye icrâ kılınması ve bu cümle ile beraber memâlik-i şâhânemde ziraat ve felâhat ve sanayi ve ticaretin ıslâh ve teksiri ile tebaamızın izdiyad-ı servet ve kudretlerine çalışması elzem olup Ticaret Nezareti’nin vazife-i asliyesi şu maksad-ı hayır mefsed-i pâdişâhânemin fiiliyâtına hizmet etmek için ezseri-nev tahdit ve tâyin olunduğundan mevâdd-ı meşruhenin de erbâb-ı vukûf ve malûmat ile bi-l-müzakere vel-istîzân kararlarının icrâsına ihtimam edilmesi ve çünkü bâlâda beyân olunduğu üzere müstazilli saye-i himayet-i mülûkânem olan her sınıf tebaa-i Devlet-i Âliye’m nazar-ı eser-i şâhânemde adâlet-i kâmile ile müsavî olduğundan tebaa-i gayr-i müslime-i pâdişâhânem cemaatlerine ait muafiyet ve serbest-i icrâ-yı âyin ve mezhepleri hakkında bidiriğ olan müsaadât-ı mevzue iktizasınca patriklerin ve sair rüesa-yı rûhaniyenin cemaat-ı milliyeleri umûrunda haiz oldukları iktidar ve ruhsata mecâlis-i mahsuselerine mevdû olan mezûniyet ve salâhiyete tevfikân ihtiyacât ve mesalih-i mahsuselerine müteallik mevâdda ale-d-devâm mazhar-ı sahabet ve himayeleri olmaları ve meabıt ve mükatip ve sair ebniye-i milliyelerinin ihdas ve inşalarında teslihat-ı kâmile icrâsı mukarrerdir. Bu müsaadât-ı mülûkânemle beraber sunuf-ı tebaa-i şâhânemin kabiliyet ve liyakatlarına göre meratip ve hidemât-ı Devlet-i Âliye’mize nâiliyetleri zımnında bâb-ı ihsan meab-ı hümâyûnum kendilerine hemişe meftuh olduğundan tebaa-i gayr-i müslime-i şâhânemden istikametle mevsuf ve iktidarları mücerrep ve meşhur olanların müsait oldukları hidemâtta daire-i istihdamlarının teyid edilmesi ve tebaa-i gayr-i müslime-i mülûkânemden alınmakta olan bedelât-ı askeriye tebaa-i Müslime-i Devlet-i Âliye’min hizmet-i fiiliye-i askerleri mukabilinde mevzu olup fakat hukukça olan müsavat vezaifçe olan müsavatı dahil müstelzim olduğu halde bunun nisbet-i umûmiyesinde mükellefinin esnan ve ahvalince o kaideye riayet olunmaması gibi cemaatlerince tevzi ve tahsil dahi usûl-i salime ve âdile cereyan etmediği anlaşıldığından niyât-ı adliye-i hümâyûnumuzun eser-i fiilîsi ol bâbda dahi isbat olunmak için ba’de-zîn bedel-i askerînin tebaa-i gayr-i müslime-i şâhânemden yirmi yaşına baliğ olmayanlar ve kırk yaşını tecavüzle sinn-i pirîye vasıl olanlar ve âlil ve amel-mânde bulunanlar dahil olmamak üzere tevzi kılınması ve bunun nüfus miktarı hesabı ile tertib-i aslîsi dairesinde miktar-ı mevzuuna halel gelmemek ve belki efrad-ı mükellefenin mevcûdu itibariyle terakkisi vâridât-ı Hazine-i Devlet’imiz temin olunmak üzere esnam ve kaide-i meşruhe vechile ıstıfası maddesinin kendilerine havale olunması ve şu halde tebaa-i Müslime-i şâhânemin hizmet-i fiiliye-yi askeriye için bedel-i nakdî vermek isteyenlerinden alınmakta olan yüzer altının kaide-i müsavâta riayeten elli altına tenzil kılınması ve memâlik-i Devlet-i Âliye’mizin bazı mahallerinde tebaa-i gayr-i müslime-i şâhâneme arazi verilmeyip de kendilerinin çiftçilikte istihdamları usûlünün cereyan-ı hilâf-ı şiar-ı hükûmet ve menafi-i teb’a perveri ve madelet olduğundan bundan böyle sunuf-ı teb’amızın gerek bi-l-müzayede satılan arazi-i mahlûlenin tefvizinde ve gerek efrad-ı nâstan arazi ve emlâk teferruğunda aslâ farklı tutulmayarak Arazi Kanûnnâme-i Hümâyûnu’muz ahkâmından müsavat-ı kâmile ile istifadelerinin temin ve teyid edilmesi ve taşralarca tebaa-i gayr-i müslime-i şâhânem terekelerinde zuhur eden vasiyetnâmeler ahkâm-ı muhafaza ile velisi olan eytam-ı gayr-i müslime emval-i mevrusesi idaresine müdahale olunmayıp şu kadar ki veli ve vâsi tarafından bu makûle emvâl-i eytamın itlafına tasaddi olunduğundan şikâyet edilir ise taraf-ı hükûmetten taht-ı himayet ve nezarete alınması dahi kat’iyyen matlûb-ı şâhânemdir. Şurası tekrar ve beyândan müstağnidir ki bu tenbihât ve müsaadât-ı pâdişâhânemin üssü esası vedia-i yed-i müeyyed-i Hümâyûnum olan ehali ve berayanın istikmal-i saâdet-i halleri kaziyesi bulunmakla ve her devletin bais-i devam ve tezayüd-i şevket ve asayiş-i vasıat-i icrâiye olan memurîn taraflarında meslek ve hareketlerinde iltizam-ı adâlet ve istikâmet ve kavânîn-i mevzuaya herkes tarafından mutavaat olunmak ve kibâr ve sigâr cümleten hak ve vazifesi dairesini tecavüz etmemekle rehn-i itminan olmakla bu yolda hareket edenler Taraf-ı Hümâyûnumdan mazhar-ı mükâfaât olacakları misillû hilâfında bulunanların dahi mücazaât görmeleri muhakkaktır. Binâen aleyh işbu iradât ve niyât-ı adâlet beyyinâtı şâhâneme muhalif halât ve taaddiyât vukua gelir ise derr-i devlet medârıma müstekimane arz-ı tahkikât ve müstediyat-ı meşruç hakkında bir kaide-i sahihe ve salime ittihazının mütalâa ve istîzân kılınması ve umûr-ı adliyenin hüsn-i cereyanı için ittihaz olunacak tedabir-i teminiyeye ilâveten vülât ve mütasarrifin ile ve-l-hâsıl kâffe-i memurîn-i mülkiyenin vezaifi şu evamir-i celile-i Hümâyûnuma ve umûr-ı idarenin mukteziyatına tevfikân tâyin ve tertip olunarak ana göre nizamât ve talimât-ı lâzimenin tanzîm edilmesi ve şu kadar ki bâlâda tadat olunan müsaadât-ı rahimane-i mülûkânem vezaif-i tâbiiyet ve müsadetaki kemahiye hakkiha ifa eden tebaa-i Devlet-i Âliye’m haklarında câri olarak tarik-i mutavaât ve inkiyâttan inhiraf edenler eltaf-ı Hümâyûnumdan bi-t-tabi ve bi-l-külliye müstefit olamayacağının dahi ilânı matlûb-ı kat’îmiz olmağla siz ki Sadr-ı A’zam-ı sütudeşiyem müşârün-ileyhsiz, işbu fermân-ı celil-ül-ünvan-i mülûkânemi usûlü üzere gerek Der-saâdet’imde ve gerek memâlik-i mahrusâ-i şâhânemin her tarafında neşir ve ilân ile husûsât-ı mebsutenin icrâ-yı iktizalarına ve bundan böyle daimen ve müstemirren mer’iyy-ül-icrâ tutulması esbâbının istikmaline bezl-i cell-i himmet eyliyesiz. Tahriren fil-yevm-ül-sâlis öşrü min şehri zilkadet-il-şerife lisenetin isna ve tiseyn ve mieteyn ve elf. 1292 (1875).


Vikipedi
 
Osmanlı'nın gerileme ve çöküş dönemlerinde yer alan bazı padişahlar vardır. O padişahlardan birisi de Sultan Abdülaziz'dir. Sultan Abdülaziz dönemi en çok tartışılan dönemlerden birisidir. Tarihçilerin Osmanlı imparatorluğunda dönemini sorguladığı bu dönemde Osmanlı imparatorluğu hem siyasi hem de ekonomik olaylar yaşamıştır. Sultan Abdülaziz Osmanlı padişahlarından birisi olup aynı zamanda İslam halifesidir. Bundan dolayı Sultan Abdülaziz'in Osmanlı tarihinde hem de İslam tarihine önemi yadsınamaz bir gerçektir. Sultan Abdülaziz internette de en çok araştırılan padişahlardan birisidir. Peki, Sultan Abdülaziz kimdir? Sultan Abdülaziz döneminde hangi olaylar yaşanmıştır? Sultan Abdülaziz nasıl tahta geçmiştir? Sultan Abdülaziz'in hayatı nasıldır? İşte Sultan Abdülaziz'e dair bütün detaylar.

Sultan Abdülaziz 32. Osmanlı imparatorluğu padişahıdır. Abdülmecid'in kardeşi olarak bilinmektedir.

Sultan Abdülaziz 1830 yılında İstanbul'da doğmuştur. Babasının adı II. Mahmut annesinin adı ise Pertevniyal sultandır. Kardeşinin ölümü üzerine tahta çıkmış bir padişahtır. Sultan Abdülaziz 111. İslam halifesidir. Sultan Abdülaziz tahtan indirilip öldürülen son padişah olarak Osmanlı tarihine geçmiş bir kişidir.

Sultan Abdülaziz Dönemi Olayları

1) Karadağ İsyanı

Sultan Abdülaziz döneminin en önemli olayları arasında gösterilir. Balkanlar'da Rusya ve Avusturya destekli olmak üzere Karadağ halkı kışkırtıldı. Osmanlı imparatorluğu toprağı olan Karadağ halkı Osmanlı'ya karşı isyana başladı. Sultan Abdülaziz Ömer Paşa'yı görevlendirdi. Bu ayaklanma büyümeden kısa sürede bastırıldı. Rusya ve Fransa ile bunun sonucunda bir İstanbul protokolü imzalandı.

2) Romanya Sorunu
İmzalanan Paris antlaşmasına göre Eflak ve Boğdan iç işlerinde bağımsız olacaktı. Bükreş'de toplanan birlik Eflak ve Boğdan'ın bağımsızlığını savundu. Böylelikle Romanya'nın da birliğini sağlamış oldular. Romanya prensi güvensizlik oyu aldı. Kısa süre içerisinde olaylar büyüdü. İç karışıklıklar başladı. Daha sonra ise Romanya birliği kabul edilmek zorunda kalındı.

3) Boşnak ve Bulgar İsyanları
Sultan Abdülaziz döneminde pek çok isyan yaşanmıştır. Bunlardan biri de Boşnak ve Bulgar isyanlarıdır. Boşnaklar ve Bulgarlar ayaklanmaya karar verdiler. Bu bölgede reform yapmak isteyen Avrupalı devletler de ilk olarak Bosna Hersek'te çıkan bu ayaklanmayı desteklediler. Bulgarların ayaklanma amaçları da tam bağımsız bir devlet olmak istemeleri ve Osmanlı himayesi altında yaşamak istememeleri idi. Bulgar çeteleri ayaklanmıştı. Diğer Avrupalı devletler de Bulgar çetelerine destek veriyordu.

4) Belgrad'ın Kaybı
Belki de Sultan Abdülaziz döneminin en önemli olayı. Paris antlaşmasından sonra Sırplar Osmanlılara karşı büyük kin ve düşmanca tavırlar sergilemektedirler. Bu sırada ise Müslümanlar ve Hristiyan Sırplar arasında yoğun çatışmalar yaşanıyordu. Belgrad kalesi Osmanlı devletinin elinde idi. Sırplar ise bu kaleye yakın olan iki kaleyi ele geçirmişti. Sırplar daha sonra Avrupalı devletleri de arkasına aldı. Ardından Belgrad'ın tamamen istedi. Yeni bir savaşa girmek için ekonomik ve siyasal anlamda çöken Osmanlı devleti, savaşa hazır olmadığından ötürü Belgrad'ı Sırplara teslim etti.

Abdülaziz'in Hayatı
Sultan Abdülaziz'in hayatının önemli bir bölümü İstanbul'da geçmiştir. Tahta çıktığında 31 yaşında olan Sultan Abdülaziz, eğitimini İstanbul'da almıştır. Sultan Abdülaziz spor ile uğraşmayı seven bir padişahtı. Özellikle cirit, bilek güreşi ve güreş sporlarına ayrı bir ilgi gösterirdi. Saltanatı boyunca da bu sporlarla ilgili düzenlemeler yaptı. Saltanatı boyunca iç sorunlarla mücadele ettiği gibi dış sorunlarla da bizzat ilgilenmiştir. Sık sık dış devletlere geziler düzenlemiştir. Osmanlı donanmasının modernizasyonu ile de ayrıca ilgilenmiştir. Bunun için de Avrupalı devletlerden kredi almıştır.
Sultan Abdülaziz'in toplam 13 tane çocuğu bulunmaktadır. Bunları 6'sı erkek ve 7'si kızdır. Yaşamı boyunca toplam 5 eşi olmuştur.
 
Geri
Top