Aldatılmak; kadın için yıkım demek, kadınlığının yıkımı. Aldatılan kadına göre sahip olduğu temel özelliği, birincil kimliği yani kadınlığı değersizleştirilmiş ve hakarete uğramıştır. Aldatılan kadın temelden sarsılır; özel ve değerli oluşunu, sevilmeye layık olup olmadığını, cinsel becerilerini ve kadınlığını sorgulamaya başlar. "
Kadınlığına dair tutar dal bulmaya çalışırken bile içten içe kendini suçlar, özgüvenini kaybeder, eksik hisseder ve zamanla eksilir. Aldatılmak; bu acıyı önceden tatmış veya tatmamış her kadının en büyük korkularından biridir. Kadınlar, kadının aldatıldığı bir film izlerken bile kedere ve öfkeye boğulur. Aynı şey başlarına gelecek olsa ne yapacaklarını düşünmek dahi istemezler. Zor bir işi başarır gibi çaba harcayıp, on kere “Allah korusun!” diye sayıklayıp o anı zihinlerinde canlandırmayı başardıklarında ise hepsi aldatılmayı kesinlikle kabul etmeyeceklerini dile getirir. Dert başa geldiğinde ise birçoğu aldatan erkeği terk etmek yerine başa geleni çeker. Yapılan araştırmalara göre erkeğin aldatması sonrası biten ilişkiler kadar devam eden ilişkiler de epey fazla. Özellikle birçok evli kadının aldatılmayı sineye çektiği görülüyor. Peki, kadınlar kendileri için bir yıkım olan bu durumu neden kabulleniyor, neden görmezden geliyor?
ERKEĞİNİ PAYLAŞMAK…
Çocukluğun ilk derslerinden biridir paylaşmak. Babayı paylaşmak, çikolatayı paylaşmak, oyuncakları paylaşmak… Öğrenilir, paylaşılır her şey, ama istemeye istemeye. Büyüdükçe paylaşılması gereken ve paylaşılan şeyler artar. Zevkle paylaşıyor gibi görünse de hiçbir kadın paylaşmaktan hoşlanmaz. Paylaşıyorsa da vardır mutlaka bir sebebi. Her şey bir yana, bazı kadınlar en zoru başarıyor, en olmazı paylaşıyor; erkeğini… İster sevgili ister evli olsun bir kadın aldatılmayı neden kabul eder, erkeğini neden paylaşır? Elbette cevap, kadının erkeğine duyduğu deli divane aşkı değil. Vardır mutlaka bir sebebi.
BAHANELERİN GÜCÜ ADINA...
Aldatılan kadının erkeğini terk etmemesinin, aldatılmayı kabullenmesinin başlıca nedeni erkeğin maddi gücüdür. Kadın aldatan erkeği terk ettiğinde erkeğin mal varlığını da terk etmiş olacak. Bu da ömür boyu rahat bir hayata “güle güle” demek ve gelecek kaygısını buyur etmektir. Kadının kendi mal varlığı varsa, çalışıyorsa ve gelecek kaygısı yoksa bile yeni kadının kendi yerine geçip rahat bir hayatı yasaksız şekilde yaşamasını istemez. Bu yüzden erkeğe ihtiyacı olmasa bile yeni kadına rahat vermemek için erkeği terk etmez. Maddi gücü olmayan ve çalışmayan kadınlar için ise aldatılmayı kabullenmek mecburidir. Kadın baba evine dönemez, dönse geçinemez, belki de istenmez. Aldatılmanın yükü altında ezilen kadın, bir de ekonomik sıkıntıyı yüklenmek istemez. Hem parasız olan hem aldatan hem de aldatması kabullenen erkekler de var. Bu durumda ya çocuk vardır ya da kadın yalnız kalmayı göze alamıyordur. Çocuğu olan pek çok kadın ailesinin bölünmemesi, çocuğunun çarpık bir aile ortamında yetişmemesi için aldatılmaya göz yumuyor. Aldatılarak kadınlığı aşağılanmış bazı kadınlar ise kendilerine güvenini yitiriyor, yeniden bir ilişki kuramayacağını düşünüyor. Yalnızlık korkusu ağır basıyor ve erkeğini içi sızlaya sızlaya paylaşıyor. Bazı kadınlar ise ya “ben de aldattım” ya da “ben de aldatırım” diyerek aldatılmayı gözünde büyütmüyor, aldatma skoruna göre içini rahatlatıyor. Tüm bunlar aldatılmayı kabullenmenin görünen yüzü ve somut nedenleri. Bir de bunun ezelden beri süregelen psikolojik hazırlık süreci var. Kadınlara “Bütün erkekler aldatır, erkek dediğin aldatır, aldatmayan erkek yok, her erkek bir gün mutlaka aldatır.” düşünceleri ekiliyor yıllar yılı. Kadın, aldatılma karşısında ilk başta büyük tepki gösterse de bu düşünceler hatıra geliyor ya da getiriliyor ve kadın yavaş yavaş aldatılmışlık durumuna alışıyor. “Her kadın bir gün mutlaka aldatılmayı tadacak” evrensel kanunu sayesinde kadın bu durumu kabulleniyor. Kanuna kim karşı gelebilir!
ÂŞIK BİR KADIN ALDATILMAYI KABUL ETMEYECEK TEK KADINDIR...
Peki ya kadın erkeğini çok seviyorsa diye soruyorsunuzdur. İşte o kadın çok sevdiği, âşık olduğu, delicesine arzuladığı erkeği bir başkası ile paylaşma fikrine katlanamıyor ve yüreği aşk acısı ile dolu halde çekip gidiyor. Âşık bir kadın, aldatılmayı kabul etmeyecek tek kadındır diyebiliriz.
ALDATILMAYA POLİTİK YAKLAŞAN KADINLAR…
Alışkanlıklar, edinilmiş davranışlar, öğrenilmiş yaşam biçimi, erkeği tanımak için harcanmış zaman, yıllarca uğraşılıp kurulmuş bir düzen, birlikte gidilen sosyal ortamlar, ortak arkadaşlar, ortak eşyalar, tat alınan cinsellik, uyum ve dahası… Kadının, erkeğine ve ilişkisine tutsak olmasına yetecek kadar sebebi var aslında. Bunun dışında aldatılmaya politik yaklaşan kadınlar da var. Bu kadınlar yenilgiye uğradıkları izlenimi yaratmamak için ne evliliklerini bitirmeyi göze alırlar ne de eşlerinin kendilerini aldatabilecekleri ihtimalini kabul ederler. Bu tip kadınlar için, ellerinde aldatılmaya dair ne kadar kanıt olursa olsun, aldatılma bir varsayımdan ibaret olmaya devam eder, aldatılmayı görmezden gelmeyi hatta hiç yaşanmamış gibi kabul etmeyi çok iyi bilirler. Aldatıldığını öğrenen hatta aldatıldığı yakın çevresi tarafından bile bilinen bu kadınların her şeyi görmezden gelmesi şaşırtıcı ama gerçektir. Bu tip kadınlar yenilgiyi kabul etmeyen, sahip olduğu erkeği başkasına kaptırmamak için mücadele etmekten yılmayan ve hatta aldatan eşine daha sıkı sarılan politik kadınlardır. Bu kadınların umutları, duyguları, idealleri ve inançları vardır. Aldatma hikâyesini baştan sona kanıtlarıyla birlikte erkeğinin önüne seren, yine de erkeğinin yanında ve arkasında olmaktan vazgeçmeyen bu kadınlardan ve yaşadıkları ilişkilerden korkulur doğrusu.