Bir varmış bir yokmuş. Korulu Park Mahallesi'nde Defne diye yaramaz bir kız çocuğu varmış.
Defne, her zaman okul dönüşlerinde evlerinin karşısındaki parkta oynarmış. En sevdiği oyun ağaca tırmanma oyunuymuş. Üstelik tırmanmakta pek marifetliymiş. Hem çok hızlıymış hem de çok yükseğe tırmanabiliyormuş. Çok eğleniyormuş tırmanırken. Bâzen dizi ağaçların kabuğuna sürtüp yaralanıyor, bâzen parmakları soyuluyormuş ama o farkına varmıyormuş bile.
Park bekçileri yakaladıklarında, Ağaca tırmanmak yasak! Bilmiyo musun? diye kızıyorlarmış.
Ama o kimseye aldırmıyormuş. Kendini oyuna öyle kaptırıyormuş ki her şeyi unutuyormuş. Ayrıca saklanmak için mükemmel bir yermiş ağaçların dalları. Bir kere sık dalların arasında kayboldu mu Defne'yi bulmaları çok zor hatta bâzen imkansız oluyormuş. Saklambaç oyunlarında hiçbir zaman bulunamayan bir çocuk varsa o da Defne'nin ta kendisiymiş. Bazı çocuklarsa onu çok kıskanırlarmış. O sincap gibi ağaç tepelerinde dolaşırken kendileri daha ağacın birinci dalına bile yetişemezlermiş. Ayrıca da Defne sanki ağaca tırmanamayan çocukları birazcık küçük görür gibiymiş.
Eee? Zamanla Defne'nin arkadaşları azalmış. Kimse onunla saklambaç ya da ağaca tırmanma oyunu oynamak istemiyormuş artık. Ayrıca yeteneklerini kıskananlar da Defne'yle yanyana gelmek dahi istemiyorlarmış. Onun yanında kendilerini güçsüz, küçük hissediyorlarmış çünkü. Defne'yse arkadaşlarının niye kendisiyle oynamak istemediğini anlayamamış önceleri. Kimseye aldırmadan ağaç tepelerinde yalnız başına gününü gün etmiş. Etmiş etmesine de nereye kadar? Arkadaşsız da hiçbir şeyin keyfi yokmuş ki! Bir gün gelmiş dank! etmiş.
Ben ne yapıyorum böyle? Arkadaşlarımı küçük görüyorum hep. Bizim mahallede benim gibi ağaca tırmanan yoksa bu onların suçu mu? diyerek ağaç tepelerinde dolaşmayı bırakıp arkadaşlarına katılmaya karar vermiş.
Arkadaşları temiz yürekleriyle Defneciği hemen aralarına kabul etmişler. Fakat bu sefer de Defnecik ağaç tepelerini özler olmuş. Ağaçlarla arkadaşları arasında bocalamaya başlamış.
Defne bocalaya dursun, bir gün parkın koruluğunda kendisi gibi hareketli olmayan ama gözlerinin içinde kıvılcımlar çakan bir oğlan çocuğuyla tanışmış. Oğlanın adı Nar'mış
Nar, hiç konuyu dolaştırmadan, Ben senin derdini biliyorum. demiş.
Defne, Nerden biliyosun ki? demiş.
Nar, Bırak onu Bak şurda ne var?... Bir de şuraya bak ne var?
Defne bakmış. Bir merdiven ile bir sürü tahta görmüş.
Eee? demiş.
Ağaç Ev için bunlar demiş Nar.
Güldürme beni. Filimde miyiz? Burda izinsiz ağaçlara tırmanmak bile zor. Bi de Ağaç Ev'e mi izin vercekler? Çok komiksin yani bence! demiş ve gülerek uzaklaşmış.
Ertesi gün okul çıkışı koşarak parka geldiğinde ne görsün. Gerçekten de Ağaç Ev yapılmış bitmiş bile. Ağaç Ev'in verandasında çocukların bazıları oyun oynamaya başlamışlar bile çoktan. Defne gözlerine inanamamış. Bu sefer kıskanma sırası ondaymış. Ağacın üzerinde bir ev, hayatta en çok isteyeceği şeymiş. Hem istemeyerek hem de çok isteyerek yaklaşmış. Ağaç Ev'in penceresinden küçük bir baş uzanmış. Bu Nar'mış.
Gelsene yukarı. demiş Defne'ye.
Defne ağacın gövdesine bağlanmış merdiveni fark etmiş. İlk defa bir ağaca merdivenle tırmanmış. Tam kapıdan girerken bir yazı fark etmiş: Korulu Park Mahalle Birliği'nin oy birliğiyle bu ev çocuklara armağan edilmiştir. diye yazıyormuş.
Defne başını çevirip aşağı bakmış. O da ne! Kendisini ağaçlara tırmandığı için azarlayan park bekçisi değil mi? Ta kendisi! Bu sefer gülümsüyormuş. Küçük kız içeri girmiş gene şaşkınlık içinde. Nar ona limonata ikram etmiş.
Defne, Nasıl oldu bu! Rüya gibi sanki. demiş.
Nar, Bir yıldır seni gözlüyorum. Senin yalnız kalmana, arkadaşlarının senden uzak olmasına çok üzüldüm. Bir yıldır da imza topluyordum Ağaç Ev için.
Defne, Sen? İmza topluyorsun? Hiçbir şey anlamıyorum hakkaten. demiş
Nar, Sonunda herkesi ikna ettim. Ve bu evi yapmaya karar verdiler. diyerek yayılmış yere.
Defne bu tuhaf çocuktan etkilenmiş sanki, İkna? Karar? Sen nasıl bi akıllı bıdıksın? Hiç ama hiç bi şey anlamıyorum. demiş.
Nar, Anlamıycak ne var! Sadece hayâl ettim. Hayâl edince her şey olur.
Defne'nin yanakları pembeleşmiş, Her şey mi?
Nar, Evet! Her şey. Ama çoook güçlü çoook kocaman hayâl etmelisin. O kadar güçlü hayâl etmelisin ki başkaları seninle aynı hayâli görsün sanki.
Defne gözlerini yummuş. Kendini sıkmaya başlamış.
Nar, Ne yapıyorsun? demiş.
Defne, Sus yaa! Hayâl ediyorum! demiş. Ve kendini sıkmaya devam etmiş. Yüzü kıpkırmızı olmuş. Şakalarından damarlar fırtlamış.
Nar dayanamayıp Defne'yi yanağından öpmüş.
Defne kızmış, Niye öptün beni bi kere! demiş.
Nar, Seni öptüğümü hayâl etmedin mi? demiş muzipçe.
Defne utanarak başını önüne eğmiş. Sonra kıkır kıkır gülmeye başlamış. Nar'da gülmüş onunla. Kapıdan bakan öbür çocuklar da gülmüşler.
Uzaktan bakınca Ağaç Ev, Kahkaha Ev gibi olmuş.
Gökten üç elma düşmüş biri Nar ile Defne'nin, biri sizin, biri de Mahalle Birliği'nin başına
Defne, her zaman okul dönüşlerinde evlerinin karşısındaki parkta oynarmış. En sevdiği oyun ağaca tırmanma oyunuymuş. Üstelik tırmanmakta pek marifetliymiş. Hem çok hızlıymış hem de çok yükseğe tırmanabiliyormuş. Çok eğleniyormuş tırmanırken. Bâzen dizi ağaçların kabuğuna sürtüp yaralanıyor, bâzen parmakları soyuluyormuş ama o farkına varmıyormuş bile.
Park bekçileri yakaladıklarında, Ağaca tırmanmak yasak! Bilmiyo musun? diye kızıyorlarmış.
Ama o kimseye aldırmıyormuş. Kendini oyuna öyle kaptırıyormuş ki her şeyi unutuyormuş. Ayrıca saklanmak için mükemmel bir yermiş ağaçların dalları. Bir kere sık dalların arasında kayboldu mu Defne'yi bulmaları çok zor hatta bâzen imkansız oluyormuş. Saklambaç oyunlarında hiçbir zaman bulunamayan bir çocuk varsa o da Defne'nin ta kendisiymiş. Bazı çocuklarsa onu çok kıskanırlarmış. O sincap gibi ağaç tepelerinde dolaşırken kendileri daha ağacın birinci dalına bile yetişemezlermiş. Ayrıca da Defne sanki ağaca tırmanamayan çocukları birazcık küçük görür gibiymiş.
Eee? Zamanla Defne'nin arkadaşları azalmış. Kimse onunla saklambaç ya da ağaca tırmanma oyunu oynamak istemiyormuş artık. Ayrıca yeteneklerini kıskananlar da Defne'yle yanyana gelmek dahi istemiyorlarmış. Onun yanında kendilerini güçsüz, küçük hissediyorlarmış çünkü. Defne'yse arkadaşlarının niye kendisiyle oynamak istemediğini anlayamamış önceleri. Kimseye aldırmadan ağaç tepelerinde yalnız başına gününü gün etmiş. Etmiş etmesine de nereye kadar? Arkadaşsız da hiçbir şeyin keyfi yokmuş ki! Bir gün gelmiş dank! etmiş.
Ben ne yapıyorum böyle? Arkadaşlarımı küçük görüyorum hep. Bizim mahallede benim gibi ağaca tırmanan yoksa bu onların suçu mu? diyerek ağaç tepelerinde dolaşmayı bırakıp arkadaşlarına katılmaya karar vermiş.
Arkadaşları temiz yürekleriyle Defneciği hemen aralarına kabul etmişler. Fakat bu sefer de Defnecik ağaç tepelerini özler olmuş. Ağaçlarla arkadaşları arasında bocalamaya başlamış.
Defne bocalaya dursun, bir gün parkın koruluğunda kendisi gibi hareketli olmayan ama gözlerinin içinde kıvılcımlar çakan bir oğlan çocuğuyla tanışmış. Oğlanın adı Nar'mış
Nar, hiç konuyu dolaştırmadan, Ben senin derdini biliyorum. demiş.
Defne, Nerden biliyosun ki? demiş.
Nar, Bırak onu Bak şurda ne var?... Bir de şuraya bak ne var?
Defne bakmış. Bir merdiven ile bir sürü tahta görmüş.
Eee? demiş.
Ağaç Ev için bunlar demiş Nar.
Güldürme beni. Filimde miyiz? Burda izinsiz ağaçlara tırmanmak bile zor. Bi de Ağaç Ev'e mi izin vercekler? Çok komiksin yani bence! demiş ve gülerek uzaklaşmış.
Ertesi gün okul çıkışı koşarak parka geldiğinde ne görsün. Gerçekten de Ağaç Ev yapılmış bitmiş bile. Ağaç Ev'in verandasında çocukların bazıları oyun oynamaya başlamışlar bile çoktan. Defne gözlerine inanamamış. Bu sefer kıskanma sırası ondaymış. Ağacın üzerinde bir ev, hayatta en çok isteyeceği şeymiş. Hem istemeyerek hem de çok isteyerek yaklaşmış. Ağaç Ev'in penceresinden küçük bir baş uzanmış. Bu Nar'mış.
Gelsene yukarı. demiş Defne'ye.
Defne ağacın gövdesine bağlanmış merdiveni fark etmiş. İlk defa bir ağaca merdivenle tırmanmış. Tam kapıdan girerken bir yazı fark etmiş: Korulu Park Mahalle Birliği'nin oy birliğiyle bu ev çocuklara armağan edilmiştir. diye yazıyormuş.
Defne başını çevirip aşağı bakmış. O da ne! Kendisini ağaçlara tırmandığı için azarlayan park bekçisi değil mi? Ta kendisi! Bu sefer gülümsüyormuş. Küçük kız içeri girmiş gene şaşkınlık içinde. Nar ona limonata ikram etmiş.
Defne, Nasıl oldu bu! Rüya gibi sanki. demiş.
Nar, Bir yıldır seni gözlüyorum. Senin yalnız kalmana, arkadaşlarının senden uzak olmasına çok üzüldüm. Bir yıldır da imza topluyordum Ağaç Ev için.
Defne, Sen? İmza topluyorsun? Hiçbir şey anlamıyorum hakkaten. demiş
Nar, Sonunda herkesi ikna ettim. Ve bu evi yapmaya karar verdiler. diyerek yayılmış yere.
Defne bu tuhaf çocuktan etkilenmiş sanki, İkna? Karar? Sen nasıl bi akıllı bıdıksın? Hiç ama hiç bi şey anlamıyorum. demiş.
Nar, Anlamıycak ne var! Sadece hayâl ettim. Hayâl edince her şey olur.
Defne'nin yanakları pembeleşmiş, Her şey mi?
Nar, Evet! Her şey. Ama çoook güçlü çoook kocaman hayâl etmelisin. O kadar güçlü hayâl etmelisin ki başkaları seninle aynı hayâli görsün sanki.
Defne gözlerini yummuş. Kendini sıkmaya başlamış.
Nar, Ne yapıyorsun? demiş.
Defne, Sus yaa! Hayâl ediyorum! demiş. Ve kendini sıkmaya devam etmiş. Yüzü kıpkırmızı olmuş. Şakalarından damarlar fırtlamış.
Nar dayanamayıp Defne'yi yanağından öpmüş.
Defne kızmış, Niye öptün beni bi kere! demiş.
Nar, Seni öptüğümü hayâl etmedin mi? demiş muzipçe.
Defne utanarak başını önüne eğmiş. Sonra kıkır kıkır gülmeye başlamış. Nar'da gülmüş onunla. Kapıdan bakan öbür çocuklar da gülmüşler.
Uzaktan bakınca Ağaç Ev, Kahkaha Ev gibi olmuş.
Gökten üç elma düşmüş biri Nar ile Defne'nin, biri sizin, biri de Mahalle Birliği'nin başına