Atatürk'ten Öğretmenlere

wien06

V.I.P
V.I.P
Eğitim Kurultayı’nı Açarken, 16.07.1921



Bayanlar, Baylar!

Genel savaşta, yenilgiye uğradık. Düşmanlarımız bunu fırsat bilerek ulusumuzu büsbütün yok etmek istediler. Buna karşı beliren ulusal şahlanış Ankara’da toparlandı. Bizi yaşatmamak isteyenlere karşı yaşamak hakkımızı savunmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi, burada, Ankara’da toplandı. Bugün Ankara, ulusal Türkiye’nin ulusal eğitimini kuracak olan Türkiye Öğretmenler Kurultayı toplantısına da tek uygun yer olmakla övünmektedir.

Yüzyılların yüklettiği derin bir yönetim savsaklamasının devlet varlığında açtığı yaraları gidermeye uğraşacak çabaların en büyüğünü, eğitim yolunda bol bol harcamamız gerekmektedir. Gerçi bugün güçlerimizin bütün kaynağını ulusal sınırlarımız içindeki illerimize yayılmış bulunan düşmanlara karşı kullanmak zorundayız. Bugün için ülkenin aydınlanması uğruna ayrılabilecek şey, eğitimimizin geleceğine dayanak olacak bir temel kurmaya yeterli değildir. Ancak elverişli ve yeterli koşullarla araçları elde edinceye dek geçecek savaş günlerinde de tüm bir özenle işlenip çizilmiş bir ulusal eğitim izlencesi yapmaya, eldeki eğitim ve öğretim kuruluşlarımızı bugünden verimli bir çabayla çalıştıracak ilkeleri hazırlamaya bakmalıyız.

Şimdiye dek sürüp gelen okuma ve yetiştirme yanlışlıklarının ulusumuzun gerilemesinde en önemli nedenlerden biri olduğu kanısındayım. Onun için bir ulusal eğitim izlencesinden söz ederken eski çağdaki asılsız uydurmalardan, yaradılışımıza hiç de uymayan yabancı düşüncelerden, Doğu’dan ve Batı’dan gelebilen bütün etkilerden tümüyle uzak, ulusal kişiliğimiz ve tarihimizle uyumlu bir kültürü kastediyorum. Çünkü ulusal dehamızın tam olarak, gerçekten gelişmesi ancak böyle bir kültürle sağlanabilecektir. Rasgele bir yabancı kültürü benimsemek, şimdiye dek uygulanıp durulanan yabancı kültürlerin yıkıcı sonuçlarını yineletmekten başka işe yaramaz.

Kültürün, bu düşünce ekininin verimi, ekildiği yerin elverişliliğiyle orantılıdır. Bu yer de ulusun kişiliğidir. Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara, varlıkları, hakları, birliktelikleriyle çatışan bütün yabancı ögelerle savaşmak gereği ve ulusal inançları bütün coşkunluğuyla her karşıt düşünceye karşı şiddetle savunmak zorunluluğu aşılanmış olmalıdır. Yeni kuşağın bütün iç dünyasına bu duyuşların, bu davranışların sindirilmesi büyük önem taşır. Bitmez, tükenmez korkunç bir savaş olarak belirip duran uluslar yaşamının felsefesi, bağımsız ve mutlu kalmak isteyen her ulus için bu duyuşları, bu davranışları bütün şiddetiyle koşul kılmaktadır. Ayrıntılarını uzmanlarına bırakmak istediğim bu konuya ilişkin genel görüşlerimi tamamlamak için yeni kuşağı silahlandırıp değerlendirecek özellikler arasında güçlü bir erdem tutkusundan, güçlü bir düzen ve disiplin sevgisinden de söz etmek zorunluluğu duyuyorum.

İşte biz, bu toplantınızdan yalnız çizilmiş eski yollarda nasıl yürüyüp gidileceğine ilişkin beylik düşünceler ileri sürüp dağılmayı değil belki bu ortaya koyduğum koşullar çerçevesinde yeni bir sanat ve bilim yolu bulup ulusa göstermek ve yeni kuşağı o yolda yürütmek için önder olmak gibi kutsal bir yararlılık bekliyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı’nın halkı tanımış, çevreyi ve bütün yurdu anlayıp kavramış öğretmenlerle uzmanları bir araya getiren bir bilgi ve görgü kurultayını Ankara’da toplamayı düşünmüş olmasını ve bugünkü zor koşullara aldırmaksızın bu davranışında başarıya ulaşmış olmasını beğeniyle anarım.

Sizin önünüzde ve ulusun önünde ulusal eğitimimize ilişkin görüşlerimi söylemek olanağını bağışlamış olan bu toplantıdan yararlanarak gelecekteki gerçek kurtuluşumuzun yüce önderleri olan Türkiye kadın ve erkek öğretmenlerine ilişkin saygı duygularımı bir daha belirtmek isterim. Gelecek için hazırlanan yurt çocuklarına, hiçbir zorluk karşısında baş eğmeyerek sabırla, güvenle çalışmalarını ve yetişmekte olan çocukların büyüklerine de yavrularının okumalarını sağlamak için hiçbir fedakarlıktan çekinmemelerini öğütlerim.

Büyük tehlikeler önünde uyanmayı bilen ulusların ne kadar başarıyla direnici oldukları tarihten de bellidir. Silahıyla olduğu gibi beyniyle de savaşmak durumunda olan ulusumuzun, birincisinde gösterdiği gücü ikincisinde de göstereceğinden hiçbir zaman kuşkum olmamıştır.

Ulusumuzun öz kişiliği yeteneklerle doludur. Ancak bu yaratılıştan gelen uygunluğu geliştirmek sizlere düşüyor. Türk öğretmenlerine ulusal hükümetimizce, candan ve gönülden istendiği kadar iyi ve rahat yaşama koşullarının sağlanamamış olduğunu bilirim. Ancak ulusumuzu yetiştirmek gibi kutlu bir görevi benimsemiş olan yüce topluluğunuzun, bugünkü koşulları göz önünde bulundurarak her türlü zorluğu göze alarak bu yolda sarsılmadan yürüyeceğine de güvenim vardır. Göreviniz pek önemlidir, ulusun yaşamasıyla yakından ilgilidir. Bunda başarılı olmanızı Tanrı’dan dilerim.

M. Kemal ATATÜRK
 
Zaferini kutlamak için ardından Bursa’ya gelen İstanbul öğretmenlerine, 27. 10. 1922



Bayanlar, Baylar!

İstanbul’dan geliyorsunuz. Hoş geldiniz. İstanbul’un ışık ocaklarını simgeleyen yüce topluluğunuz karşısında duyduğum keyif sonsuzdur. Yüreklerinizdeki duyguları, kafalarınızdaki düşünceleri doğrudan doğruya gözlerinizde ve alınlarınızda okumak benim için olağanüstü bir sevinç kaynağı oluyor. Şimdi karşınızda içime dolan en içten duyguyu, izninizi almış olarak, açıklayayım : İsterdim ki çocuk olayım ve sizin ders vermekle ışık saçan çevrenizde bulunayım; sizden feyz alayım, siz beni yetiştiresiniz. O zaman ulusum için daha yararlı olurdum. Ancak ne ki artık elde edilemeyecek bir isteğin karşısındayım. Bu isteğin yerine başka bir dilekte bulunacağım :

Bugünün çocuklarını yetiştiriniz. Onları ülkeye, ulusa yararlı insanlar yapınız. Bunu sizden bekliyorum, istiyorum.

Bayan öğretmenler, Bay öğretmenler!

Belki de eski deyişle “muallime” demediğim için beni ayıplıyorsunuzdur. Ben dilimizde ille dişiliği belirten yabancı ekler kullanmanın gerekli olmadığını sanıyorum. Evet, erkek, kadın öğretmenler : Bilirsiniz ki ulusumuz büyük bir yıkım geçirdi. Devletimiz bir çöküntüye uğradı. Varlığımızı yeryüzünden silmek yolunda birçok suçlar işlendi. Çok çalıştık, bugünkü başarıya ulaştık.

Bayanlar, Baylar!

Bir ulusu, uğradığı herhangi bir yıkımdan kurtarmakta, bir ulusu uyandırmakta, aydınların ne önemli bir görevi olduğu gözden kaçamaz. Diyebiliriz ki bugüne ulus aydınlarının, doğruluğu, namusu, ulusu ve yurdu sevip kollayan çabaları ve üstelik günlük çıkarları hiçe sayan yüce duygularıyla kavuşabilmişizdir. Ancak bugün ulaştığımız nokta, gerçek kurtuluş noktası değildir. Bu düşüncemi açıklayayım :

Bir ulusun yıkımlara uğraması demek, o ulusun güçsüz, bakımsız, hasta olması demektir. Bunun için, asıl kurtuluş toplumsal yapıdaki hastalığı bulmak ve iyileştirme yollarını aramakla elde edilir ve ancak bilimsel yol tutulmuş olursa sağlık gerçekleşebilir. Yoksa derme çatma önlemlerle hastalık hiç iyi edilemez bir duruma gelir. Bir toplumun eksikliği ne olabilir? Ulusu ulus yapan, ilerleten ve geliştiren güçler vardır : Düşünce güçleri, sosyal güçler… Düşünceler, anlamsız, yararsız, akla sığmaz saçmalarla dolu olursa o düşünceler hastalıklıdır. Bir de toplumsal yaşayış, akıldan mantıktan uzak, yararsız, zararlı birtakım görenek ve geleneklerle dopdolu olursa yaşama sayılamaz. İlerleyemez, gelişemez, inmeliler gibi olduğu yerde bocalar kalır. Ulusu ve ülkeyi kurtarmak isteyenler için coşkun sevgi, iyi niyet, günlük çıkarları hiçe saymak, evet pek gereklidir ancak, toplumdaki hastalığı görmek, onu iyileştirmek ve toplumu çağımızın gereklerine göre ilerletip yetiştirmek için bunlar yetmez. Bunların yanında bilgi gerektir, teknik gerektir. Bilginin, tekniğin çalışma ve oluşma çevresi okuldur. Bunun için okulları açmak ve artırmak gerektir. “Okul” adını hep birlikte saygı duyarak, kutlulayarak ayakta analım. Okul, genç beyinlere insanlığı saymayı, ulus ve ülkeyi sevmeyi, bağımsız yaşamayı öğretir. Bağımsızlık tehlikeye düştüğünde onu kurtarmak için tutulması gereken en doğru yolu belleten okuldur. Yurdu ve ulusu kurtarmaya çalışanların seçtiği yolda ve yürüyüşte birer namuslu uzman, birer onurlu bilge olmaları gerektir. Bunu sağlayan okuldur. Ancak böylelikle her türlü girişimi güzel sonuçlara ulaştırmak elimizde olabilir.

Bayanlar, Baylar!

Ülkemizin en bayındır, en alımlı, en güzel yerlerini üç buçuk yıl kirli ayaklarıyla çiğneyen düşmanı yenip atan zaferin gizi (sırrı) nerededir, bilir misiniz? Orduların yönetiminde çağdaş bilgi kurallarını kılavuz yapmaktadır. Ulusumuzu yetiştirmek için asıl olan okullarımızın, bilimkentimizin (üniversitemizin) kurulmasında hep bu yolu tutacağız. Evet, ulusumuzun, siyasal, toplumsal yaşamında da ulusumuzun düşünce eğitiminde de yol göstericimiz bilgi ve teknik olacaktır. Okulla, okulun verdiği bilgiyle Türk ulusu, Türk sanatı, Türk ekonomisi, Türk şiir ve edebiyatı, bütün ince güzellikleriyle belirip gelişecektir.

Bayanlar, Baylar!

Ülkemiz içinde uygar düşüncelerin, çağdaş ileriliklerin, süre yitirilmeksizin yayılması ve gelişmesi gereklidir. Bunun için bütün bilgi ve teknik insanları, bu uğurda çalışmayı bir namus borcu bilmelidirler. Öğretmenlerimiz, ozanlarımız, yazarlarımız, ulusa geçen yıkılış günlerini, bu yıkılışların gerçek nedenlerini anlatacaklar, söyleyecekler, bu kara günlerin geri dönmemesi için yeryüzünde uygar ve çağdaş bir Türkiye’nin varlığını tanımak istemeyenlere onu tanıtmak zorunda olduğumuzu anımsatacaklardır.

Bayanlar, Baylar!

Görülüyor ki en önemli ve verimli görevlerimiz öğretim ve eğitim işleridir. Bu işlerde ne yapıp yapıp başarıya ulaşmamız gerektir. Bir ulusun gerçek kurtuluşu ancak bu yoldadır. Bu zaferin sağlanması için hepimiz tek can, tek düşünce olarak belirli bir izlence (program) üzerinde çalışmamız gerektir. Bence bu izlenceden istenen ve beklenen iki şey vardır:

1) Toplum yaşayışımızın gereksinimlerine uygun düşmesi.

2) Çağımızın getirdiği ve gerektirdiği gerçeklere uygun düşmesi.



Gözlerimizi kapayıp herkesten ayrı ve dünyadan uzak yaşadığımızı düşünemeyiz. Ülkemizi bir sınır içine alıp dünyayla ilgisiz yaşayamayız. İleri ve uygar bir ulus olarak çağdaş uygarlık alanı ortasında yaşayacağız. Bu yaşamak da ancak bilgiyle, teknikle olur. Bilgi ve teknik neredeyse oradan alacağız ve ulusun her bir insanının kafasına koyacağız. Bilgi ve teknik için başka bağ, başka koşul yoktur. Akla uygun hiçbir nedene dayanmayan birtakım geleneklerin, inanışların korunmasında direnip duran ulusların ilerlemesi çok zor olur, belki hiç olmaz. İlerlemek yolunda bağları ve koşulları aşmayan uluslar çağa uygun, akla uygun bir yaşama içinde olamazlar. Genel yaşamda görüşü geniş olan ulusların ellerine düşüp onlara tutsak olmaktan kurtulamazlar! Bütün bu gerçeklerin ulusça iyi anlaşılması ve içe sindirilebilmesi için her şeyden önce bilgisizliği gidermek gerektir. Bunun için öğretim izlencemizin, eğitim davranışımızın temel taşı, bilgisizliği gidermek olmalıdır. Bu bilgisizlik giderilmedikçe yerimizde sayacağız. Yerinde duran bir şeyse geriye gidiyor demektir. Bir yandan genel bilgisizliği gidermeye çalışmakla birlikte öte yandan toplum yaşayışında herkese örnek olacak, verimli ve etkili olacak kimseler yetiştirmek gerektir. Bu da ilk ve orta öğretimin günlük yaşama uygun olmasıyla gerçekleşebilir. Toplumlar ancak bu yoldan işadamlarına, sanat adamlarına kavuşabilirler. Ulusal yeteneklerimizi geliştirecek, duygularımızı yükseltecek üstün insanları yetiştirmeyi de unutmayacağız. Çocuklarımızı bu öğretim aşamalarından geçirerek yetiştireceğiz. Kesin olarak bilmeliyiz ki iki ayrı parça olarak yaşayan uluslar zayıftır, hastadır. Çocuklarımıza ve gençlerimize uygulayacağımız öğretim ne olursa olsun, onları:

1) Ulusuna

2) Türkiye Devleti’ne

3) Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne düşman olanlarla savaşabilecek bilgiler ve araçlarla silahlandıracağız.


Özgürlüğünü ve bağımsızlığını korumak yolunda savaş vermeyi bilmeyen uluslar için yaşama hakkı yoktur. Bu uğurda savaş gereklidir.

Bayanlar, Baylar!

Açıkça söyleyeyim ki biz üç buçuk yıl öncesine değin cemaat durumunda yaşıyorduk. Bizi istedikleri gibi yönetiyorlardı. Dünya bizi, temsilcimiz ve yöneticimiz olanlara göre tanıyor ve değerlendiriyordu. Üç buçuk yıldır ulus olarak yaşıyoruz. Bunun elle tutulur, gözle görülür tanığı yönetimimizin biçimidir ki bunu yasalar “Büyük Millet Meclisi Hükümeti” diye adlandırmıştır. Bütün dünya bir gün bile unutmasın ki Türkiye devletinin biricik ve gerçek temsilcisi, yalnız ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Aşağılık çıkarları için, kendi kişiliklerini korumak için ülkenin bağımsızlığını ve ulusun özgürlüğünü düşmana peşkeş çekmekte sakınca görmeyen, bağımsızlığı yok edecek hükümlerle dolu Sevr Antlaşması’nı kabul etmekten çekinmeyen Sultanların bu davranışlarını, Türk ulusu artık bir daha görmeyecek, ancak tarihte okuyup ibret alacaktır.

Bayanlar, Baylar!

Ordularımızın kazandığı zafer, sizin eğitim ordularınızın zaferi için yer açtı, yol hazırladı. Gerçek zaferi siz kazanacak, siz koruyup sürdüreceksiniz, bunu başaracağınızdan kuşkum yok. Sarsılmaz bir inançla ben ve bütün arkadaşlarım, sizi gözeteceğiz. Sizin karşılaşacağınız bütün engelleri kıracağız. Son bir söz :

Sizin değerli bir topluluk olarak Bursa’ya gelmeniz, yalnız Bursa’yı değil, bütün Anadolu’daki kardeşlerinizi sevindirdi. İstanbul’dan getirdiğiniz selamları bütün ulusa ulaştıracağız. Ben de sizden dileyeceğim ki oradaki kardeşlerimize selamlarımızı götürünüz. İstanbul’un talihi, İstanbul’da yaşayan öz Türklerin gönlündeki, vicdanındaki isteklere denk olarak belirip parlayacaktır.

M.Kemal ATATÜRK
 
Kütahya’da Öğretmenlerle Konuşma 24 Mart 1923
(Lise binasında verilen çay ziyafetinde söylenmiştir.)


''Öğretmen Hanımlar ve Öğretmen Efendiler;
Bu irfan çatısı altında hepinizi bir arada görmekten ve hepinizi de selâmlamaktan son derece mutluyum. Müdür Beyefendinin çok güzel açıklayıp anlattığı memleketimizi, toplumumuzu gerçek hedefe, mutluluk hedefine ulaştırmak için iki orduya ihtiyaç vardır. Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri milletin geleceğini yoğuran irfan ordusu. Bu iki ordunun her ikisi de kıymetlidir, yücedir, verimlidir, saygıdeğerdir; fakat bu iki ordudan hangisi daha kıymetlidir, hangisi birbirine üstün tutulur. Şüphesiz böyle bir tercih yapılamaz, bu iki ordunun ikisi de hayatidir.

Yalnız siz, bilgi ve anlayış ordusundan olanlar, sizlere içinde olduğunuz ordunun kıymet ve kutsallığını anlatmak için şunu söyleyeyim ki, sizler ölen ve öldüren birinci orduya niçin öldürüp niçin öldüğünü öğreten bir orduya aitsiniz.
Saygıdeğer öğretmen Hanımlar ve öğretmen Beyler, biz, iki ordudan birincisine, vatanı çiğnemeye gelen düşman karşısında kan akıtan birinci orduya, bütün dünya bilir ve bütün dünya şahit oldu ki, pek mükemmel olarak sahibiz. Vatanın dört yıl önce düştüğü büyük felâketten sonra yoktan var olan bu ordu vatanı yok etmeye gelen düşmanı vatanın namus ocağında boğup yok etti. Yalnız işimiz, yalnız bu orduya sahiplikle bitmiş, amacımız yalnız bu ordunun zaferiyle sona ermiş değildir. Bir millet ilim, anlayış ordusuna sahip olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin o zaferlerin devamlı sonuçlar vermesi ancak irfan (bilmek, anlamak) ordusuyla geçerlidir. Bu ikinci ordu olmadan birinci ordunun kazançları ölüdür. Milletimizi gerçek mutluluğa ve kurtuluşa ulaştırmak istiyorsak ve milletimize sağlam ve verimli bir gelecek vermek istiyorsak, bizi ölümden kurtaran ve hayata götüren bugünkü idare şeklimizin sonsuzluğunu istiyorsak, bin an önce büyük, mükemmel, nurlu bir bilgi, anlayış ordusuna sahip olmak zorunda olduğumuzu inkâr edemeyiz.

Eski idarelerin, eski hükümet gençlerinin en büyük kötülüklerinden biri de ilim, anlayış ordusuna lâyık oldukları büyük önemi vermemeleridir. Eğer bu önem verilseydi; geleceği ellerine emanet ettiğimiz sizlere, gelecek kadar sağlam bir yer verilmesi gerekirdi. Henüz üç buçuk dört yıllık bir hayata sahip olan milli idaremiz de, gerçekten bilgi ve anlayış ordusuyla lâyık olduğu kadar ilgilenememiştir. Fakat bundaki mecburiyeti milletin aydınları olan sizler elbette ki herkesten daha iyi anlar ve değerlendirirsiniz. Bütün kuvvetlerimizi yalnız cepheye harcadığımız, bütün sağlamlığımızı cephedeki orduda toplamak mecburiyetinde olduğumuz bu kısa zaman içinde, doğal olarak ilim,anlayış ordusuyla lâyıkiyle meşgul olamazdık. Lâkin Cenab-ı Hakk’a binlerce hamd ü sena olsun ki, düşman karşısındaki aziz ordular için harcadığımız bütün emekler mutlu kazançlarını verdi. Artık bundan sonra aynı kuvvet, aynı faaliyet, aynı emeklerimizin, gayretlerimizin mutlu ve başarılı kazançlarını, aynı parlaklık ve aynı verimlilikle elde edeceğiz.
Arkadaşlar, asker ordusuyla irfan ordusu arasındaki benzeyiş ve uygunluğu belirtmiş olmak için şunu da ilâve edeyim: Kıymetli bir eserde ordunun ruhu, subaylar heyeti ve komuta heyetidir deniliyor. Gerçekten böyledir. Bir ordunun kıymeti subaylar ve komuta heyetinin kıymeti ile ölçülür. Siz öğretmen hanımlar ve öğretmen beyler, sizler de bilgi ve anlayış ordusunun subaylar ve komuta heyetisiniz. Sizin ordunuzun kıymeti de sizlerin kıymetinizle ölçülecektir. İstiklâl mücadelesinde, üç dört yıldır, düşmanı topraklarımızda yok etmek için yaptığımız savaşta ordunun ruhu olan subaylar ve komuta heyet ve ileri gelenleri kıymetlerinin yüksekliğini nasıl göstermiş ve ispat etmişse, bundan sonra yapacağımız nur ve inkılâp mücadelesinin milletimize bir karanlık gibi çöken bütün bilgisizliği yenmek ve kahretmek savaşında da bilgi ordusunun ruhu olan siz öğretmen hanımlar ve öğretmen beylerin aynı yeteneği paylaşacağınıza ve göstereceğinize eminim. Hepinizi bu güvenle selâmlarım saygıdeğer arkadaşlar.''

M.Kemal ATATÜRK

Hâkimiyet-i Milliye, 02.04.1923

 
İzmir Kız Öğretmen Okulunda Bir Konuşma 1 Şubat 1931
(Öğretmenlerle yapılan görüşmede söylenmiştir.)

''Türk kadını hakkındaki tartışmayı özetleyerek bugün için kadının askerlik yapması söz konusu olmasa bile, bütün kızlarımızın vatanın ve milletin yüksek yararlarını her şekil ve araç ile savunabilecek ve koruyabilecek yetenekte yetiştirilmesinin, millî eğitimde temel tutulması ve kız çocuklarımızın buna göre vücut, düşünce ve duygu eğitimine ulaştırılması gerektiğini açıklayan Gazi şu cümleleri eklediler:

Türk kadınının gerçekte bu özde olduğuna şüphe yoktur. Onun içindir ki, Türk kadınları, memleketin alın yazısını millet adına idare eden siyasal topluluğa katılmak isteğini açıklamakla memleketin, milletin vatandaşlara yüklediği görevlerin hiçbirinden kendilerinin uzak bırakılacağını düşünmezler. Çünkü görev karşılığı olmayan hak yoktur.''

M.Kemal ATATÜRK

Hâkimiyet-i Milliye, 3 02. 1931

 
Muallimler Birliği Kongresi Üyelerine 25 Ağustos 1924
(Mualimler Birliği Kongresi üyelerine, Millî Eğitim Bakanı Vasıf Çınar tarafından Şehir Lokantasında verilen çay ziyafetinde söylenmiştir)

''Saygıdeğer Efendiler!
Öncelikle bu toplantıyı düzenleyen Vasıf Beyefendi’ye huzurunuzda birkaç söz söylemek fırsatını verdiklerinden dolayı özellikle teşekkür ederim.

Hanımlar, Beyler!
Seçkin meclisinizin içinde bulunmaktan dolayı sevinçliyim. Türkiye Mualimler Birliği’nin Ankara’da kararlaştırıldığı ilk kongresini çok büyük mutlulukla karşıladım. Memleketimiz ve cumhuriyetimiz için, sizler gibi kıymetli öğretmen hanım ve beylerinin burada toplanması çok verimli sonuçların ortaya çıkmasına yardımcı olacaktır.

Hanımlar, Beyler!
Türkiye Muallimler Birliği’nin bütün memlekette şekillenmesini, Konya’yı olduğu gibi Van’ı ve Hakkari’yi de teşkîlâtı içine almasını ve her köyde üyeye sahip olmasını derin bir ilgi ile bekleyeceğim.

Öğretmenler!
Yeni nesli, Cumhuriyet’in özverili öğretmen ve eğitmenleri, sizler yetiştireceksiniz; yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin yeteneğiniz ve özveriniz derecesiyle uygun olacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu kalite ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir. Sizlerin, seçkin görevinizin yerine getirilmesine büyük özveriyle varlığınızı vereceğinize hiç şüphe etmem.

Ben millî öğretim ve millî eğitimimiz hakkındaki görüşlerimi çeşitli zamanlarda ve çeşitli nedenlerle söyledim. Fakat bu görüşlerimi birkaç kelimede toplayarak tekrar etmeyi faydasız görmüyorum.

Öğretmenler!
Erkek ve kız çocuklarımızın, aynı şekilde bütün ilim derecelerindeki öğrenim ve eğitimlerinin uygulamalı olması önemlidir. Memleket çocuğu, her öğrenim derecesinde ekonomik hayatta istekli, eser sahibi ve başarılı olacak şekilde donanımlı olmalıdır. Millî ahlâkımız, uygar ilkelerle ve hür düşüncelerle arttırılmalıdır. Bu çok önemlidir, özellikle dikkatinizi çekerim. Göz korkutma ilkesine dayanan ahlâk, bir erdem olmadığı gibi güvene de uygun değildir.

Efendiler! Bu görüşümde sizin tamamen benimle beraber olduğunuza şüphe etmiyorum. Genel öğrenim ve eğitim programımız da bu temelleri içine alır. Fakat biliyorsunuz ki, görüşlerin, programların kesin ve açık olması çok önemli olmakla birlikte verim ve eser verebilmesi, onların becerikli, anlayışlı ve özverili öğretmenlerimiz tarafından okullarımızda çok büyük dikkat ve gayretle uygulamasına bağlıdır. İşte özellikle sizden rica edeceğim konu budur. Sizin başarınız, cumhuriyetin başarısı olacaktır.
Arkadaşlar, yeni Türkiye’nin birkaç yıla sığdırdığı askerî, siyasî, idariî inkılâplar sizin, saygıdeğer öğretmenler, sosyal ve fikrî inkılâptaki başarılarınızla desteklenecektir. Hiçbir zaman hatırlarınızdan çıkmasın ki, “Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.”

M.Kemal ATATÜRK

Hâkimiyet-i Milliye: 26.08.1924
 
Konya’da Öğretmenlerle Bir Konuşma 18 Ekim 1925
(Öğretmenler Birliğinde Öğretmen Hayriye’nin söylevi üzerine)


''Saygıdeğer Bey ve Hanımefendiler;

Öncelikle izin veriniz Öğretmen Hanımefendiye özellikle teşekkür edeyim. Beni buraya davetlerinden, gelmeme öncülüğünden dolayı. Bu sebeple çok nurlu bir huzurun, çok verimli beyinlerin karşısında bulunmakla mutluyum. Öğretmen Hanımefendiye de teşekkür edeceğim ki, benim seçkin heyetinizle zaten var olan ilişki ve ilgimi, heyetinizin göğüslerinizde taşıdığınız işaretten birini kendisi göğsüme takarak burada tesbit ve ilâna neden olmuştur. Öğretmen Hayriye Hanımın konuşmasını çok derin ilgiyle dinledim.

Öğretmen ordusunun, nur ordusunun kararlılık ve imanını ne güzel anlattılar. Kendilerini tebrik ederim. Açıklamaları sırasında bana ait güzel sözlere özellikle teşekkür ederim. Bu noktada her yerde söylediğim bir gerçeği tekrar etmeme izninizi rica ederim. Memleket ve millet hizmetlerinde öncü olmak isteyenlerin esin kaynağı, milletin gerçek duyguları ve amaçlarıdır. Bizim söylemeye değer bir hareketimiz varsa, o da milletin duygu ve beklentilerinde sevgilerinde varlığına dokunmağa çalışmaktan ibarettir. Her türlü başarı sırrının, her türlü kuvvetin, kudretin gerçek kaynağının, milletin kendisi olduğuna inancımız tamdır.

Şimdiye kadar bu hareketimizden asla aldanmadık. Bundan sonra da aynı şekilde harekete devam edeceğimize şüphe yoktur.
Saygıdeğer arkadaşlar; yürümekte olduğumuz yenilenme, gelişme ve medeniyet yolunda sizlerden oluşan bir Türk ordusunun mutlaka başarılı olacağına inancım kesindir. Şimdiye kadar olduğu gibi, birbirimize dayanarak ve hep beraber milletin iradesine dayanarak yürümekte devam edeceğiz. Milletimizin bitirmeye mecburi olduğu aşamalar büyüktür. Ulaşılması mecbur olan hedefler çoktur. Mutlaka bu aşamalar geçilecek, en nurlu hedeflere varılacaktır. Onun için birbirimize vereceğimiz işaret ileri! İleri! Daima ileridir.''

M.Kemal ATATÜRK

Hâkimiyet-i Milliye: 20.10.1925




Konya’da Öğretmenlerle İkinci Bir Konuşma 19 Ekim 1925
(Öğretmenler Birliği Gece Toplantısında söylenmiştir.)

''Hanımlar, Efendiler!
Bu dakikada dinlediğim duygusallıkla karışık sözleri çok içten, çok yüce buldum. Teşekkür ederim. Kız Öğretmen Okulu, Kız Orta Okulu; Erkek Lisesi ve Erkek Öğretmen Okulu tarafından ortaklaşa düzenlenen bu gece toplantısında bulunmaktan çok mutlu oldum ve fazlasıyla faydalandım.

Müdürler, öğretmenler, öğrenciler! Mutlulukla görüyorum ki, çok güzel çalışıyorsunuz. Girdiğim her yerde bütün milletin aynı şekilde çalıştığına tanık oldum. Millet, aynı noktaya aynı şekilde hızlı ve ekararlı adımlarla yürümektedir. Bu gözlemde bulunanlar elbette hükmeder ki, Türk milleti programını kesinlikle belirlemiştir. Bu programda kesin hedefe ulaştıran yollar açık ve bellidir. Bütün millet elele vererek programını uygulamaktadır. Bizim programımız yoktur diyenlere söylemeliyim ki, bizim programımızı bütün ayrıntılarıyla laflardan oluşmuş yazılarda arayanlar, beklediklerini bulamayabilirler. Gerçekten bizim programımızın içerdiği amaçlar bakkal kâğıtları üzerindeki belirlenmiş programlardan büsbütün başkadır, yüksektir. Bizim programımızın olup olmadığından şüphesi olanlara, onun sonuçları olan işlere ve eserlere dikkatle bakmalarını öneririm. Her geçecek gün, milletin ortak çalışmasının yeni ve hayırlı sonuçlarıyla taçlanacaktır. Sonuçlar programımızı doğrulama nedeni olacaktır. Kudretsiz beyinler, zayıf bakışlar gerçeği kolaylıkla göremezler. O gibiler büyük Türk milletinin yüce seviyesine göre geri adamlardır. Fakat zaman bütün gerçeklikleri en geri olanlara bile anlatacaktır.

Arkadaşlar, ilim ve irfan heyetisiniz, huzurunuzda bulunmaktan faydalanarak bir noktaya dikkat ve çabalarınızı yönlendireceğim: milletimizin nefsini kuruntulardan kurtarmaya gücü yetecek duruma getirmeye çok çalışalım.''

M.Kemal ATATÜRK

Hâkimiyet-i Milliye: 22.10.1925
 
Geri
Top