Forumsever
Üye
Osmanlılar devrinin son dönem aydınlarından Abdullah Cevdet Bey hakkında yıllardır söyleneduran bir söylenti var. İddia edilmektedir ki, Abdullah Cevdet Avrupa'dan "damızlık erkek" getirmek istemiş. Cumhuriyet'in ilk yıllarında aktif durumda bulunmuş bu adam (yönetimden uzak tutulduğunu söylemeliyim), acaba gerçekten böyle bir şey mi amaçlamış? İşin aslı bu değil. Durum bir yanlış anlaşılmadan -belki de çarpıtmadan- ibaret. Tevhid-i Efkar gazetesine Türkiye'nin kalkınmasına dair kendi fikirlerini sunduğu bir demeç veriyor, bakınız neler demiş:
“...diğer bir olumlu tedbir, kanımıza kan ilave etmektir. Türkiye içine bir göç sistemi oluşturmalıdır. Ben bu sistemi inceliyorum. Sonucu Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’na sunacağım. Bunun ana çizgileri, İtalya, Almanya gibi müthiş derecede artan ve taşan milletler vardır... Bunları Türkleştirmek şartıyla arazi veririz. Sosyal durumları layık olan bu adamlar Türklerle evlenerek sıhriyyet [akrabalık] ve karşılıklı ilişkiler kurarak, Türk ırkı içinde kaynar, diğer şart da Anadolu içine gelecek ve kanlarını kanlarımıza katacak bu göçmenlerin ziraat ve ziraat sanayiinde bilgili olmaları ve bir miktar sermayeye sahip bulunmaları gerekir.”
Adam diyor ki, Avrupa'nın birkaç ülkesinden göçmen erkek gelsin buraya, onlar Türkleşsin, bununla beraber arazi verelim. İstiklal Harbi'nin sonucunda erkek nüfusunda azalma meydana geldi, memleketin derlenip toparlanmasında çalışacak insan gücünü bulmak için göçmen kabul edelim. Böylesi bir öneri kabul göremezdi elbette. Kanımıza kan ilave etmek 'peki' denilecek bir tedbir olamaz. Her neyse, Cevdet Bey'in sözlerini dedikodulara neden olunca 17 Kanunisani (Ocak) 1925'te Akşam gazetesine şu açıklamayı gönderiyor:
“Geçen pazar çıkan ‘Son Telgraf’ın benden aldığı seyahatime ait bazı beyanatım arasında memleketin müthiş nüfus boşluğu hakkında Türkleştirmek şartıyla kaydını açık bir şekilde ve katiyen koyduktan sonra “Almanya ve İtalya gibi her sene bir milyona yakın miktarlarda artan memleketlerin göçmen akınını, istediğimiz takdirde Anadolu’nun boş olan ve hazineler vermek için güç, kuvvet ve ilim ve sanat bekleyen toprakları üzerine açabiliriz” anlamına gelen bir açıklama ortaya koymuştum. Aynen bu şekilde olan ifadem, hiç mana ve mahiyeti olmadığı halde “Reis-i Cumhur tarafından kabul edilen Doktor Abdullah Cevdet Bey’in damızlık insan celbi hakkında fikri” gibi garip bir başlık altına alınmıştır. Hiç iyi niyete delalet etmeyen bu muameleye hayret ederken, Tevhid-i Efkar’ın hakikati ve değiştirmesine, büyük bir şevk ve hararetle giriştiği ve halkın asabiyetine hakkıyla dokunacak neşriyatına şahit oldum.”
Anlaşılacağı üzere, dedikodularla gerçekler çok farklı. Bu paylaşımımı A. Cevdet'i her yönüyle çok sevdiğim için yapmıyorum. Mütareke döneminde tenkit edilecek çalışmaları olmuş bir kişidir kendisi. Özetleyecek olursak, gerçek budur.
“...diğer bir olumlu tedbir, kanımıza kan ilave etmektir. Türkiye içine bir göç sistemi oluşturmalıdır. Ben bu sistemi inceliyorum. Sonucu Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’na sunacağım. Bunun ana çizgileri, İtalya, Almanya gibi müthiş derecede artan ve taşan milletler vardır... Bunları Türkleştirmek şartıyla arazi veririz. Sosyal durumları layık olan bu adamlar Türklerle evlenerek sıhriyyet [akrabalık] ve karşılıklı ilişkiler kurarak, Türk ırkı içinde kaynar, diğer şart da Anadolu içine gelecek ve kanlarını kanlarımıza katacak bu göçmenlerin ziraat ve ziraat sanayiinde bilgili olmaları ve bir miktar sermayeye sahip bulunmaları gerekir.”
Adam diyor ki, Avrupa'nın birkaç ülkesinden göçmen erkek gelsin buraya, onlar Türkleşsin, bununla beraber arazi verelim. İstiklal Harbi'nin sonucunda erkek nüfusunda azalma meydana geldi, memleketin derlenip toparlanmasında çalışacak insan gücünü bulmak için göçmen kabul edelim. Böylesi bir öneri kabul göremezdi elbette. Kanımıza kan ilave etmek 'peki' denilecek bir tedbir olamaz. Her neyse, Cevdet Bey'in sözlerini dedikodulara neden olunca 17 Kanunisani (Ocak) 1925'te Akşam gazetesine şu açıklamayı gönderiyor:
“Geçen pazar çıkan ‘Son Telgraf’ın benden aldığı seyahatime ait bazı beyanatım arasında memleketin müthiş nüfus boşluğu hakkında Türkleştirmek şartıyla kaydını açık bir şekilde ve katiyen koyduktan sonra “Almanya ve İtalya gibi her sene bir milyona yakın miktarlarda artan memleketlerin göçmen akınını, istediğimiz takdirde Anadolu’nun boş olan ve hazineler vermek için güç, kuvvet ve ilim ve sanat bekleyen toprakları üzerine açabiliriz” anlamına gelen bir açıklama ortaya koymuştum. Aynen bu şekilde olan ifadem, hiç mana ve mahiyeti olmadığı halde “Reis-i Cumhur tarafından kabul edilen Doktor Abdullah Cevdet Bey’in damızlık insan celbi hakkında fikri” gibi garip bir başlık altına alınmıştır. Hiç iyi niyete delalet etmeyen bu muameleye hayret ederken, Tevhid-i Efkar’ın hakikati ve değiştirmesine, büyük bir şevk ve hararetle giriştiği ve halkın asabiyetine hakkıyla dokunacak neşriyatına şahit oldum.”
Anlaşılacağı üzere, dedikodularla gerçekler çok farklı. Bu paylaşımımı A. Cevdet'i her yönüyle çok sevdiğim için yapmıyorum. Mütareke döneminde tenkit edilecek çalışmaları olmuş bir kişidir kendisi. Özetleyecek olursak, gerçek budur.