Akraba Evliliğinin Sakıncaları - Akraba Evliliğinin Zararları
Ülkemizde her gün binlerce kişi evleniyor. Akraba evliliklerinin bu evliliklerden farkı nedir?
Aynı soydan gelen kişilerin yaptığı evliliğe akraba evliliği denir. Akrabalık; anne soyundan gelebileceği gibi baba soyundan da gelebilir. Her ikisi de aynı derecede önemlidir. Anne veya babalarından biri kardeş olan bir çiftin yaptığı evliliklere 1.DERECE AKRABA EVLİLİĞİ (Kuzen Evlilikleri) denir.
Büyükanne veya büyükbabalarından biri kardeş olan çiftlerin yaptığı evliliklere ise 2.DERECE AKRABA EVLİLİĞİ (Torun Evlilikleri) denir.
Ülkemizde her beş evlilikten birini oluşturan akraba evliliklerinde özürlü çocuk doğma riski yüksektir. Türkiye'de evliliklerin yüzde 20'sini oluşturan akraba evliliklerinde özürlü çocuk doğma riski iki katına çıkıyor. Bu yüzden akraba evliliği yapmayı planlayan çiftlere evlenmeden önce muhakkak genetik danışmanlık almaları öneriliyor. Uzmanlar, toplumda yüzde 2-4 olan özürlü çocuk oranının akraba evliliği yapanlarda yüzde 4-8'lere çıktığını belirtiyor. Akraba evliliği yapacak çiftlere evlilik öncesi veya gebelik öncesinde genetik danışma almalarının büyük önem taşıdığına dikkat çekilmelidir. Danışan kişilere öncelikli olarak ayrıntılı olarak bir soy ağacı çıkarılıyor. Soy ağacında ailede herhangi bir anormalik, zeka kusuru, düşükler ve ölü doğumlar tespit edililiyor ve daha önce ailede bu hastalıklar görünmüşse risk daha da artıyor.
Türkiye gibi akraba evliliklerinin yoğun olduğu ülkelerde, sakat bebek doğumları çok sık görülmektedir. Uzmanlar akraba evliliklerinin büyük bir bölümünün aile baskısından kaynaklandığını söylüyorlar. Bu tür evlilikler yüzünden sakat doğum olayların yaşandığına dikkat çeken uzmanlar, vatandaşların bu konuda aydınlatılması gerektiğini söylüyorlar. Akraba evliliklerin görülmesinin sebepleri arasında genellikle, aileye ait mal varlığının dağılmaması, aile bireyleri arasındaki sevgi ve saygıyı korumak, akrabaların evlilik ve sosyo ekonomik beklentilerinin aynı olması ve karşı cinsle rahat iletişime girememe gibi etkenler sayılabilir. Akrabalar arasında yapılan evliliğe endogami denilmektedir.
Her insanda 23 çift kromozom vardır. Her bir çift kromozomun bir tanesi anneden, diğeri babadan gelmektedir. Kromozomlar, kalıtımımızla ilgili olan DNA'yı içerir. DNA'nın fonksiyonel ürün kodlayan bölümler ise gen denir.
Kalıtımın taşıyıcısı genlerdir. Bizler nesiller öncesinden gelen atalarımızın bize hediye ettiği genetik kalıtımla yaşama başlamaktayız. Vücudumuzun büyüyüp gelişmesi ve çalışması genlerimizin kontrolü altındadır. Yaşamın temel taşı olan genler, bir DNA molekülünündeki belirli bir özellik içeren kesitine verilen addır. Her bir gen ya da birkaç gen kümesi bizdeki bir özelliğin bilgisini içerir. Anne ve babadan eşit olarak geçen genler, bizdeki tüm yaşam duvarlarını örer. Genler hücrelerde bulunan kromozomların kısımlarıdır. Dolayısıyla genler, kromozomlarla birlikte çoğalarak, hücre bölündükçe yeni hücrelere geçerler. Kişide her genin, biri anneden biri babadan gelmiş olan iki kopyası (aleli) bulunur. Bazen genin bir kopyasının yapısı bozuktur ve bu bozuk kopya yüzde elli olasılıkla çocuğuna geçer. Bozuk bir gen, kişinin bazı vücut işlevlerinin bozulmasına neden olur.
Bir karaktere ait olan özelliğin diğerine baskın olması halinde o karaktere baskın (dominant) gen , baskın olmayan gen’e resesif (çekinik) gen denir. Bir karakterin çıkması, iki aynı gen frekansının karşılaşması demektir. Eğer bir hastalığa ait gen (resesif) anneden aktarılırken, babadan da aynı (resesif) gen ile karşılaşırsa o hastalık mutlaka doğacak olan çocukta çıkacaktır. Eğer, anneden resesif gen, babadan da dominant gen karşılaşırsa bu sefer doğacak çocuk da tıpkı anne ve babası gibi hastalığın taşıyıcısı olacak, ama o hastalık açığa çıkmayacaktır. Aynı karakterde iki resesif genin karşılıklı gelmesi çekinik alleller sonucu hastalık çıkar. Anne ve babadan iki baskın gen (dominant) alan çocuk (baskın alleller) ise tamamen sağlıklıdır. Dolayısı ile, akraba evliliklerinde aynı gen yapısına sahip olan ailede, resesif genlerin birbirleriyle karşılaşma ihtimalleri, daha fazla olacaktır.
Buna örnek olarak kahverengi ve mavi göz renklerini ele alalım. Kahverengi göz rengi dominant gen (baskın) olsun , diğeri için de mavi ise (çekinik) resesif gen diyelim. Anne-babadan birinin göz renginin mavi (m), diğerinin kahverengi (K) olduğunu düşünelim. Bebekler anne-babalarından kalıtımla; kahverengi-kahverengi (KK), kahverengi-mavi (Km), mavi-kahverengi (mK) ve mavi-mavi (mm) genler gibi dört ihtimal almış olurlar. İlk üç durumda bebeğin gözleri kahverengi (baskın renk olduğu için), son şıkta ise mavi (çekinik renk olduğu için) olacaktır.
KK=K Km=K mK=K mm=m
İnsanlar birçok kalıtsal hastalığın genini taşır. Normal aile yapısında da hamilelikte çocuğun hastalıklı doğma olasılığı %25, taşıyıcı olma olasılığı %50, genin bozuk kopyasını hiç almamış olma olasılığı ise %25'tir. Akraba evliliklerinde aynı soydan geldikleri için anne ve babanın aynı genin bozuk kopyasını taşıma, yani
hastalığın taşıyıcısı olma olasılığı çok yüksek olduğundan çocuklarında hastalıkların oluşma şansı çok daha fazladır.
İşte akraba ile evlenme, zararlı baskın ve çekinik genlerin üst üste gelerek frekanslarının çakışması sonucu ortaya çıkma ihtimalini artırdığından genetik hastalıkların görülmesine yol açabilmektedir. Bunların çocukta görülmesi için ana ve babanın her ikisinin de en az bir zararlı çekinik gene sahip olması gerekir. Biraz önceki göz rengi örneğinde olduğu gibi, mavi göz renginin çekinik genleri, hem anneden hem babadan gelirse, çocuk mavi gözlü olacaktır. Dolayısı ile akraba evliliklerinde aynı gen yapısına sahip olan ailede, zararlı (resesif) genlerin
birbirleriyle karşılaşma olasılığı fazla olacaktır. Akraba ile evlenme, kalıtımla geçen hastalıkların bulunduğu ailelerde bu yönden sakıncalıdır. Böyle durumlarda
bazı çekinik genler çakışabilecek ve böylelikle hasta çocukların doğma ihtimali artacaktır. Hastalığın çıkması, iki resesif genin karşılık olarak bir araya gelmesi demektir. Bilindiği üzere resesif genler hastalık taşıyan genlerdir.
Akraba evliliklerinde, hem annenin hem babanın aynı bozuk geni taşıma ihtimali, akraba evliliği yapmayan diğer kişilere oranla daha yüksek olduğu için, çocuğun da hasta doğma ihtimali, normal populasyona göre artmıştır. Bununla beraber, düşük ve ölü doğum ihtimali de artmıştır. Ailede genetik dağılım ,erkek ve kız kardeşlerde, genellikle genlerin yarısı birbirinin aynıdır. Gen ortaklarının oranları, akrabalık uzaklaştıkça küçülür. Torunlar, dede ve ninelerin dörtte bir genine sahiptir. Yeğenlerin genleri ise, genellikle amca ve halalarının, dayı ve teyzelerinin dörtte bir genine eşittir. Daha uzak akrabalıklarda bu oran, kardeş çocuklarında olduğu gibi sekizde bire düşmektedir.
Son yıllarda yapılmaya başlanan calışmalar, ülkemizdeki kan yakını evlilik oranını %21-40 arasında belirlemiştir. Almanya'da ise bu oran sadece %0,1- 0,3 arasındadır.
İlk çağlardan beri yapılan akraba evlilikleri gelişmiş Batı ülkelerinde yüzde birler düzeyinde görülürken, az gelişmiş Doğu ülkelerinde ve nerede yaşarsa yaşasın izole topluluklarda çok yüksek oranda yapılmaktadır. Örneğin; İngiltere'de %0.56, Hollanda'da %0.36, İsveç'te %0.90 gibi çok düşük düzeyde seyreden akraba evliliği oranı Hindistan'da %20, Jamaika'da %44.44, Kuveyt'te %54.3 oranında görülmektedir. Gelişmiş ülkelerde yaşamalarına karşın Alman Yahudilerinde %35.80, Amerika'daki bazı izolelerinde %56.60 akraba evliliği oranı saptanmıştır. Günümüzde Batı Toplumlarında zor denecek kadar az olmasına
karşın, özellikle Asya ve İslam Ülkeleri'nde yüksek oranda akraba evliliğine rastlanmaktadır. Ülkemizde ise Türk Medeni Kanunu'nun yasaklamış olduğu; kardeş-kardeş, anne-oğul, baba-kız ve yarım yeğen evlilikleri dışında kalan akraba evliliklerini, sıkça görmekteyiz. Zararlı resesif genlerin bir araya gelmesini sağlayarak, genetik hastalıkların görülme sıklığını artıran düşük ölü doğum ve erken bebek ölümlerine neden olan, akraba evliliği ile ilgili Dünyada ve Ülkemizde bir çok araştırmalar yapılmaktadır.
Kan uyuşması çözüm müdür?
Akraba evliliğinde Kan uyuşmazlığı kan grubu ile değil kanınızdaki Rh faktörü ile ilgilidir. Yalnızca kadının Rh - , erkeğin ise Rh + olduğu durumlarda oluşabilir. Kan gruplarının uyuştuğu hallerde doğum sonrasında çocuklarda kalıtımsal hastalıklar görülmüştür. Erkekte bulunan Rh faktörünün genetik aktarımla ana karnındaki fetüste ortaya çıkması anne ile bebek arasında bir kan uyuşmazlığının ortaya çıkmasına neden olacaktır.
Günümüzde akraba evliliklerinde en çok görülen hastalıklar; zekâ geriliği (fenilketonüri), Akdeniz Anemisi, Alzeimer, Parkinson, Huntington hastalığı ve nöron ölümüdür, özürlü ve ölü doğumlar da bu örnekler arasında sayılmaktadır.
Çocuk Doğmadan Önce Kalıtsal Bir Hastalığın Tanısı Konulabilir mi?
Gen analizi de denilen DNA analizi yöntemleriyle artık hamileliğin ilk üç ayında birçok hastalığın tanısı konulabilmektedir. Genetik bilimin gelişmesi ile bazı hastalıklarda daha anne karnında müdahale çalışmaları hız kazanmıştır. Bebeğin anne karnında içinde yüzdüğü sıvıdan, ya da beslenmesini saglayan kordondan alınan sıvıların incelenmesiyle bir anormallik olup olmadığı % 93 oranında kesinleştirilebiliyor. Yapılan testlerde, anne karnındaki bebeğin ense kalınlığı ölçülüyor. Bebeğin ensesinde fazla sıvı birikmesi, doğuştan zekâ geriliği anlamına gelen Down sendromunun habercisi olabiliyor. Ayrıca bazı kromozom bozukluklarında ve doğumsal kalp hastalıklarında da bebeklerin ense kalınlığı artıyor. Bu çalışmalar ilerisi için umut veren gelişmelerle devam etmektedir.
Hiçbir anne ve baba, dünyaya getirdiği çocuğunun ömür boyu taşıyacağı bir engelle birlikte yaşamasını arzu etmez. Muhakkak ki hiçbir engel, isteyerek,
kasıtlı olarak ortaya çıkmaz. Fakat bir takım ihmaller, tecrübesizlikler, bilgi eksikliği ve elde olmayan nedenler bu durumu ortaya çıkartıyor. Ve önlenmesi gereken sorunlarla ilgilenilmiyor.
Bunların yanında hastalıklı çocukların topluma ve ailesine getirdiği yük ve sorunlar da çok önemlidir. Hasta çocuğun yaşam kalitesi çok düşük olacak, ilaçlara ve çevresine bağımlı olarak yaşayacak belki de toplumdan itilecektir. Hasta çocuğa sahip olan anne baba hem maddi, hem manevi yük altında kalarak yıpranacaklardır. Mümkün olduğunca akraba evliliğinden kaçınarak çocuğumuzun sağlığıyla kumar oynamayalım.
Akraba evliliği yapan çiftlerin bebekleri doğumda sağlıklı görünse de bu çiftlerin aile içindeki muhtemel bir genetik hastalığın yokluğundan emin olmaları için bebekleri 3-4 yaşına gelene kadar beklemeleri önemlidir. Zira bazı genetik hastalıklar çocuk bu yaşlara gelene kadar kendini belli etmeyebilir.
Bu hastalıkların görülmesindeki en önemli etkenlerden biri akraba evliliğidir.
Diğer nedenlerde şunlardır:
1- Kalıtsal Hastalıklar: Anne ya da babanın genetik yapısında baskın olan veya Baskın olmayan bozukluklar sonucu görülür.
2- Kan uyuşmazlığı: Annenin Rh(-), babanın Rh(+) olması durumunda olur.
3- Riskli gebelikler: Anne yaşının 17’den küçük, 35’tenbüyük olması
4-Çok doğum (beşten fazla) yapmış olmak
5- Annede sistematik hastalık (kalp, böbrek hast. V.s.) bulunması
6- Daha önce düşük doğum yapmış olmak
Annenin hamileliği döneminde karşılaştığı sorunlar:
7- Annenin kötü ve yetersiz beslenmesi
8- Annenin sinirsel sıkıntılara maruz kalması
9- Hamilelikte ateşli, iltihabi veya döküntülü hastalık geçirmesi
10- Hamilelik süresince kanamalar geçirmesi
11- Annenin doktor tavsiyesi dışında ilaç kullanması
12- Annenin kazalara, travmalara maruz kalması
13- Annenin röntgen ışınına maruz kalması (Röntgen filmi çektirmesi)
14- Bebeğin anne karnında yeterince beslenememesi
15- Hamilelik döneminde annenin zehirlenmesi
16- Doğum esnasında karşılaşılan sorunlar
Genel olarak söylemek gerekirse akraba evliliği mutlaka "sakat bebek" doğacak anlamına gelmez. Akraba evliliği genel populasyonda varolan %2-3'lük anomalili bebek doğurma riskini yaklaşık olarak iki kat artırır, oluşan hastalıklar genellikle metabolizma hastalıkları şeklinde olan ve prenatal (doğum öncesi) tanıları oldukça güç olan hastalıklardır.
Bunların yanında hastalıklı çocukların topluma ve ailesine getirdiği yük ve sorunlar da çok önemlidir. Hasta çocuğun yaşam kalitesi çok düşük olacak, ilaçlara ve çevresine bağımlı olarak yaşayacak belki de toplumdan itilecektir. Hasta çocuğa sahip olan anne baba hem maddi, hem manevi yük altında kalarak yıpranacaklardır. Mümkün olduğunca akraba evliliğinden kaçınarak çocuğumuzun sağlığıyla kumar oynamayalım.
Akraba evliliklerinin önlenmesi için Anayasa'nın değiştirilmesi öneriliyor
Sakatlıkların yarısı doğuştan
Gecekondularda yapılan araştırmaya göre, engellilerin yüzde 40'ını akraba evlilikleri sonucu doğumlar oluşturuyor.
Teyze çocuklarıyla yapılan evlilikler amca çocuklarıyla evlilikleri geçti
Türkiye Kas Hastalıkları Derneği İzmir Şubesi Başkanı Prof. Dr. Türe Tunçbay, Ege Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (EKAM) Müdürü Prof. Dr. Seval Sekin, Ege Kadın Araştırmaları Derneği'nden Uzman Yeşim Saygılı, (EKAD) ve Ege Üniversitesi Fen Fakültesi İstatistik Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Şanslı Şenol'un ortaklaşa gerçekleştirdiği İzmir'deki geniş kapsamlı bir araştırmada, halen ülkemizde engellilerin yüzde 40.5'ini akraba evliliklerinden olma çocukların oluşturduğu belirlendi.
İzmir'in göç almış merkez ilçelerinde yaşayan ailelerde gen bozuklukları ve akraba evlilikleri sonucu oluşan engelli çocukların durum analizi ve ailelerin eğitimi Ó başlıklı araştırma ile ilgili KAzete'ye bilgi veren Prof. Dr. Türe Tunçbay, araştırmanın İzmir'in yoğun göç almış bölgelerinde saptanan Konak ilçesinde, Selçuk, Kocakapı, Karşıyaka ilçesinde Onur ve Nafiz Gürman ve Bornova ilçesinin Mevlana mahallerinde 168 engelli ailesiyle anket çalışması yapılarak gerçekleştirildiğini söyledi.
Prof. Dr. Tunçbay, ülkemizde ki engellilerin yarısını doğuştan olanlar, diğer yarısını da doğuştan olmayanların oluşturduğunu belirtti. Doğuştan olmayan engellilerin de yüzde 44.6'sını ateşli hastalıkların, yüzde 35'ini bilinmeyen nedenlerin, yüzde 7.2'sini trafik, yüzde 8.4'ünü ev kazaları, yüzde 4.8'ini ise iş kazarının yol açtığını bildiren Tunçbay, diğer yüzde 50 oranı oluşturan doğuştan engelliliğe ise akraba evliliği ve gen bozukluğunun neden olduğunu ifade etti.
WHO UYARIYOR
Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) verilerine göre gelişmekte olan ülkeler nüfusunun yüzde 10-12'lik bölümünü engellilerin oluşturduğuna dikkati çeken Tunçbay, ülkemizde ki engelli sayısının 6.5- 7 milyon tahmin edildiğini kaydetti. Tunçbay, Dünyada her 100 engelliden 4.5'ni kalıtsal engellilerin oluşturduğunu ifade ederek, ülkemizde ki kalıtsal engelli oranının bu ortalamanın çok üzerinde olduğuna işaret etti.
Son 10 yılda Güneydoğu ve Doğu'dan göçlerin yüzde 30- 35 oranında batıya kaydığını ve bu göç sonucu akraba, hısım ve hemşerilerin kentlerde belli bölgelerde toplanarak, gelenek, görenek, alışkanlık ve kültürlerini sürdürmekte ve korumakta olduklarını vurgulayan Prof. Dr. Tunçbay, bunların içinde gençler arasında evliliklerin pek çoğunun da bu gelenek ve göreneklerden kaynaklanan nedenlerle akrabalar arasında yapıldığını ve ülkemizdeki akraba evliliklerinin, yüzde 70'ini birinci derecede (kardeş, teyze, dayı, hala, amca) akraba çocukları arasında olduğunu bildirdi.
Bu durumda kalıtımsal geçiş gösteren hastalıkların alınmasının oldukça güç olduğunu anlatan Tunçbay, şöyle konuştu:
Engelli çocuk doğumunun önlenebilmesi için yakın akraba evliliği yapmış ailelere ve evlenme yaşına gelmiş gençlere bu konuda eğitim verilmesinin ve bilgilendirilmesinin yararlı olacağı açıktır. Ayrıca kadınların taşıyıcı olup olmadıklarının saptanması, eğer taşıyıcı ise gebelik öncesinde ve döneminde tıbbi ve eğitsel incelemeler yapılması çok önemlidir. Kalıtımsal geçiş gösteren hastalık belirlendiğinde aile bireylerinin yakın akrabalarının da gözlem altında tutulması gerekebilir. Bu tür ailelerin Genetik Danışma Merkezleri'ne başvurması da sağlanabilir.
SONUÇLAR ÜRPERTİCİ
Tunçbay'ın verdiği bilgiye göre, araştırmada dikkati çeken sonuçlar şöyle:
Ò*Araştırma kapsamına alınan engelli kişilerin yüzde 40.5'nin ana-babaları akrabadır.
* Türkiye genelinde yapılan akraba evliliklerinde yıllarca önceliği baba soyundan amca çocukları evlilikleri alırken, son yıllarda amca çocukları arasındaki evlilikler, dayı-hala çocukları arasında yapılan evliliklerin gerisine düştü. Dayı- hala çocukları evliliği araştırmada yüzde 36.8, amca çocuklarının evlilik oranı yüzde 30.9, teyze çocukları evliliği ise yüzde 11.8 olarak belirlendi.
* Engelli bireylerin öz annesinin yüzde 17'sinde kendisinde ve- veya akrabalarında engelli bulunmaktadır. Kadınların yüzde 50'sinin ebeveynleri de akraba evliliği yapmışlar ve kardeş çocuklarıyla evlenmişlerdir. Bu engellilerle annenin akrabalık derecesi incelendiğinde yüzde 50'si kardeş çocuklarıdır. Bu akrabalarda en çok yüzde 37 ile bedensel engel görülmekte ve bunu yüzde 22 ile zihinsel engel izlemektedir.
* Öz babalarının yüzde 16'sında engelli bulunmaktadır. Bu engellilerin yarısı baba ile kardeş çocukları evliliği sonucudur. Engellilerin yüzde 22'si bedensel, yüzde 44'ü zihinseldir.
* Engelli kişilerin yüzde 40'ının evli kardeşleri vardır. Bunların yüzde 37'sinin akraba evliliği yapmış olmasından çocuklarının yüzde 6'sı engellidir. Bu bulgular akraba evliliğinin bir gelenek olarak korunduğunu göstermektedir. Her ne kadar tıp bilimleri akraba evliliklerinin sakıncalı olduğunu bazı hastalıkların akraba evliliğinden kaynaklandığını gösterse de bu durum pek çok aile tarafından göz ardı edilmektedir.
Ülkemizde her gün binlerce kişi evleniyor. Akraba evliliklerinin bu evliliklerden farkı nedir?
Aynı soydan gelen kişilerin yaptığı evliliğe akraba evliliği denir. Akrabalık; anne soyundan gelebileceği gibi baba soyundan da gelebilir. Her ikisi de aynı derecede önemlidir. Anne veya babalarından biri kardeş olan bir çiftin yaptığı evliliklere 1.DERECE AKRABA EVLİLİĞİ (Kuzen Evlilikleri) denir.
Büyükanne veya büyükbabalarından biri kardeş olan çiftlerin yaptığı evliliklere ise 2.DERECE AKRABA EVLİLİĞİ (Torun Evlilikleri) denir.
Ülkemizde her beş evlilikten birini oluşturan akraba evliliklerinde özürlü çocuk doğma riski yüksektir. Türkiye'de evliliklerin yüzde 20'sini oluşturan akraba evliliklerinde özürlü çocuk doğma riski iki katına çıkıyor. Bu yüzden akraba evliliği yapmayı planlayan çiftlere evlenmeden önce muhakkak genetik danışmanlık almaları öneriliyor. Uzmanlar, toplumda yüzde 2-4 olan özürlü çocuk oranının akraba evliliği yapanlarda yüzde 4-8'lere çıktığını belirtiyor. Akraba evliliği yapacak çiftlere evlilik öncesi veya gebelik öncesinde genetik danışma almalarının büyük önem taşıdığına dikkat çekilmelidir. Danışan kişilere öncelikli olarak ayrıntılı olarak bir soy ağacı çıkarılıyor. Soy ağacında ailede herhangi bir anormalik, zeka kusuru, düşükler ve ölü doğumlar tespit edililiyor ve daha önce ailede bu hastalıklar görünmüşse risk daha da artıyor.
Türkiye gibi akraba evliliklerinin yoğun olduğu ülkelerde, sakat bebek doğumları çok sık görülmektedir. Uzmanlar akraba evliliklerinin büyük bir bölümünün aile baskısından kaynaklandığını söylüyorlar. Bu tür evlilikler yüzünden sakat doğum olayların yaşandığına dikkat çeken uzmanlar, vatandaşların bu konuda aydınlatılması gerektiğini söylüyorlar. Akraba evliliklerin görülmesinin sebepleri arasında genellikle, aileye ait mal varlığının dağılmaması, aile bireyleri arasındaki sevgi ve saygıyı korumak, akrabaların evlilik ve sosyo ekonomik beklentilerinin aynı olması ve karşı cinsle rahat iletişime girememe gibi etkenler sayılabilir. Akrabalar arasında yapılan evliliğe endogami denilmektedir.
Her insanda 23 çift kromozom vardır. Her bir çift kromozomun bir tanesi anneden, diğeri babadan gelmektedir. Kromozomlar, kalıtımımızla ilgili olan DNA'yı içerir. DNA'nın fonksiyonel ürün kodlayan bölümler ise gen denir.
Kalıtımın taşıyıcısı genlerdir. Bizler nesiller öncesinden gelen atalarımızın bize hediye ettiği genetik kalıtımla yaşama başlamaktayız. Vücudumuzun büyüyüp gelişmesi ve çalışması genlerimizin kontrolü altındadır. Yaşamın temel taşı olan genler, bir DNA molekülünündeki belirli bir özellik içeren kesitine verilen addır. Her bir gen ya da birkaç gen kümesi bizdeki bir özelliğin bilgisini içerir. Anne ve babadan eşit olarak geçen genler, bizdeki tüm yaşam duvarlarını örer. Genler hücrelerde bulunan kromozomların kısımlarıdır. Dolayısıyla genler, kromozomlarla birlikte çoğalarak, hücre bölündükçe yeni hücrelere geçerler. Kişide her genin, biri anneden biri babadan gelmiş olan iki kopyası (aleli) bulunur. Bazen genin bir kopyasının yapısı bozuktur ve bu bozuk kopya yüzde elli olasılıkla çocuğuna geçer. Bozuk bir gen, kişinin bazı vücut işlevlerinin bozulmasına neden olur.
Bir karaktere ait olan özelliğin diğerine baskın olması halinde o karaktere baskın (dominant) gen , baskın olmayan gen’e resesif (çekinik) gen denir. Bir karakterin çıkması, iki aynı gen frekansının karşılaşması demektir. Eğer bir hastalığa ait gen (resesif) anneden aktarılırken, babadan da aynı (resesif) gen ile karşılaşırsa o hastalık mutlaka doğacak olan çocukta çıkacaktır. Eğer, anneden resesif gen, babadan da dominant gen karşılaşırsa bu sefer doğacak çocuk da tıpkı anne ve babası gibi hastalığın taşıyıcısı olacak, ama o hastalık açığa çıkmayacaktır. Aynı karakterde iki resesif genin karşılıklı gelmesi çekinik alleller sonucu hastalık çıkar. Anne ve babadan iki baskın gen (dominant) alan çocuk (baskın alleller) ise tamamen sağlıklıdır. Dolayısı ile, akraba evliliklerinde aynı gen yapısına sahip olan ailede, resesif genlerin birbirleriyle karşılaşma ihtimalleri, daha fazla olacaktır.
Buna örnek olarak kahverengi ve mavi göz renklerini ele alalım. Kahverengi göz rengi dominant gen (baskın) olsun , diğeri için de mavi ise (çekinik) resesif gen diyelim. Anne-babadan birinin göz renginin mavi (m), diğerinin kahverengi (K) olduğunu düşünelim. Bebekler anne-babalarından kalıtımla; kahverengi-kahverengi (KK), kahverengi-mavi (Km), mavi-kahverengi (mK) ve mavi-mavi (mm) genler gibi dört ihtimal almış olurlar. İlk üç durumda bebeğin gözleri kahverengi (baskın renk olduğu için), son şıkta ise mavi (çekinik renk olduğu için) olacaktır.
KK=K Km=K mK=K mm=m
İnsanlar birçok kalıtsal hastalığın genini taşır. Normal aile yapısında da hamilelikte çocuğun hastalıklı doğma olasılığı %25, taşıyıcı olma olasılığı %50, genin bozuk kopyasını hiç almamış olma olasılığı ise %25'tir. Akraba evliliklerinde aynı soydan geldikleri için anne ve babanın aynı genin bozuk kopyasını taşıma, yani
hastalığın taşıyıcısı olma olasılığı çok yüksek olduğundan çocuklarında hastalıkların oluşma şansı çok daha fazladır.
İşte akraba ile evlenme, zararlı baskın ve çekinik genlerin üst üste gelerek frekanslarının çakışması sonucu ortaya çıkma ihtimalini artırdığından genetik hastalıkların görülmesine yol açabilmektedir. Bunların çocukta görülmesi için ana ve babanın her ikisinin de en az bir zararlı çekinik gene sahip olması gerekir. Biraz önceki göz rengi örneğinde olduğu gibi, mavi göz renginin çekinik genleri, hem anneden hem babadan gelirse, çocuk mavi gözlü olacaktır. Dolayısı ile akraba evliliklerinde aynı gen yapısına sahip olan ailede, zararlı (resesif) genlerin
birbirleriyle karşılaşma olasılığı fazla olacaktır. Akraba ile evlenme, kalıtımla geçen hastalıkların bulunduğu ailelerde bu yönden sakıncalıdır. Böyle durumlarda
bazı çekinik genler çakışabilecek ve böylelikle hasta çocukların doğma ihtimali artacaktır. Hastalığın çıkması, iki resesif genin karşılık olarak bir araya gelmesi demektir. Bilindiği üzere resesif genler hastalık taşıyan genlerdir.
Akraba evliliklerinde, hem annenin hem babanın aynı bozuk geni taşıma ihtimali, akraba evliliği yapmayan diğer kişilere oranla daha yüksek olduğu için, çocuğun da hasta doğma ihtimali, normal populasyona göre artmıştır. Bununla beraber, düşük ve ölü doğum ihtimali de artmıştır. Ailede genetik dağılım ,erkek ve kız kardeşlerde, genellikle genlerin yarısı birbirinin aynıdır. Gen ortaklarının oranları, akrabalık uzaklaştıkça küçülür. Torunlar, dede ve ninelerin dörtte bir genine sahiptir. Yeğenlerin genleri ise, genellikle amca ve halalarının, dayı ve teyzelerinin dörtte bir genine eşittir. Daha uzak akrabalıklarda bu oran, kardeş çocuklarında olduğu gibi sekizde bire düşmektedir.
Son yıllarda yapılmaya başlanan calışmalar, ülkemizdeki kan yakını evlilik oranını %21-40 arasında belirlemiştir. Almanya'da ise bu oran sadece %0,1- 0,3 arasındadır.
İlk çağlardan beri yapılan akraba evlilikleri gelişmiş Batı ülkelerinde yüzde birler düzeyinde görülürken, az gelişmiş Doğu ülkelerinde ve nerede yaşarsa yaşasın izole topluluklarda çok yüksek oranda yapılmaktadır. Örneğin; İngiltere'de %0.56, Hollanda'da %0.36, İsveç'te %0.90 gibi çok düşük düzeyde seyreden akraba evliliği oranı Hindistan'da %20, Jamaika'da %44.44, Kuveyt'te %54.3 oranında görülmektedir. Gelişmiş ülkelerde yaşamalarına karşın Alman Yahudilerinde %35.80, Amerika'daki bazı izolelerinde %56.60 akraba evliliği oranı saptanmıştır. Günümüzde Batı Toplumlarında zor denecek kadar az olmasına
karşın, özellikle Asya ve İslam Ülkeleri'nde yüksek oranda akraba evliliğine rastlanmaktadır. Ülkemizde ise Türk Medeni Kanunu'nun yasaklamış olduğu; kardeş-kardeş, anne-oğul, baba-kız ve yarım yeğen evlilikleri dışında kalan akraba evliliklerini, sıkça görmekteyiz. Zararlı resesif genlerin bir araya gelmesini sağlayarak, genetik hastalıkların görülme sıklığını artıran düşük ölü doğum ve erken bebek ölümlerine neden olan, akraba evliliği ile ilgili Dünyada ve Ülkemizde bir çok araştırmalar yapılmaktadır.
Kan uyuşması çözüm müdür?
Akraba evliliğinde Kan uyuşmazlığı kan grubu ile değil kanınızdaki Rh faktörü ile ilgilidir. Yalnızca kadının Rh - , erkeğin ise Rh + olduğu durumlarda oluşabilir. Kan gruplarının uyuştuğu hallerde doğum sonrasında çocuklarda kalıtımsal hastalıklar görülmüştür. Erkekte bulunan Rh faktörünün genetik aktarımla ana karnındaki fetüste ortaya çıkması anne ile bebek arasında bir kan uyuşmazlığının ortaya çıkmasına neden olacaktır.
Günümüzde akraba evliliklerinde en çok görülen hastalıklar; zekâ geriliği (fenilketonüri), Akdeniz Anemisi, Alzeimer, Parkinson, Huntington hastalığı ve nöron ölümüdür, özürlü ve ölü doğumlar da bu örnekler arasında sayılmaktadır.
Çocuk Doğmadan Önce Kalıtsal Bir Hastalığın Tanısı Konulabilir mi?
Gen analizi de denilen DNA analizi yöntemleriyle artık hamileliğin ilk üç ayında birçok hastalığın tanısı konulabilmektedir. Genetik bilimin gelişmesi ile bazı hastalıklarda daha anne karnında müdahale çalışmaları hız kazanmıştır. Bebeğin anne karnında içinde yüzdüğü sıvıdan, ya da beslenmesini saglayan kordondan alınan sıvıların incelenmesiyle bir anormallik olup olmadığı % 93 oranında kesinleştirilebiliyor. Yapılan testlerde, anne karnındaki bebeğin ense kalınlığı ölçülüyor. Bebeğin ensesinde fazla sıvı birikmesi, doğuştan zekâ geriliği anlamına gelen Down sendromunun habercisi olabiliyor. Ayrıca bazı kromozom bozukluklarında ve doğumsal kalp hastalıklarında da bebeklerin ense kalınlığı artıyor. Bu çalışmalar ilerisi için umut veren gelişmelerle devam etmektedir.
Hiçbir anne ve baba, dünyaya getirdiği çocuğunun ömür boyu taşıyacağı bir engelle birlikte yaşamasını arzu etmez. Muhakkak ki hiçbir engel, isteyerek,
kasıtlı olarak ortaya çıkmaz. Fakat bir takım ihmaller, tecrübesizlikler, bilgi eksikliği ve elde olmayan nedenler bu durumu ortaya çıkartıyor. Ve önlenmesi gereken sorunlarla ilgilenilmiyor.
Bunların yanında hastalıklı çocukların topluma ve ailesine getirdiği yük ve sorunlar da çok önemlidir. Hasta çocuğun yaşam kalitesi çok düşük olacak, ilaçlara ve çevresine bağımlı olarak yaşayacak belki de toplumdan itilecektir. Hasta çocuğa sahip olan anne baba hem maddi, hem manevi yük altında kalarak yıpranacaklardır. Mümkün olduğunca akraba evliliğinden kaçınarak çocuğumuzun sağlığıyla kumar oynamayalım.
Akraba evliliği yapan çiftlerin bebekleri doğumda sağlıklı görünse de bu çiftlerin aile içindeki muhtemel bir genetik hastalığın yokluğundan emin olmaları için bebekleri 3-4 yaşına gelene kadar beklemeleri önemlidir. Zira bazı genetik hastalıklar çocuk bu yaşlara gelene kadar kendini belli etmeyebilir.
Bu hastalıkların görülmesindeki en önemli etkenlerden biri akraba evliliğidir.
Diğer nedenlerde şunlardır:
1- Kalıtsal Hastalıklar: Anne ya da babanın genetik yapısında baskın olan veya Baskın olmayan bozukluklar sonucu görülür.
2- Kan uyuşmazlığı: Annenin Rh(-), babanın Rh(+) olması durumunda olur.
3- Riskli gebelikler: Anne yaşının 17’den küçük, 35’tenbüyük olması
4-Çok doğum (beşten fazla) yapmış olmak
5- Annede sistematik hastalık (kalp, böbrek hast. V.s.) bulunması
6- Daha önce düşük doğum yapmış olmak
Annenin hamileliği döneminde karşılaştığı sorunlar:
7- Annenin kötü ve yetersiz beslenmesi
8- Annenin sinirsel sıkıntılara maruz kalması
9- Hamilelikte ateşli, iltihabi veya döküntülü hastalık geçirmesi
10- Hamilelik süresince kanamalar geçirmesi
11- Annenin doktor tavsiyesi dışında ilaç kullanması
12- Annenin kazalara, travmalara maruz kalması
13- Annenin röntgen ışınına maruz kalması (Röntgen filmi çektirmesi)
14- Bebeğin anne karnında yeterince beslenememesi
15- Hamilelik döneminde annenin zehirlenmesi
16- Doğum esnasında karşılaşılan sorunlar
Genel olarak söylemek gerekirse akraba evliliği mutlaka "sakat bebek" doğacak anlamına gelmez. Akraba evliliği genel populasyonda varolan %2-3'lük anomalili bebek doğurma riskini yaklaşık olarak iki kat artırır, oluşan hastalıklar genellikle metabolizma hastalıkları şeklinde olan ve prenatal (doğum öncesi) tanıları oldukça güç olan hastalıklardır.
Bunların yanında hastalıklı çocukların topluma ve ailesine getirdiği yük ve sorunlar da çok önemlidir. Hasta çocuğun yaşam kalitesi çok düşük olacak, ilaçlara ve çevresine bağımlı olarak yaşayacak belki de toplumdan itilecektir. Hasta çocuğa sahip olan anne baba hem maddi, hem manevi yük altında kalarak yıpranacaklardır. Mümkün olduğunca akraba evliliğinden kaçınarak çocuğumuzun sağlığıyla kumar oynamayalım.
Akraba evliliklerinin önlenmesi için Anayasa'nın değiştirilmesi öneriliyor
Sakatlıkların yarısı doğuştan
Gecekondularda yapılan araştırmaya göre, engellilerin yüzde 40'ını akraba evlilikleri sonucu doğumlar oluşturuyor.
Teyze çocuklarıyla yapılan evlilikler amca çocuklarıyla evlilikleri geçti
Türkiye Kas Hastalıkları Derneği İzmir Şubesi Başkanı Prof. Dr. Türe Tunçbay, Ege Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (EKAM) Müdürü Prof. Dr. Seval Sekin, Ege Kadın Araştırmaları Derneği'nden Uzman Yeşim Saygılı, (EKAD) ve Ege Üniversitesi Fen Fakültesi İstatistik Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Şanslı Şenol'un ortaklaşa gerçekleştirdiği İzmir'deki geniş kapsamlı bir araştırmada, halen ülkemizde engellilerin yüzde 40.5'ini akraba evliliklerinden olma çocukların oluşturduğu belirlendi.
İzmir'in göç almış merkez ilçelerinde yaşayan ailelerde gen bozuklukları ve akraba evlilikleri sonucu oluşan engelli çocukların durum analizi ve ailelerin eğitimi Ó başlıklı araştırma ile ilgili KAzete'ye bilgi veren Prof. Dr. Türe Tunçbay, araştırmanın İzmir'in yoğun göç almış bölgelerinde saptanan Konak ilçesinde, Selçuk, Kocakapı, Karşıyaka ilçesinde Onur ve Nafiz Gürman ve Bornova ilçesinin Mevlana mahallerinde 168 engelli ailesiyle anket çalışması yapılarak gerçekleştirildiğini söyledi.
Prof. Dr. Tunçbay, ülkemizde ki engellilerin yarısını doğuştan olanlar, diğer yarısını da doğuştan olmayanların oluşturduğunu belirtti. Doğuştan olmayan engellilerin de yüzde 44.6'sını ateşli hastalıkların, yüzde 35'ini bilinmeyen nedenlerin, yüzde 7.2'sini trafik, yüzde 8.4'ünü ev kazaları, yüzde 4.8'ini ise iş kazarının yol açtığını bildiren Tunçbay, diğer yüzde 50 oranı oluşturan doğuştan engelliliğe ise akraba evliliği ve gen bozukluğunun neden olduğunu ifade etti.
WHO UYARIYOR
Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) verilerine göre gelişmekte olan ülkeler nüfusunun yüzde 10-12'lik bölümünü engellilerin oluşturduğuna dikkati çeken Tunçbay, ülkemizde ki engelli sayısının 6.5- 7 milyon tahmin edildiğini kaydetti. Tunçbay, Dünyada her 100 engelliden 4.5'ni kalıtsal engellilerin oluşturduğunu ifade ederek, ülkemizde ki kalıtsal engelli oranının bu ortalamanın çok üzerinde olduğuna işaret etti.
Son 10 yılda Güneydoğu ve Doğu'dan göçlerin yüzde 30- 35 oranında batıya kaydığını ve bu göç sonucu akraba, hısım ve hemşerilerin kentlerde belli bölgelerde toplanarak, gelenek, görenek, alışkanlık ve kültürlerini sürdürmekte ve korumakta olduklarını vurgulayan Prof. Dr. Tunçbay, bunların içinde gençler arasında evliliklerin pek çoğunun da bu gelenek ve göreneklerden kaynaklanan nedenlerle akrabalar arasında yapıldığını ve ülkemizdeki akraba evliliklerinin, yüzde 70'ini birinci derecede (kardeş, teyze, dayı, hala, amca) akraba çocukları arasında olduğunu bildirdi.
Bu durumda kalıtımsal geçiş gösteren hastalıkların alınmasının oldukça güç olduğunu anlatan Tunçbay, şöyle konuştu:
Engelli çocuk doğumunun önlenebilmesi için yakın akraba evliliği yapmış ailelere ve evlenme yaşına gelmiş gençlere bu konuda eğitim verilmesinin ve bilgilendirilmesinin yararlı olacağı açıktır. Ayrıca kadınların taşıyıcı olup olmadıklarının saptanması, eğer taşıyıcı ise gebelik öncesinde ve döneminde tıbbi ve eğitsel incelemeler yapılması çok önemlidir. Kalıtımsal geçiş gösteren hastalık belirlendiğinde aile bireylerinin yakın akrabalarının da gözlem altında tutulması gerekebilir. Bu tür ailelerin Genetik Danışma Merkezleri'ne başvurması da sağlanabilir.
SONUÇLAR ÜRPERTİCİ
Tunçbay'ın verdiği bilgiye göre, araştırmada dikkati çeken sonuçlar şöyle:
Ò*Araştırma kapsamına alınan engelli kişilerin yüzde 40.5'nin ana-babaları akrabadır.
* Türkiye genelinde yapılan akraba evliliklerinde yıllarca önceliği baba soyundan amca çocukları evlilikleri alırken, son yıllarda amca çocukları arasındaki evlilikler, dayı-hala çocukları arasında yapılan evliliklerin gerisine düştü. Dayı- hala çocukları evliliği araştırmada yüzde 36.8, amca çocuklarının evlilik oranı yüzde 30.9, teyze çocukları evliliği ise yüzde 11.8 olarak belirlendi.
* Engelli bireylerin öz annesinin yüzde 17'sinde kendisinde ve- veya akrabalarında engelli bulunmaktadır. Kadınların yüzde 50'sinin ebeveynleri de akraba evliliği yapmışlar ve kardeş çocuklarıyla evlenmişlerdir. Bu engellilerle annenin akrabalık derecesi incelendiğinde yüzde 50'si kardeş çocuklarıdır. Bu akrabalarda en çok yüzde 37 ile bedensel engel görülmekte ve bunu yüzde 22 ile zihinsel engel izlemektedir.
* Öz babalarının yüzde 16'sında engelli bulunmaktadır. Bu engellilerin yarısı baba ile kardeş çocukları evliliği sonucudur. Engellilerin yüzde 22'si bedensel, yüzde 44'ü zihinseldir.
* Engelli kişilerin yüzde 40'ının evli kardeşleri vardır. Bunların yüzde 37'sinin akraba evliliği yapmış olmasından çocuklarının yüzde 6'sı engellidir. Bu bulgular akraba evliliğinin bir gelenek olarak korunduğunu göstermektedir. Her ne kadar tıp bilimleri akraba evliliklerinin sakıncalı olduğunu bazı hastalıkların akraba evliliğinden kaynaklandığını gösterse de bu durum pek çok aile tarafından göz ardı edilmektedir.