Atatürk`ün Kurtuluş Savaşı`ndan sonra Türkiye`de giriştiği inkılâp hareketlerinde Tanzimat ve Meşrutiyet döneminde yetişen şair, yazar ve düşünürlerden ilham aldığı bilinmektedir. Atatürk`ü en çok etkileyen ve O`nun fikri dünyasının oluşmasına katkısı olan insan Büyük Türk Düşünürü Ziya GÖKALP` tir. Atatürk`ün GÖKALP` ten sonra en çok etkilendiği şair, yazar ve düşünürler ise, Mehmet Emin YURDAKUL ve Namık Kemal`dir. Atatürk bu konuda şöyle der:
"Benim ruh ve bedenimin babası, Ali Rıza Bey, heyecanlarımın babası Namık Kemal, fikirlerimin babası Ziya Gökalp`tır."
Tarihi incelediğimizde başarıya ulaşmış her inkılâp hareketinde, inkılâbı geçekleştiren önderlerin ve devlet adamlarının kendilerinden önce yaşayan veya çağdaşları olan fikir adamlarının görüş ve düşüncelerini ya aynen ya da az veya çok değiştirerek uygulamaya koydukları bilinmektedir.
Fransız İhtilalini yapanların üzerinde 18. Yüzyıl düşünürlerinin etkileri olduğu gibi, Rusya`daki Bolşevik ihtilalında da Karl MARKS ve Friedrich ENGELS`in tesirleri olmuştur. Atatürk tarafından gerçekleştirilen Türk İnkılâbı` da bu genel kural dışında değildir. Çocukluk yıllarından beri yurt meselelerine karşı yakın bir ilgi duyan M. Kemal, Türk vatanının kurtulması ve Türk Milleti`nin yükselmesi için ileri sürülen fikirleri yakından takip ediyor, konu ile ilgili yayınları okuyordu.
Yerli ve yabancı fikir adamları Atatürk`ün gerçekleştirmiş olduğu inkılâplar üzerinde Ziya GÖKALP` in büyük tesirleri olduğunu açıkça belirtmişlerdir.
İsrailli tarihçi Uriel HEYD "Foundations of Turkish Nationalism" (Londra 1950) adlı eserinin 170. sayfasında şunları yazar:
"GÖKALP` in fikirleri, kendisinin de önemli rol oynadığı genç Türk Hareketi`nin ideolojisi ile Atatürk rejimi arasında vazgeçilmez bir bağ teşkil eder. GÖKALP, 1909`dan 1924`e kadar devam eden edebiyat sahasındaki faaliyetleri süresince, 1908-1909 inkılâbının prensiplerinden tedricen uzaklaşarak Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, laiklik, halkçılık ve inkılâpçılığa dayanan Kemalizm`e yol açmıştır. "
(Prof Dr. Ercümend KURAN, Atatürkçülük Üzerine Denemeler, s. 64 Ank.1981)
Amerikalı sosyolog antropolog Robert F. SPENCER de "Cultura Process And İntellectual Current: Durkheim and Atatürk" adlı incelemesinde şöyle der:
"İngiliz işgal kuvvetleri tarafından Malta`ya sürülen GÖKALP, Yunanistan ile harp sırasında memleketine döndü. Gittikçe büyüyen Kemalist hareketine bağlandı ve Atatürk`ün yakın çevresine hiçbir zaman dâhil olmadıysa da, devamlı yayınları, ünü ve coşkun vatanseverliği ona partide bir yer sağladı. Erken ölümüne ve siyasi önderlikte faal bir mevki almamış olmasına rağmen, o Atatürk rejiminin güdümlü sosyal değişmelerinin gerisindeki entelektüel kuvvet olarak belirir."(E.Kuran s.64)
Gökalp`ın Atatürk tarafından gerçekleştirilen Türk İnkılâbı'ndaki tesirlerini ayrıntılı bir şekilde incelmeden önce, genel olarak toplu tesirleri üzerinde durmak gerekir.
Gökalp, Türk Milleti`nin sosyal, ekonomik ve kültürel problemlerinin objektif ilim metoduyla incelenmesinin gereğine inanıyordu. Atatürk de bilimin üstünlüğüne ve yol göstericiliğine inanmış ve icraatlarında akılcı bir yol izlemiştir. "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir. "Sözü O`nun ilme verdiği önemi gösterir. Genel olarak Ziya GÖKALP` in, "Akılcılık, Millet ve milliyetçilik, Ülkücülük-Mefkûrecilik, Milli Kültür, Muasırlaşmak, Halkçılık, Laiklik ve Din, Milli Demokrasi, Kadın Hakları, Mutedil Devletçilik ve Tesanütçü İktisadi Yapı, Türkçecilik" konularındaki görüş ve düşünceleri Atatürk İlke ve İnkılaplarına temel teşkil etmiştir.
Atatürk, her şeyden önce Malta`dan dönen Ziya GÖKALP` e çok yakın ilgi göstermiş ve O`nu gelecek nesillerin milliyetçi bir şuurla yetişmesi için programlar yapmak üzere o zamanki Milli Eğitim Bakanlığı`ndaki Talim Terbiye dairesinin başına geçirmiştir. Atatürk tarafından GÖKALP` e verilen diğer önemli bir görev ise yeni kurulacak olan Türk devletinin iktisat programını hazırlamaktı.
Birinci Dünya savaşında yenilgiye uğrayan Osmanlı devleti yavaş yavaş tarih sahnesinden çekilirken; yeni bir Türk devleti kurmak üzere Anadolu`da bir ölüm kalım savaşı veriliyordu. Milli Mücadele bütün hızıyla sürerken yeni Türk Devleti`nin iktisat politikasını belirlemek üzere Atatürk tarafından bir komisyon kuruldu. Bu komisyonun başına Atatürk yine Ziya GÖKALP` i getirmişti.
Enver Behnan ŞAPOLYO, Ziya GÖKALP`in bu kurulun başkanı olduğunu, çalışmalarını Ankara garında bir vagon içinde yürüttüğünü, Atatürk`ün zaman zaman bu çalışmalara katıldığını yazar…Uzlaştırıcı niteliği bilinen Ziya GÖKALP`in başkanlığındaki bu kurulda iki egemen düşünce oluşur. Biri devletin iktisadi yaşama karışmaması anlamında liberal görüştür.
Kurulun bir bölümü liberalizmi savunur. Kurulun öteki üyeleri ise, devletin iktisadi yaşama bütün haklarıyla karışması anlamında sosyalizmi savunur. Bu da ikinci görüştür. Başkan Ziya GÖKALP, her iki görüşü uzlaştırarak, siyaset dilimizdeki deyimiyle "Karma iktisat" modelini özel kurulun sonuç çalışması olarak oluşturulmuştur. Atatürk`ünde "olur" unu alan "Karma iktisat" modeli, yeni iktisat literatüründe "Elektrik Model" olarak geçecektir. (Prof.Dr. A.Mumcu ve arkadaşları. Atatürk ilke ve inkılâpları tarihi II, s:236)
Böylece "Türkler, hürriyet ve istiklali sevdikleri için iştirakçi (komünist) olamazlar. Fakat eşitliği sevdiğinden dolayı fertçi de (liberal-kapitalist) olamazlar"diyen ve toplumcu, dayanışmacı ve Türk`e has bir "milli iktisat Modeli"ni savunan GÖKALP` in görüşleri Atatürk tarafından benimsenmiş ve devlet politikası haline getirilmiştir.
GÖKALP`ın başkanlığındaki komisyonun, tespit ettiği iktisat politikası büyük zaferden sonra İzmir`de toplanan iktisat kongresinde yeniden ve çok kapsamlı olarak ele alınmıştır.
Ziya GÖKALP`IN aniden hastalanışı ve zamansız ölümü ATATÜRK`Ü son derece üzmüştür. Hastanede yatmakta olan GÖKALP`E ölümünden kısa bir müddet önce 21 Ekim 1924 günü Gazi Mustafa Kemal imzasıyla şu telgraf gelmiştir:
"Muhterem Ziya GÖKALP beyefendiye, rahatsızlığınızdan çok teessürle haberdar oldum. Sıhhat-ü afiyetiniz haberine memleketçe intizar olunmaktadır. Süratle iade-i afiyetiniz için Avrupa`da tedaviye ihtiyacınız varsa icap eden her şeyin tahsisini tekeffül ediyorum. Sıhhatiniz ve mahalli tedaviniz hakkında iş`arınızı bekler, muhabbetkar selamlarımı beyan ederim."
Ne yazık ki GÖKALP` in cevabi telgrafının Ankara`ya ulaştığı saatlerde 25 Ekim 1924 sabahı saat 5`te, kırk dokuz yaşında büyük Türk milliyetçisi ve düşünürü hayata gözlerini yumuyordu. Ziya GÖKALP` in ölümü üzerine çok üzülen Atatürk, ailesine bir telgraf göndererek taziyelerini belirtmiştir:
"Muhterem zevciniz Ziya GÖKALP Bey`in bütün Türk Âlemi için pek elim bir ziya teşkil eden gaybubet-i ebediyyesinden mütevellit hissiyat-ı taziyatkaranemi ve Türk Milleti`nin samimi teessürat-ı kalbiyesini zat-ı ismetanelerine arz eder ve Türk Milleti ve hükümetinin büyük mütefekkirin ailesi hakkında hissiyat-ı müşfikanesini temin derim efendim." Reisicumhur Gazi M. Kemal "Benim ruh ve bedenimin babası Ali Rıza Bey, Heyecanlarımın babası Namık Kemal, Fikirlerimin babası Ziya Gökalp`tir."(Atatürk) Atatürk`ü Gökalp`tan sonra en çok etkileyen şair ve yazarların başında Namık KEMAL ve Mehmet Emin YURDAKUL gelmektedir.
Atatürk bir defasında 13 Ocak 1921 günü T.B.M.M. kürsüsünden şöyle seslenmiştir:
"Namık Kemal demiştir ki:
Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini
Yok mudur kurtaracak bahtı kara mâderini?"
İşte bu kürsüden, bu meclis-i Ali`nin reisi sıfatıyla hey`et-i alinizi teşkil den bütün azanın her biri namına ve bütün millet namına diyorum ki:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak baht-ı kara maderini." (Atatürk`ün Söylev ve Demeçleri cilt.1 s. 154)
Atatürk, İkinci İnönü zaferinin kazanılması dolayısıyla kendilerine bir tebrik telgrafı gönderen Namık Kemal`in oğlu Ali Ekrem BOLAYIR Bey`e vermiş olduğu cevapta şöyle diyordu:
"Anadolu`nun ruhu, bütün feyz_i mukavemetini aba_i tarihinden almıştır. Bize bu mukaddes feyzi nefh eden ervah_ı evdad arasında mükerrem babanızın pek büyük mevkii vardır. Mecruh vatanın halasü istiklali için ölmek yolunda bu günkü nesle ta`limi fedakari eden Büyük Kemal hakkında tekrir_i tazimata vesile olan telgrafnamenize arz-ı şükran-ı mahsus eylerim efendim." 10 Nisan 1337 T.B.M.M Reisi M. Kemal
Atatürk Milli Mücadeleye katılmak üzere İnebolu`ya gelen M. Emin YURDAKUL` a şu telgrafı çekmiştir:
"İnebolu`ya Milli Şairimiz Mehmet Emin Beyefendiye:
"Türk milliyetperverliğinin ilahi mübeşşiri olan şiirleriniz bu günkü mücadelemizin ruh-u hamasetine ufk-u tulu olmuştur. Teşriflerinizden duyduğum memnuniyeti beyan ile sizi milletimizin büyük babası olarak selamlarım" 1 Nisan 1337 T.B.M.M. Reisi M. Kemal
Daha ileriki yıllarda yaptığı bir konuşmada, Mehmet Emin`in ilk defa Manastır Askeri Lisesinde öğrenci iken okuduğu:
"Ben bir Türk`üm dinim cinsim uludur…" dizesiyle başlayan manzumesinin, kendisinde, milli duyguların uyanışını nasıl etkilediğini anlatmıştır. (Prof. Dr. A. MUMCU ve arkdş. Atatürk İlkeleri ve İnkılâpları Tarihi 2 / 201)
Atatürk`ün fikri dünyasının oluşmasında bu büyük üç Türk Düşünürünün (N. Kemal, M. E.Yurdakul ve Z.Gökalp) büyük etkileri olmuştur. Bilhassa "Türkçülüğün Esasları"nı yazan Ziya Gökalp, Atatürk`ün yaptığı inkılâpların ve Yeni Türk devletinin arkasındaki entel bir güç olarak yerini almıştır.
"Benim ruh ve bedenimin babası, Ali Rıza Bey, heyecanlarımın babası Namık Kemal, fikirlerimin babası Ziya Gökalp`tır."
Tarihi incelediğimizde başarıya ulaşmış her inkılâp hareketinde, inkılâbı geçekleştiren önderlerin ve devlet adamlarının kendilerinden önce yaşayan veya çağdaşları olan fikir adamlarının görüş ve düşüncelerini ya aynen ya da az veya çok değiştirerek uygulamaya koydukları bilinmektedir.
Fransız İhtilalini yapanların üzerinde 18. Yüzyıl düşünürlerinin etkileri olduğu gibi, Rusya`daki Bolşevik ihtilalında da Karl MARKS ve Friedrich ENGELS`in tesirleri olmuştur. Atatürk tarafından gerçekleştirilen Türk İnkılâbı` da bu genel kural dışında değildir. Çocukluk yıllarından beri yurt meselelerine karşı yakın bir ilgi duyan M. Kemal, Türk vatanının kurtulması ve Türk Milleti`nin yükselmesi için ileri sürülen fikirleri yakından takip ediyor, konu ile ilgili yayınları okuyordu.
Yerli ve yabancı fikir adamları Atatürk`ün gerçekleştirmiş olduğu inkılâplar üzerinde Ziya GÖKALP` in büyük tesirleri olduğunu açıkça belirtmişlerdir.
İsrailli tarihçi Uriel HEYD "Foundations of Turkish Nationalism" (Londra 1950) adlı eserinin 170. sayfasında şunları yazar:
"GÖKALP` in fikirleri, kendisinin de önemli rol oynadığı genç Türk Hareketi`nin ideolojisi ile Atatürk rejimi arasında vazgeçilmez bir bağ teşkil eder. GÖKALP, 1909`dan 1924`e kadar devam eden edebiyat sahasındaki faaliyetleri süresince, 1908-1909 inkılâbının prensiplerinden tedricen uzaklaşarak Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, laiklik, halkçılık ve inkılâpçılığa dayanan Kemalizm`e yol açmıştır. "
(Prof Dr. Ercümend KURAN, Atatürkçülük Üzerine Denemeler, s. 64 Ank.1981)
Amerikalı sosyolog antropolog Robert F. SPENCER de "Cultura Process And İntellectual Current: Durkheim and Atatürk" adlı incelemesinde şöyle der:
"İngiliz işgal kuvvetleri tarafından Malta`ya sürülen GÖKALP, Yunanistan ile harp sırasında memleketine döndü. Gittikçe büyüyen Kemalist hareketine bağlandı ve Atatürk`ün yakın çevresine hiçbir zaman dâhil olmadıysa da, devamlı yayınları, ünü ve coşkun vatanseverliği ona partide bir yer sağladı. Erken ölümüne ve siyasi önderlikte faal bir mevki almamış olmasına rağmen, o Atatürk rejiminin güdümlü sosyal değişmelerinin gerisindeki entelektüel kuvvet olarak belirir."(E.Kuran s.64)
Gökalp`ın Atatürk tarafından gerçekleştirilen Türk İnkılâbı'ndaki tesirlerini ayrıntılı bir şekilde incelmeden önce, genel olarak toplu tesirleri üzerinde durmak gerekir.
Gökalp, Türk Milleti`nin sosyal, ekonomik ve kültürel problemlerinin objektif ilim metoduyla incelenmesinin gereğine inanıyordu. Atatürk de bilimin üstünlüğüne ve yol göstericiliğine inanmış ve icraatlarında akılcı bir yol izlemiştir. "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir. "Sözü O`nun ilme verdiği önemi gösterir. Genel olarak Ziya GÖKALP` in, "Akılcılık, Millet ve milliyetçilik, Ülkücülük-Mefkûrecilik, Milli Kültür, Muasırlaşmak, Halkçılık, Laiklik ve Din, Milli Demokrasi, Kadın Hakları, Mutedil Devletçilik ve Tesanütçü İktisadi Yapı, Türkçecilik" konularındaki görüş ve düşünceleri Atatürk İlke ve İnkılaplarına temel teşkil etmiştir.
Atatürk, her şeyden önce Malta`dan dönen Ziya GÖKALP` e çok yakın ilgi göstermiş ve O`nu gelecek nesillerin milliyetçi bir şuurla yetişmesi için programlar yapmak üzere o zamanki Milli Eğitim Bakanlığı`ndaki Talim Terbiye dairesinin başına geçirmiştir. Atatürk tarafından GÖKALP` e verilen diğer önemli bir görev ise yeni kurulacak olan Türk devletinin iktisat programını hazırlamaktı.
Birinci Dünya savaşında yenilgiye uğrayan Osmanlı devleti yavaş yavaş tarih sahnesinden çekilirken; yeni bir Türk devleti kurmak üzere Anadolu`da bir ölüm kalım savaşı veriliyordu. Milli Mücadele bütün hızıyla sürerken yeni Türk Devleti`nin iktisat politikasını belirlemek üzere Atatürk tarafından bir komisyon kuruldu. Bu komisyonun başına Atatürk yine Ziya GÖKALP` i getirmişti.
Enver Behnan ŞAPOLYO, Ziya GÖKALP`in bu kurulun başkanı olduğunu, çalışmalarını Ankara garında bir vagon içinde yürüttüğünü, Atatürk`ün zaman zaman bu çalışmalara katıldığını yazar…Uzlaştırıcı niteliği bilinen Ziya GÖKALP`in başkanlığındaki bu kurulda iki egemen düşünce oluşur. Biri devletin iktisadi yaşama karışmaması anlamında liberal görüştür.
Kurulun bir bölümü liberalizmi savunur. Kurulun öteki üyeleri ise, devletin iktisadi yaşama bütün haklarıyla karışması anlamında sosyalizmi savunur. Bu da ikinci görüştür. Başkan Ziya GÖKALP, her iki görüşü uzlaştırarak, siyaset dilimizdeki deyimiyle "Karma iktisat" modelini özel kurulun sonuç çalışması olarak oluşturulmuştur. Atatürk`ünde "olur" unu alan "Karma iktisat" modeli, yeni iktisat literatüründe "Elektrik Model" olarak geçecektir. (Prof.Dr. A.Mumcu ve arkadaşları. Atatürk ilke ve inkılâpları tarihi II, s:236)
Böylece "Türkler, hürriyet ve istiklali sevdikleri için iştirakçi (komünist) olamazlar. Fakat eşitliği sevdiğinden dolayı fertçi de (liberal-kapitalist) olamazlar"diyen ve toplumcu, dayanışmacı ve Türk`e has bir "milli iktisat Modeli"ni savunan GÖKALP` in görüşleri Atatürk tarafından benimsenmiş ve devlet politikası haline getirilmiştir.
GÖKALP`ın başkanlığındaki komisyonun, tespit ettiği iktisat politikası büyük zaferden sonra İzmir`de toplanan iktisat kongresinde yeniden ve çok kapsamlı olarak ele alınmıştır.
Ziya GÖKALP`IN aniden hastalanışı ve zamansız ölümü ATATÜRK`Ü son derece üzmüştür. Hastanede yatmakta olan GÖKALP`E ölümünden kısa bir müddet önce 21 Ekim 1924 günü Gazi Mustafa Kemal imzasıyla şu telgraf gelmiştir:
"Muhterem Ziya GÖKALP beyefendiye, rahatsızlığınızdan çok teessürle haberdar oldum. Sıhhat-ü afiyetiniz haberine memleketçe intizar olunmaktadır. Süratle iade-i afiyetiniz için Avrupa`da tedaviye ihtiyacınız varsa icap eden her şeyin tahsisini tekeffül ediyorum. Sıhhatiniz ve mahalli tedaviniz hakkında iş`arınızı bekler, muhabbetkar selamlarımı beyan ederim."
Ne yazık ki GÖKALP` in cevabi telgrafının Ankara`ya ulaştığı saatlerde 25 Ekim 1924 sabahı saat 5`te, kırk dokuz yaşında büyük Türk milliyetçisi ve düşünürü hayata gözlerini yumuyordu. Ziya GÖKALP` in ölümü üzerine çok üzülen Atatürk, ailesine bir telgraf göndererek taziyelerini belirtmiştir:
"Muhterem zevciniz Ziya GÖKALP Bey`in bütün Türk Âlemi için pek elim bir ziya teşkil eden gaybubet-i ebediyyesinden mütevellit hissiyat-ı taziyatkaranemi ve Türk Milleti`nin samimi teessürat-ı kalbiyesini zat-ı ismetanelerine arz eder ve Türk Milleti ve hükümetinin büyük mütefekkirin ailesi hakkında hissiyat-ı müşfikanesini temin derim efendim." Reisicumhur Gazi M. Kemal "Benim ruh ve bedenimin babası Ali Rıza Bey, Heyecanlarımın babası Namık Kemal, Fikirlerimin babası Ziya Gökalp`tir."(Atatürk) Atatürk`ü Gökalp`tan sonra en çok etkileyen şair ve yazarların başında Namık KEMAL ve Mehmet Emin YURDAKUL gelmektedir.
Atatürk bir defasında 13 Ocak 1921 günü T.B.M.M. kürsüsünden şöyle seslenmiştir:
"Namık Kemal demiştir ki:
Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini
Yok mudur kurtaracak bahtı kara mâderini?"
İşte bu kürsüden, bu meclis-i Ali`nin reisi sıfatıyla hey`et-i alinizi teşkil den bütün azanın her biri namına ve bütün millet namına diyorum ki:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak baht-ı kara maderini." (Atatürk`ün Söylev ve Demeçleri cilt.1 s. 154)
Atatürk, İkinci İnönü zaferinin kazanılması dolayısıyla kendilerine bir tebrik telgrafı gönderen Namık Kemal`in oğlu Ali Ekrem BOLAYIR Bey`e vermiş olduğu cevapta şöyle diyordu:
"Anadolu`nun ruhu, bütün feyz_i mukavemetini aba_i tarihinden almıştır. Bize bu mukaddes feyzi nefh eden ervah_ı evdad arasında mükerrem babanızın pek büyük mevkii vardır. Mecruh vatanın halasü istiklali için ölmek yolunda bu günkü nesle ta`limi fedakari eden Büyük Kemal hakkında tekrir_i tazimata vesile olan telgrafnamenize arz-ı şükran-ı mahsus eylerim efendim." 10 Nisan 1337 T.B.M.M Reisi M. Kemal
Atatürk Milli Mücadeleye katılmak üzere İnebolu`ya gelen M. Emin YURDAKUL` a şu telgrafı çekmiştir:
"İnebolu`ya Milli Şairimiz Mehmet Emin Beyefendiye:
"Türk milliyetperverliğinin ilahi mübeşşiri olan şiirleriniz bu günkü mücadelemizin ruh-u hamasetine ufk-u tulu olmuştur. Teşriflerinizden duyduğum memnuniyeti beyan ile sizi milletimizin büyük babası olarak selamlarım" 1 Nisan 1337 T.B.M.M. Reisi M. Kemal
Daha ileriki yıllarda yaptığı bir konuşmada, Mehmet Emin`in ilk defa Manastır Askeri Lisesinde öğrenci iken okuduğu:
"Ben bir Türk`üm dinim cinsim uludur…" dizesiyle başlayan manzumesinin, kendisinde, milli duyguların uyanışını nasıl etkilediğini anlatmıştır. (Prof. Dr. A. MUMCU ve arkdş. Atatürk İlkeleri ve İnkılâpları Tarihi 2 / 201)
Atatürk`ün fikri dünyasının oluşmasında bu büyük üç Türk Düşünürünün (N. Kemal, M. E.Yurdakul ve Z.Gökalp) büyük etkileri olmuştur. Bilhassa "Türkçülüğün Esasları"nı yazan Ziya Gökalp, Atatürk`ün yaptığı inkılâpların ve Yeni Türk devletinin arkasındaki entel bir güç olarak yerini almıştır.