Aile Nedir ?
1 . Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik:
2 . toplum bilimi Karı, koca ve çocuklardan oluşan topluluk:
3 . Aynı soydan gelen veya aralarında akrabalık ilişkileri bulunan kimselerin tümü:
4 . Birlikte oturan hısım ve yakınların tümü.
5 . halk ağzında Eş, karı.
6 . Aynı gaye üzerinde anlaşan ve birlikte çalışan kimselerin bütünü.
7 . Temel niteliği bir olan dil, hayvan veya Bitki topluluğu
Anne, baba ve onların çocuklarından oluşan en küçük toplumsal kurum. Toplumlar Ailelerin bir araya gelmesiyle oluşur. İnsanlar tarih öncesi çağlardan beri Aileler hâlinde yaşar. zaman içinde Aile değişmemiş, ancak Ailenin üyelerinde ve üyelerin görevlerinde bazı değişmeler olmuştur. Endüstri devriminden önce yaygın olan kalabalık aile türüne geniş aile adı verilir. Endüstri devrimi sonrasında ortaya çıkan ve yalnızca anne, baba ve çocuklardan oluşan aile türüne de çekirdek aile denir.
Aile, bir kadın ve bir erkeğin evlenmesiyle kurulur. Ülkemizde evlilik Medenî Kanun ile düzenlenmiştir. Evlilik nikâhla gerçekleşir. Nikâh, tanıkların önünde yapılan resmî evlilik sözleşmesidir. Yasalarımıza göre Türkiye’de erkekler ve kadınlar, aynı anda yalnızca bir kişiyle evli olabilirler.
Aile, toplumun en küçük birimi olarak kabul edilir. Aile denince genellikle aynı evde oturan anne ve baba ile, varsa onların evlenmemiş çocukları anlaşılır. Bu tip Aileye “çekirdek aile” denir.
Çekirdek Ailedeki çocukların evlenmesiyle de yeni bir çekirdek aile ortaya çıkar. Ama aile sözcüğünün bundan daha geniş anlamı da vardır. Daha çok sayıda akrabadan oluşan birimi, hatta bir soyu ya da sülaleyi tanımlamak için de aile sözcüğü kullanılır.
“Aile” sözcüğü günlük dilde çok değişik grupları tanımlamak için de kullanılır. Örneğin “Hasan iyi bir aileydi” dendiğinde, Hasan’ın sorumlu bir baba ve koca olduğu anlaşılır. Oysa birisi “Benim Ailem Adana’dan gelmiş” dediği zaman, annesiyle babasının, hatta belki de dedelerinin Adana’da yaşamış olduğunu belirtir. Bir başkası “Bu bir aile toplantısıdır” dediğinde, o toplantıda yalnızca akrabaların bulunacağı anlaşılır. Bunlar amcalar, dayılar, teyzeler, halalar, yeğenler ve evlilik bağıyla aileye katılmış kişilerdir. Bütün bunlar bize, “aile” kavramının her zaman evliliğe ya da ortak atalara dayalı ilişkileri kapsadığını göstermektedir.
Ailenin Önemi
Aile , bireyin ve toplumun fonksiyonlarında en temel öğedir. Aile ,bireyin yaşamında çok önemli bir yer tutan Beslenme , bakım , sevgi ihtiyacı , duygusal gelişim , psikolojik gelişim , eğitim ,kültürel değerleri kazanma , sağlıklı zeka gelişimini sürdürme gibi temel ihtiyaçlarını karşıladığı birincil yer ve çevredir.
Aile üyeleri arasındaki ilişkiler ve aile ortamı , psikososyal yönden gelişen bireyin en çok etkileşime uğradığı yerdir. Bu ilişkiler , bireyin kendine güvenmesini , kendine ve diğer bireylere sevgi duymasını , kimlik kazanmasını , kişilik gelişimini , sosyal beceriler geliştirmesini ve topluma Adaptasyon sürecini olanaklı hale getirir.
Aile birliğinde , Aileyi oluşturan bireyler birbirinden etkilenir . Bu durumu aynı vücutta bulunan organlara benzetebiliriz. Her yönden etkileşim içerisinde , bir bütün olarak, aileyi yaşayan bir organizma saymak yanlış olmaz. Organların birindeki arıza , diğer organların ritmini , işleyişini ve fonksiyonelliğini etkiler.
Ailenin kendi içerisinde etkileşen bir sistem oluşu , bu yapı içerisinde , bu yapıyı oluşturan üyelerin bazı kurallara uyması zorunluluğunu getirir. Bu yapı içerisindeki her birey kurallara uymak , karşılıklı olarak rolleri üstlenmek ve mevcut yetkileri paylaşmak durumundadır.
Aileyi bir organizma olarak ele almıştık. Bu organizmada bir denge hali söz konusudur. Aile bireylerinin etkileşim ve iletişimindeki problemler, rollerdeki karmaşa , yetkilerin yersiz ve yanlış kullanılması ,bu yapı içerisindeki kuralları çiğnemek , yerleşmiş olan mevcut dengeyi bozar.
Kuralların çok aşırı katı ve çok aşırı esnek olmaması aileyi daha güçlü hale getirir. Kuralları çiğneyen bireye karşı ,diğer aile bireyleri ortak cephe alırlar. Kuralları çiğneyen aile bireyine , genelde diğer aile üyelerinin gösterdiği tepki , yanlışı yapan kişiyi yaptığı yanlıştan vazgeçirmeye çalışmak , görmezlikten gelmek , konuşmamak , pasif direniş göstermek , azarlamak , cezalandırmaya çalışmak , Alay etmek gibi değişik reaksiyonlar şeklinde olabilir.
Aile fonksiyonlarını ele alırken , evde yaşayan diğer üyeler , akraba ve arkadaş çevresi de bazı sorunların ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilir . Aynı zamanda bu etkileşim sürecinde adı geçen bireyler, mevcut sorunların daha da ağır hale gelmesine, hatta bazen çozümsüz hale yaklaşmasına sebep olabilir. Bu durum geleneksel Türk aile yapısında sık bir şekilde görülebilir. Bu durumun telafisi veya hiç olmaması için ailenin tam fonksiyonel halde olması , kurallara uyulması , rollerde karmaşanın olmaması , iletişim ve etkileşimin yeterli olması gereklidir.
Aile üyeleri içinde yetki paylaşımı vardır. Yetkiyi şu şekilde tanımlayabiliriz : Aile içindeki bir bireyin , diğer bir bireyin davranışını değiştirme gücüne sahip olmasıdır . Genelde aile içindeki ihtiyaçları ( ailenin maddi ihtiyaçları , sağlık gereksinimleri , sosyal faaliyetler , sevgi gereksinimi , vb) karşılayan üyenin yetki gücü daha fazladır. Bu yetki gücü durumu , kültürel ve toplumsal değerlerinde etkisi altındadır.
Aile fonksiyonelliğinde , sağlıklı aile için bir diğer önemli husus , aileyi oluşturan bireylerin aile adına verilen kararlara katılmasıdır. Bu durumda herkesin makul derecede , ihtiyaç ve isteklerine saygı gösterilmesi çok büyük önem taşır.Bu durum karşılıklı güven ortamının devamını sağlar.
Bir diğer önemli hususta şudur , aile içindeki bireylerin duygu ve düşüncelerini rahat bir şekilde ifade etmeleri ile ailenin sağlıklı fonksiyonları arasında çok büyük bir bağ olmasıdır. Sınırları kapalı , aileyi oluşturan bireylerin , duygu ve düşüncelerini rahat ifade etmemeleri ile herkesin kendi dünyasında yaşadığı bir aile yapısında ise bireylerde değişik sıkıntılar zamanla oluşmaya başlar . Bu sıkıntılar arasında , depresyon , endişe ve huzursuzluklar , düşmanlık duyguları , suçluluk hisleri gibi duygulara çok sık rastlanır . Sınırları açık ve herkesin rahatça kendini ifade edebildiği ailelerde ise bunun tam tersi olarak , iyi niyet , karşılıklı anlayış ve işbirliği , ortak düşünceler, birbiri için fedakarlık , birbirine karşı samimiyet ve sevgi , geleceğe güven ile bakma gibi durumlara rastlanır.
Ailede iletişim ve bununla beraber etkileşim en önemli konudur. İletişimin olmadığı herhangi biz zaman yoktur. İki insan yan yana olduğunda , hiç konuşmamanın bile, bir anlamı vardır. Yanlış iletişim ve etkileşim durumu veya yetersiz iletişim durumu ailelerdeki sorunlara yol açan nedenlerin başında gelir. Aile bireyleri birbirleri ile sözlü yada jest ve mimikler ile anlaşırlar veya bu durumdaki aksama aileyi çok olumsuz etkiler.
Ailedeki normal iletişim ve etkileşimi engelleyen faktörler:
* Aileyi ve bireyleri ilgilendiren konular üzerinde , yüzeysel konuşma ,
* Aşırı soru sorma, yersiz şüphe ve tereddütler ,
* Yapay ilgi gösterme ,
* Konuşma ve izah etme olmadan , karşı tarafın hareketlerini , düşüncelerini yorumlamaya ve tahmin etmeye çalışma ,
* Geçmişteki üzücü ve tatsız olayların sık sık gündeme getirilmesi ,
* Sorulan soruları cevapsız bırakma ,
* Bireylere söz ile baskı kurmaya çalışma ,
* Abartılı bir şekilde onaylama veya reddetme ,
* Sık sık öneride bulunma veya kişisel düşünceleri kabule zorlama ,
* Suçlama , eleştirme , olumsuz değerlendirmeler yapma ,
* Emir verme , tehdit etme ,
* Samimiyetten uzak kalma , yalan söyleme ,
* Alay etme , küçük düşürmeye çalışma , fikirlere değer vermeme ,
* Olayların olumsuz yönlerini çıkarmaya çalışma ,
* Küçük hataları çok Abartma ,
* Fedakarlığı devamlı karşı taraftan bekleme ,
* Ortak faaliyetlere gereken önemi vermeme ,
* Karşıdakini ifade etme imkanı tanımama ,
Bu şekilde iletişim ve etkileşim içinde bulunan aile yapısında bireyler arası iletişimde , karşıdaki kişiyi rahatsız etme , yüz kızartma , sert şekilde bakma , yüz buruşturma ,konuşmama , yalan söyleme gibi durumların gözükmesi olağandır.
Unutulmamalı ki yaşayan her fert ; kendine özgü anlayışı , kişiliği , değer yapısı , entellektüel düzeyi , duygu ve düşünceleri , kimlik yapısı, yetişme tarzı , sosyokültürel statüsü ile yaşayan , hisseden , etkilenen biyopsikososyal bir bütündür . Bu durumda konuşulan her sözün , verilen her mesajın , her jest ve mimiğin iyi veya kötü manada karşıdaki kişide bir etki yaptığı kesindir.
Aile üyeleri birbirinden aldıkları mesajlar ile kendilerini değerli veya değersiz , kendilerini güvende veya güvensiz hisseder. Bu durum onların psikososyal ve sosyokültürel konumlarını , işlevselliklerini ve ruhsal durumlarını etkiler. Sonuç olarak sağlıklı birey , sağlıklı ve bütünlüğü ile fonksiyonel aileyi oluşturacak , sağlıklı aile sağlıklı toplumu oluşturacaktır.
Aile sevgisi nedir?
Aile, kan bağına dayalı, toplumun en küçük birimi olarak tanımlanır sözlüklerde. Dolayısı ile toplumun genel dokusunu oluşturan özelliklerin ve ilişkilerin örtük ya da açık biçimde aile denen kurumda kendisini yaşattığı ve yeniden ürettiğini söylemek mümkün. Fakat ne ilginçtir ki artık dilimize pelesenk olmuş bu tanım ve bilgiye rağmen devrimci bireye mücadele maratonunda en fazla patinaj çektiren olgulardan biri de aile kurumudur. Kuşkusuz Kürdistan'da faaliyet yürütüyor olmamız, kapitalist toplum ve ilişkilere feodal prangaların daha fazla eklemlenmesi bu sorunu daha yakıcı kılmakta, gündemimizi daha fazla meşgul etmektedir. Bu koşullarda ortaya çıkan tipik devrimci karakter; sömürgeciliğe duyduğu kini tereddütsüzce bir molotofun aleviyle düşmana savururken ya da düşmanla dolaysız karşı karşıya gelmekten çekinmezken, aile söz konusu olduğunda yelkenleri indirendir'
Kopuşmak Okyanuslara Yelken Açmaktır!
Devrim kopuş demektir aynı zamanda. Devrim iddiası olan kişi, yani devrimci ise, kopuşandır ve buradaki kopuşmak gereken öğeler sayısızdır. Kapitalizmin, bireylerin tüm düşünce hücrelerine sızmaya çalışarak kendini var ettiğini, asıl olarak burada kendini yeniden ürettiğini, çıplak zor araçlarıyla da, bu yeniden üretimin destek ünitelerinde patlak veren arızaları gidermeye çalıştığını hesaba kattığımızda devrimci bireyin kopuş mücadelesinin en temel alanları hakkında yeterince bir fikre sahip oluruz. Düzenle görünen değil görünmeyen bağlarımız daha fazla zorlar bizi. Burada adeta 'görünmez' bir düşman bağlar elimizi kolumuzu. Kopuşmak gerektiği sonucuna vardığımızda, düşmanımızı açığa çıkarıp, eğer hedefi doğru belirleyemezsek boşluğa düşmek işten bile değildir böylesi durumda. Dolayısıyla bilinçli ve kararlı bir şekilde açığa çıkarıp savaşmadığımız sürece tüm iyi niyetimize rağmen boşluğa sallarız kılıcımızı. Aile kurumu da nesnel durumu ile devrimci bireyi düzene görünmez bağlarla bağlayan, daha doğru bir ifadeyle bireyin düzene bağlandığı temel kurumlardan biridir. Fakat nereden çıkarıyoruz bu genellemeleri diye sorulabilir? Ya da yazdığımız cümleleri belli ezber kalıpları olmaktan çıkaran nedir? Bunları doğrulayan tüm tarihsel olgular bir yana, yanıtımız çok basit ifadeyle yaşanan deneyimler olacaktır. Her birimiz kendi yaşamımıza nesnel bir pencereden bakalım.'Ailesel' sorunlardan dolayı ektiğimiz randevuları, aksattığımız işleri düşünelim. Bu pratiğe sahip bir devrimcinin, aksattığı 'işlerin' devrimin 'işleri' olduğunu, kendi misyonunun da devrimi inşa etmek olduğunu bilince çıkardığı söylenebilir mi? İşkence tezgâhında sınanmış bir devrimcinin çelikten iradesi nedense ailesi karşısında bükülebiliyor. Neden? Burada aile bireyleri ile işkencecileri elbette aynı kefeye koymuyoruz fakat faaliyetin engellenmesini (ya da tersten ifadeyle faaliyetin sürdürülmesini) temel alacaksak bu çelişkiyi nasıl açıklayacağız? Daha somutlayarak devam edelim.
Aileleri Düzenden Koparmak!
Kimliğimizi bilen siyasi polisin ailelerimiz aracılığıyla faaliyetimizi sekteye uğratmaya çalıştığı örnekler az değil. Düşman, üzerimizde denetim kuramadığı koşullarda aileleri devreye sokarak bunu dolaylı yollardan başarabilmektedir. Çünkü aile, gerçekte emek verildiğinde devrim cephesinin de bir 'kurumu' olabilecekken sayısız örnekte görüldüğü gibi çoğunlukla bizi geriye çeken 'zayıf karnımız' haline geliyor. Düşman değil ama aile bizi 'dize' getirebiliyor. Ailenin bu 'kudreti' nereden geliyor? 'Aile sevgisi' denen duyguların ve bunun yönlendirdiği ilişkilerin bu gücün uygulanmasında payı olabilir mi? Buna hiç kuşku yok. Fakat asıl neden yine de bu değil, ailelerin -henüz devrimcileştiremediklerimizi kast ediyoruz- düzeni yeniden üreten konumlanışları ve bağlarını "sevgi" adına, bireyciliklerini dayatmalarını görmezden gelemeyiz. Düşünün isterseniz, devrimcilik yaptığını bildiği kızına ya da oğluna "yanımızda olmazsan yaşayamayız" diyen pek çok aile, üç kuruşluk memur maaşı alsın diye onların kendilerinden binlerce kilometrelik kentlere gitmesine hiçbir itiraz geliştirmiyor. Ailelerin, çocuklarına duydukları sevgi vardır kuşkusuz. Ama ailelerin doğal kabul ettikleri -doğrusu düzenin onlara "doğru" diye kabul ettirdiği- bir dizi "nesnelliği" hiç tereddütsüz kabul ediyorlar. "Oku, çalış, işe gir. Görev yerine git, evlen çoluk çocuğa karış. Kocanın, ya da işinin gerektirdiği yere git." Bütün bunlara hiçbir ailenin itirazı yoktur. Çünkü onlara göre doğal olan budur. Peki bu doğallığı yaratan kimdir? Elbette ki, sömürü düzeni! Aile bireyleri arasındaki bağ ve duygunun belli bir sevgiyi içerdiği kuşku götürmez ve yine kuşku götürmez ki parti aile düşmanı değildir. Fakat verdiğimiz örneklerde olduğu gibi eğer komünist birey için bu sevgi, faaliyete ket vuruyorsa o kişi bencilleşen bir ilişkinin kölesi olmuştur...
Devrimci yaşamını kendisi ve ezilen milyonlar adına, onurlu ve insanca bir yaşam mücadelesi üzerine inşa eden komünist için tüm ilişkiler, tüm sevgiler ancak bu gerçeğe tabi kılındığında anlam kazanır. Bu, yaptığı işin meşruiyetine inanan, bunu her haliyle yaşayan insanlarla mümkündür. Yaptığını savunamayan, yaptıkları önündeki engelleri aşma iradesi gösteremeyen devrimcilerin bocalamaları kaçınılmazdır. Sayısız genç devrimcinin başına gelmiştir. Kişi, mücadeleyle çeşitli düzeyde ilişkiler geliştirdiğinde muazzam bir kuşatmaya alınır. Tehditler, dayaklar, engellemeler, duygu sömürüleri, mali kuşatma, "biz de bu yollardan geçtik, bu işlerin sonu yok", "okulunu bitir, işe gir sonra ne yaparsan yap" "evlen kocaya git, sonra ne halin varsa gör", "sana saygı duyarız ama yanımızda kalırsan" sözleri böylesi süreçlerin tipik uygulamalarıdır. Kalp spazmı geçiren ana-babalar, evde huzur bırakmayan abiler, ablalar, hedef kişi kendilerinin istediği noktaya gelince tümüyle bu pozisyonlarını terk eder, sihirli bir el değmiş gibi iyileşir, sağlıklarına kavuşurlar! Kızını ya da oğlunu bir dakika bile yanından ayırmaya "dayanamayan" anne-babalar, onları yıllarca göremeyecekleri yurt dışına yollamaya tereddüt bile etmezler. Buradaki temel sorun şudur: Onların sevgisinin içeriği nedir? Bu soruyu her bir devrimci kendine sormalıdır. Sadece koruma duygusu diyebilir miyiz? Peki onların bu korumalarının içeriğinin çoğunlukla düzeni korumakla aynı anlama gelmesi tesadüf mü? Onların karşı çıktıkları oğullarının ya da kızlarının kendi başlarına bir yaşam kurması, uzaklara gitmesi ya da evden ayrılması değil ki! Onları ilgilendiren "ne için, ne uğruna" bu eylemin yapıldığıdır. Örneğin devrimci bir amaç için çocuğunun başka bir alana gitmesine katiyen izin vermeyen aileler, aynı çocuğun üç kuruşluk iş için, üniversite için, birkaç Euro için yanından gitmesine eğer ses çıkarmıyorlarsa, bu sevginin, korumanın içeriğine renk verenin düzen olduğu açık ve nettir.
Kuşkusuz ki her sevginin bir içeriği vardır. Anne sevgisi, baba sevgisi, çocuğun onlara duyduğu sevgi insanidir. Değerlidir. Ne var ki, insan olarak zerre kadar sevgiyi hak etmeyen bir kimse, sırf baba ya da anne diye sevilebilir mi gerçekten? Bu soruları sormaktan korkmayacağız.
Aileler, kazanıldıkları ölçüde devrimin de yılmaz savunucuları haline gelebilirler. Onların bize karşı çıkan bilinçleri düzenin bilinci, dolayısıyla duyguları da düzenin şekillendirdiği duygulardır. Tersi de pek ala mümkündür. Devrimin bilinci ve duyguları da pekala aileleri yönetecek hale gelebilir. İşte, oğullarının kızlarının bayrağını yükseltmeye çalışan onur abidesi ana-babalarımız. İşte ulusal mücadelenin bir parçası haline gelen, ölümsüzleşen kızları ve oğullarına rağmen onların naaşları ya da anıtlıkları yanında tüm gençleri yüreğine basan yitirdiği evlatları ile onur duyduğunu düşmanın yüzüne bağıra bağıra haykıran ailelerimiz. İşte beşikteki bebeklerini gerillaya yetiştiriyorum diye gururla gösteren sayısız anamız'
Bunlar da bu halkın ve ailelerin gerçeğidir. Bütün mesele, yaptığına inanan, yaptığının arkasında duran ve kararlılığı ve onurlu eylemiyle ailesini değiştirme iradesi gösteren devrimcilerde bitiyor. Bunun bir yolu, kapıyı çekip gitmekten geçse bile!
Aileleri ikna etmek için kararlılık, sabır ve uzlaşmazlık gerekiyor. Bir de inancının gerektirdiği gibi yaşamak. Bu yaşamın güzelliklerini bizatihi uygulamada göstermek. Devrimcilikten söz eden ama saatlerce uyuyan, eşitlikten söz eden ama feodal bir erkek gibi davranan, onurdan söz eden ama yalan söyleyen bir kişinin ikna gücü ne kadar zayıfsa, tersi de o kadar güçlüdür. Unutmayın ki, inandıklarını yaşama geçiren, kendini değiştiren ve kararlı bir insandan daha ikna edici bir şey yoktur!
Aile Çeşitleri
İdeal Aile : İster yalnız baba çalışsın , ister anne baba birlikte çalışsın ,ister se göç etmiş olsun , evde rol dağılımı ve yetkilerin ortak olduğu , kurallara sonuna kadar bağlı , ortak kararlarda ortak söz sahibi olan , birbirinin hak ve hukukuna saygılı , çocukları ve evdeki diğer bireyler ile her yönden yakından ilgili , kişilerin aile ortamında kendini huzurlu hissettiği , karşılıklı anlayış ve hoşgörü içerisinde yerleşmiş yapısı ile tamamen fonksiyonel olan aile yapısıdır.
Sorunlu Olabilecek Aile Tipleri:
1. Babanın çalıştığı , daha çok ev hakkında annenin söz ve kurallarının geçerli olduğu , Çocuklarının bakımının tamamen anne üzerinde olduğu , babanın çoğu zaman çocukları ile mesafeli olduğu aile ,
2. Anne babanın deneyimsiz olması , genç yaşta evlenmeleri , istemeyerek çocuk sahibi olmaları , çocuk konusunda anlaşamamaları ve çeşitli nedenler ile sürekli anlaşmazlık göstermeleri ile kendini gösteren aile tipidir .
3. Anne ve baba daha çok kendi işleri ile yüklü , çocuk küçükse büyük anne baba veya dadıya bakımının bırakıldığı , büyükse kendi haline bırakılan aile tipidir. Bu durumda çocuktan sürekli düzen ve disiplin istendiği aile tipidir .
4. Aile daha çok atadan gelen geleneklere bağlıdır . Çocuğa davranışın önemi konusunda çok fazla bilgili olmayan aile yapısıdır .
5. Kırsal bölgelerden kente göç eden , sosyal , ekonomik ve uyum açısından bazı problemler ile karşılaşan aile yapısıdır.
Anne ve Babanın Aile Ortamındaki Yeri
Anne babanın ve aile ortamının çocuğun ilk doğduğu andan itibaren devam eden süreç içerisinde çocuğa etkisi büyük olmaktadır. Anne babanın kişilik yapıları , eğitim durumları , meslekleri , zeka düzeyleri , bedensel ve ruhsal hastalıkları , psikososyal durumları , sosyokültürel statüleri , yetişme tarzları ve kendi anne babalarından gördükleri muamele ,çocuğa yaklaşım tarzları , çocuk için ayırdıkları vakit vb. durumlar, çocuğu birinci planda etkiler..
Çocuğun bu türlü anne baba etkileşiminin yanı sıra, ailenin sosyoekonomik durumu, ailenin teknolojiden yararlarımı , ev ortamının yeterliliği ,ev ortamındaki huzur ve anlaşma durumu , yaşanılan şehir , evin bulunduğu sosyokültürel çevre, sosyal imkanlar, devletin sunduğu imkanlar , okul ve öğretmen durumu , akrabaların durumu ve konumu , sağlık hizmetlerinden yararlanma , iletişim ve medya araçlarının durumu ve buna benzer sayılmayacak kadar etken ile çocuk etkileşim içerisindedir . Bütün bu etkileşimler ile çocuğun psikososyal , sosyokültürel gelişim ve şekillenmesi sağlanır.
Olumsuz mesajların ve iletişimin ailenin her bireyine , özellikle çocuklara etkisi çok fazladır. Unutulmamalı ki yaşayan ve gelişen bir psikososyal varlık olan çocuk ; konuşulan her sözden , her jest ve mimikten , her tavır ve durumdan , iyi veya kötü olarak etkilenecek ve bu etkilenme ile çocuğun kimlik , kişilik ve psikososyal yapısı şekillenecektir.
İdeal davranış ve ideal aile ortamı çocuğun sağlıklı bedensel ve ruhsal gelişmesini sağlayacaktır. Aksi takdirde aile fonksiyonelliğindeki arızalar çocuklarda ve aile bireylerinde psikiyatrik rahatsızlıklar şeklinde kendini gösterecektir. Çocukların genel durumu Aileden , çevre ve toplumdan kesinlikle etkilenecektir. Sağlıklı bireyler yetişmesi için fonksiyonel ailelere ihtiyaç vardır. Açının kollarını bu duruma örnek verebiliriz. Açının oluşma yerindeki açıklık ile sonundaki açıklık arasında büyük fark vardır. Yani çocukluktaki her yanlış veya doğru etki ileride kendini bir davranış , bir söz , bir tepki ile bir bütün içerisinde kendini gösterecektir. Hayatın temel kurallarından bir tanesi de etki tepki prensibidir. İyi veya kötü her etki o çeşitten bir tepki veya belirti olarak ortaya çıkacaktır.
İsterseniz bazı etki tepki örnekleri verelim:
Etki-1-: Çocuğu sevmek , değer vermek , kabul edip onaylamak , Ailede güven ortamı oluşturmak, sevdiğini ve kabullendiği söz ve davranış olarak aktarmak , yeri geldiğinde sabırlı ve ilgili olmak
Tepki-1-: Normal gelişim , kendine güven , insana ve topluma sevgi , başarılı bir sosyal adaptasyon
Etki-2-: Çocuğu kabullenmemek , açıkça istememek ,bu durumu yeri geldiğinde söz ve davranışlar ile belli etmek , bazı gereksinimleri ( sevgi , bakım , gelişime ait , vb.) ihmal etmek
Tepki-2-: Kendine , aileye ve topluma güvensizlik , sınırlı duygusal yapı , yalnızlığa ve suça eğilimli olma , aynı patolojik davranışı toplum içerisinde sergileme
Etki-3-: Çok aşırı titiz olma , aşırı kıyaslama , sık sık eleştirilerde bulunma , hep daha iyisini isteme , başarılardan tatmin olmama ve onaylamama , uyumsuzluk içinde olma ,kendini ifade etmesine izin vermeme
Tepki-3-: Çekingen , kararsız, başkaları tarafından yargılanma korkusu içinde bulunma , kendine güvensiz olma, kabiliyetleri ve becerileri olmasına karşın onları ortaya koyamama
Etki-4-: Çok aşırı müdahaleci , çok aşırı koruyucu kollayıcı olma , çocuğun kendini ortaya koymasına izin vermeme , çocuğun yerine bazı görevleri üstlenme ,ona olduğu yaştan daha küçükmüş gibi muamelede bulunma , sınırları aşırı gevşetme, aşırı şımartma , kuralsızlık
Tepki-4-: Kabiliyet ve becerileri gelişmemiş , sosyal gelişimi yetersiz , devamlı talepkar , başkalarına bağımlı , beklenen olgunluğa ulaşamamış , çok çabuk karşı gelme , sosyal çevresine adaptasyonda zorlanan , engellenmeye tahammülsüz olma
Toplum ve Aile Etkileşimi
Aile toplumun en küçük yapı taşını oluşturur. Ailedeki sıkıntılar topluma , toplumdaki sıkıntılar aileye yansır . Sağlıklı toplumu , sağlıklı aileler oluşturur. Ailenin sosyokültürel durumu , toplumun sosyokültürel durumunu belirler. Toplum ve aile sürekli iyi veya kötü etklileşim içerisindedir.
Aile toplum etkileşimi sağlıklı olmaz ise ailede ve toplumda bazı sıkıntılar oluşabilir. Aile, içinde bulunduğu toplumun durumuna göre şekillenir. Toplumun ve ailenin yapısına etki eden bir diğer noktada devletin topluma ve aileye sunduğu sosyokültürel imkanlardır. Bu imkanların bol olduğu toplumlarda bazı sıkıntıların oluşmasının önüne geçilmiş olur. Devletin sunduğu imkanların yetersizliği veya toplumdaki sosyoekonomik ve sosyokültürel sıkıntılar toplum ile beraber aileyi de etkileyecektir.
Toplumu ve aileyi , özellikle de çocukları etkileyen bir diğer etkende medyadır. Medyanın iyi ve kötü yönde bir çok etkisi bulunmaktadır. Medyanın zararlı etkilerinden ailenin ve aileyi oluşturan bireylerin korunması gerekir.Bunun içinde aileyi oluşturan bireylerin bilinçli olması gerekmektedir. Unutmayınız ki bazı zararları oluşmadan önlemek mümkündür.
Toplum içerisinde infonksiyonel ailelere müdahalede bulunacak , onların her türlü sorunları ile ilgilenecek , yeri geldiğinde sosyoekonomik destek sağlayacak , organize ve yetkileri devlet tarafından desteklenmiş , tecrübeli ekiplerin bir arada olduğu , kamu birimlerine ihtiyaç vardır.
Toplum aile etkileşimi hemen her konuda mümkün olmaktadır. İdeal toplumun kurulması , sağlıklı bireylerin oluşturduğu aileler ile mümkün olduğuna göre , ideal toplum için, ideal aile yapısı , ideal aile fonksiyonelliği , aile psikiyatrisi her geçen Gün daha da önem kazanmaktadır. Bu konuda geniş çaplı çalışma, profesyonel ve tecrübeli ekiplere, bilimsel verilere ihtiyaç vardır.
Aile adı Soyadı.
Aile Bahçesi
Ailelerin rahatlıkla gidebileceği, Alkollü içki içilmeyen bahçe.
Aile Bütçesi
Kısa bir süre içinde bir işçinin veya işçi Ailesinin hayat seviyesinde meydana gelen değişmeleri belirlemek amacıyla yapılan istatistik çalışması.
Aile Doktoru
Bir ailenin bireylerinin sağlık işleriyle özel olarak ilgilenen doktor, aile hekimi.
Aile Dostu
Ailece tanışılan ve evlerine gidilip gelinen ahbap ,
Aile Fotoğrafı
Belli bir konuda iş birliği yapan güçlü kişilerin ortaya koyduğu görüntü.
Aile Gazinosu
Sadece evlilerin girebildiği ve birlikte eğlendikleri yer.
Aile Hayatı
Aile düzeni içerisinde sürdürülen hayat, aile olarak yaşama:
Aile Hekimi
Aile doktoru.
Aile Hukuku
Aileyi oluşturan kişilerin karşılıklı hak ve görevlerini düzenleyen hukuk dalı.
Aile ismi
Aile adı.
Aile matinesi
Tiyatro, sinema vb. eğlence yerlerinin sadece kadın ve çocuklar için düzenledikleri gösteri.
Aile Meclisi
Aile bireylerinin ortak görüşlerini belirleyen ve yerine getiren heyet:
Aile Ocağı
Ailenin kurduğu, yerleştiği, geliştirdiği ev:
Aile Planlaması
Ailenin gereksinimlerine uygun olarak çocuk edinmeyi düzenleme.
Aile Reisi
Kanunlara göre aile yükümlülüğünü taşıyan kimse.
Aile Saadeti
Genellikle karı, koca bazen de büyükler ve çocuklar arasındaki uyum, anlaşma, sevgi ve hoşgörü.
Büyük Aile
Büyük baba, büyük anne ile bunların evli oğullarından, gelinlerinden ve çocuklarından oluşan aile.
Çekirdek aile
Anne, baba ve henüz evlenmemiş çocuklardan oluşan aile.
Koruyucu aile
Kimsesiz veya bakıma muhtaç bir çocuğun belli bir süre içinde ilgili yasaya göre her türlü bakımını ve sorumluluğunu üstlenen gönüllü aile.
Köklü aile
Eskiden beri bilinen ve iyi tanınan aile.
1 . Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik:
2 . toplum bilimi Karı, koca ve çocuklardan oluşan topluluk:
3 . Aynı soydan gelen veya aralarında akrabalık ilişkileri bulunan kimselerin tümü:
4 . Birlikte oturan hısım ve yakınların tümü.
5 . halk ağzında Eş, karı.
6 . Aynı gaye üzerinde anlaşan ve birlikte çalışan kimselerin bütünü.
7 . Temel niteliği bir olan dil, hayvan veya Bitki topluluğu
Anne, baba ve onların çocuklarından oluşan en küçük toplumsal kurum. Toplumlar Ailelerin bir araya gelmesiyle oluşur. İnsanlar tarih öncesi çağlardan beri Aileler hâlinde yaşar. zaman içinde Aile değişmemiş, ancak Ailenin üyelerinde ve üyelerin görevlerinde bazı değişmeler olmuştur. Endüstri devriminden önce yaygın olan kalabalık aile türüne geniş aile adı verilir. Endüstri devrimi sonrasında ortaya çıkan ve yalnızca anne, baba ve çocuklardan oluşan aile türüne de çekirdek aile denir.
Aile, bir kadın ve bir erkeğin evlenmesiyle kurulur. Ülkemizde evlilik Medenî Kanun ile düzenlenmiştir. Evlilik nikâhla gerçekleşir. Nikâh, tanıkların önünde yapılan resmî evlilik sözleşmesidir. Yasalarımıza göre Türkiye’de erkekler ve kadınlar, aynı anda yalnızca bir kişiyle evli olabilirler.
Aile, toplumun en küçük birimi olarak kabul edilir. Aile denince genellikle aynı evde oturan anne ve baba ile, varsa onların evlenmemiş çocukları anlaşılır. Bu tip Aileye “çekirdek aile” denir.
Çekirdek Ailedeki çocukların evlenmesiyle de yeni bir çekirdek aile ortaya çıkar. Ama aile sözcüğünün bundan daha geniş anlamı da vardır. Daha çok sayıda akrabadan oluşan birimi, hatta bir soyu ya da sülaleyi tanımlamak için de aile sözcüğü kullanılır.
“Aile” sözcüğü günlük dilde çok değişik grupları tanımlamak için de kullanılır. Örneğin “Hasan iyi bir aileydi” dendiğinde, Hasan’ın sorumlu bir baba ve koca olduğu anlaşılır. Oysa birisi “Benim Ailem Adana’dan gelmiş” dediği zaman, annesiyle babasının, hatta belki de dedelerinin Adana’da yaşamış olduğunu belirtir. Bir başkası “Bu bir aile toplantısıdır” dediğinde, o toplantıda yalnızca akrabaların bulunacağı anlaşılır. Bunlar amcalar, dayılar, teyzeler, halalar, yeğenler ve evlilik bağıyla aileye katılmış kişilerdir. Bütün bunlar bize, “aile” kavramının her zaman evliliğe ya da ortak atalara dayalı ilişkileri kapsadığını göstermektedir.
Ailenin Önemi
Aile , bireyin ve toplumun fonksiyonlarında en temel öğedir. Aile ,bireyin yaşamında çok önemli bir yer tutan Beslenme , bakım , sevgi ihtiyacı , duygusal gelişim , psikolojik gelişim , eğitim ,kültürel değerleri kazanma , sağlıklı zeka gelişimini sürdürme gibi temel ihtiyaçlarını karşıladığı birincil yer ve çevredir.
Aile üyeleri arasındaki ilişkiler ve aile ortamı , psikososyal yönden gelişen bireyin en çok etkileşime uğradığı yerdir. Bu ilişkiler , bireyin kendine güvenmesini , kendine ve diğer bireylere sevgi duymasını , kimlik kazanmasını , kişilik gelişimini , sosyal beceriler geliştirmesini ve topluma Adaptasyon sürecini olanaklı hale getirir.
Aile birliğinde , Aileyi oluşturan bireyler birbirinden etkilenir . Bu durumu aynı vücutta bulunan organlara benzetebiliriz. Her yönden etkileşim içerisinde , bir bütün olarak, aileyi yaşayan bir organizma saymak yanlış olmaz. Organların birindeki arıza , diğer organların ritmini , işleyişini ve fonksiyonelliğini etkiler.
Ailenin kendi içerisinde etkileşen bir sistem oluşu , bu yapı içerisinde , bu yapıyı oluşturan üyelerin bazı kurallara uyması zorunluluğunu getirir. Bu yapı içerisindeki her birey kurallara uymak , karşılıklı olarak rolleri üstlenmek ve mevcut yetkileri paylaşmak durumundadır.
Aileyi bir organizma olarak ele almıştık. Bu organizmada bir denge hali söz konusudur. Aile bireylerinin etkileşim ve iletişimindeki problemler, rollerdeki karmaşa , yetkilerin yersiz ve yanlış kullanılması ,bu yapı içerisindeki kuralları çiğnemek , yerleşmiş olan mevcut dengeyi bozar.
Kuralların çok aşırı katı ve çok aşırı esnek olmaması aileyi daha güçlü hale getirir. Kuralları çiğneyen bireye karşı ,diğer aile bireyleri ortak cephe alırlar. Kuralları çiğneyen aile bireyine , genelde diğer aile üyelerinin gösterdiği tepki , yanlışı yapan kişiyi yaptığı yanlıştan vazgeçirmeye çalışmak , görmezlikten gelmek , konuşmamak , pasif direniş göstermek , azarlamak , cezalandırmaya çalışmak , Alay etmek gibi değişik reaksiyonlar şeklinde olabilir.
Aile fonksiyonlarını ele alırken , evde yaşayan diğer üyeler , akraba ve arkadaş çevresi de bazı sorunların ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilir . Aynı zamanda bu etkileşim sürecinde adı geçen bireyler, mevcut sorunların daha da ağır hale gelmesine, hatta bazen çozümsüz hale yaklaşmasına sebep olabilir. Bu durum geleneksel Türk aile yapısında sık bir şekilde görülebilir. Bu durumun telafisi veya hiç olmaması için ailenin tam fonksiyonel halde olması , kurallara uyulması , rollerde karmaşanın olmaması , iletişim ve etkileşimin yeterli olması gereklidir.
Aile üyeleri içinde yetki paylaşımı vardır. Yetkiyi şu şekilde tanımlayabiliriz : Aile içindeki bir bireyin , diğer bir bireyin davranışını değiştirme gücüne sahip olmasıdır . Genelde aile içindeki ihtiyaçları ( ailenin maddi ihtiyaçları , sağlık gereksinimleri , sosyal faaliyetler , sevgi gereksinimi , vb) karşılayan üyenin yetki gücü daha fazladır. Bu yetki gücü durumu , kültürel ve toplumsal değerlerinde etkisi altındadır.
Aile fonksiyonelliğinde , sağlıklı aile için bir diğer önemli husus , aileyi oluşturan bireylerin aile adına verilen kararlara katılmasıdır. Bu durumda herkesin makul derecede , ihtiyaç ve isteklerine saygı gösterilmesi çok büyük önem taşır.Bu durum karşılıklı güven ortamının devamını sağlar.
Bir diğer önemli hususta şudur , aile içindeki bireylerin duygu ve düşüncelerini rahat bir şekilde ifade etmeleri ile ailenin sağlıklı fonksiyonları arasında çok büyük bir bağ olmasıdır. Sınırları kapalı , aileyi oluşturan bireylerin , duygu ve düşüncelerini rahat ifade etmemeleri ile herkesin kendi dünyasında yaşadığı bir aile yapısında ise bireylerde değişik sıkıntılar zamanla oluşmaya başlar . Bu sıkıntılar arasında , depresyon , endişe ve huzursuzluklar , düşmanlık duyguları , suçluluk hisleri gibi duygulara çok sık rastlanır . Sınırları açık ve herkesin rahatça kendini ifade edebildiği ailelerde ise bunun tam tersi olarak , iyi niyet , karşılıklı anlayış ve işbirliği , ortak düşünceler, birbiri için fedakarlık , birbirine karşı samimiyet ve sevgi , geleceğe güven ile bakma gibi durumlara rastlanır.
Ailede iletişim ve bununla beraber etkileşim en önemli konudur. İletişimin olmadığı herhangi biz zaman yoktur. İki insan yan yana olduğunda , hiç konuşmamanın bile, bir anlamı vardır. Yanlış iletişim ve etkileşim durumu veya yetersiz iletişim durumu ailelerdeki sorunlara yol açan nedenlerin başında gelir. Aile bireyleri birbirleri ile sözlü yada jest ve mimikler ile anlaşırlar veya bu durumdaki aksama aileyi çok olumsuz etkiler.
Ailedeki normal iletişim ve etkileşimi engelleyen faktörler:
* Aileyi ve bireyleri ilgilendiren konular üzerinde , yüzeysel konuşma ,
* Aşırı soru sorma, yersiz şüphe ve tereddütler ,
* Yapay ilgi gösterme ,
* Konuşma ve izah etme olmadan , karşı tarafın hareketlerini , düşüncelerini yorumlamaya ve tahmin etmeye çalışma ,
* Geçmişteki üzücü ve tatsız olayların sık sık gündeme getirilmesi ,
* Sorulan soruları cevapsız bırakma ,
* Bireylere söz ile baskı kurmaya çalışma ,
* Abartılı bir şekilde onaylama veya reddetme ,
* Sık sık öneride bulunma veya kişisel düşünceleri kabule zorlama ,
* Suçlama , eleştirme , olumsuz değerlendirmeler yapma ,
* Emir verme , tehdit etme ,
* Samimiyetten uzak kalma , yalan söyleme ,
* Alay etme , küçük düşürmeye çalışma , fikirlere değer vermeme ,
* Olayların olumsuz yönlerini çıkarmaya çalışma ,
* Küçük hataları çok Abartma ,
* Fedakarlığı devamlı karşı taraftan bekleme ,
* Ortak faaliyetlere gereken önemi vermeme ,
* Karşıdakini ifade etme imkanı tanımama ,
Bu şekilde iletişim ve etkileşim içinde bulunan aile yapısında bireyler arası iletişimde , karşıdaki kişiyi rahatsız etme , yüz kızartma , sert şekilde bakma , yüz buruşturma ,konuşmama , yalan söyleme gibi durumların gözükmesi olağandır.
Unutulmamalı ki yaşayan her fert ; kendine özgü anlayışı , kişiliği , değer yapısı , entellektüel düzeyi , duygu ve düşünceleri , kimlik yapısı, yetişme tarzı , sosyokültürel statüsü ile yaşayan , hisseden , etkilenen biyopsikososyal bir bütündür . Bu durumda konuşulan her sözün , verilen her mesajın , her jest ve mimiğin iyi veya kötü manada karşıdaki kişide bir etki yaptığı kesindir.
Aile üyeleri birbirinden aldıkları mesajlar ile kendilerini değerli veya değersiz , kendilerini güvende veya güvensiz hisseder. Bu durum onların psikososyal ve sosyokültürel konumlarını , işlevselliklerini ve ruhsal durumlarını etkiler. Sonuç olarak sağlıklı birey , sağlıklı ve bütünlüğü ile fonksiyonel aileyi oluşturacak , sağlıklı aile sağlıklı toplumu oluşturacaktır.
Aile sevgisi nedir?
Aile, kan bağına dayalı, toplumun en küçük birimi olarak tanımlanır sözlüklerde. Dolayısı ile toplumun genel dokusunu oluşturan özelliklerin ve ilişkilerin örtük ya da açık biçimde aile denen kurumda kendisini yaşattığı ve yeniden ürettiğini söylemek mümkün. Fakat ne ilginçtir ki artık dilimize pelesenk olmuş bu tanım ve bilgiye rağmen devrimci bireye mücadele maratonunda en fazla patinaj çektiren olgulardan biri de aile kurumudur. Kuşkusuz Kürdistan'da faaliyet yürütüyor olmamız, kapitalist toplum ve ilişkilere feodal prangaların daha fazla eklemlenmesi bu sorunu daha yakıcı kılmakta, gündemimizi daha fazla meşgul etmektedir. Bu koşullarda ortaya çıkan tipik devrimci karakter; sömürgeciliğe duyduğu kini tereddütsüzce bir molotofun aleviyle düşmana savururken ya da düşmanla dolaysız karşı karşıya gelmekten çekinmezken, aile söz konusu olduğunda yelkenleri indirendir'
Kopuşmak Okyanuslara Yelken Açmaktır!
Devrim kopuş demektir aynı zamanda. Devrim iddiası olan kişi, yani devrimci ise, kopuşandır ve buradaki kopuşmak gereken öğeler sayısızdır. Kapitalizmin, bireylerin tüm düşünce hücrelerine sızmaya çalışarak kendini var ettiğini, asıl olarak burada kendini yeniden ürettiğini, çıplak zor araçlarıyla da, bu yeniden üretimin destek ünitelerinde patlak veren arızaları gidermeye çalıştığını hesaba kattığımızda devrimci bireyin kopuş mücadelesinin en temel alanları hakkında yeterince bir fikre sahip oluruz. Düzenle görünen değil görünmeyen bağlarımız daha fazla zorlar bizi. Burada adeta 'görünmez' bir düşman bağlar elimizi kolumuzu. Kopuşmak gerektiği sonucuna vardığımızda, düşmanımızı açığa çıkarıp, eğer hedefi doğru belirleyemezsek boşluğa düşmek işten bile değildir böylesi durumda. Dolayısıyla bilinçli ve kararlı bir şekilde açığa çıkarıp savaşmadığımız sürece tüm iyi niyetimize rağmen boşluğa sallarız kılıcımızı. Aile kurumu da nesnel durumu ile devrimci bireyi düzene görünmez bağlarla bağlayan, daha doğru bir ifadeyle bireyin düzene bağlandığı temel kurumlardan biridir. Fakat nereden çıkarıyoruz bu genellemeleri diye sorulabilir? Ya da yazdığımız cümleleri belli ezber kalıpları olmaktan çıkaran nedir? Bunları doğrulayan tüm tarihsel olgular bir yana, yanıtımız çok basit ifadeyle yaşanan deneyimler olacaktır. Her birimiz kendi yaşamımıza nesnel bir pencereden bakalım.'Ailesel' sorunlardan dolayı ektiğimiz randevuları, aksattığımız işleri düşünelim. Bu pratiğe sahip bir devrimcinin, aksattığı 'işlerin' devrimin 'işleri' olduğunu, kendi misyonunun da devrimi inşa etmek olduğunu bilince çıkardığı söylenebilir mi? İşkence tezgâhında sınanmış bir devrimcinin çelikten iradesi nedense ailesi karşısında bükülebiliyor. Neden? Burada aile bireyleri ile işkencecileri elbette aynı kefeye koymuyoruz fakat faaliyetin engellenmesini (ya da tersten ifadeyle faaliyetin sürdürülmesini) temel alacaksak bu çelişkiyi nasıl açıklayacağız? Daha somutlayarak devam edelim.
Aileleri Düzenden Koparmak!
Kimliğimizi bilen siyasi polisin ailelerimiz aracılığıyla faaliyetimizi sekteye uğratmaya çalıştığı örnekler az değil. Düşman, üzerimizde denetim kuramadığı koşullarda aileleri devreye sokarak bunu dolaylı yollardan başarabilmektedir. Çünkü aile, gerçekte emek verildiğinde devrim cephesinin de bir 'kurumu' olabilecekken sayısız örnekte görüldüğü gibi çoğunlukla bizi geriye çeken 'zayıf karnımız' haline geliyor. Düşman değil ama aile bizi 'dize' getirebiliyor. Ailenin bu 'kudreti' nereden geliyor? 'Aile sevgisi' denen duyguların ve bunun yönlendirdiği ilişkilerin bu gücün uygulanmasında payı olabilir mi? Buna hiç kuşku yok. Fakat asıl neden yine de bu değil, ailelerin -henüz devrimcileştiremediklerimizi kast ediyoruz- düzeni yeniden üreten konumlanışları ve bağlarını "sevgi" adına, bireyciliklerini dayatmalarını görmezden gelemeyiz. Düşünün isterseniz, devrimcilik yaptığını bildiği kızına ya da oğluna "yanımızda olmazsan yaşayamayız" diyen pek çok aile, üç kuruşluk memur maaşı alsın diye onların kendilerinden binlerce kilometrelik kentlere gitmesine hiçbir itiraz geliştirmiyor. Ailelerin, çocuklarına duydukları sevgi vardır kuşkusuz. Ama ailelerin doğal kabul ettikleri -doğrusu düzenin onlara "doğru" diye kabul ettirdiği- bir dizi "nesnelliği" hiç tereddütsüz kabul ediyorlar. "Oku, çalış, işe gir. Görev yerine git, evlen çoluk çocuğa karış. Kocanın, ya da işinin gerektirdiği yere git." Bütün bunlara hiçbir ailenin itirazı yoktur. Çünkü onlara göre doğal olan budur. Peki bu doğallığı yaratan kimdir? Elbette ki, sömürü düzeni! Aile bireyleri arasındaki bağ ve duygunun belli bir sevgiyi içerdiği kuşku götürmez ve yine kuşku götürmez ki parti aile düşmanı değildir. Fakat verdiğimiz örneklerde olduğu gibi eğer komünist birey için bu sevgi, faaliyete ket vuruyorsa o kişi bencilleşen bir ilişkinin kölesi olmuştur...
Devrimci yaşamını kendisi ve ezilen milyonlar adına, onurlu ve insanca bir yaşam mücadelesi üzerine inşa eden komünist için tüm ilişkiler, tüm sevgiler ancak bu gerçeğe tabi kılındığında anlam kazanır. Bu, yaptığı işin meşruiyetine inanan, bunu her haliyle yaşayan insanlarla mümkündür. Yaptığını savunamayan, yaptıkları önündeki engelleri aşma iradesi gösteremeyen devrimcilerin bocalamaları kaçınılmazdır. Sayısız genç devrimcinin başına gelmiştir. Kişi, mücadeleyle çeşitli düzeyde ilişkiler geliştirdiğinde muazzam bir kuşatmaya alınır. Tehditler, dayaklar, engellemeler, duygu sömürüleri, mali kuşatma, "biz de bu yollardan geçtik, bu işlerin sonu yok", "okulunu bitir, işe gir sonra ne yaparsan yap" "evlen kocaya git, sonra ne halin varsa gör", "sana saygı duyarız ama yanımızda kalırsan" sözleri böylesi süreçlerin tipik uygulamalarıdır. Kalp spazmı geçiren ana-babalar, evde huzur bırakmayan abiler, ablalar, hedef kişi kendilerinin istediği noktaya gelince tümüyle bu pozisyonlarını terk eder, sihirli bir el değmiş gibi iyileşir, sağlıklarına kavuşurlar! Kızını ya da oğlunu bir dakika bile yanından ayırmaya "dayanamayan" anne-babalar, onları yıllarca göremeyecekleri yurt dışına yollamaya tereddüt bile etmezler. Buradaki temel sorun şudur: Onların sevgisinin içeriği nedir? Bu soruyu her bir devrimci kendine sormalıdır. Sadece koruma duygusu diyebilir miyiz? Peki onların bu korumalarının içeriğinin çoğunlukla düzeni korumakla aynı anlama gelmesi tesadüf mü? Onların karşı çıktıkları oğullarının ya da kızlarının kendi başlarına bir yaşam kurması, uzaklara gitmesi ya da evden ayrılması değil ki! Onları ilgilendiren "ne için, ne uğruna" bu eylemin yapıldığıdır. Örneğin devrimci bir amaç için çocuğunun başka bir alana gitmesine katiyen izin vermeyen aileler, aynı çocuğun üç kuruşluk iş için, üniversite için, birkaç Euro için yanından gitmesine eğer ses çıkarmıyorlarsa, bu sevginin, korumanın içeriğine renk verenin düzen olduğu açık ve nettir.
Kuşkusuz ki her sevginin bir içeriği vardır. Anne sevgisi, baba sevgisi, çocuğun onlara duyduğu sevgi insanidir. Değerlidir. Ne var ki, insan olarak zerre kadar sevgiyi hak etmeyen bir kimse, sırf baba ya da anne diye sevilebilir mi gerçekten? Bu soruları sormaktan korkmayacağız.
Aileler, kazanıldıkları ölçüde devrimin de yılmaz savunucuları haline gelebilirler. Onların bize karşı çıkan bilinçleri düzenin bilinci, dolayısıyla duyguları da düzenin şekillendirdiği duygulardır. Tersi de pek ala mümkündür. Devrimin bilinci ve duyguları da pekala aileleri yönetecek hale gelebilir. İşte, oğullarının kızlarının bayrağını yükseltmeye çalışan onur abidesi ana-babalarımız. İşte ulusal mücadelenin bir parçası haline gelen, ölümsüzleşen kızları ve oğullarına rağmen onların naaşları ya da anıtlıkları yanında tüm gençleri yüreğine basan yitirdiği evlatları ile onur duyduğunu düşmanın yüzüne bağıra bağıra haykıran ailelerimiz. İşte beşikteki bebeklerini gerillaya yetiştiriyorum diye gururla gösteren sayısız anamız'
Bunlar da bu halkın ve ailelerin gerçeğidir. Bütün mesele, yaptığına inanan, yaptığının arkasında duran ve kararlılığı ve onurlu eylemiyle ailesini değiştirme iradesi gösteren devrimcilerde bitiyor. Bunun bir yolu, kapıyı çekip gitmekten geçse bile!
Aileleri ikna etmek için kararlılık, sabır ve uzlaşmazlık gerekiyor. Bir de inancının gerektirdiği gibi yaşamak. Bu yaşamın güzelliklerini bizatihi uygulamada göstermek. Devrimcilikten söz eden ama saatlerce uyuyan, eşitlikten söz eden ama feodal bir erkek gibi davranan, onurdan söz eden ama yalan söyleyen bir kişinin ikna gücü ne kadar zayıfsa, tersi de o kadar güçlüdür. Unutmayın ki, inandıklarını yaşama geçiren, kendini değiştiren ve kararlı bir insandan daha ikna edici bir şey yoktur!
Aile Çeşitleri
İdeal Aile : İster yalnız baba çalışsın , ister anne baba birlikte çalışsın ,ister se göç etmiş olsun , evde rol dağılımı ve yetkilerin ortak olduğu , kurallara sonuna kadar bağlı , ortak kararlarda ortak söz sahibi olan , birbirinin hak ve hukukuna saygılı , çocukları ve evdeki diğer bireyler ile her yönden yakından ilgili , kişilerin aile ortamında kendini huzurlu hissettiği , karşılıklı anlayış ve hoşgörü içerisinde yerleşmiş yapısı ile tamamen fonksiyonel olan aile yapısıdır.
Sorunlu Olabilecek Aile Tipleri:
1. Babanın çalıştığı , daha çok ev hakkında annenin söz ve kurallarının geçerli olduğu , Çocuklarının bakımının tamamen anne üzerinde olduğu , babanın çoğu zaman çocukları ile mesafeli olduğu aile ,
2. Anne babanın deneyimsiz olması , genç yaşta evlenmeleri , istemeyerek çocuk sahibi olmaları , çocuk konusunda anlaşamamaları ve çeşitli nedenler ile sürekli anlaşmazlık göstermeleri ile kendini gösteren aile tipidir .
3. Anne ve baba daha çok kendi işleri ile yüklü , çocuk küçükse büyük anne baba veya dadıya bakımının bırakıldığı , büyükse kendi haline bırakılan aile tipidir. Bu durumda çocuktan sürekli düzen ve disiplin istendiği aile tipidir .
4. Aile daha çok atadan gelen geleneklere bağlıdır . Çocuğa davranışın önemi konusunda çok fazla bilgili olmayan aile yapısıdır .
5. Kırsal bölgelerden kente göç eden , sosyal , ekonomik ve uyum açısından bazı problemler ile karşılaşan aile yapısıdır.
Anne ve Babanın Aile Ortamındaki Yeri
Anne babanın ve aile ortamının çocuğun ilk doğduğu andan itibaren devam eden süreç içerisinde çocuğa etkisi büyük olmaktadır. Anne babanın kişilik yapıları , eğitim durumları , meslekleri , zeka düzeyleri , bedensel ve ruhsal hastalıkları , psikososyal durumları , sosyokültürel statüleri , yetişme tarzları ve kendi anne babalarından gördükleri muamele ,çocuğa yaklaşım tarzları , çocuk için ayırdıkları vakit vb. durumlar, çocuğu birinci planda etkiler..
Çocuğun bu türlü anne baba etkileşiminin yanı sıra, ailenin sosyoekonomik durumu, ailenin teknolojiden yararlarımı , ev ortamının yeterliliği ,ev ortamındaki huzur ve anlaşma durumu , yaşanılan şehir , evin bulunduğu sosyokültürel çevre, sosyal imkanlar, devletin sunduğu imkanlar , okul ve öğretmen durumu , akrabaların durumu ve konumu , sağlık hizmetlerinden yararlanma , iletişim ve medya araçlarının durumu ve buna benzer sayılmayacak kadar etken ile çocuk etkileşim içerisindedir . Bütün bu etkileşimler ile çocuğun psikososyal , sosyokültürel gelişim ve şekillenmesi sağlanır.
Olumsuz mesajların ve iletişimin ailenin her bireyine , özellikle çocuklara etkisi çok fazladır. Unutulmamalı ki yaşayan ve gelişen bir psikososyal varlık olan çocuk ; konuşulan her sözden , her jest ve mimikten , her tavır ve durumdan , iyi veya kötü olarak etkilenecek ve bu etkilenme ile çocuğun kimlik , kişilik ve psikososyal yapısı şekillenecektir.
İdeal davranış ve ideal aile ortamı çocuğun sağlıklı bedensel ve ruhsal gelişmesini sağlayacaktır. Aksi takdirde aile fonksiyonelliğindeki arızalar çocuklarda ve aile bireylerinde psikiyatrik rahatsızlıklar şeklinde kendini gösterecektir. Çocukların genel durumu Aileden , çevre ve toplumdan kesinlikle etkilenecektir. Sağlıklı bireyler yetişmesi için fonksiyonel ailelere ihtiyaç vardır. Açının kollarını bu duruma örnek verebiliriz. Açının oluşma yerindeki açıklık ile sonundaki açıklık arasında büyük fark vardır. Yani çocukluktaki her yanlış veya doğru etki ileride kendini bir davranış , bir söz , bir tepki ile bir bütün içerisinde kendini gösterecektir. Hayatın temel kurallarından bir tanesi de etki tepki prensibidir. İyi veya kötü her etki o çeşitten bir tepki veya belirti olarak ortaya çıkacaktır.
İsterseniz bazı etki tepki örnekleri verelim:
Etki-1-: Çocuğu sevmek , değer vermek , kabul edip onaylamak , Ailede güven ortamı oluşturmak, sevdiğini ve kabullendiği söz ve davranış olarak aktarmak , yeri geldiğinde sabırlı ve ilgili olmak
Tepki-1-: Normal gelişim , kendine güven , insana ve topluma sevgi , başarılı bir sosyal adaptasyon
Etki-2-: Çocuğu kabullenmemek , açıkça istememek ,bu durumu yeri geldiğinde söz ve davranışlar ile belli etmek , bazı gereksinimleri ( sevgi , bakım , gelişime ait , vb.) ihmal etmek
Tepki-2-: Kendine , aileye ve topluma güvensizlik , sınırlı duygusal yapı , yalnızlığa ve suça eğilimli olma , aynı patolojik davranışı toplum içerisinde sergileme
Etki-3-: Çok aşırı titiz olma , aşırı kıyaslama , sık sık eleştirilerde bulunma , hep daha iyisini isteme , başarılardan tatmin olmama ve onaylamama , uyumsuzluk içinde olma ,kendini ifade etmesine izin vermeme
Tepki-3-: Çekingen , kararsız, başkaları tarafından yargılanma korkusu içinde bulunma , kendine güvensiz olma, kabiliyetleri ve becerileri olmasına karşın onları ortaya koyamama
Etki-4-: Çok aşırı müdahaleci , çok aşırı koruyucu kollayıcı olma , çocuğun kendini ortaya koymasına izin vermeme , çocuğun yerine bazı görevleri üstlenme ,ona olduğu yaştan daha küçükmüş gibi muamelede bulunma , sınırları aşırı gevşetme, aşırı şımartma , kuralsızlık
Tepki-4-: Kabiliyet ve becerileri gelişmemiş , sosyal gelişimi yetersiz , devamlı talepkar , başkalarına bağımlı , beklenen olgunluğa ulaşamamış , çok çabuk karşı gelme , sosyal çevresine adaptasyonda zorlanan , engellenmeye tahammülsüz olma
Toplum ve Aile Etkileşimi
Aile toplumun en küçük yapı taşını oluşturur. Ailedeki sıkıntılar topluma , toplumdaki sıkıntılar aileye yansır . Sağlıklı toplumu , sağlıklı aileler oluşturur. Ailenin sosyokültürel durumu , toplumun sosyokültürel durumunu belirler. Toplum ve aile sürekli iyi veya kötü etklileşim içerisindedir.
Aile toplum etkileşimi sağlıklı olmaz ise ailede ve toplumda bazı sıkıntılar oluşabilir. Aile, içinde bulunduğu toplumun durumuna göre şekillenir. Toplumun ve ailenin yapısına etki eden bir diğer noktada devletin topluma ve aileye sunduğu sosyokültürel imkanlardır. Bu imkanların bol olduğu toplumlarda bazı sıkıntıların oluşmasının önüne geçilmiş olur. Devletin sunduğu imkanların yetersizliği veya toplumdaki sosyoekonomik ve sosyokültürel sıkıntılar toplum ile beraber aileyi de etkileyecektir.
Toplumu ve aileyi , özellikle de çocukları etkileyen bir diğer etkende medyadır. Medyanın iyi ve kötü yönde bir çok etkisi bulunmaktadır. Medyanın zararlı etkilerinden ailenin ve aileyi oluşturan bireylerin korunması gerekir.Bunun içinde aileyi oluşturan bireylerin bilinçli olması gerekmektedir. Unutmayınız ki bazı zararları oluşmadan önlemek mümkündür.
Toplum içerisinde infonksiyonel ailelere müdahalede bulunacak , onların her türlü sorunları ile ilgilenecek , yeri geldiğinde sosyoekonomik destek sağlayacak , organize ve yetkileri devlet tarafından desteklenmiş , tecrübeli ekiplerin bir arada olduğu , kamu birimlerine ihtiyaç vardır.
Toplum aile etkileşimi hemen her konuda mümkün olmaktadır. İdeal toplumun kurulması , sağlıklı bireylerin oluşturduğu aileler ile mümkün olduğuna göre , ideal toplum için, ideal aile yapısı , ideal aile fonksiyonelliği , aile psikiyatrisi her geçen Gün daha da önem kazanmaktadır. Bu konuda geniş çaplı çalışma, profesyonel ve tecrübeli ekiplere, bilimsel verilere ihtiyaç vardır.
Aile adı Soyadı.
Aile Bahçesi
Ailelerin rahatlıkla gidebileceği, Alkollü içki içilmeyen bahçe.
Aile Bütçesi
Kısa bir süre içinde bir işçinin veya işçi Ailesinin hayat seviyesinde meydana gelen değişmeleri belirlemek amacıyla yapılan istatistik çalışması.
Aile Doktoru
Bir ailenin bireylerinin sağlık işleriyle özel olarak ilgilenen doktor, aile hekimi.
Aile Dostu
Ailece tanışılan ve evlerine gidilip gelinen ahbap ,
Aile Fotoğrafı
Belli bir konuda iş birliği yapan güçlü kişilerin ortaya koyduğu görüntü.
Aile Gazinosu
Sadece evlilerin girebildiği ve birlikte eğlendikleri yer.
Aile Hayatı
Aile düzeni içerisinde sürdürülen hayat, aile olarak yaşama:
Aile Hekimi
Aile doktoru.
Aile Hukuku
Aileyi oluşturan kişilerin karşılıklı hak ve görevlerini düzenleyen hukuk dalı.
Aile ismi
Aile adı.
Aile matinesi
Tiyatro, sinema vb. eğlence yerlerinin sadece kadın ve çocuklar için düzenledikleri gösteri.
Aile Meclisi
Aile bireylerinin ortak görüşlerini belirleyen ve yerine getiren heyet:
Aile Ocağı
Ailenin kurduğu, yerleştiği, geliştirdiği ev:
Aile Planlaması
Ailenin gereksinimlerine uygun olarak çocuk edinmeyi düzenleme.
Aile Reisi
Kanunlara göre aile yükümlülüğünü taşıyan kimse.
Aile Saadeti
Genellikle karı, koca bazen de büyükler ve çocuklar arasındaki uyum, anlaşma, sevgi ve hoşgörü.
Büyük Aile
Büyük baba, büyük anne ile bunların evli oğullarından, gelinlerinden ve çocuklarından oluşan aile.
Çekirdek aile
Anne, baba ve henüz evlenmemiş çocuklardan oluşan aile.
Koruyucu aile
Kimsesiz veya bakıma muhtaç bir çocuğun belli bir süre içinde ilgili yasaya göre her türlü bakımını ve sorumluluğunu üstlenen gönüllü aile.
Köklü aile
Eskiden beri bilinen ve iyi tanınan aile.