Oratoryo, şairin kendi şiirlerinden ve kitaplarından kendisi tarafından derlenmiştir.
BÖLÜM: I
KUVVA-YI MİLLİYE SUBAYI:
Afiyet olsun ağalar! Maşallah, maşallah, görüyorum neşeniz yerinde . Gök yıkılsa, kara yer batsa umrunuzda değil… Yoksa kederinizden mi içip böyle meşk eylersiniz?..
Hey gidi Koca Osmanlı, hey!.. Birkaç şaşkın mirasyedi elinde tükenip gittin işte!
Yiyiniz efendiler, yiyiniz, içiniz, meşk ediniz!..
Viyana‘dan sonra Osmanlı’ya mezar kazmak değil mi ki işiniz?
Son kaleler de bir bir düşüyor,her şey bitiyor ağalar, her şey tükeniyor.
Belki bu son meşkiniz olacaktır, yiyiniz, içiniz, eğleniniz.”
ERKEK:
Ayakları bin yıllık ağaç kökleri gibiydi.
Elleri ağaç kabuğunca nasır,
Gözleri bir putçasına sabit.
Binlerce yıl öteden bakar gibiydi.
ERKEK:
Nal sesleri çınlıyordu kuru bozkırlardan.
Kadın sesleri, çocuk sesleri.
Aç midelerin,
acının, yıkımın,
ölümün çığlık çığlığa soluk sesleri.
Yürüyordu kaderine tutsak olmamak için.
Yürüyordu öle, yite.
Ortaasya’ nın kuru, bereketsiz bozkırlarından,
Umut yeşili Batı ovalarına,
kır çiçeği yaylalarına,
soğuk soğuk sularına.
Yürüyordu öle, yite.
Yürüyordu kök salıp, dal, budak vererek. Yürüyordu kendi çizdiği talihine.
ERKEK :
Düşman ateş gibiydi
fırtına olduk.
Sel olduk, deniz olduk.
Düşman döne döne geldi.
Karanlık bir gece gibi çökünce üstümüze,
Gün olduk,
güneş olduk.
Gök bizimleydi.
Yer bizimleydi.
Yürüdük bir kaç can bırakıp
mal,
davar,
kan bırakıp. Yürüdük yeni gün doğarken
yüzümüze
KIZ :
Yurt dedik bu toprağa.
Ana gibi bağrına basıp can verdi.
Kan geldi soluk yüzlü bebelerin yüzüne.
Yurt dedik bu toprağa,
Ana dedik, can dedik.
Yüzü güldü tüm yorgunların.
Gül dalından bal derdik.
Bal akardı dillerinden,
Bu can senin “al I..” dedik.
Yurt dedik bu toprağa
Ana gibi bağrına basıp, can verdi.
Sevip, okşadık gönülden
Kuşlarcasına özgür,
kendi başına buyruk,
Ateşinde kavrulduk.
Bir verdik, bînlercesîne,
doyurup sinesinde
“Kal !..” dedi.
ERKEK:
Bir tohumdu gürbüz kuşaklara gebe.
Göklere dallan değen çınarcasına düşleri.
Bir tohumdu geleceğe uzanan bebe.
Bir tohumdu kök salıp yedi kat yerin dibine,
Nemli dudaklarından parlak yıldızlar
dökülmekte ellerine.
Bir tohumdu geleceğe uzanan bebe.
Gün ile yıkandı, gün ile doydu.
Serpildi, boy verdi.
Baş eğdiler, diz çöktüler, kulak verdiler sözlerine.
Bir tohumdu geleceğe uzanan bebe.
Gün ile yıkandı, gün ile doydu.
Serpildi, boy verdi.
Doğuda Acem elleri,
Batıda adı geldi Viyana önlerine.
Bir tohumdu geleceğe uzanan bebe.
Baş eğdiler, diz çöktüler,
kulak verdiler sözlerine.
Büyüdü dal budak salıp dört bir yanma evrenin.
Çöl ateşinde umut gibi,
Daldasında uyudu bebeleri.
Büyüdü dal budak salıp dört bir yanma evrenin,
Silindi yürekten korkuları.
Baş eğdiler, diz çöktüler
kulak verdiler sözlerine,
Gün oldu geceleri.
KIZ :
Güç birlikten doğarmış.
“Sen !..” dedi, “Ben !..” dedi gölgesinde kalanlar.
Oynadı ya toprağa salınan kök,
Düşünce birbirine
ayakla baş,
elle tırnak…
Kemirdi koca çınarı kurtlar, kuşlar, yılanlar.
Karışınca
ayakla baş,
elle tırnak…
Her yana hakim oldu aşa zehir katanlar.
En ince damara dek diş izleri yürüdü.
Dışarda fırtına, kar, yağmur…
Yıkmak için çınarı
sıyırıp da kolunu, Binlerce balta
UTANMADAN YÜRÜDÜ !..
GENEL DURUM
ANLATICI
Mondros’la Türk dünyasında yeni
bir dönem başlar vatan baştan başa
talan edilmiştir. İnsanı yorgun,
bitap, güçsüz ve umutsuzdur. Son
kaleler de bir bir tutsaklık bayrağının
gölgesine girmekte, koca Osmanlı
dökülen göz yaşlarının selinde
bilinmeyen sonsuzluklara doğru
hızla sürüklenmektedir.
Çile çile dokunan tutsaklık zinciri
Anadolu’nun en ücra köşelerine
doğru çekilip, o görkemli ölünün
mirası, aç sırtlanlarının kanlı dişleri
arasında didik didik edilmektedir.
ERKEK:
Vatan elden gitmekte
Çile çile dokunmakta tutsaklık zinciri
Padişah kendi can derdinde
Fransız, İngiliz, Ermeni, Yunan …
Yutulmakta birer birer,
Yok olmakta koca Osmanlı
Bir koca ölü mirası paylaşılan
ERKEK:
Kanını emmeye geldi,
Bu zırhlılar , bu ordu, mitralyöz….
Göz göz içimizde acı,
Izdırabın en vahşi alevleri
Yanmaya geldi.
ZİNCİRLENENLERDEN BİR KIZ:
Eyvah
Neyim var, neyim yok hepsini aldılar
Mal,
davar,
Tohum,
Oğul,
Koca,
Hepsini…
ZİNCİRLENENLERDEN BİR ERKEK ( I ):
Çeliklere sarındılar geldiler hay oğul !..
Ateş ve kin kustular toprağıma
ZİNCİRLENENLERDEN BİR ERKEK:
Ak dualarına sığındık, akça ninelerin
Nasırlı eller işlerdi toprağı
Görünmez oldu barış güvercinleri
ZİNCİRLENENLERDEN BİR KIZ:
Geçmez oldu yüce dağlarından
Kartal bakışlı Koç Köroğlular
Dadallar’dan haber çıkmaz oldu
ooyy!..
ANLATICI
Eller uzunmakta gökyüzüne doğru. Akça ninelerin tükenmez duaları nasırlı ellerden gökyüzündeki güzelliklere doğru ilahi bir istekle yol almakta, göklerden bir kurtarıcı beklenmektedir.
Kartal bakışlı Koç Köroğlulular’dan, Avşar Şahini Yiğit Dadallar’dan ümit kesilmemiştir.
KORO İÇİ ERKEK
Korkak omuzların kaldıracağı başarmak.
KORO İÇİ BİR KIZ
Onuruyla ölmek de bir iştir sırasınca
KORO
İnsan alnına sürülen
karaysa
rezil yaşamak
ANLATICI :
Eller uzunmakta gökyüzüne doğru .Akça ninelerin bitmez duaları nasırlı ellerinden birer umut olup ak bir güvercin kanadında uçup gitmekte güzelliklere doğru.
KORO İÇİ BİR KIZ (Anne)
Bir oğul vermeyile gök yıkılmaz ya dediler
Bin oğul vermeyile kara yer batmaz ya dediler
Gök yıkılsa, kara yer batsa gerek
KORO İÇİ ERKEK:
Hani benim elim, obam
Körpe gelinlerim,
yiğit ellerim.
Gün yüzü değmemiş
sırma örüklü
kınalı elli
ince belli kızlarım?…
KORO İÇİ KIZ
Bu koca ulus boynu bükük kalmaz ya dediler
Gök yıkılsa kara yer batsa gerek
“Bu zülüm sonsuza dek
Var olmaz ya !” dediler
ANLATICI
İzmir gözleri yaşlı gelenleri karşılar Kordon boyu bir mahşer. İzmir’de ölümcesine bir olay yaşanmaktadır.
ANLATICI (Devam eder) :
Yüzyıllarca himayemizde, gelişip semiren Rumlarla doludur caddeler. Ellerinde Yunan bayrakları, neşeyle, heyecanla ve taşkınlıkla gelenlere çiçek atarlar.
KORO İÇİ ERKEK :
Hey sert kayalar,
bakır yüzlü,
kurşun yürekli askerler!
Hey kara gök,
ak köpüklü deniz!
Hey ağzından ateş kusan canavarlar
KORO İÇİ ERKEK.
Ölüm, bir gül bahçesine
Girivermek gülüm
KORO İÇİ KIZ:
Ölüm , güneşçe ısıtıp yürekleri
Ölüm, bir gülle parçasıyla gülüvermek gülüm
KORO İÇİ ERKEK:
Hey kara gök,
ak köpüklü deniz!
KORO
Bayrak dalgalanmayan yerde
Onursuz canı neyleriz!
ANLATICI :
Gözler, gemilerden inmeye başlayan Efzun (Yunan) askerlerine dikilmiştir.Bağırtılar , çağırtılar göklere yükselir. Alkış sesleri arasında yürüyüşe geçerler .
En önde dalgalanan Yunan bayrağı onurumuza dokunan kara bir leke olur.
(Fonda Efzun askerlerinin İzmir’e çıkışı . Öğrenciler bu görüntünün iki yanında kümelenmişlerdir.)
KORO
Kara leke silinmeli,
Onur kurtulmalı….
HASAN TAHSİN:
Bir günde bin yıl yaşadım ana
Bin yıllık hınç birikti düşmana
Toprak
Benim toprağım
Havada uçan kuş
Beni tanıdı yüzlerce yıl
Ben otardım duvarımı yaylalar boyu
Dağlarında kaynayan suyun
Tadı damaklarımda
Ellerimde dumanı yücelerin.
Bir günde bin yıl yaşadım ana
Bin yıllık hınç birikti düşmana.
KORO:
Sorulacak bir bir acısı
küsen tohum,
dökülen başak
Bize yaşamak yasak…
HASAN TAHSİN:
Verilmezse hesabı dökülen kanın
Kurtulmazsa her karışı vatanın
KIZLAR KOROSU:
Yüreğim saram sana
Canımı verem sana
De durma davran oğul
Bu anan sana kurban
Vatana kurban oğul
ANLATICI:
Bir bomba patlar Hasan Tahsin’in ellerinden. Ortalık toz duman olur. Düşman neye uğradığını şaşırır. Ardından Hasan TAHSİN yakalanıp paramparça edilir.
Gözleri ak bir alnın mutluluğu ile güler. Kara silinip onur kurtulmuştur.
KORO İÇİ KIZ:
İlk kurşun
bir alevdi
Yanıyordu baştan başa İzmir
yanıyordu ya …
Yanan tek İzmir değildi
Yangın taa şuramızda!
KORO:
Kumlar sayısınca idi düşman
Kumlar sayısınca
Hüzündü kapımızda
ZİNCİRLENENLERDEN BİR KIZ:
Bağlar bozuldu
Yuvalar dağıldı
Yollar silindi can…
Umduk,
bekledik
ve düşündük
ZİNCİRLİ BİR ERKEK:
O gün ilk ateş damarımızda
Alevlendi can…
KORO:
Geceler korktu bizden
Aydınlıklara gebe geceler
Binlerce çiçek boy verdi
Çatlak bağırlardan
Gördüğümüz
Benzedi düşlediğimize
Haydi !
Dedi bir ses
O, altın saçlı kahraman
Mavi gözlü dost bakışlı…
ANLATICI:
Bir haber bekler Anadolu. Milyonlarca göz sabahı bekler gönlünde. Milyonlarca göz ufuklardan bir güvercin uçuşu, ak bir güvercin muştusu bekler.
KORO İÇİ ERKEK:
Yiğit yola çıktı.
Duru sularcasına tut gönlünü bacım
Gül artık,
Kara bulutlar arınıversin.
KORO İÇİ ERKEK:
Yiğit yola çıktı, behey koca dünya !
Yürüdü geçtiği yerlerde ateşten izler bırakıp.
KORO İÇİ KIZ:
Yiğit yola çıktı.
Rüzgarla kol kola girdiler.
Yel gibi, yiğit gibi yürüdüler…
SAHNE ÖNÜNDEKİ KIZ:
Güzel yolcu beni de al yanına.
GRUP 1
Beni de !
GRUP 2
Beni de!
TÜM KORO
Beni de!
KORO İÇİ KIZ
Yağmurlu bir duman tütmekte
Samsun kıyısında
Yanmakta Kuva-yi Milliye ateşi
Gönül ısıtan bu ateş
yakan,
kahreden ateş sanki
Zülüm karşısında.
ANLATICI :
Amasya’da doğan güneşin ışığını, gönüllerde hissedersiniz. Gönüller bir olmuş bu ateşe can vermektedir.Amasya’yı baştan başa görünmeyen bir alev sarmıştır. Yeniden doğuşun sevincini yaşarlar.
Hallaşır, helalaşırlar giyinirler bir bir yiğit urbasını.
KORO:
Aşımızı paylaştı bizimle
Onunla dimdikti başımız
KORO İÇİ KIZ :
Aşımızı paylaştı bizimle
Hallaştık,
helalaştık
KORO:
Onunla dimdikti başımız
KORO İÇİ ERKEK:
Yeşilırmak boyu
Çiçek çiçek,
yeşil yeşil,
al al
umutlar.
KORO:
Onunla meltem oldu, kurudu göz yaşımız
KORO İÇİ KIZ:
Sabır nakış nakış işlenmiş yüreğimize
Ferhat’ın dağla savaşını dinledik
Yüzyıllar boyu.
Çileye gül derdik günlerce
Bağrı oyuk kayalar şahit azmimize
Vurgunuz bu toprağa derinden
KORO:
Bu toprak uğruna kavgamız.
Bu toprak için dünyayı
Oynatırız yerinden
ANLATICI:
Erzurum’da Dadaş heyecan içindedir, sabırsızdır. Yerinde duramaz.
KORO İÇİ ERKEK:
Erzurum ışıkları umut yüklüydü
Göz kırpmadan sabahı bekliyordu Erzurumlular
Nice kavgalara dur demiş Palandöken,
Nice acılara göğüs germiş,
Ne canlar vermiş Erzurum.
KORO İÇİ KIZ:
Erzurum gece içinde
Erzurum ışıkları umut yüklüydü
Gök kırpmadan sabahı bekliyordu
KORO İÇİN ERKEK:
“Dur!” dedi bir ses
Dur diyelim düşmana
KORO İÇİ ERKEK:
Top mu yok?
KORO:
Balta var …
KORO İÇİ ERKEK:
tüfek mi yok?
KORO :
Kazma var…
KORO İÇİ KIZ:
El var
KORO:
Parmak var,
tırnak var…
KIZ:
-Ah ! bir bilseniz bu yürekte harlanacak ateş var.
KORO
Bağımsızlık uğruna can verecek Dadaş var
ANLATICI:
Binlerce ses, yüz binlerce top gibi patlar düşmanın suratına karar verilmiştir. Yay kurulmuş, oklar hedefine yöneltilmiştir. Topluluk çalkalanır, Kemal Paşa’ya yol açar, gönül verirler.
KORO İÇİ ERKEK:
Aha şart olsun Sarı Paşamız bilir
Aha şart olsun ”Ölün” dese
Göz kapalı gidilir
Çelikten bakışları var ki babam
Deme gitsin
Bir dikilince ayağa,
Büyür, büyür de gönlümüzde,
Dal verir, budaklanır,
Başı göğe değer.
KORO:
Yürüyünce düşmanın aklı döner.
KORO İÇİ KIZ:
Adına kurban Sarı Paşa’mın
Aha şart olsun
“Ölün!” dese gözü kapalı gidilir.
KORO İÇİ ERKEK:
Birlik şarabından içip,
Dirlik sofrasında doyuldu
Damla idi doldular,
Toplanıp sel oldular
Akıp yücesine,
Gündüzün gecesine,
Uzanan bıçak gibi, geceyi ışığa boğdular.
KORO İÇİ KIZ:
Güçlü bir kaynak gibi
Yerden fışkırırcasına,
Kara toprak alnına
Kandan antlar yazdılar
Can ve sevgi ile harladılar ateşi
O gece gökyüzü yıldızlarla doldu.
Binlerce korku, dehşetle can gözünü açıp.
KORO
Binlerce gönül Sivas’ a doğru
Sırtladılar güneşi
ANLATICI:
Sıvas’ta bağımsızlık savaşımının son düzenlemeleri yapılacaktır. Delegeler gelir dört bir yandan. Gelenlerin her biri , Kuva-yı Milliye ateşine bir kıvılcım atar.Samsun’da harlanan ateş, Amasya’dan Erzurum’a ve nihayet Sıvas’a güçlü bir istekle taşınmıştır.
KORO İÇİ KIZ
Duyun ey yüce gökler!
Duyun beni …
Duyun evren denizinde,
Yüzen gizler!
Ne yücelerden gelen yazgıdır bu
Ne kendi ellerimle yoğrulmuş.
KORO :
Ama birileri var soframda aşıma ortak olmuş.
ANLATICI:
Toplanılır. Bilgiler verilir, bilgiler alınır.Vatanın gücünden, silahsızlıktan bahsedilir. Kimi “İngiliz” der, kimi sözü alıp, Amerikan mandasında karar kılar.
Bunlar büyük karar öncesinin ince acılarıdır. Tutsaklıktan kurtulup, bir başka tutsaklığın kucağına düşmek demektir.
K.VASIF:
Bizi büyük bir devletin yönetmesini kabul edelim hele, şartları daha sonra görüşürüz.
MACİT BEY:
Çözülmesi gereken şu: Bundan sonra tek başımıza yaşayabilecek miyiz ? yaşayamayacak mıyız? Hangi devlet koruyacak bizi, nasıl koruyacak?
RAFET BEY :
Bizim Amerikan güdümünü tercih edişimiz, bütün toplumu tutsak kılan, yürekleri, vicdanları söndüren İngiliz güdümünden kurtulmak içindir. Amerika daha yumuşak ve milletlerin vicdanlarına daha saygılı olduğu içindir.
TIBBIYELİ GENÇ:
Paşam temsilcisi bulunduğum Tıbbıyeliler, beni buraya istiklal davamızı başarmak yolundaki çalışmaya katılmak üzere gönderdiler. Mandayı kabul edemem. Eğer, edecek olanlar varsa, bunlar her kim olursa olsun , şiddetle reddeder kabul etmeyiz. Örneğin manda fikrini siz kabul ederseniz sizi de reddeder kabul etmeyiz. Mustafa Kemal’i vatan kurtarıcısı değil vatan batırıcısı olarak adlandırır, tel’in ederiz.
KORO
O sonsuz ve daima gerçek kalacak
Gök, engin-yer, uçsuz bucaksız
Gök de onu öğrenecek, yer de
Tüm ayrılan yollar onda son bulacak.
MUSTAFA KEMAL
Efendiler, temel ilke, Türk Milletinin onurlu ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır.Bunun yolu da tam bağımsızlıktan geçer. Ne kadar zengin ve büyük olursa olsun, bağımsızlığından yoksun bir millet uygar insan karşısında uşak durumundadır.
KORO:
Sarmış gönülleri kara duman
Gözlerimize mil çekmişler
Kolumuz kırık.
KIZ:
Kan ile suladık gülümüzü
ateş ile dağladık
ağladık
ERKEK:
Ağlamaktan çare çıkmaz
Eldir
gözyaşına bakmaz
Çöreklenmiş soframıza uğursuz
“Hoşt”
demesen kalkmaz.
Dedik işi karara bağladık.
MUSTAFA KEMAL:
Yabancı bir devletin, koruyuculuğunu istemek insanlık niteliklerinden, yoksunluğu, güçsüzlüğü ve beceriksizliği açığa vurmaktan başka bir şey değildir. Gerçekten bu aşağılık duruma düşmemiş olanların, isteyerek başlarına yabancı bir yönetici getirmeleri hiç düşünülemez.
KORO:
Ezildik
üzüldük
çözülmedik
Bağlandık bir vücut gibi
KIZ:
Ne İngiliz
ne Amerikan mandası
KIZ:
Özgürlük nakışıyla işledik gönülleri
ERKEK:
Açlığa
“He!” dedik
Susuzluk caba
urbasız
azıksız ama…
KORO:
Tanrım
Bu vatan bizim dedik
Geldik sana
KIZLAR KOROSU:
O, pasın altında cevheri gördü
Külün altında lavı
Duran suda girdabı gördü
ERKEKLER KOROSU:
O, cevhere uzanıp bir bir
Lavı parlattı, girdabı coşturdu.
ANLATICI:
Ankara’ya bağımsızlık güneşi doğmuş, dağlardan bellerden sesler gelir. Birliğin , dirliğin yeniden uyanıp varoluşun sesidir bu.
Dağlarda, köylerde, şehirlerde ulusal direnişin ilk çiçekleri açmaktadır. Genç, ihtiyar, çoluk çocuk…Herkes bir somun kara ekmeğe çete yazılır.
KORO
Ve dağ yürüyordu ardına bakmadan
Ulu bir dev gibi öfkesini yumruklarına saklamış
Ve dağ yürüyordu korkmadan
Tek bir yürekcesine atan
kurdunu ,
kuşunu
Ve bilcümle yaratığı takmış peşine
Ve dağ yürüyordu
ERKEKLER KOROSU:
DÜŞMAN KAPIMIZDA, SARILMALI SİLAHA
KÖŞE KÖŞE , BUCAK BUCAK
KİRLETEMEDEN TOPRAĞIN HER ZERRESİNİ
TUTMALI SİPERLERİN HEPSİNİ
ERKEK:
Gözleri kömür karası
Simsiyahtı
Tel tel olmuştu sinirden bıyıkları
Donuk dağların sırtına vuran gün gibi
Coşkun akan su gibiydi
İki ayağının üzerine dikilip
yırtıcı bir şahin
alıcı bir kuş gibi
ERKEK 2:
Aha! Diyordu
Düşman kapımızda
İki adım sonra
Vatan da yok
Namusumuz da…
ERKEK 3:
Zavallı Antep
Antep aç,
Antep susuz,
yalın,
Antep silahsız
Varsa bir can…
KORO:
Cansa can
Kansa kan
Al kurban!
KIZ 1:
O yiğitler ki her biri bir arslan örneği
Ölüme yoldaş
Ana,baba
kız,
oğul,
kardaş…
KIZ 2:
Deniz gibi dalgalandı Antep
Kömür renkli bulutlar belirdi göklerde
Göklere sanki değer dalgalar
KORO:
Boğmak için düşmanı sinesinde,
Gökten yere indi bulutlar
ERKEK
Bir Şahin’di
On binlerce Şahin yurdun dört yanında
Gökler ağladı
Toprak yas tuttu
Şahin Bey vurulanda
KORO
Azdılar
Bir avuç insandılar
Antep değil sanki
Her biri vatandılar…
ANLATICI:
“Urfa’da aynı vahşeti yeniden yaşarız. Düşman elini , kolunu sallayarak çöker omuzlarımıza.Türlü eziyetler içinde kıvranır insanımız.Tutsaklık yüz karası…
KORO:
Vatandır göz açınca gördüğün,
İnsanın en tanıdık sana
Bir namus ,
bir silah,
bir at…
Ölüme gider insan uğruna
KIZ:
Kabına sığmayan deniz gibiydi Urfalılar
Tunçtan bir putçasına suskun
Çöl ateşinde kavrulmuşçasına
Alev doluydular
ERKEK:
Yırtıcı bir şahin örneği,
Alıcı kuşlar gibi,
Dalıp çıkıp düşman üstüne
Pençe pençe ateş yağdırdılar.
KORO:
10 Nisan 1920 gecesi
Düğün dernek kuruldu.
Gelenler, geldikleri gibi gittiler
ANLATICI:
Maraş küçücük kasaba. Maraş kolay lokma. Doymaz gözlerini çevirip, iştahla bu küçücük lokmaya uzanırlar
KIZ:
Maraş’ı düşman almış
Sokakları utanç içinde.
Gözyaşlarına boğuldu gönüller.
Fırtınalar kaynamakta dört yanda.
Gökyüzünde kara kara
Bulutlar toplanmakta.
ERKEK
Soğumuş kanları kızıştırdılar.
Doğruldu bükülmüş beller
Terazileyince usta eller
KORO:
Gez,
göz ,
arpacık …
ERKEK:
Top gibi gürledi
KORO:
Maraş gibi ,
vatan gibi,
can gibi,
Ata yadigarı mavzer
ERKEK
Al yazmalı gelinlere değen göz
Kınalı parmaklara dokunan eller,
Kan gölünde boğuluverdi bir bir
Kopuverince dağlardan o coşkun sel…
ANLATICI:
İstanbul hükümeti düşman elinde. Direniş hareketini sekteye uğratmak için elinden gelini yapar. Yanımızda olması gerekenler, karşımızdadır. Yüzyıllardır aşımızı paylaştığımız öz be öz Türk çocuklarıdır onlar. Düşmanla birlik olan İstanbul hükümetinin kışkırtma ve yönlendirmeleriyle sırtımızdan hançerlerler bizi.
Kardeş kurşunu çaresiz göğüslenir. Güçlü sinelerde eritilir.Aznavur,ÇopurMusa, Delibaş…Bir bir mağlup edilirler. Hainlikleri cezasız kalmaz.
ERKEK :
Akdeniz’in üstünde
Usul usul ak bulutlar kaynar
İzmir Körfezi mahşer
Alev alev yanar
KORO:
Coşkunca atıldık ileri
İnönü
Sakarya
Dumlupınar
ANLATICI:
“Düşman kaçıyordu yüz geri. Kara bir bulut gibi. Binlerce yılgın çekirge sürüsü gibi.Ardından bayrak bayrak, güneş güneş, dalga dalga askerimiz .Öyle güzeldi ki …
ANLATICI:
İzmir yolu açıldı. Omuz omuza , yürek yüreğe, ölümü karşılayanlar, düşmanı denize dökmek için atlı, yaya, aç, yalın uçarcasına aşıyorlardı dağları, tepeleri…
Bereket kokan ışık gibi çöküyor İzmir körfezine duman .Duman duman göklere yükseliyor acılar.
KIZLAR KOROSU :
Tepelerde binlerce yürek
Binlerce yürek Mustafa Kemal demek
Öfkeli bir kırbaç gibi yüzlerine
Binlerce yürek ardından
Zafere yürüyordu
ERKEK:
Nal seslerimizde zaman
O ilk yurttan kalan
Altın bir ışık gibi
Parlayarak alnımızda
“Geldim!” diyordu
Varım hala
Tarih gülerek bakıyordu
Kıralan son prangaya
KORO:
Ben Türküm
Nice sıratlardan geçmiş bu ayak
Nice yağmur, sel görmüş
Nice fırtınalar atlatmışım
Ben Türküm
Ne zaman darda kalmış
Ne zaman bunalmışım
Tarihi ben yazmışım
BÖLÜM 2.
MUSTAFA KEMAL
“Gerçek ve zor savaş şimdi başlıyor.Silahıyla olduğu gibi kafasıyla da savaşmak zorunda olan ulusumuzun birincisinde gösterdiği gücü ikincisinde de gösterece-ğine hiç şüphem yoktur.”
YAŞLI BİLGE:
Kaynayıp piş hayat mayasıyla
Alında ter , yürekte sevinç
ol da gel,
Ham yüreklere doğ güneş gibi
Bilgisizlik gecesini güne boğ da gel
Aman haa , yarım kalma
tam ol da gel …
YAŞLI BİLGE ( 2)
Toprakla çeliğin kavuşması ne güzel
Suyla tohumun sevdası
Ne güzel damarda yürüyen kan
Senin ellerin işlemekte demiri
Senin ellerinle yoğrulmakta zaman
Bu bir kıvılcımdır oğul
Düştü mü yüreklere
Alev alır göğe değer
Erir cehennemin en kahpe alazları alevinden
Çözülür en çetin zincirleri tutsaklığın
Silinir göklere çöreklenen duman
Bu ateş özgürlük yüklü oğul
Sabır yüklü,
inanç yüklü
Ve bir gün doğumu sancısı ki oğul
Işıkça bir göz mavisine
Döner zaman…
YAŞLI BİLGE (3)
Demir tavında gerek.
O ateşli yolu geçen ayak pek olmalı oğul !..
Karanlıklar gecesine açılan umut,
Ay’a kardeş, güneş olmak güç oğul !..
Hadi oğul, can oğul!..
Uygarlık ateşidir yüreğe nakışlanan,
Gerçeğe adımları bağlayıp da yan oğul !..
KIZ (Öğretmen):
Ateş gibidir düşünce
Örtünce üstünü can verir
Can verir gün boyu
saz çalan cırcır böceği
Gönlü rahat girer kış uykusuna
karınca
Ateş gibidir düşünce
Örtünce üstünü can verir
Kararır beyinlerin ışığı
mutluluk ezgileri susar;
Cahillik batağına düşer insan
Uygarlık ülküsünden
uzak kalınca
ÖĞRETMEN:
Yürüdük doğan güne karşı.
Ok yaydan çıktı ya bir kez
Coşkun alevlerle dolu yürekler.
İlham alıp çığ gibi büyüyen damlalardan,
Sel gibi doluşup geceler üstüne,
Görkemli fırtınalar yarattık
Taptaze umutlardan.
Ok yaydan çıktı ya bir kez,
Bilgi çiçekleriyle taçlandı kıraçlar,
Binlerce olgun meyva yetişti koruklardan.
Yürüdük doğan güne karşı,
Alaz alaz yürekleri yalayan
O ızdırap rüzgarına ‘’dur!…’’dedik.
Sildik alnımıza yazılan ilkçağ karanlığını
Kurduk dört köşesine vatanın
Millet okullarını.
Doksanında harfleri seçti Mehmet Dayı
Hatçe Nine yamacında.
Yüreğinde buz dağları eridi.
Tam ortasından çatıp da çizgileri
Işıkça bir heycanla bağladı’’A’’ yı
Yaşa Hatçe Nine, Yaşa Memet Dayı…
ÖĞRENCİ:
Bilinmeyen gizlerden bahset bana,
Bilmek istiyorum.
Akıl dalgıcını yıldız yıldız,
Güneş güneş…
Yolunu göster bana
VARMAK İSTİYORUM !..
KORO:
Gözlerini ver bana !..
Bakıp dünya ötesine,
Bir bir gerçekleri
Senin gözlerinden bir daha
GÖRMEK İSTİYORUM !..
ÖĞRETMEN:
Senin alınyazını yazacağım
Edirne’den Ardahan’a.
Sarıp demir ağlarını mutluluğun,
Çelikten bacalarının kuracağım.
Senin alınyazını yazacağım yeniden,
Bilgisayarlar üstüne.
En parlak ışıklarını sunacağım sana,
Ay’dan, Jüpiter’den Uranüs’ten
KIZ:
Bu eller benim ellerim,
Nakış nakış dokuyacak yeşili.
Bu eller benim ellerim.
Özgürlük nakışıyla
işleyecek demiri.
KORO:
Uygarlık yoludur bu yol
uzun,
dik
ve zahmetlidir.
ERKEK:
Pıtıraklı , kumlu , tozlu
çamurlu dikenli yol.
Bu yol sapa çıkmaz
Aynı ateşten
ve aynı alevden geçerek
YÜRÜMEK GEREK.
KIZLAR KOROSU:
Çağdaş,
yeni
ve uygar!..
Bu yeni yarışla savrulmakta zaman.
Çatlamakta habire tohum,
kurtulmakta kabuğunu kıran.
ERKEK:
Artık gece sona erdi,
güneş yükseldi.
Vurunca yüzlerine aydın düşünce ,
Yüreklerinde denizler çalkalandı
Fırtınalar çıktı açık denizlerden
Açık denizlerden bir gemi
ruh verdi,
can getirdi.
Toprak silkelendi derinden
Bir yüce ses ki
taa , yedi kat yerin dibinden
bilimden,
teknikten…
Ve bir ses ki
‘çalışana gökleri verdim !’
dedi yürekten
ERKEKLER KOROSU:
Sal altın ışıklarını,
Boğ karanlığa giden yolları,
Doğ ufkumuza güneş.
KIZLAR KOROSU:
Emeğin
bereketin,
başağın,
sarı saçlarında rüyam,
KORO:
Selâm
Yeraltına makine salan insan eli,
Selâm gökyüzüne akıl ışığından
Parıltılar salan dünyam!..
ERKEK:
Doğan güne merhaba
Şimdi can bulacak yurdumun
Fabrika bacalarından yükselen duman
Çeliğe hükmeden el
Alında domur domur
Dökülen ter merhaba!..
Merhaba kaynayan kan
El el aydınlıklara
Bir olup umutlara
Koşan vatan merhaba!..
Merhaba Yunusça yürek
Semâ meclisinde Mevlâna
Merhaba dostuyla ağlayana
Gönülde yanan güneş
Esip de yalım yalım
Umutsuzluğu silen rüzgar
Gülen çocuk
Yemişe duran çiçek
Yorulan kol
İşleyen demir
Hedefe uzanan yol
Kutsal emek merhaba!..
Merhaba sırtlayan omuz
Yüce insan merhaba!..
KIZ:
Bizi bizim kadar kim tanıyabilir,
Kim sevebilir bizim kadar ?
Kim tutar elimizden , yollarımız dolaşınca ?
Kim gerilik zincirini kırıp,
Kim sevinç gözyaşları döker
biz göklere ulaşınca
KORO:
Kim benzer bize bizim kadar
ata binip gezende?
Kim Karadenizde horon ,
Kim Erzurum’da bar,
Kim Ege’de efe bizim kadar?…
KIZ:
Gör , öğren
Ne gerekse mutluluk için.
Kötü mü ,
bir mumun etrafında
pervane olabilmek
KORO:
Büyümek ,
yücelmek,
arınıp tüm kuşkulardan
Atatürk olmak.
MARŞ
Gözümüz yücelerde, yıldızlar bize yakın
İnançla çıktık yola, aydınlığa bu akın
Bu büyük bir yarıştır, dönmeyeceğiz geri
Bize durmak yakışmaz, hep önde, hep ileri
Atatürk çocuğuyuz, yürüyoruz el ele
Coşkun sular gibiyiz dur denilmez bu sele
Yarınların yurdumun bizlerle arınacak
Atatürk meşalesi sonsuza uzanacak
Çalışmakla olacak yurdumuz büyük cennet
Mutluluk Türk olmaktır, yaşamak Cumhuriyet.
Atatürk çocuğuyuz, yürüyoruz el ele
Coşkun sular gibiyiz, dur denilmez bu sele
KORO:
Günüm senin ışığın
Geceme yoldaşsın sen
Seni okur, seni hecelerim,
Seninle aydınlanır
Seninle biter gecelerim.
- SON -
Zekeriya Çavuşoğlu
BÖLÜM: I
KUVVA-YI MİLLİYE SUBAYI:
Afiyet olsun ağalar! Maşallah, maşallah, görüyorum neşeniz yerinde . Gök yıkılsa, kara yer batsa umrunuzda değil… Yoksa kederinizden mi içip böyle meşk eylersiniz?..
Hey gidi Koca Osmanlı, hey!.. Birkaç şaşkın mirasyedi elinde tükenip gittin işte!
Yiyiniz efendiler, yiyiniz, içiniz, meşk ediniz!..
Viyana‘dan sonra Osmanlı’ya mezar kazmak değil mi ki işiniz?
Son kaleler de bir bir düşüyor,her şey bitiyor ağalar, her şey tükeniyor.
Belki bu son meşkiniz olacaktır, yiyiniz, içiniz, eğleniniz.”
ERKEK:
Ayakları bin yıllık ağaç kökleri gibiydi.
Elleri ağaç kabuğunca nasır,
Gözleri bir putçasına sabit.
Binlerce yıl öteden bakar gibiydi.
ERKEK:
Nal sesleri çınlıyordu kuru bozkırlardan.
Kadın sesleri, çocuk sesleri.
Aç midelerin,
acının, yıkımın,
ölümün çığlık çığlığa soluk sesleri.
Yürüyordu kaderine tutsak olmamak için.
Yürüyordu öle, yite.
Ortaasya’ nın kuru, bereketsiz bozkırlarından,
Umut yeşili Batı ovalarına,
kır çiçeği yaylalarına,
soğuk soğuk sularına.
Yürüyordu öle, yite.
Yürüyordu kök salıp, dal, budak vererek. Yürüyordu kendi çizdiği talihine.
ERKEK :
Düşman ateş gibiydi
fırtına olduk.
Sel olduk, deniz olduk.
Düşman döne döne geldi.
Karanlık bir gece gibi çökünce üstümüze,
Gün olduk,
güneş olduk.
Gök bizimleydi.
Yer bizimleydi.
Yürüdük bir kaç can bırakıp
mal,
davar,
kan bırakıp. Yürüdük yeni gün doğarken
yüzümüze
KIZ :
Yurt dedik bu toprağa.
Ana gibi bağrına basıp can verdi.
Kan geldi soluk yüzlü bebelerin yüzüne.
Yurt dedik bu toprağa,
Ana dedik, can dedik.
Yüzü güldü tüm yorgunların.
Gül dalından bal derdik.
Bal akardı dillerinden,
Bu can senin “al I..” dedik.
Yurt dedik bu toprağa
Ana gibi bağrına basıp, can verdi.
Sevip, okşadık gönülden
Kuşlarcasına özgür,
kendi başına buyruk,
Ateşinde kavrulduk.
Bir verdik, bînlercesîne,
doyurup sinesinde
“Kal !..” dedi.
ERKEK:
Bir tohumdu gürbüz kuşaklara gebe.
Göklere dallan değen çınarcasına düşleri.
Bir tohumdu geleceğe uzanan bebe.
Bir tohumdu kök salıp yedi kat yerin dibine,
Nemli dudaklarından parlak yıldızlar
dökülmekte ellerine.
Bir tohumdu geleceğe uzanan bebe.
Gün ile yıkandı, gün ile doydu.
Serpildi, boy verdi.
Baş eğdiler, diz çöktüler, kulak verdiler sözlerine.
Bir tohumdu geleceğe uzanan bebe.
Gün ile yıkandı, gün ile doydu.
Serpildi, boy verdi.
Doğuda Acem elleri,
Batıda adı geldi Viyana önlerine.
Bir tohumdu geleceğe uzanan bebe.
Baş eğdiler, diz çöktüler,
kulak verdiler sözlerine.
Büyüdü dal budak salıp dört bir yanma evrenin.
Çöl ateşinde umut gibi,
Daldasında uyudu bebeleri.
Büyüdü dal budak salıp dört bir yanma evrenin,
Silindi yürekten korkuları.
Baş eğdiler, diz çöktüler
kulak verdiler sözlerine,
Gün oldu geceleri.
KIZ :
Güç birlikten doğarmış.
“Sen !..” dedi, “Ben !..” dedi gölgesinde kalanlar.
Oynadı ya toprağa salınan kök,
Düşünce birbirine
ayakla baş,
elle tırnak…
Kemirdi koca çınarı kurtlar, kuşlar, yılanlar.
Karışınca
ayakla baş,
elle tırnak…
Her yana hakim oldu aşa zehir katanlar.
En ince damara dek diş izleri yürüdü.
Dışarda fırtına, kar, yağmur…
Yıkmak için çınarı
sıyırıp da kolunu, Binlerce balta
UTANMADAN YÜRÜDÜ !..
GENEL DURUM
ANLATICI
Mondros’la Türk dünyasında yeni
bir dönem başlar vatan baştan başa
talan edilmiştir. İnsanı yorgun,
bitap, güçsüz ve umutsuzdur. Son
kaleler de bir bir tutsaklık bayrağının
gölgesine girmekte, koca Osmanlı
dökülen göz yaşlarının selinde
bilinmeyen sonsuzluklara doğru
hızla sürüklenmektedir.
Çile çile dokunan tutsaklık zinciri
Anadolu’nun en ücra köşelerine
doğru çekilip, o görkemli ölünün
mirası, aç sırtlanlarının kanlı dişleri
arasında didik didik edilmektedir.
ERKEK:
Vatan elden gitmekte
Çile çile dokunmakta tutsaklık zinciri
Padişah kendi can derdinde
Fransız, İngiliz, Ermeni, Yunan …
Yutulmakta birer birer,
Yok olmakta koca Osmanlı
Bir koca ölü mirası paylaşılan
ERKEK:
Kanını emmeye geldi,
Bu zırhlılar , bu ordu, mitralyöz….
Göz göz içimizde acı,
Izdırabın en vahşi alevleri
Yanmaya geldi.
ZİNCİRLENENLERDEN BİR KIZ:
Eyvah
Neyim var, neyim yok hepsini aldılar
Mal,
davar,
Tohum,
Oğul,
Koca,
Hepsini…
ZİNCİRLENENLERDEN BİR ERKEK ( I ):
Çeliklere sarındılar geldiler hay oğul !..
Ateş ve kin kustular toprağıma
ZİNCİRLENENLERDEN BİR ERKEK:
Ak dualarına sığındık, akça ninelerin
Nasırlı eller işlerdi toprağı
Görünmez oldu barış güvercinleri
ZİNCİRLENENLERDEN BİR KIZ:
Geçmez oldu yüce dağlarından
Kartal bakışlı Koç Köroğlular
Dadallar’dan haber çıkmaz oldu
ooyy!..
ANLATICI
Eller uzunmakta gökyüzüne doğru. Akça ninelerin tükenmez duaları nasırlı ellerden gökyüzündeki güzelliklere doğru ilahi bir istekle yol almakta, göklerden bir kurtarıcı beklenmektedir.
Kartal bakışlı Koç Köroğlulular’dan, Avşar Şahini Yiğit Dadallar’dan ümit kesilmemiştir.
KORO İÇİ ERKEK
Korkak omuzların kaldıracağı başarmak.
KORO İÇİ BİR KIZ
Onuruyla ölmek de bir iştir sırasınca
KORO
İnsan alnına sürülen
karaysa
rezil yaşamak
ANLATICI :
Eller uzunmakta gökyüzüne doğru .Akça ninelerin bitmez duaları nasırlı ellerinden birer umut olup ak bir güvercin kanadında uçup gitmekte güzelliklere doğru.
KORO İÇİ BİR KIZ (Anne)
Bir oğul vermeyile gök yıkılmaz ya dediler
Bin oğul vermeyile kara yer batmaz ya dediler
Gök yıkılsa, kara yer batsa gerek
KORO İÇİ ERKEK:
Hani benim elim, obam
Körpe gelinlerim,
yiğit ellerim.
Gün yüzü değmemiş
sırma örüklü
kınalı elli
ince belli kızlarım?…
KORO İÇİ KIZ
Bu koca ulus boynu bükük kalmaz ya dediler
Gök yıkılsa kara yer batsa gerek
“Bu zülüm sonsuza dek
Var olmaz ya !” dediler
ANLATICI
İzmir gözleri yaşlı gelenleri karşılar Kordon boyu bir mahşer. İzmir’de ölümcesine bir olay yaşanmaktadır.
ANLATICI (Devam eder) :
Yüzyıllarca himayemizde, gelişip semiren Rumlarla doludur caddeler. Ellerinde Yunan bayrakları, neşeyle, heyecanla ve taşkınlıkla gelenlere çiçek atarlar.
KORO İÇİ ERKEK :
Hey sert kayalar,
bakır yüzlü,
kurşun yürekli askerler!
Hey kara gök,
ak köpüklü deniz!
Hey ağzından ateş kusan canavarlar
KORO İÇİ ERKEK.
Ölüm, bir gül bahçesine
Girivermek gülüm
KORO İÇİ KIZ:
Ölüm , güneşçe ısıtıp yürekleri
Ölüm, bir gülle parçasıyla gülüvermek gülüm
KORO İÇİ ERKEK:
Hey kara gök,
ak köpüklü deniz!
KORO
Bayrak dalgalanmayan yerde
Onursuz canı neyleriz!
ANLATICI :
Gözler, gemilerden inmeye başlayan Efzun (Yunan) askerlerine dikilmiştir.Bağırtılar , çağırtılar göklere yükselir. Alkış sesleri arasında yürüyüşe geçerler .
En önde dalgalanan Yunan bayrağı onurumuza dokunan kara bir leke olur.
(Fonda Efzun askerlerinin İzmir’e çıkışı . Öğrenciler bu görüntünün iki yanında kümelenmişlerdir.)
KORO
Kara leke silinmeli,
Onur kurtulmalı….
HASAN TAHSİN:
Bir günde bin yıl yaşadım ana
Bin yıllık hınç birikti düşmana
Toprak
Benim toprağım
Havada uçan kuş
Beni tanıdı yüzlerce yıl
Ben otardım duvarımı yaylalar boyu
Dağlarında kaynayan suyun
Tadı damaklarımda
Ellerimde dumanı yücelerin.
Bir günde bin yıl yaşadım ana
Bin yıllık hınç birikti düşmana.
KORO:
Sorulacak bir bir acısı
küsen tohum,
dökülen başak
Bize yaşamak yasak…
HASAN TAHSİN:
Verilmezse hesabı dökülen kanın
Kurtulmazsa her karışı vatanın
KIZLAR KOROSU:
Yüreğim saram sana
Canımı verem sana
De durma davran oğul
Bu anan sana kurban
Vatana kurban oğul
ANLATICI:
Bir bomba patlar Hasan Tahsin’in ellerinden. Ortalık toz duman olur. Düşman neye uğradığını şaşırır. Ardından Hasan TAHSİN yakalanıp paramparça edilir.
Gözleri ak bir alnın mutluluğu ile güler. Kara silinip onur kurtulmuştur.
KORO İÇİ KIZ:
İlk kurşun
bir alevdi
Yanıyordu baştan başa İzmir
yanıyordu ya …
Yanan tek İzmir değildi
Yangın taa şuramızda!
KORO:
Kumlar sayısınca idi düşman
Kumlar sayısınca
Hüzündü kapımızda
ZİNCİRLENENLERDEN BİR KIZ:
Bağlar bozuldu
Yuvalar dağıldı
Yollar silindi can…
Umduk,
bekledik
ve düşündük
ZİNCİRLİ BİR ERKEK:
O gün ilk ateş damarımızda
Alevlendi can…
KORO:
Geceler korktu bizden
Aydınlıklara gebe geceler
Binlerce çiçek boy verdi
Çatlak bağırlardan
Gördüğümüz
Benzedi düşlediğimize
Haydi !
Dedi bir ses
O, altın saçlı kahraman
Mavi gözlü dost bakışlı…
ANLATICI:
Bir haber bekler Anadolu. Milyonlarca göz sabahı bekler gönlünde. Milyonlarca göz ufuklardan bir güvercin uçuşu, ak bir güvercin muştusu bekler.
KORO İÇİ ERKEK:
Yiğit yola çıktı.
Duru sularcasına tut gönlünü bacım
Gül artık,
Kara bulutlar arınıversin.
KORO İÇİ ERKEK:
Yiğit yola çıktı, behey koca dünya !
Yürüdü geçtiği yerlerde ateşten izler bırakıp.
KORO İÇİ KIZ:
Yiğit yola çıktı.
Rüzgarla kol kola girdiler.
Yel gibi, yiğit gibi yürüdüler…
SAHNE ÖNÜNDEKİ KIZ:
Güzel yolcu beni de al yanına.
GRUP 1
Beni de !
GRUP 2
Beni de!
TÜM KORO
Beni de!
KORO İÇİ KIZ
Yağmurlu bir duman tütmekte
Samsun kıyısında
Yanmakta Kuva-yi Milliye ateşi
Gönül ısıtan bu ateş
yakan,
kahreden ateş sanki
Zülüm karşısında.
ANLATICI :
Amasya’da doğan güneşin ışığını, gönüllerde hissedersiniz. Gönüller bir olmuş bu ateşe can vermektedir.Amasya’yı baştan başa görünmeyen bir alev sarmıştır. Yeniden doğuşun sevincini yaşarlar.
Hallaşır, helalaşırlar giyinirler bir bir yiğit urbasını.
KORO:
Aşımızı paylaştı bizimle
Onunla dimdikti başımız
KORO İÇİ KIZ :
Aşımızı paylaştı bizimle
Hallaştık,
helalaştık
KORO:
Onunla dimdikti başımız
KORO İÇİ ERKEK:
Yeşilırmak boyu
Çiçek çiçek,
yeşil yeşil,
al al
umutlar.
KORO:
Onunla meltem oldu, kurudu göz yaşımız
KORO İÇİ KIZ:
Sabır nakış nakış işlenmiş yüreğimize
Ferhat’ın dağla savaşını dinledik
Yüzyıllar boyu.
Çileye gül derdik günlerce
Bağrı oyuk kayalar şahit azmimize
Vurgunuz bu toprağa derinden
KORO:
Bu toprak uğruna kavgamız.
Bu toprak için dünyayı
Oynatırız yerinden
ANLATICI:
Erzurum’da Dadaş heyecan içindedir, sabırsızdır. Yerinde duramaz.
KORO İÇİ ERKEK:
Erzurum ışıkları umut yüklüydü
Göz kırpmadan sabahı bekliyordu Erzurumlular
Nice kavgalara dur demiş Palandöken,
Nice acılara göğüs germiş,
Ne canlar vermiş Erzurum.
KORO İÇİ KIZ:
Erzurum gece içinde
Erzurum ışıkları umut yüklüydü
Gök kırpmadan sabahı bekliyordu
KORO İÇİN ERKEK:
“Dur!” dedi bir ses
Dur diyelim düşmana
KORO İÇİ ERKEK:
Top mu yok?
KORO:
Balta var …
KORO İÇİ ERKEK:
tüfek mi yok?
KORO :
Kazma var…
KORO İÇİ KIZ:
El var
KORO:
Parmak var,
tırnak var…
KIZ:
-Ah ! bir bilseniz bu yürekte harlanacak ateş var.
KORO
Bağımsızlık uğruna can verecek Dadaş var
ANLATICI:
Binlerce ses, yüz binlerce top gibi patlar düşmanın suratına karar verilmiştir. Yay kurulmuş, oklar hedefine yöneltilmiştir. Topluluk çalkalanır, Kemal Paşa’ya yol açar, gönül verirler.
KORO İÇİ ERKEK:
Aha şart olsun Sarı Paşamız bilir
Aha şart olsun ”Ölün” dese
Göz kapalı gidilir
Çelikten bakışları var ki babam
Deme gitsin
Bir dikilince ayağa,
Büyür, büyür de gönlümüzde,
Dal verir, budaklanır,
Başı göğe değer.
KORO:
Yürüyünce düşmanın aklı döner.
KORO İÇİ KIZ:
Adına kurban Sarı Paşa’mın
Aha şart olsun
“Ölün!” dese gözü kapalı gidilir.
KORO İÇİ ERKEK:
Birlik şarabından içip,
Dirlik sofrasında doyuldu
Damla idi doldular,
Toplanıp sel oldular
Akıp yücesine,
Gündüzün gecesine,
Uzanan bıçak gibi, geceyi ışığa boğdular.
KORO İÇİ KIZ:
Güçlü bir kaynak gibi
Yerden fışkırırcasına,
Kara toprak alnına
Kandan antlar yazdılar
Can ve sevgi ile harladılar ateşi
O gece gökyüzü yıldızlarla doldu.
Binlerce korku, dehşetle can gözünü açıp.
KORO
Binlerce gönül Sivas’ a doğru
Sırtladılar güneşi
ANLATICI:
Sıvas’ta bağımsızlık savaşımının son düzenlemeleri yapılacaktır. Delegeler gelir dört bir yandan. Gelenlerin her biri , Kuva-yı Milliye ateşine bir kıvılcım atar.Samsun’da harlanan ateş, Amasya’dan Erzurum’a ve nihayet Sıvas’a güçlü bir istekle taşınmıştır.
KORO İÇİ KIZ
Duyun ey yüce gökler!
Duyun beni …
Duyun evren denizinde,
Yüzen gizler!
Ne yücelerden gelen yazgıdır bu
Ne kendi ellerimle yoğrulmuş.
KORO :
Ama birileri var soframda aşıma ortak olmuş.
ANLATICI:
Toplanılır. Bilgiler verilir, bilgiler alınır.Vatanın gücünden, silahsızlıktan bahsedilir. Kimi “İngiliz” der, kimi sözü alıp, Amerikan mandasında karar kılar.
Bunlar büyük karar öncesinin ince acılarıdır. Tutsaklıktan kurtulup, bir başka tutsaklığın kucağına düşmek demektir.
K.VASIF:
Bizi büyük bir devletin yönetmesini kabul edelim hele, şartları daha sonra görüşürüz.
MACİT BEY:
Çözülmesi gereken şu: Bundan sonra tek başımıza yaşayabilecek miyiz ? yaşayamayacak mıyız? Hangi devlet koruyacak bizi, nasıl koruyacak?
RAFET BEY :
Bizim Amerikan güdümünü tercih edişimiz, bütün toplumu tutsak kılan, yürekleri, vicdanları söndüren İngiliz güdümünden kurtulmak içindir. Amerika daha yumuşak ve milletlerin vicdanlarına daha saygılı olduğu içindir.
TIBBIYELİ GENÇ:
Paşam temsilcisi bulunduğum Tıbbıyeliler, beni buraya istiklal davamızı başarmak yolundaki çalışmaya katılmak üzere gönderdiler. Mandayı kabul edemem. Eğer, edecek olanlar varsa, bunlar her kim olursa olsun , şiddetle reddeder kabul etmeyiz. Örneğin manda fikrini siz kabul ederseniz sizi de reddeder kabul etmeyiz. Mustafa Kemal’i vatan kurtarıcısı değil vatan batırıcısı olarak adlandırır, tel’in ederiz.
KORO
O sonsuz ve daima gerçek kalacak
Gök, engin-yer, uçsuz bucaksız
Gök de onu öğrenecek, yer de
Tüm ayrılan yollar onda son bulacak.
MUSTAFA KEMAL
Efendiler, temel ilke, Türk Milletinin onurlu ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır.Bunun yolu da tam bağımsızlıktan geçer. Ne kadar zengin ve büyük olursa olsun, bağımsızlığından yoksun bir millet uygar insan karşısında uşak durumundadır.
KORO:
Sarmış gönülleri kara duman
Gözlerimize mil çekmişler
Kolumuz kırık.
KIZ:
Kan ile suladık gülümüzü
ateş ile dağladık
ağladık
ERKEK:
Ağlamaktan çare çıkmaz
Eldir
gözyaşına bakmaz
Çöreklenmiş soframıza uğursuz
“Hoşt”
demesen kalkmaz.
Dedik işi karara bağladık.
MUSTAFA KEMAL:
Yabancı bir devletin, koruyuculuğunu istemek insanlık niteliklerinden, yoksunluğu, güçsüzlüğü ve beceriksizliği açığa vurmaktan başka bir şey değildir. Gerçekten bu aşağılık duruma düşmemiş olanların, isteyerek başlarına yabancı bir yönetici getirmeleri hiç düşünülemez.
KORO:
Ezildik
üzüldük
çözülmedik
Bağlandık bir vücut gibi
KIZ:
Ne İngiliz
ne Amerikan mandası
KIZ:
Özgürlük nakışıyla işledik gönülleri
ERKEK:
Açlığa
“He!” dedik
Susuzluk caba
urbasız
azıksız ama…
KORO:
Tanrım
Bu vatan bizim dedik
Geldik sana
KIZLAR KOROSU:
O, pasın altında cevheri gördü
Külün altında lavı
Duran suda girdabı gördü
ERKEKLER KOROSU:
O, cevhere uzanıp bir bir
Lavı parlattı, girdabı coşturdu.
ANLATICI:
Ankara’ya bağımsızlık güneşi doğmuş, dağlardan bellerden sesler gelir. Birliğin , dirliğin yeniden uyanıp varoluşun sesidir bu.
Dağlarda, köylerde, şehirlerde ulusal direnişin ilk çiçekleri açmaktadır. Genç, ihtiyar, çoluk çocuk…Herkes bir somun kara ekmeğe çete yazılır.
KORO
Ve dağ yürüyordu ardına bakmadan
Ulu bir dev gibi öfkesini yumruklarına saklamış
Ve dağ yürüyordu korkmadan
Tek bir yürekcesine atan
kurdunu ,
kuşunu
Ve bilcümle yaratığı takmış peşine
Ve dağ yürüyordu
ERKEKLER KOROSU:
DÜŞMAN KAPIMIZDA, SARILMALI SİLAHA
KÖŞE KÖŞE , BUCAK BUCAK
KİRLETEMEDEN TOPRAĞIN HER ZERRESİNİ
TUTMALI SİPERLERİN HEPSİNİ
ERKEK:
Gözleri kömür karası
Simsiyahtı
Tel tel olmuştu sinirden bıyıkları
Donuk dağların sırtına vuran gün gibi
Coşkun akan su gibiydi
İki ayağının üzerine dikilip
yırtıcı bir şahin
alıcı bir kuş gibi
ERKEK 2:
Aha! Diyordu
Düşman kapımızda
İki adım sonra
Vatan da yok
Namusumuz da…
ERKEK 3:
Zavallı Antep
Antep aç,
Antep susuz,
yalın,
Antep silahsız
Varsa bir can…
KORO:
Cansa can
Kansa kan
Al kurban!
KIZ 1:
O yiğitler ki her biri bir arslan örneği
Ölüme yoldaş
Ana,baba
kız,
oğul,
kardaş…
KIZ 2:
Deniz gibi dalgalandı Antep
Kömür renkli bulutlar belirdi göklerde
Göklere sanki değer dalgalar
KORO:
Boğmak için düşmanı sinesinde,
Gökten yere indi bulutlar
ERKEK
Bir Şahin’di
On binlerce Şahin yurdun dört yanında
Gökler ağladı
Toprak yas tuttu
Şahin Bey vurulanda
KORO
Azdılar
Bir avuç insandılar
Antep değil sanki
Her biri vatandılar…
ANLATICI:
“Urfa’da aynı vahşeti yeniden yaşarız. Düşman elini , kolunu sallayarak çöker omuzlarımıza.Türlü eziyetler içinde kıvranır insanımız.Tutsaklık yüz karası…
KORO:
Vatandır göz açınca gördüğün,
İnsanın en tanıdık sana
Bir namus ,
bir silah,
bir at…
Ölüme gider insan uğruna
KIZ:
Kabına sığmayan deniz gibiydi Urfalılar
Tunçtan bir putçasına suskun
Çöl ateşinde kavrulmuşçasına
Alev doluydular
ERKEK:
Yırtıcı bir şahin örneği,
Alıcı kuşlar gibi,
Dalıp çıkıp düşman üstüne
Pençe pençe ateş yağdırdılar.
KORO:
10 Nisan 1920 gecesi
Düğün dernek kuruldu.
Gelenler, geldikleri gibi gittiler
ANLATICI:
Maraş küçücük kasaba. Maraş kolay lokma. Doymaz gözlerini çevirip, iştahla bu küçücük lokmaya uzanırlar
KIZ:
Maraş’ı düşman almış
Sokakları utanç içinde.
Gözyaşlarına boğuldu gönüller.
Fırtınalar kaynamakta dört yanda.
Gökyüzünde kara kara
Bulutlar toplanmakta.
ERKEK
Soğumuş kanları kızıştırdılar.
Doğruldu bükülmüş beller
Terazileyince usta eller
KORO:
Gez,
göz ,
arpacık …
ERKEK:
Top gibi gürledi
KORO:
Maraş gibi ,
vatan gibi,
can gibi,
Ata yadigarı mavzer
ERKEK
Al yazmalı gelinlere değen göz
Kınalı parmaklara dokunan eller,
Kan gölünde boğuluverdi bir bir
Kopuverince dağlardan o coşkun sel…
ANLATICI:
İstanbul hükümeti düşman elinde. Direniş hareketini sekteye uğratmak için elinden gelini yapar. Yanımızda olması gerekenler, karşımızdadır. Yüzyıllardır aşımızı paylaştığımız öz be öz Türk çocuklarıdır onlar. Düşmanla birlik olan İstanbul hükümetinin kışkırtma ve yönlendirmeleriyle sırtımızdan hançerlerler bizi.
Kardeş kurşunu çaresiz göğüslenir. Güçlü sinelerde eritilir.Aznavur,ÇopurMusa, Delibaş…Bir bir mağlup edilirler. Hainlikleri cezasız kalmaz.
ERKEK :
Akdeniz’in üstünde
Usul usul ak bulutlar kaynar
İzmir Körfezi mahşer
Alev alev yanar
KORO:
Coşkunca atıldık ileri
İnönü
Sakarya
Dumlupınar
ANLATICI:
“Düşman kaçıyordu yüz geri. Kara bir bulut gibi. Binlerce yılgın çekirge sürüsü gibi.Ardından bayrak bayrak, güneş güneş, dalga dalga askerimiz .Öyle güzeldi ki …
ANLATICI:
İzmir yolu açıldı. Omuz omuza , yürek yüreğe, ölümü karşılayanlar, düşmanı denize dökmek için atlı, yaya, aç, yalın uçarcasına aşıyorlardı dağları, tepeleri…
Bereket kokan ışık gibi çöküyor İzmir körfezine duman .Duman duman göklere yükseliyor acılar.
KIZLAR KOROSU :
Tepelerde binlerce yürek
Binlerce yürek Mustafa Kemal demek
Öfkeli bir kırbaç gibi yüzlerine
Binlerce yürek ardından
Zafere yürüyordu
ERKEK:
Nal seslerimizde zaman
O ilk yurttan kalan
Altın bir ışık gibi
Parlayarak alnımızda
“Geldim!” diyordu
Varım hala
Tarih gülerek bakıyordu
Kıralan son prangaya
KORO:
Ben Türküm
Nice sıratlardan geçmiş bu ayak
Nice yağmur, sel görmüş
Nice fırtınalar atlatmışım
Ben Türküm
Ne zaman darda kalmış
Ne zaman bunalmışım
Tarihi ben yazmışım
BÖLÜM 2.
MUSTAFA KEMAL
“Gerçek ve zor savaş şimdi başlıyor.Silahıyla olduğu gibi kafasıyla da savaşmak zorunda olan ulusumuzun birincisinde gösterdiği gücü ikincisinde de gösterece-ğine hiç şüphem yoktur.”
YAŞLI BİLGE:
Kaynayıp piş hayat mayasıyla
Alında ter , yürekte sevinç
ol da gel,
Ham yüreklere doğ güneş gibi
Bilgisizlik gecesini güne boğ da gel
Aman haa , yarım kalma
tam ol da gel …
YAŞLI BİLGE ( 2)
Toprakla çeliğin kavuşması ne güzel
Suyla tohumun sevdası
Ne güzel damarda yürüyen kan
Senin ellerin işlemekte demiri
Senin ellerinle yoğrulmakta zaman
Bu bir kıvılcımdır oğul
Düştü mü yüreklere
Alev alır göğe değer
Erir cehennemin en kahpe alazları alevinden
Çözülür en çetin zincirleri tutsaklığın
Silinir göklere çöreklenen duman
Bu ateş özgürlük yüklü oğul
Sabır yüklü,
inanç yüklü
Ve bir gün doğumu sancısı ki oğul
Işıkça bir göz mavisine
Döner zaman…
YAŞLI BİLGE (3)
Demir tavında gerek.
O ateşli yolu geçen ayak pek olmalı oğul !..
Karanlıklar gecesine açılan umut,
Ay’a kardeş, güneş olmak güç oğul !..
Hadi oğul, can oğul!..
Uygarlık ateşidir yüreğe nakışlanan,
Gerçeğe adımları bağlayıp da yan oğul !..
KIZ (Öğretmen):
Ateş gibidir düşünce
Örtünce üstünü can verir
Can verir gün boyu
saz çalan cırcır böceği
Gönlü rahat girer kış uykusuna
karınca
Ateş gibidir düşünce
Örtünce üstünü can verir
Kararır beyinlerin ışığı
mutluluk ezgileri susar;
Cahillik batağına düşer insan
Uygarlık ülküsünden
uzak kalınca
ÖĞRETMEN:
Yürüdük doğan güne karşı.
Ok yaydan çıktı ya bir kez
Coşkun alevlerle dolu yürekler.
İlham alıp çığ gibi büyüyen damlalardan,
Sel gibi doluşup geceler üstüne,
Görkemli fırtınalar yarattık
Taptaze umutlardan.
Ok yaydan çıktı ya bir kez,
Bilgi çiçekleriyle taçlandı kıraçlar,
Binlerce olgun meyva yetişti koruklardan.
Yürüdük doğan güne karşı,
Alaz alaz yürekleri yalayan
O ızdırap rüzgarına ‘’dur!…’’dedik.
Sildik alnımıza yazılan ilkçağ karanlığını
Kurduk dört köşesine vatanın
Millet okullarını.
Doksanında harfleri seçti Mehmet Dayı
Hatçe Nine yamacında.
Yüreğinde buz dağları eridi.
Tam ortasından çatıp da çizgileri
Işıkça bir heycanla bağladı’’A’’ yı
Yaşa Hatçe Nine, Yaşa Memet Dayı…
ÖĞRENCİ:
Bilinmeyen gizlerden bahset bana,
Bilmek istiyorum.
Akıl dalgıcını yıldız yıldız,
Güneş güneş…
Yolunu göster bana
VARMAK İSTİYORUM !..
KORO:
Gözlerini ver bana !..
Bakıp dünya ötesine,
Bir bir gerçekleri
Senin gözlerinden bir daha
GÖRMEK İSTİYORUM !..
ÖĞRETMEN:
Senin alınyazını yazacağım
Edirne’den Ardahan’a.
Sarıp demir ağlarını mutluluğun,
Çelikten bacalarının kuracağım.
Senin alınyazını yazacağım yeniden,
Bilgisayarlar üstüne.
En parlak ışıklarını sunacağım sana,
Ay’dan, Jüpiter’den Uranüs’ten
KIZ:
Bu eller benim ellerim,
Nakış nakış dokuyacak yeşili.
Bu eller benim ellerim.
Özgürlük nakışıyla
işleyecek demiri.
KORO:
Uygarlık yoludur bu yol
uzun,
dik
ve zahmetlidir.
ERKEK:
Pıtıraklı , kumlu , tozlu
çamurlu dikenli yol.
Bu yol sapa çıkmaz
Aynı ateşten
ve aynı alevden geçerek
YÜRÜMEK GEREK.
KIZLAR KOROSU:
Çağdaş,
yeni
ve uygar!..
Bu yeni yarışla savrulmakta zaman.
Çatlamakta habire tohum,
kurtulmakta kabuğunu kıran.
ERKEK:
Artık gece sona erdi,
güneş yükseldi.
Vurunca yüzlerine aydın düşünce ,
Yüreklerinde denizler çalkalandı
Fırtınalar çıktı açık denizlerden
Açık denizlerden bir gemi
ruh verdi,
can getirdi.
Toprak silkelendi derinden
Bir yüce ses ki
taa , yedi kat yerin dibinden
bilimden,
teknikten…
Ve bir ses ki
‘çalışana gökleri verdim !’
dedi yürekten
ERKEKLER KOROSU:
Sal altın ışıklarını,
Boğ karanlığa giden yolları,
Doğ ufkumuza güneş.
KIZLAR KOROSU:
Emeğin
bereketin,
başağın,
sarı saçlarında rüyam,
KORO:
Selâm
Yeraltına makine salan insan eli,
Selâm gökyüzüne akıl ışığından
Parıltılar salan dünyam!..
ERKEK:
Doğan güne merhaba
Şimdi can bulacak yurdumun
Fabrika bacalarından yükselen duman
Çeliğe hükmeden el
Alında domur domur
Dökülen ter merhaba!..
Merhaba kaynayan kan
El el aydınlıklara
Bir olup umutlara
Koşan vatan merhaba!..
Merhaba Yunusça yürek
Semâ meclisinde Mevlâna
Merhaba dostuyla ağlayana
Gönülde yanan güneş
Esip de yalım yalım
Umutsuzluğu silen rüzgar
Gülen çocuk
Yemişe duran çiçek
Yorulan kol
İşleyen demir
Hedefe uzanan yol
Kutsal emek merhaba!..
Merhaba sırtlayan omuz
Yüce insan merhaba!..
KIZ:
Bizi bizim kadar kim tanıyabilir,
Kim sevebilir bizim kadar ?
Kim tutar elimizden , yollarımız dolaşınca ?
Kim gerilik zincirini kırıp,
Kim sevinç gözyaşları döker
biz göklere ulaşınca
KORO:
Kim benzer bize bizim kadar
ata binip gezende?
Kim Karadenizde horon ,
Kim Erzurum’da bar,
Kim Ege’de efe bizim kadar?…
KIZ:
Gör , öğren
Ne gerekse mutluluk için.
Kötü mü ,
bir mumun etrafında
pervane olabilmek
KORO:
Büyümek ,
yücelmek,
arınıp tüm kuşkulardan
Atatürk olmak.
MARŞ
Gözümüz yücelerde, yıldızlar bize yakın
İnançla çıktık yola, aydınlığa bu akın
Bu büyük bir yarıştır, dönmeyeceğiz geri
Bize durmak yakışmaz, hep önde, hep ileri
Atatürk çocuğuyuz, yürüyoruz el ele
Coşkun sular gibiyiz dur denilmez bu sele
Yarınların yurdumun bizlerle arınacak
Atatürk meşalesi sonsuza uzanacak
Çalışmakla olacak yurdumuz büyük cennet
Mutluluk Türk olmaktır, yaşamak Cumhuriyet.
Atatürk çocuğuyuz, yürüyoruz el ele
Coşkun sular gibiyiz, dur denilmez bu sele
KORO:
Günüm senin ışığın
Geceme yoldaşsın sen
Seni okur, seni hecelerim,
Seninle aydınlanır
Seninle biter gecelerim.
- SON -
Zekeriya Çavuşoğlu