AİLESİNİ ARAYAN KARDAN ADAM
O gün yılın ilk karı yağmıştı. Köyün çocukları hemen toplanıp kendilerine kömür gözlü, havuç burunlu, sevimli bir kardan adam yaptılar. Bütün gün kardan adamın yanında neşe içinde kartopu oynadılar. Çocukların sevinçli hâli kardan adamın da çok hoşuna gitmişti. Onların çevresinde koşup oynaması bir anda kardan adamı da canlandırmış gibiydi. Öyle ki karanlık bastırıp da çocuklar evlerine çekilince çok hüzünlendi. Öylesine üzüldü öylesine üzüldü ki neredeyse buzdan kalbi "Çıt!" diye kırılacaktı. Sonra "Belki de onları yeniden görebilirim." diye düşündü. Yavaşça yerinden doğrulup en yakınındaki evin penceresine yaklaştı. İçeride çıtır çıtır yana sobanın sıcaklığı camları iyice buğulandırılmıştı. Yine de annenin küçük toprak taslara buharı tüten sıcacık çorba doldurduğu görülebiliyordu. Baba sobanın ağzına kürek kürek kömür atıyordu. Çocukların neşesine de diyecek yoktu. Bir yandan buharı tüten çorbaya kaşık sallarken bir yandan da o gün okulda olanları anlatıyorlardı.
Kardan adam üzüntüyle içini çekti. Kendisinin hiç evi ailesi olmamıştı. Nasıl olsun? Günübirlik yaşıyordu zaten. Üstelik şu sevimli afacanlar olmasa ayaklar altında ezilen bir tutam kardan başka bir şey olmayacaktı. Hele Güneş yüzünü birazcık gösterse hayatının o anda son bulacağını biliyordu. Birden kararını verdi. Daha önce kar tanelerinden birinin anlattığı kutup denilen o yere gidecekti. Böylece yıllarını birlikte geçirebileceği bir aileye de kavuşabilirdi.
Ertesi sabah çocuklar sokağa çıktıklarında bir şaşırdılar ki sormayın. Her yan karlarla kaplıydı. Gece hava daha da soğuduğu için karlar erimemişti ama bir gün önce özene bezene yaptıkları kardan adam birdenbire yok olmuştu. Doğrusu kimsenin aklı bu işe ermedi.
Kardan adama gelince... Az gitti, dere tepe düz gitti. Donmuş toprakların üzerinden, çatır çutur buzların arasından geçti. Sonra kutup bölgesine vardı. Siyah elbiseli penguenlerle, sevecen foklar karşıladı onu. Neşe içinde yeni dostlarını selamladılar. Bazıları merakla havuç burnunu, çalı süpürgesini çekiştirdi. Kardan adam da onları pek sevmişti. "Artık eriyip çamurlara karışmak yok. Burada yıllarca yaşabilirim." diye mırıldandı kendi kendine. Ama bir süre sonra herkes kendi işine daldı gitti. Zavallı kardan adam yine tek başına kalmıştı. İlk kez kar ve buz onu titretti. Ağaçları hatta güneşi bile özler oldu. Hele çocuklar.... Çocuklar burnunda tüter olmuştu. Üstelik şimdi arzuladığı aileye ancak onların yardımıyla kavuşacağını anlamıştı. Sevilmek istiyordu. Hayatı bir gün bile sürecek olsa birilerinin ona sarılması, onların sıcaklığını duyması gerekliydi.
Çocuklar ilkbaharın sevimli müjdecisi kuş cıvıltılarıyla uyandıkları bir sabah sokakta hiç beklemedikleri bir misafirle karşılaştılar. Kardan adam esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolduğu gibi şimdi de ortaya çıkmış onlara gülümsüyordu. Köyün sokakları birden neşeli çığlıklarla doldu. Köyün her evinden bir iki çocuk koşarak çıkıp bu eski dostun çevresini sardı. Güneş ışıklarıyla her geçen dakika eriyip toprağa karışan kardan adam çevresine mutlu gülücükler dağıtmaya devam ediyordu. Bir süre sonra yeniden buluşacaklarını biliyordu. Dünyada çocuklar var oldukça ve kar yağdıkça her kış yeniden doğacağına inanıyordu.