Sıradan insanlar yoldan çıkmaz en masumlar günahkar olmaz iyiler kötülük yapmazdı; eğer aşka şeytan karışmasaydı... Gençliğin verdiği cesaretle zor bir aşkın içine gözü kapalı giriverir Aslı. Toplum kurallarını ahlakı vicdanı ayıbı bir kenara atarak teyzesinin sevgilisi Ömer’e kaptırır kalbini. Sevgilisinin evli olması bile umurunda değildir ilk başlarda. Ama kıskançlıklar sorgulamalar hayaller ve hayal kırıklıklarının ardından çareyi kaçmakta bulur. Yıllar sonra artık olgun bir kadın olduğunu sandığında Ömer tekrar çıkar karşısına. “İnsanın kaçmak isteyip de koşamadığı rüyalar gibiydi. Büyülenmiş duruyordu. Onu hayatında ilk kez bu gece gördüğüne yemin edebilirdi. Kasıkları ateşe verilmiş gibi alev alev yanmaya başladı ve içi korkuyla doldu. Kalbi sıkıştı niye on altılık bir küçük kız gibi titreyip duruyordu teyzesinin sevgilisinin karşısında? Bu adamı daha önce hiç çekici bulmamıştı ki... Erkek olduğunun bile farkında değildi. Çığlık atmak istiyordu ama gel gör ki üzerinden geceliği sıyrılırken itiraz etmeyi bile başaramadı. Tanımadığı bir duygu bütün vücudunu sarmıştı. Böyle bir şeyin varlığıyla karşılaşmak bile dünyanın hiç de güvenilir bir yer olmadığının kanıtıydı. Burası bizim bildiğimiz alıştığımız ve tanıdığımızı sandığımız yer değildi. Her köşesinde farklı boyutlara açılan gizli kapılar vardı ve türlü tuzaklarla insanı ne yapıp edip kendisine yenik düşürüyordu. Yapmam dediğimiz şeyleri yaptıran söylemem dediğimiz sözleri söyleten bir gücün esiriydik. Ve bu güç bizim içimizde tohumlarımızdaydı. Bir sınırın çok yakınına gittiğimizde o sınırın orada olmadığını görüyorduk. Sınırlar mı sürekli değişiyordu yoksa zaten onlar bizim var olmasını dilediğimiz seraplar mıydı?”
Alıntı.