LoSt_LoVe
Forum Onuru
Güneşi Gördüm filmi ile hassas noktalara dokunan Mahsun Kırmızıgül seyirciden tam not aldı ama eleştirmenler ikiye bölündü. Bunlardan birisi de Ali Atıf Bir...
Ali Atıf Bir'in yazısı
Sevgili Mahsun...
Lütfen bunu sana içtenlikle yazılan bir mektup olarak kabul et...
İlk filmini "inat ettim" izlemedim... Güneş Gördüm'ü ise herkes yazıp çizdikten sonra geçtiğimiz Cuma akşamı izledim... Eve geldim ve sana olan davranışlarımın arkasındaki tutumları ve bu tutumları oluşturan inançlarımı güzelce bir tarttım. Ve sana haksızlık yaptığıma karar verdim. Sonra oturdum bu mektubu yazmaya karar verdim...
Sevgili Mahsun..
Senin "sinema" serüvenini "o bir kırodur, o bir cahildir, o bir sınıfı atlama çabasında olan yönetmen özentisi kişiliktir" diyerek karalamak çok kolay... Akıllarda böyle inançlar, olumsuz tutumlar varken de yazılanlara inanılması da çok doğal...
Pozitif bakılmaz ise varolan inançlarla filmine öyle bir çakılabilir ki bir daha içinden film yapmak gelmez!
Örneğin;
"Açılıştaki mükemmel bombalama sahnelerini çeken biri nasıl olur da çocuklarla Nurseli İdiz'in karşılaştığı sahneyi bir müsamereye çevirir anlayacak gibi değil..." denilebilir.
Ya da...
"Geçişlerdeki kararmaların bir anlamı yok çünkü filmin diline bir katkısı yok... Olsa olsa sahneler acemice çekildiği için kurguda kurtarmak için yapılmış birtakım çabalar bunlar..." denilebilir.
Ya da..
"Öyküye ne bulduysa tıkıştırmış keşke bir konu üzerine yoğunlaşsaymış" denilebilir.
"Didaktik konuşmalar ve kör gözüm parmağına sembolik anlatımlar insanı bayıyor" denilebilir.
Ya da..
"Bu ne biçim film hem nalına hem mıhına... Adamın bir tarafı olur" da denilebilir.
Bunlar zorlanırsa, bulunacak argümanlar. Filme önyargılarla "çakmak" isteyen biri bu noktaları zorlaya zorlaya bulup rahatlıkla çakabilir...
Ancak aynı kişi bu filmin farklı bir "beyin" tarafından yazıldığını ve çekildiğini düşünmüyorsa, filmin doğu sorununu cesaretle ortaya koyuş biçimine şaşırmamışsa, Norveç'te insan hayatına verilen değerlerle Türkiye'de insan hayatına verilen değeri en az iki kere kafasında tartmamışsa, kadrajlarda gösterilen özenden etkilenmiyorsa, zaman zaman görüntülerdeki şiirselliğe hayranlık duymuyorsa, izlerken filmin iç ritmini anlamaya çalışmamışsa ben de ne olayım!..
Bu ikilemin nedeni senin kural yıkman Mahsun... Sen haddini bilmedin, kuralları yıktın, ben dahil apışıp kaldık!
Bu nedenle yazılan çizilene, "küçümsemeye" aldırma...
Farklı düşündüğün, farklı gördüğün, farklı anlatmaya çalıştığın çok açık... Daha da önemlisi "yalap şap" değilsin... Çok titiz çalışıyorsun. Bunlar bir yönetmen için büyük artı değerler.
Tek sorunun yolunu bulmaya çalışırken bazen başka yönetmenlere öykünmen, az da olsa klişelerin esirin olman...
Kendin olmaya çalış yeter Mahsun! Kendi ol başka bir şeyi takma...
En kısa sürede de ilk filmin Beyaz Melek'i izleyeceğim. Üçüncü için de fazla ara vermezsin sanırım çünkü "kendini bulmanı" merakla bekliyor olacağım... Gözlerinden öperim. Beynine ve emeğine sağlık...
O ne performans Alper!
BKM'de daha önce 53 ayrı ülkede sahnelenmiş Mağara Adamı (Caveman) isimli tek kişilik gösteriyi izledim ve Alper Kul'u keşfettim..
Erkek ve Kadın'ın farklı dünyalarını tek kişilik ve oldukça komik skeçlerle anlatan Mağara Adamı'nı, bırakalım içindeki mizahı, Alper Kul'u izlemek için gitmelisiniz.
Daha önce Türkiye'de dizilerde oynayan Alper Kul çok sayıda aday içinden bu role seçilmiş ve rolünün hakkını da gerçekten veriyor.
Kul'un jest ve mimikleri ile biraz Jim Carey biraz da Jerry Lewis... Bu ikili bir araya gelince de ister istemez karın ağrısı kaçınılmaz oluyor.
"Hangi karın ağrısı?" demeyin... Arka arkaya kahkaha atma sonucu oluşan karın ağrısı...
Mağara Adamı'nı ve Alper Kul'u mutlaka izleyin... Abartamadığımı (yoksa karın ağrısını mı deseydim) göreceksiniz...
Çekirgelik
Aşkla yapılmış ölesiye bir çalışma, işte gerçek bir mutluluk (Dostoyevski).
(BÜGÜN)
Ali Atıf Bir'in yazısı
Sevgili Mahsun...
Lütfen bunu sana içtenlikle yazılan bir mektup olarak kabul et...
İlk filmini "inat ettim" izlemedim... Güneş Gördüm'ü ise herkes yazıp çizdikten sonra geçtiğimiz Cuma akşamı izledim... Eve geldim ve sana olan davranışlarımın arkasındaki tutumları ve bu tutumları oluşturan inançlarımı güzelce bir tarttım. Ve sana haksızlık yaptığıma karar verdim. Sonra oturdum bu mektubu yazmaya karar verdim...
Sevgili Mahsun..
Senin "sinema" serüvenini "o bir kırodur, o bir cahildir, o bir sınıfı atlama çabasında olan yönetmen özentisi kişiliktir" diyerek karalamak çok kolay... Akıllarda böyle inançlar, olumsuz tutumlar varken de yazılanlara inanılması da çok doğal...
Pozitif bakılmaz ise varolan inançlarla filmine öyle bir çakılabilir ki bir daha içinden film yapmak gelmez!
Örneğin;
"Açılıştaki mükemmel bombalama sahnelerini çeken biri nasıl olur da çocuklarla Nurseli İdiz'in karşılaştığı sahneyi bir müsamereye çevirir anlayacak gibi değil..." denilebilir.
Ya da...
"Geçişlerdeki kararmaların bir anlamı yok çünkü filmin diline bir katkısı yok... Olsa olsa sahneler acemice çekildiği için kurguda kurtarmak için yapılmış birtakım çabalar bunlar..." denilebilir.
Ya da..
"Öyküye ne bulduysa tıkıştırmış keşke bir konu üzerine yoğunlaşsaymış" denilebilir.
"Didaktik konuşmalar ve kör gözüm parmağına sembolik anlatımlar insanı bayıyor" denilebilir.
Ya da..
"Bu ne biçim film hem nalına hem mıhına... Adamın bir tarafı olur" da denilebilir.
Bunlar zorlanırsa, bulunacak argümanlar. Filme önyargılarla "çakmak" isteyen biri bu noktaları zorlaya zorlaya bulup rahatlıkla çakabilir...
Ancak aynı kişi bu filmin farklı bir "beyin" tarafından yazıldığını ve çekildiğini düşünmüyorsa, filmin doğu sorununu cesaretle ortaya koyuş biçimine şaşırmamışsa, Norveç'te insan hayatına verilen değerlerle Türkiye'de insan hayatına verilen değeri en az iki kere kafasında tartmamışsa, kadrajlarda gösterilen özenden etkilenmiyorsa, zaman zaman görüntülerdeki şiirselliğe hayranlık duymuyorsa, izlerken filmin iç ritmini anlamaya çalışmamışsa ben de ne olayım!..
Bu ikilemin nedeni senin kural yıkman Mahsun... Sen haddini bilmedin, kuralları yıktın, ben dahil apışıp kaldık!
Bu nedenle yazılan çizilene, "küçümsemeye" aldırma...
Farklı düşündüğün, farklı gördüğün, farklı anlatmaya çalıştığın çok açık... Daha da önemlisi "yalap şap" değilsin... Çok titiz çalışıyorsun. Bunlar bir yönetmen için büyük artı değerler.
Tek sorunun yolunu bulmaya çalışırken bazen başka yönetmenlere öykünmen, az da olsa klişelerin esirin olman...
Kendin olmaya çalış yeter Mahsun! Kendi ol başka bir şeyi takma...
En kısa sürede de ilk filmin Beyaz Melek'i izleyeceğim. Üçüncü için de fazla ara vermezsin sanırım çünkü "kendini bulmanı" merakla bekliyor olacağım... Gözlerinden öperim. Beynine ve emeğine sağlık...
O ne performans Alper!
BKM'de daha önce 53 ayrı ülkede sahnelenmiş Mağara Adamı (Caveman) isimli tek kişilik gösteriyi izledim ve Alper Kul'u keşfettim..
Erkek ve Kadın'ın farklı dünyalarını tek kişilik ve oldukça komik skeçlerle anlatan Mağara Adamı'nı, bırakalım içindeki mizahı, Alper Kul'u izlemek için gitmelisiniz.
Daha önce Türkiye'de dizilerde oynayan Alper Kul çok sayıda aday içinden bu role seçilmiş ve rolünün hakkını da gerçekten veriyor.
Kul'un jest ve mimikleri ile biraz Jim Carey biraz da Jerry Lewis... Bu ikili bir araya gelince de ister istemez karın ağrısı kaçınılmaz oluyor.
"Hangi karın ağrısı?" demeyin... Arka arkaya kahkaha atma sonucu oluşan karın ağrısı...
Mağara Adamı'nı ve Alper Kul'u mutlaka izleyin... Abartamadığımı (yoksa karın ağrısını mı deseydim) göreceksiniz...
Çekirgelik
Aşkla yapılmış ölesiye bir çalışma, işte gerçek bir mutluluk (Dostoyevski).
(BÜGÜN)