Hayal gücümüzün, fiziki imkan ve kabiliyetlerimizin el verdiği ölçüde kendimizi ifade etmenin, duygularımızı anlatmanın bir yoludur ahşap oymacılığı… Ormanda büyüyen bir ağacın kesildikten sonra bittiği düşünülen hayatı, yeniden başlar ahşap oymacılığı sanatı ile...Ahşabı işlerken ona dokunduğumuzda hissettiğimiz sıcaklık, işlenirken çıkardığı sesler ve kokusu ile hala canlı olduğunu bile hissedebilirsiniz…
Bin yıllık bir sanattır.
Anadolu insanının el emeği göz nurudur.
Anadolu halklarının el emeği, göz nurudur geleneksel el sanatları. Kimi yüz yıllık, kimi bin yıllık, kimi de üç bin yıllık bir geçmişin içinden süzülerek bugüne taşınır. Bin bir emek ve sabırla yoğrularak tarihler öncesinden günümüze gelen tahta oymacılığı da geleneksel el sanatlarımız arasındadır.
Oyma ve heykel türü eserlere ilk olarak Orta Asyada rastlanır. Türklerin islamiyetten önce yaşadığı yerdir Orta Asya. islamiyet öncesi, el sanatı olarak kabul edilen heykeller, islamiyet sonrası put olarak görülür ve yasaklanır. Böylece, her sanat gibi, heykelcilik yaşadığı dönemle birlikte bir evrim geçirir. Sonuç olarak heykelcilik sanatının yerini de tahta oymacılığı alır. Ve çok uzun yıllar yaşar Türkmenistanda. Oymacılık sanatının geleceğe yolculuğu, Selçuklularla daha da gelişerek devam eder. Selçukluların Anadoluya geldiği dönemdir. Bu dönemde oymacılık sanatının en çok ilerlediği yerler Eşref, Karaman, Çandar ve Dulkadiroğlu beylikleridir.
Bütün bina cephelerini, kapı-pencere kanatlarını sıvama şeklinde denecek kadar çok oymalarla süsleyerek mimari eserleri yaratırlar. Selçuklularda, hemen her yerde sıkça kullanılan oymacılık sanatının bu defaki yolculuğu Osmanlıya doğrudur.
Tahta oymacılığı, Osmanlıyla birlikte daha da zenginleşir ve çeşitlenir. Ağaç, taş ve maden üzerine de oymacılık yapılmaya başlanır. Taş üzerine yapılan oymacılığa senk-tıraşı veya nakır denirken; ağaç ve tahta üzerine yapılan oymacılığa kaatıcılık denir.
Tahta oymacılığı, Osmanlılarda sadece göz alıcı denilecek belli başlı yerlerde kullanılır. Ayrıca Osmanlılar, Selçuklulardan daha dindar ve mutaassıp olduklarından, oymacılıkta hayvan şekilleri kesinlikle kullanmazlar. Ancak, oymacılık sanatının en orijinal ve muhteşem denilebilecek eserlerini yaratan nice değerli oymacı ustaları bu dönemde yetişmiştir.
Örneğin; Ulucaminin abanoz üzerine oyulmuş minber ve yeşil türbe kapılarını, Hacı Ali Bin Ahmet isimli bir sanatkâr yapmıştır. Mimberler, rahleler, tavanlar, kapılar, pencereler, oyma bezemeleri, mezar taşları, çeşmeler, gelinlik sandıkları, gömme dolap kapıları, lamba iskemleleri, mücevher kutuları, kral tahtları, ahşap beşikler, sofra altlıkları vb. Osmanlıda öne çıkan tahta oymacılığı örneklerindendir.
ihtiyaçları karşılamak amacıyla yapılan oymacılık sanatı, günümüze daha çok estetik değeriyle taşınır. Anadolu&da tahta oymacılığının en çok geliştiği yerlerden bir tanesi Kahramanmaraştır. Daha çok ceviz ağacından yapılan çeyiz sandıkları, camekânlar, mücevher kutuları ve mobilyalarda, mükemmel denilebilecek motifleri üretir oymacı ustaları. Kimi zaman günlerce, kimi zaman aylarca harcanan emektir, sabırdır o güzel motiflerdeki her bir çizgi. Bundandır, oymacılık sanatının değerinin ölçüsüzlüğü ve büyüklüğü. Bunun için içten gelerek, severek yapılır... Çünkü hep hazır motifler yoktur elde. iyi bir oymacı ustası, düşünerek, hayal ederek, doğadaki şekline uygun karakter ve canlılıkta yeni yeni motifler üretir. Elbette, tahta oymacılığında önce çırak olunur, sonra usta.
Ahşap yüzeyi aynı seviyede ve düz satıhlıdır. Motiflerin derinliği yüzeyden üç yada dört milimetreyi geçmez.
A.2. Az derinlikli yuvarlak satıhlı:
Ahşap yüzeyi aynı seviyede ve yuvarlak satıhlıdır .
Yapılacak motif ana hatlarıyla aslına uygun olur. İşlenmesi ve temizlenmesi kolaydır.
Zarif görünüşü bakımından her zaman uygulanan bir oyma türüdür.
B.1. Çok derinlikli düz satıhlı:
Ahşapta düz bir yüzey oluşturur. Motifler yüzeye derin oyma ile işlenir. Aynı eserde bazı motiflerin bu teknikle, bazıları ise daha sonra anlatılacak olan motiflerin çok derinlikli yuvarlak satıhlı, oyma ile işlendiği görülür.
Amasya Burmalı minare caminin minberinin kitabesi (13.yy).Alaşehir Kileci Mescidi pencere kanatları (13.yy sonu), Ankara Ahi Şerafeddin sandukası (1350. Etnografya müzesi ) bu tekniğe ait örnekler sunulmaktadır.
B.2. Çok derinlikli yuvarlak satıhlı:
Özelikle, kitabelerde, yazılarda, oymalar çok zengin bir görünüş veren ve en çok kullanılan bu ahşap tekniğinde röliyefler engebeli yuvarlak bir yüzey meydana getirilmek üzere işlenmiştir. Bazı örneklerde kabartmalar çok yüksektir ve kafes (ajur) tekniği etkisini verir.
Konya Mevlana ve İstanbul Türk İslam Eserleri Müzelerinde sergilenen çeşitli rahlelerde Siirt Ulu camii minberi yazılarında (Ankara Etnoğrafya Müzesi), Ankara Kızılbey camii kapısında (Etnografya müzesi ), Kızılbey camii kürsüsünde (1264-83), Ankara Aslanhane Camii minberi kapılarında bu şekil oymalar görürüz. Çok bol olan bu örnekler daha çok sayıda eserlerde çoğaltılabilir.
Bu teknik, küçük ölçüde geometrik parçaların birbirine geçmesi ile elde edilir. Bu parçaların ahşap suları, damarları birbirine zıt vaziyette konulduğundan, ahşabın zaman içerisinde çalışmasından doğabilecek sakıncaları bir ölçüde engel olduğu için kapı kanatları uzun yıllar düzgünlüğünü korumuştur.
Kündekari tekniği yapılışına göre hakiki ve taklit kündekari olarak iki ana grupta incelenebilir.
Geometrik ahşap parçalar negatif veya pozitif geçmelerle birbirine bağlanarak yapılacak parça bir uçtan başlayarak adeta sepet örer gibi örülerek bütüne gidilir. Günümüze kadar gelmiş çok muhteşem örneklerin pek çoğunun örgü sistemi çözülememiş, çeşitli nedenlerle yıpranıp dağılan birkaç kapıyı toplayıp eski haline getirmek mümkün olamamıştır.
Çok güç olan kündekari tekniğinde işlenmiş küçük detaylı veya daha kaba örneklere rastlanabilir. Konya Alaeddin (1155-56), Aksaray Ulu (12.yy), Harput Sare Hatun (12.yy), Malatya Ulu (13.yy), Siirt Ulu (13. yy), Sivrihisar Ulu (1275), Beyşehir Eşrefoğlu (1298-99), camii minberi kündekari tekniğinin kaba ve daha ustalıkla işlenmiş örneklerini sunmaktadır. Niğde Sungurbey (14.yy), Ürgüp Damseköy Taşkın Paşa (14.yy), Birgi Ulu (1322), Manisa Ulu (1376-77), Manisa İvaz Paşa(1478), Bursa Ulu (1399), camii minberleri Selçuklu geleneğinin daha da incelerek sürdüren geç devir örnekleridir.
B.1. Çakma ve Kabartma Kündekari
Çakma ve kabartma kündekari tekniğinde minber yan aynalıkları veya kapı kanatları aynı ahşap bloklarının yan yana geçirilmesi ile tamamlanır. Bu ahşap bloklarda içi arabesk dekorla süslü sekizgenli, baklava ve yıldız şekilli kısımlar birer kabara ile kabartma halinde işlenmiştir. Bu çıkıntılı satıhların arasına geometrik kafesi oluşturan kinişlere çakılmıştır. Görünüşte hakiki kündekariden güç ayrılan bir teknikte sekizgen, yıldız ve baklavalarda (ahşap blokla yekpare oldukları için) çivi yoktur, aradaki çıtalar çivi ile tutturulmuştur. Ahşap blokların kuruyup küçülmesi halinde panoların arasına boydan boya ayrıklar görülür. Bu taklit kündekarinin aslına en yaklaşan ve ustalık isteyen güzel bir örnektir.
Ankara Alaeddin (1197-1198),Kayseri Ulu (1205), Kayseri Huand Hatun (1237),Ankara Kızılbey (13.yy Ankara Etnografya Müzesinde ), Divriği Ulu (1228-299),Ankara Arslanhane (1289-90) Çoruh ULU (1306),Cami minberleri bu teknikle işlenmiş örneklerdir.
B-2) Tamamen Çakma ve Yapıştırma Kündekari
Tamamen çakma ve yapıştırma kündekari, taklit gurubun daha kaba ve az ustalık isteyen örneklerini sunar. Bu işçilikte ahşap bloklar üzerine sekizgenler, yıldızlar baklavalar ve geometrik kafesi meydana getiren ahşap kirişler çakılmıştır. Örnekler geç devirdendir. Ankara Ahi Elvan Camii minberi (1382),Merzifon Çelebi Sultan Mehmet Medresesi dış kapısı (15.yy) ve Amasya Mehmet Paşa camii kapısı (Amasya Gök Medrese camii Müzesi) bu teknik için örnek gösterilebilir. Görünüşte, çakma kabartmalı kündekariye benzemeyen bu gruba ait örnekler daha çok olmalıdır. Ancak geometrik kafesin içindeki parçaların dökülmesi ile anlaşılabildiğinden saptanması güçtür. Ahşap blokların kuruyup küçülmesiyle burada da blokların arasında ayrıklar görülür .
B-3 Tamamen kabartmalı kündekari
Tamamen kabartmalı kündekari oldukça yaygındır. Daha az kalınlığı olan pencere kepengi, kapı ve minber kapılarının altında kullanmışlardır. En bol örnekleri veren bu grupta sekizgenler bloğun kabartması halindedir. Kabartmalar fazla yüksek değildir. Geometrik kafesi ile arabeksli iç dolguları belirli bir düzey ayrımı göstermez. Bu tip malzemede ahşabın kuruması ile çeşitli yönde yarılmalar olabilir. Ankara Etnografya Müzesinde bulunan Kayseri Ulu (1205), Ankara Baklacı Baba (1268), Ankara Kuyulu Hoca Paşa (13.yy), Amasya Gök Medrese Camii kapısı (13.yy Amasya müzesinde) Birgi Ulu Camii pencere kanatlarından bazılarında (1322), Ayaş Ulu Camii minberinde (14.yy) bu tekniğin çeşitli desen ve kompozisyonla da uygulanmasını görürüz.
Bin yıllık bir sanattır.
Anadolu insanının el emeği göz nurudur.
Anadolu halklarının el emeği, göz nurudur geleneksel el sanatları. Kimi yüz yıllık, kimi bin yıllık, kimi de üç bin yıllık bir geçmişin içinden süzülerek bugüne taşınır. Bin bir emek ve sabırla yoğrularak tarihler öncesinden günümüze gelen tahta oymacılığı da geleneksel el sanatlarımız arasındadır.
Oyma ve heykel türü eserlere ilk olarak Orta Asyada rastlanır. Türklerin islamiyetten önce yaşadığı yerdir Orta Asya. islamiyet öncesi, el sanatı olarak kabul edilen heykeller, islamiyet sonrası put olarak görülür ve yasaklanır. Böylece, her sanat gibi, heykelcilik yaşadığı dönemle birlikte bir evrim geçirir. Sonuç olarak heykelcilik sanatının yerini de tahta oymacılığı alır. Ve çok uzun yıllar yaşar Türkmenistanda. Oymacılık sanatının geleceğe yolculuğu, Selçuklularla daha da gelişerek devam eder. Selçukluların Anadoluya geldiği dönemdir. Bu dönemde oymacılık sanatının en çok ilerlediği yerler Eşref, Karaman, Çandar ve Dulkadiroğlu beylikleridir.
Bütün bina cephelerini, kapı-pencere kanatlarını sıvama şeklinde denecek kadar çok oymalarla süsleyerek mimari eserleri yaratırlar. Selçuklularda, hemen her yerde sıkça kullanılan oymacılık sanatının bu defaki yolculuğu Osmanlıya doğrudur.
Tahta oymacılığı, Osmanlıyla birlikte daha da zenginleşir ve çeşitlenir. Ağaç, taş ve maden üzerine de oymacılık yapılmaya başlanır. Taş üzerine yapılan oymacılığa senk-tıraşı veya nakır denirken; ağaç ve tahta üzerine yapılan oymacılığa kaatıcılık denir.
Tahta oymacılığı, Osmanlılarda sadece göz alıcı denilecek belli başlı yerlerde kullanılır. Ayrıca Osmanlılar, Selçuklulardan daha dindar ve mutaassıp olduklarından, oymacılıkta hayvan şekilleri kesinlikle kullanmazlar. Ancak, oymacılık sanatının en orijinal ve muhteşem denilebilecek eserlerini yaratan nice değerli oymacı ustaları bu dönemde yetişmiştir.
Örneğin; Ulucaminin abanoz üzerine oyulmuş minber ve yeşil türbe kapılarını, Hacı Ali Bin Ahmet isimli bir sanatkâr yapmıştır. Mimberler, rahleler, tavanlar, kapılar, pencereler, oyma bezemeleri, mezar taşları, çeşmeler, gelinlik sandıkları, gömme dolap kapıları, lamba iskemleleri, mücevher kutuları, kral tahtları, ahşap beşikler, sofra altlıkları vb. Osmanlıda öne çıkan tahta oymacılığı örneklerindendir.
ihtiyaçları karşılamak amacıyla yapılan oymacılık sanatı, günümüze daha çok estetik değeriyle taşınır. Anadolu&da tahta oymacılığının en çok geliştiği yerlerden bir tanesi Kahramanmaraştır. Daha çok ceviz ağacından yapılan çeyiz sandıkları, camekânlar, mücevher kutuları ve mobilyalarda, mükemmel denilebilecek motifleri üretir oymacı ustaları. Kimi zaman günlerce, kimi zaman aylarca harcanan emektir, sabırdır o güzel motiflerdeki her bir çizgi. Bundandır, oymacılık sanatının değerinin ölçüsüzlüğü ve büyüklüğü. Bunun için içten gelerek, severek yapılır... Çünkü hep hazır motifler yoktur elde. iyi bir oymacı ustası, düşünerek, hayal ederek, doğadaki şekline uygun karakter ve canlılıkta yeni yeni motifler üretir. Elbette, tahta oymacılığında önce çırak olunur, sonra usta.
Ahşap işlerinde kullanılan oyma teknikleri
1. Yüzey Oymacılığı
Yüzeyleri zenginleştirmek, estetik bir görünüm ve belirli bir hareket vermek için yapılan bir tekniktir. Bu teknikte ucu keskin bir kalemle ağaç yüzeyi oyulmak suretiyle süsleme bütünüyle kabartma olarak ortaya çıkarılır. Kalem çok derinlere inerse derin oyma, daha eğimli çalışılırsa sathi veya mail kesim adı verilir. Kullanılan belli başlı motifler rumi, çiçek, geometrik şekiller ve yazılardır.A. Az derinlikli yüzey oymacılığı:
A.1. Az derinlikli düz satıhlı:Ahşap yüzeyi aynı seviyede ve düz satıhlıdır. Motiflerin derinliği yüzeyden üç yada dört milimetreyi geçmez.
A.2. Az derinlikli yuvarlak satıhlı:
Ahşap yüzeyi aynı seviyede ve yuvarlak satıhlıdır .
Yapılacak motif ana hatlarıyla aslına uygun olur. İşlenmesi ve temizlenmesi kolaydır.
Zarif görünüşü bakımından her zaman uygulanan bir oyma türüdür.
B. Çok derinlikli yüzey oymacılığı
Yüzeyden 4mm’den fazla derinliği olan oymalara çok derinlikli yüzey oymacılığı. Az derinlikli, yüzey oymacılığından daha derin ve hareketli bir uygulamadır. İşlenen motifler daha canlı olarak görülür. Fakat motifin işlenmesi oldukça güçtür.B.1. Çok derinlikli düz satıhlı:
Ahşapta düz bir yüzey oluşturur. Motifler yüzeye derin oyma ile işlenir. Aynı eserde bazı motiflerin bu teknikle, bazıları ise daha sonra anlatılacak olan motiflerin çok derinlikli yuvarlak satıhlı, oyma ile işlendiği görülür.
Amasya Burmalı minare caminin minberinin kitabesi (13.yy).Alaşehir Kileci Mescidi pencere kanatları (13.yy sonu), Ankara Ahi Şerafeddin sandukası (1350. Etnografya müzesi ) bu tekniğe ait örnekler sunulmaktadır.
B.2. Çok derinlikli yuvarlak satıhlı:
Özelikle, kitabelerde, yazılarda, oymalar çok zengin bir görünüş veren ve en çok kullanılan bu ahşap tekniğinde röliyefler engebeli yuvarlak bir yüzey meydana getirilmek üzere işlenmiştir. Bazı örneklerde kabartmalar çok yüksektir ve kafes (ajur) tekniği etkisini verir.
Konya Mevlana ve İstanbul Türk İslam Eserleri Müzelerinde sergilenen çeşitli rahlelerde Siirt Ulu camii minberi yazılarında (Ankara Etnoğrafya Müzesi), Ankara Kızılbey camii kapısında (Etnografya müzesi ), Kızılbey camii kürsüsünde (1264-83), Ankara Aslanhane Camii minberi kapılarında bu şekil oymalar görürüz. Çok bol olan bu örnekler daha çok sayıda eserlerde çoğaltılabilir.
C. Çift katlı kabartma (röliyef) tekniği:
Özellikle kitabelerde, yazılarda kullanılan ve çok zengin bir görünüşü olan bu teknikte ,daha önce adı geçen iki oyma tekniği bir arada kullanılmıştır. Genellikle altta kalan arabeksleri meydana getiren dekor ise yuvarlak yüzeyli derin oyma ile işlenmiştir. Ankara Alaeddin camii minberi kitabesi buna güzel bir örnektir.D. Eğri kesim tekniği :
Bu teknik Anadolu’ daki ahşap eserlerin bitki süslemeleri için kullanılmıştır. Bu tür oyulan kompozisyonlarda geometrik eleman bir veya iki ince yiv halinde bütün yüzeyi dolaşan çizgiler halindedir.2. Kündekari Tekniği
Genelde minberlerin yanı yüzeylerinde ve kapılarda kullanılan kündekari tekniği büyük ustalık gerektirir. İslam sanatında en erken örneklerini 12.yüzyılda Mısır, Halep ve Anadolu’da bulmaktayız. Tekniğin bu üç merkezde birbirine paralel olarak geliştiği zannedilmektedir.Bu teknik, küçük ölçüde geometrik parçaların birbirine geçmesi ile elde edilir. Bu parçaların ahşap suları, damarları birbirine zıt vaziyette konulduğundan, ahşabın zaman içerisinde çalışmasından doğabilecek sakıncaları bir ölçüde engel olduğu için kapı kanatları uzun yıllar düzgünlüğünü korumuştur.
Kündekari tekniği yapılışına göre hakiki ve taklit kündekari olarak iki ana grupta incelenebilir.
A. Hakiki Kündekari
Bir Çatma Tekniği olan hakiki kündekaride sekizgen, baklava ve yıldız biçiminde olan, içi arabesk kabartmalı ahşap parçalarla bunları birbirine bağlayan oluklu ahşap kirişler içine geçerek bağlanmıştır. Bu parçaları birbirine tutturmak için çivi veya tutkal kullanılmıştır. Parçalar geçme olduğundan ahşabın kuruyup çekmesi halinde ayrılmalar, yarıklar olmaz. Sağlamlığı sağlamak için geçme kündekari satıhlarının altında ahşap bir iskelet bulunur.Geometrik ahşap parçalar negatif veya pozitif geçmelerle birbirine bağlanarak yapılacak parça bir uçtan başlayarak adeta sepet örer gibi örülerek bütüne gidilir. Günümüze kadar gelmiş çok muhteşem örneklerin pek çoğunun örgü sistemi çözülememiş, çeşitli nedenlerle yıpranıp dağılan birkaç kapıyı toplayıp eski haline getirmek mümkün olamamıştır.
Çok güç olan kündekari tekniğinde işlenmiş küçük detaylı veya daha kaba örneklere rastlanabilir. Konya Alaeddin (1155-56), Aksaray Ulu (12.yy), Harput Sare Hatun (12.yy), Malatya Ulu (13.yy), Siirt Ulu (13. yy), Sivrihisar Ulu (1275), Beyşehir Eşrefoğlu (1298-99), camii minberi kündekari tekniğinin kaba ve daha ustalıkla işlenmiş örneklerini sunmaktadır. Niğde Sungurbey (14.yy), Ürgüp Damseköy Taşkın Paşa (14.yy), Birgi Ulu (1322), Manisa Ulu (1376-77), Manisa İvaz Paşa(1478), Bursa Ulu (1399), camii minberleri Selçuklu geleneğinin daha da incelerek sürdüren geç devir örnekleridir.
B. Taklik Kündekari
Hakiki kündekarinin daha kaba ve az ustalık isteyen bir grubudur. Bu örneklerde ahşap bloklar üzerinde sekizgenler, yıldızlar, baklavalar v.b. geometrik şekillere ayrılarak elde edilir. Kafesi oluşturan kirişler ahşap çıtalardan çakılmıştır. Taklit kündekari yapılış tekniğine göre üç gruba ayrılır.B.1. Çakma ve Kabartma Kündekari
Çakma ve kabartma kündekari tekniğinde minber yan aynalıkları veya kapı kanatları aynı ahşap bloklarının yan yana geçirilmesi ile tamamlanır. Bu ahşap bloklarda içi arabesk dekorla süslü sekizgenli, baklava ve yıldız şekilli kısımlar birer kabara ile kabartma halinde işlenmiştir. Bu çıkıntılı satıhların arasına geometrik kafesi oluşturan kinişlere çakılmıştır. Görünüşte hakiki kündekariden güç ayrılan bir teknikte sekizgen, yıldız ve baklavalarda (ahşap blokla yekpare oldukları için) çivi yoktur, aradaki çıtalar çivi ile tutturulmuştur. Ahşap blokların kuruyup küçülmesi halinde panoların arasına boydan boya ayrıklar görülür. Bu taklit kündekarinin aslına en yaklaşan ve ustalık isteyen güzel bir örnektir.
Ankara Alaeddin (1197-1198),Kayseri Ulu (1205), Kayseri Huand Hatun (1237),Ankara Kızılbey (13.yy Ankara Etnografya Müzesinde ), Divriği Ulu (1228-299),Ankara Arslanhane (1289-90) Çoruh ULU (1306),Cami minberleri bu teknikle işlenmiş örneklerdir.
B-2) Tamamen Çakma ve Yapıştırma Kündekari
Tamamen çakma ve yapıştırma kündekari, taklit gurubun daha kaba ve az ustalık isteyen örneklerini sunar. Bu işçilikte ahşap bloklar üzerine sekizgenler, yıldızlar baklavalar ve geometrik kafesi meydana getiren ahşap kirişler çakılmıştır. Örnekler geç devirdendir. Ankara Ahi Elvan Camii minberi (1382),Merzifon Çelebi Sultan Mehmet Medresesi dış kapısı (15.yy) ve Amasya Mehmet Paşa camii kapısı (Amasya Gök Medrese camii Müzesi) bu teknik için örnek gösterilebilir. Görünüşte, çakma kabartmalı kündekariye benzemeyen bu gruba ait örnekler daha çok olmalıdır. Ancak geometrik kafesin içindeki parçaların dökülmesi ile anlaşılabildiğinden saptanması güçtür. Ahşap blokların kuruyup küçülmesiyle burada da blokların arasında ayrıklar görülür .
B-3 Tamamen kabartmalı kündekari
Tamamen kabartmalı kündekari oldukça yaygındır. Daha az kalınlığı olan pencere kepengi, kapı ve minber kapılarının altında kullanmışlardır. En bol örnekleri veren bu grupta sekizgenler bloğun kabartması halindedir. Kabartmalar fazla yüksek değildir. Geometrik kafesi ile arabeksli iç dolguları belirli bir düzey ayrımı göstermez. Bu tip malzemede ahşabın kuruması ile çeşitli yönde yarılmalar olabilir. Ankara Etnografya Müzesinde bulunan Kayseri Ulu (1205), Ankara Baklacı Baba (1268), Ankara Kuyulu Hoca Paşa (13.yy), Amasya Gök Medrese Camii kapısı (13.yy Amasya müzesinde) Birgi Ulu Camii pencere kanatlarından bazılarında (1322), Ayaş Ulu Camii minberinde (14.yy) bu tekniğin çeşitli desen ve kompozisyonla da uygulanmasını görürüz.