Hem kadınları hem erkekleri tutsak haline getirebiliyor ..
Doç. Dr. Kültegin Ögel, aşk bağımlılığının tedavi edilmesi gereken bir durum olduğunu belirterek, ''Bağımlılıktan kurtulmak için kişinin ilişkiyi sonuna kadar yaşaması gerekiyor'' dedi.
Doç. Dr. Ögel, ''14 Şubat Sevgililer Günü''nün yaklaşması dolayısıyla yaptığı açıklamada, normal aşk ile aşk bağımlılığı arasında bulunan farka işaret ederek, aşk bağımlılığının, yaş, cinsiyet, statü farkı demeden hem erkekleri hem kadınları tutsak haline getirdiğini söyledi.
Normal aşkın ötesine geçen aşk bağımlılarının, aşık olduğu kişiye odaklandığı için bir süre sonra iş yapamaz, sosyal çevresiyle uyumsuzluk yaşayan, kendi benliğini ve kişiliğini yok sayan hale geldiğini anlatan Ögel, aşka bağımlı olanları, normal aşktan ve sevmekten ayıran farklılığı şöyle anlattı:
''Aşk bağımlılığında tek kişilik bir ilişki vardır. Kişi kendisini yok farz eder, sadece karşısındaki kişi vardır. Normal aşktan farkı, bağımlılık nedeniyle kişinin günlük yaşamının bozulması, sorumlulukların yerine getirilememesi, işten ayrılma, intihar girişimi gibi yaklaşımlarda bulunmasıdır. Oysa, normalde sevmek çok daha farklı bir durum. Birini sevdiğiniz zaman ilişkide hem siz hem sevdiğiniz vardır.''
Aşk bağımlılığında toplumsal yapıya göre farklı tutumların da ortaya çıktığına dikkati çeken Ögel, ''Kişinin düşük sosyoekonomik düzeyde olması, aşkının da platonik düzeyde kalmasına yol açıyor. Yüksek sosyoekonomik konumda ise aşka, daha derin anlamlar yüklenebiliyor'' dedi.
Aşk bağımlılığının bir neden değil, bir sonuç olduğuna değinen Ögel, ''Aşk bağımlılığının altında başka sorunlar yatıyor. Kişi ağır depresyon yaşayabiliyor, ayrılık kaygısı yaşayan, bağlanma sorunları olan kişilerde çok görülüyor. Kaygı bozuklukları, yalnız kalamama, adlandırılamayan sürekli huzursuzluklar çıkabiliyor'' görüşünü dile getirdi.
-''AŞK BAĞIMLISI, SEVDİĞİNİN YÜZÜNÜ BİLE HATIRLAYAMIYOR''-
Bağımlının bilmesi gereken şeyin, karşısındakini, kendisinin yarattığı gerçek olduğuna vurgu yapan Ögel, şunları kaydetti:
''Birçok aşk bağımlısı, 'Bağımlı olduğunuz kişinin yüzünü hatırlayın' dediğimizde hiç hatırlayamaz, bazıları da hatırlamakta zorluk çeker ama günlük yaşamına baktığınızda onsuz duramıyordur, sürekli düşünüp uyuyamıyordur. Oysa karşısındakini aşırı değer vererek yüceltmesinin nedeni kendisidir. Olmasını istediğimiz birçok özelliği karşımızdakine veriyoruz. Bu narsistik bir durum. 'Ben karşımdakini kendim için yaratırım, aslında ben varım' diyoruz.''
Aşk bağımlılığının, kadınlarda ve erkeklerde farklı seyrettiğini de ifade eden Ögel, bu erkeklerin, karşısındakine büyük bir aşk duyduğunu, kendini yok etmeye hazır olduğunu söylemekte zorluk çektiğini ve aşırı kıskançlıklar sergilediğini kaydetti.
Doç. Dr. Kültegin Ögel, üç tip aşk bağımlısı erkeğin var olduğunu, birinci grubun tek kişiye bağımlılık yaşarken, ikinci grubun eş değiştirdiğini, ancak her değiştirdiğinde bunu bağımlılık düzeyinde yaşadığını, üçüncü gruptakilerin ise dönemsel aşk bağımlıları denilen ve belli dönemlerde bunu bağımlılık olarak yaşayan kişiler olduğunu anlattı.
Aşk bağımlısı kadınların ise duygularını olduğu gibi gösterdiklerini kaydeden Ögel, ''Kadınlar da aşk bağımlısı olduklarında erkekler gibi, aşkı şiddetli bir şekilde yaşayıp karşısındakini öldürebiliyor. Ancak kadınları tedavi etmek erkeklere göre daha kolay. Erkekler, sorunu kabullenmediklerinden daha zor tedavi edilebiliyor. Bağımlılıktan kurtulmak için kişinin ilişkiyi sonuna kadar yaşaması gerekiyor. Zararını da yararını da görmesi, kendisine değişebilmek için bir fırsat vermesi anlamına da gelebiliyor'' bilgisini verdi.
Doç. Dr. Kültegin Ögel, aşk bağımlılığının tedavi edilmesi gereken bir durum olduğunu belirterek, ''Bağımlılıktan kurtulmak için kişinin ilişkiyi sonuna kadar yaşaması gerekiyor'' dedi.
Doç. Dr. Ögel, ''14 Şubat Sevgililer Günü''nün yaklaşması dolayısıyla yaptığı açıklamada, normal aşk ile aşk bağımlılığı arasında bulunan farka işaret ederek, aşk bağımlılığının, yaş, cinsiyet, statü farkı demeden hem erkekleri hem kadınları tutsak haline getirdiğini söyledi.
Normal aşkın ötesine geçen aşk bağımlılarının, aşık olduğu kişiye odaklandığı için bir süre sonra iş yapamaz, sosyal çevresiyle uyumsuzluk yaşayan, kendi benliğini ve kişiliğini yok sayan hale geldiğini anlatan Ögel, aşka bağımlı olanları, normal aşktan ve sevmekten ayıran farklılığı şöyle anlattı:
''Aşk bağımlılığında tek kişilik bir ilişki vardır. Kişi kendisini yok farz eder, sadece karşısındaki kişi vardır. Normal aşktan farkı, bağımlılık nedeniyle kişinin günlük yaşamının bozulması, sorumlulukların yerine getirilememesi, işten ayrılma, intihar girişimi gibi yaklaşımlarda bulunmasıdır. Oysa, normalde sevmek çok daha farklı bir durum. Birini sevdiğiniz zaman ilişkide hem siz hem sevdiğiniz vardır.''
Aşk bağımlılığında toplumsal yapıya göre farklı tutumların da ortaya çıktığına dikkati çeken Ögel, ''Kişinin düşük sosyoekonomik düzeyde olması, aşkının da platonik düzeyde kalmasına yol açıyor. Yüksek sosyoekonomik konumda ise aşka, daha derin anlamlar yüklenebiliyor'' dedi.
Aşk bağımlılığının bir neden değil, bir sonuç olduğuna değinen Ögel, ''Aşk bağımlılığının altında başka sorunlar yatıyor. Kişi ağır depresyon yaşayabiliyor, ayrılık kaygısı yaşayan, bağlanma sorunları olan kişilerde çok görülüyor. Kaygı bozuklukları, yalnız kalamama, adlandırılamayan sürekli huzursuzluklar çıkabiliyor'' görüşünü dile getirdi.
-''AŞK BAĞIMLISI, SEVDİĞİNİN YÜZÜNÜ BİLE HATIRLAYAMIYOR''-
Bağımlının bilmesi gereken şeyin, karşısındakini, kendisinin yarattığı gerçek olduğuna vurgu yapan Ögel, şunları kaydetti:
''Birçok aşk bağımlısı, 'Bağımlı olduğunuz kişinin yüzünü hatırlayın' dediğimizde hiç hatırlayamaz, bazıları da hatırlamakta zorluk çeker ama günlük yaşamına baktığınızda onsuz duramıyordur, sürekli düşünüp uyuyamıyordur. Oysa karşısındakini aşırı değer vererek yüceltmesinin nedeni kendisidir. Olmasını istediğimiz birçok özelliği karşımızdakine veriyoruz. Bu narsistik bir durum. 'Ben karşımdakini kendim için yaratırım, aslında ben varım' diyoruz.''
Aşk bağımlılığının, kadınlarda ve erkeklerde farklı seyrettiğini de ifade eden Ögel, bu erkeklerin, karşısındakine büyük bir aşk duyduğunu, kendini yok etmeye hazır olduğunu söylemekte zorluk çektiğini ve aşırı kıskançlıklar sergilediğini kaydetti.
Doç. Dr. Kültegin Ögel, üç tip aşk bağımlısı erkeğin var olduğunu, birinci grubun tek kişiye bağımlılık yaşarken, ikinci grubun eş değiştirdiğini, ancak her değiştirdiğinde bunu bağımlılık düzeyinde yaşadığını, üçüncü gruptakilerin ise dönemsel aşk bağımlıları denilen ve belli dönemlerde bunu bağımlılık olarak yaşayan kişiler olduğunu anlattı.
Aşk bağımlısı kadınların ise duygularını olduğu gibi gösterdiklerini kaydeden Ögel, ''Kadınlar da aşk bağımlısı olduklarında erkekler gibi, aşkı şiddetli bir şekilde yaşayıp karşısındakini öldürebiliyor. Ancak kadınları tedavi etmek erkeklere göre daha kolay. Erkekler, sorunu kabullenmediklerinden daha zor tedavi edilebiliyor. Bağımlılıktan kurtulmak için kişinin ilişkiyi sonuna kadar yaşaması gerekiyor. Zararını da yararını da görmesi, kendisine değişebilmek için bir fırsat vermesi anlamına da gelebiliyor'' bilgisini verdi.