Amin, karısı Mut ve oğulları Khensu Theban kabilesinin kutsal insanlarıydı. Isa’dan önce 1550-1070 yıllarında Thebesin Mısırın başkenti olduğu dönemde Amon (ya da Amin)'un önemi Mısırda gittikçe arttı ve sonunda Amin, Adı dini törenlerde yüksek sesle söylenen Mısırın baş Tanrısı veya “ tanrıların kralı” oldu. İsmi de Âmin Ra ya da Amon Ra olarak değişti. Yahudilerin o bölgede köle olarak yaşadığı ve 400 yıl sürdüğü tahmin edilen dönemde Âmin kelimesinin önce İbrani diline, oradan da Hristiyanların ve Müslümanların diline girmiş olduğu düşünülmektedir. Kelime Kur’anda yer almaz ve İslama girişinin Muhammed'in ölümünden 2-3 asır sonra yazılmış olan hadis kitapları ile gerçekleştiği ifade edilmektedir.
Kitab-ı Mukaddes'teki en eski kullanımlarında sözcük "başka bir konuşmacının sözlerini onaylamak, aynı fikirde olduğunu belirtmek" için kullanılıyordu. Resmî yeminlerde vurgulamak amacıyla bazen tekrarlanıyordu.
İsa'nın İncillerdeki resmî ifadelerinin girişlerinde kullanılan tekli veya çoklu formdaki âminlerin, Yahudilikteki kullanımıyla hiçbir paralelliği yoktu. Bu öncül âminler, sonrasında İsa tarafından söylenecek ifadelerin doğru ve kesin olduğunu bildiriyordu. Bu türdeki âminler Sinoptik İncillerde (Matta, Markos ve Luka) 52 defa, Yuhanna İncili'nde 25 defa geçer.
Yahudilerde duadan sonra âmin deme geleneği antik çağlardan kalmadır. Yahudilikte, tapınakta cemaat tarafından; doksoloji (tanrıyı övücü sözler söyleme) sonunda veya din adamının ettiği bir duanın ardından âmin denmesine MÖ 4. yüzyılda dahi rastlanır. Âmin kavramının bu ayinsel kullanımı sonradan Hristiyanlığa geçmiştir. Hristiyan azizlerinden Aziz Justin'im (MS 2. yüzyıl) belirttiğine göre âminin kullanımına Efkaristiya ayininde başlandı ve zamanla vaftiz töreninde de kullanılmaya başlandı.
Âminin şükürden veya duadan sonra (içten veya sesli olarak) söylenilmesi geleneği, sözcüğün bir konuşmadan sonra söylenenleri onaylamak amacıyla kullanılışından türemiştir. Bu şekildeki kullanımı Zebur'da ve Yeni Ahit'te oldukça yaygındır.
Hristiyanlıkta tüm dualar âmin ile bitirilir. Hristiyan ilahilerinin popülaritesinin artmasının, bu anlamdaki âminin yaygınlaşmasında etkisi olmuştur.
İslam'da âminin kullanımı nispeten daha az olmakla birlikte, Fatiha Suresi her okunduğunda âmin ile bitirilir. Ebu Hureyre'den aktarılan bir hadise göre Muhammed "İmam âmin dedikten sonra siz de âmin deyin; çünkü bir kimse meleklerle aynı anda âmin derse, tüm geçmiş günahları affedilir," demiştir.
Kitab-ı Mukaddes'teki en eski kullanımlarında sözcük "başka bir konuşmacının sözlerini onaylamak, aynı fikirde olduğunu belirtmek" için kullanılıyordu. Resmî yeminlerde vurgulamak amacıyla bazen tekrarlanıyordu.
İsa'nın İncillerdeki resmî ifadelerinin girişlerinde kullanılan tekli veya çoklu formdaki âminlerin, Yahudilikteki kullanımıyla hiçbir paralelliği yoktu. Bu öncül âminler, sonrasında İsa tarafından söylenecek ifadelerin doğru ve kesin olduğunu bildiriyordu. Bu türdeki âminler Sinoptik İncillerde (Matta, Markos ve Luka) 52 defa, Yuhanna İncili'nde 25 defa geçer.
Yahudilerde duadan sonra âmin deme geleneği antik çağlardan kalmadır. Yahudilikte, tapınakta cemaat tarafından; doksoloji (tanrıyı övücü sözler söyleme) sonunda veya din adamının ettiği bir duanın ardından âmin denmesine MÖ 4. yüzyılda dahi rastlanır. Âmin kavramının bu ayinsel kullanımı sonradan Hristiyanlığa geçmiştir. Hristiyan azizlerinden Aziz Justin'im (MS 2. yüzyıl) belirttiğine göre âminin kullanımına Efkaristiya ayininde başlandı ve zamanla vaftiz töreninde de kullanılmaya başlandı.
Âminin şükürden veya duadan sonra (içten veya sesli olarak) söylenilmesi geleneği, sözcüğün bir konuşmadan sonra söylenenleri onaylamak amacıyla kullanılışından türemiştir. Bu şekildeki kullanımı Zebur'da ve Yeni Ahit'te oldukça yaygındır.
Hristiyanlıkta tüm dualar âmin ile bitirilir. Hristiyan ilahilerinin popülaritesinin artmasının, bu anlamdaki âminin yaygınlaşmasında etkisi olmuştur.
İslam'da âminin kullanımı nispeten daha az olmakla birlikte, Fatiha Suresi her okunduğunda âmin ile bitirilir. Ebu Hureyre'den aktarılan bir hadise göre Muhammed "İmam âmin dedikten sonra siz de âmin deyin; çünkü bir kimse meleklerle aynı anda âmin derse, tüm geçmiş günahları affedilir," demiştir.