Tarih kitaplarında meşhur Babil Esareti denilen olaya gelince. Bu olay genel olarak bilindiği gibi tek bir defaya mahsus bir sürgün olayı gibi gözükür. Aslında İsrail Oğulları bir çok kereler yapmış oldukları savaşların neticesinde yerlerinden yurtlarından olmuşlardır.
Birinci Olay
Kuzey İsrail Devleti Kralı Achaz kendi krallığı içinde Semitik kavimler tarafından başlatılan bir isyanı bastırmak için Asur Kralı III. Tiglat Pileser'i yardıma çağırdı. İsyan, İsrail kısmındaki Samariye krallığına Suriye kralının bir yakını olan Reson'un getirilmesini bahane eden İsrail ve Aramaen kavimlerinin protestoları üzerine başlamıştı. Achaz, Tiglat III.Pleser'e rüşvet olarak ayrıca sarayında bulunan bir çok tarihi kıymetli eşyayı da hediye etti. TİGLAT'ın kumandanları isyanı bastırdılar, ancak Kuzey İsrael Devleti de ister istemez Asur Kralının himayesini mecburen kabullenmiş oldu. Samariye devletindeki ileri gelen aileler ve sanat ve zanaat erbabı, cengâverler M.Ö. 734'te TİGLAT tarafından bir tedbir olarak Suriye yakınlarında bulunan HAMAT, HERMON ve SIPRAİM diyarına sürgün edildiler. Daha önce de yukarıda bahsetmiş olduğum parçala ve yönet politikası gereğince
İkinci Olay
TİGLAT PİLESER-3 M.Ö. 727'de öldü. Kuzey İsrael Krallığının başında bulunan OSEE, ASUR Devletinin bu iç karışıklığından istifade etmek istedi. Mısır Firavunu SABE ile gizlice anlaştı ve elinden çıkmış olan yerleri geri almak için harekete geçti. Ancak uzun süren savaşlar sonunda TÎGLAT'ın oğlu SARGON-2'ye yenildi (M.Ö. 722) kadın, çocuklar dahil olmak üzere 20,000 kadar Samariyeli İsraelli Asurun genel politikasına göre HARRAN, HABDUR ve GAZZE diyarlarına sürüldüler. Arkeolog SİNAİSCHİFFER'e göre bu yerlerde yapılan kazılarda günlük ticari yaşantıya ait kil tabletler bulunmuştur. M.Ö. 692 ile 612 yıllarına ait olan bu tabletlerde NEDABYAHU, EÜYAHOU, NERİYAHOU gibi Yahvist menşeli isimler yanında SAUL, HANINA, ABİDANHU, AHİRAM, NABOT, PEKAH, USİ, OSEE, MENAHEM, AMRAM, AHİRAM, ABİRAM gibi İbrani köklü isimlere rastlanmıştır. Bu kişiler o devirlerde kâtip, tacir, vekili harç, kuyumcu, sarraf vs. gibi gözde mesleklerin başındaymışlar.
Üçüncü Olay
Güney İsrael Devleti veya JUDA KRALLIĞI Kralı ACHAZ M.Ö.720 de öldü. Yerine oğlu EZECHİAS geçti ve babasının izlediği uzlaştırıcı ve sulhçu politikanın aksine hareketle ASUR boyunduruğundan kurtulmak istedi. (Hatırlanacağı üzere JUDA Krallığı M.Ö. 734 ilâ 609'a kadar süren bir yasal devlet halinde idi.) Asur Kralı SARGON-2'nin o tarihlerde en çekindiği rakibi Kaide Prensi MERODAK BALADAN idi. Bu prens ASUR devletine karşı bir isyan tertipledi, buna Elam Kralı HAMAD ve Firavun SEBE de gönülden katıldılar. JUDA Kralı EZECHİAS da verilmiş olan sadakat yeminini bozarak bu koalisyona katıldı. SARGON teker teker isyanı bastırırken öldü yerine SENNACHERİB geçti ve isyanı bastırarak Kudüs önlerine geldi ve şehri kuşattı. Ancak ya veba hastalığı veya tarihçi Herodot'un dediğine bakılırsa fare sürülerinin Asur ordusunun ok yaylarının kirişlerini kemirmeleri üzerine ve bu arada yeni bir Mısır ordusunun güneyden kuşatma hareketinin başlaması haberinin gelmesiyle kuşatma kaldırıldı.
JUDA Kralı EZECHİAS'ın bunu Yahvenin bir yardımı olduğu düşüncesi, inancı ve sevinci çok sürmedi, SENNACHERİBİN oğlu NABUCHADNEZZAR-2 güneyden gelen Mısır ordusunu Karkamış (Kadeş)'te imha etti ve yeniden Kudüs önlerine geldiğinde JUDA Krallığı tahtında üç aylık Kral YEHOYAKİN'i buldu. Kendisi dahil, anası, karıları, çoluk çocuğu, ileri gelen asker ve mülkî erkânı, ustalar, silâhçılar ile seçkin sınıf ile birlikte Babil'e götürüldü. Bu tedbirin şimdilik yeterli olduğuna kanaat getiren NEBUKO, JUDA Krallığının başına YEHO-YAKİN'in ihtiyar amcası ZEDEKİAS'ı getirdi.
İradesi zayıf bir kişi olan bu kişi önceleri NABUKOYA sadakat vaat etmekle birlikte, Elam Krallığının yeniden Babil'e karşı ayaklanması üzerine ve başta rahiplerin teşviki ile EDOM, MOAB, AMMON, TİR ve SİDON Kralları ile birlikte yeni bir iç savaşa katıldı.
NABUKO idaresindeki ordu bu defa kararlı olarak Ocak 587'de Kudüs'ü kuşattı ve M.Ö. Temmuz 586 'da Kudüs'e girdi. Başta din adamları olmak üzere 80 kişi kadar idam edildi. ZEDEKİAS kör edilmeden önce bütün oğulları gözlerinin önünde boğazlandı, kendisi de zincire vurularak Babil'e götürüldü. Juda Krallığı işgal edildi, surları, Süleyman Mabedi, kaleleri yakılıp yıkıldı ve bir siyasî cemaat olarak tarihten silindi. Bundan böyle gerek Kuzey ve gerek Güney İsrael devletleri tarihe karışmış oldu, sadece bir cemaat, Sinagog / Klise şeklinde kaldılar.
Aslında uzun ve ayrı bir çalışmaya konu teşkil edebilecek olan bu bölümü kısaca özetlemek gerekirse şunlar söylenebilir: Babil esareti ile onu takip eden olaylar insanlık tarihinde büyük fikri aşamalara sebebiyet vermiştir. Tarihçi Wells biraz aşırıya kaçarak "Babil esaretinden evvel Yahudiler pek o kadar kültürlü ve bir kavim olarak hukuki bir beraberlik içinde değildi, pek azı okur yazardı, ilk tarihleri hakkında dokümanter kaynakları yoktu, ilk kutsal kitaptan bahis Kıral Josias'tan başlar. Babil esareti onları hem eğitti ve hem birleştirdi" der. İddia biraz katı olmakla birlikte hakikat payı da vardır, gerçekten Babil esaretinden önce Tevrat sadece Musa'nın Beş Kitabından ibaret idi (PENTATEUCH)
(TEKVİN/GENESİS), ÇIKIŞ/EXODUS), LEVİLİLER/LEVİTİCUS), SAYILAR/NOMBRES), (TESNİYE/DEUTEURENOME). Tarihler (Chronicles), Mezmurlar (Psalms), Süleyman'ın Meselleri (Proverbes) ve diğer yazılar Babil esaretinden sonra kaleme alınmıştır. İŞAYA, YERAMİAH, HEZAKİEM, DANİEL, HOŞEA, YOEL, AMOS, OBEDYA, MİKA, NAHUM, HABAKKUK, HAGGAİ, ZEKARYA, EYÜB, ESTHER EZRA vs. gibi.
Saymış olduğumuz bu kişilerin bazısı meselâ JEREMİAH, İŞAYA, HAGGAİ, DANİEL, EZRA ve MİKAH gibilerine Büyük Peygamberler / Nebiler, MALAKİ, AMOS, HOŞEA, NAHUM gibilerine Küçük Nebiler denmiştir. Daha doğrusu Eski Ahit kitabında 12 Büyük Peygamberler arasına giren ve girmeyen meselesi vardır. Bu büyük filozoflar her zaman Tanrının birer direkt habercisi olduklarını iddia ederler, kitleler karşısında söze başlarken alışılagelmişin dışında hiçbir takdime ve merasime yer vermeden "Şimdi bana Rabbin sözü vaki oldu" diye başlarlardı. Yani Tanrı ile doğrudan doğruya temas halinde olduklarını ima ederken dış kült ve ritüellerin lüzumsuzluğuna işaret ederlerdi. Bu kişiler siyasi ve sosyal reform taraftarı idiler bu sebeple bir çoğu ya idam edilmiş ya da sürgünlerde sefalet içinde ölmüştür. Müşterek konuları tek bir tanrı emri altında bütün insanlığın bir araya gelmesi" hümanizma ideali" dir. Bu büyük filozoflar insanın öncelikle insan olmak sebebiyle bir moral değer ve haysiyeti olduğunu savunmuşlardır, feyişler, batıni ve karanlık fikirlerden arınmak bu büyük adamların başlıca hedeflerindendir. Meselâ Zekeriya Peygamber İnsanoğlunu kurtaracak bir Savioo / Sauveur / Soter / Kurtarıcı fikrini ortaya atmıştır. Bu fikir önceleri Kuruş, sonra Zerubabbel, sonra Simon Bar Kobba, ve Hz. İsaya kadar gelir ve sonsuza doğru gider. Peygamber EZEKİEL insanın adil olduğu nispette ikinci bir ruhsal hayata hak kazanacağına işaret eder.
Birinci Olay
Kuzey İsrail Devleti Kralı Achaz kendi krallığı içinde Semitik kavimler tarafından başlatılan bir isyanı bastırmak için Asur Kralı III. Tiglat Pileser'i yardıma çağırdı. İsyan, İsrail kısmındaki Samariye krallığına Suriye kralının bir yakını olan Reson'un getirilmesini bahane eden İsrail ve Aramaen kavimlerinin protestoları üzerine başlamıştı. Achaz, Tiglat III.Pleser'e rüşvet olarak ayrıca sarayında bulunan bir çok tarihi kıymetli eşyayı da hediye etti. TİGLAT'ın kumandanları isyanı bastırdılar, ancak Kuzey İsrael Devleti de ister istemez Asur Kralının himayesini mecburen kabullenmiş oldu. Samariye devletindeki ileri gelen aileler ve sanat ve zanaat erbabı, cengâverler M.Ö. 734'te TİGLAT tarafından bir tedbir olarak Suriye yakınlarında bulunan HAMAT, HERMON ve SIPRAİM diyarına sürgün edildiler. Daha önce de yukarıda bahsetmiş olduğum parçala ve yönet politikası gereğince
İkinci Olay
TİGLAT PİLESER-3 M.Ö. 727'de öldü. Kuzey İsrael Krallığının başında bulunan OSEE, ASUR Devletinin bu iç karışıklığından istifade etmek istedi. Mısır Firavunu SABE ile gizlice anlaştı ve elinden çıkmış olan yerleri geri almak için harekete geçti. Ancak uzun süren savaşlar sonunda TÎGLAT'ın oğlu SARGON-2'ye yenildi (M.Ö. 722) kadın, çocuklar dahil olmak üzere 20,000 kadar Samariyeli İsraelli Asurun genel politikasına göre HARRAN, HABDUR ve GAZZE diyarlarına sürüldüler. Arkeolog SİNAİSCHİFFER'e göre bu yerlerde yapılan kazılarda günlük ticari yaşantıya ait kil tabletler bulunmuştur. M.Ö. 692 ile 612 yıllarına ait olan bu tabletlerde NEDABYAHU, EÜYAHOU, NERİYAHOU gibi Yahvist menşeli isimler yanında SAUL, HANINA, ABİDANHU, AHİRAM, NABOT, PEKAH, USİ, OSEE, MENAHEM, AMRAM, AHİRAM, ABİRAM gibi İbrani köklü isimlere rastlanmıştır. Bu kişiler o devirlerde kâtip, tacir, vekili harç, kuyumcu, sarraf vs. gibi gözde mesleklerin başındaymışlar.
Üçüncü Olay
Güney İsrael Devleti veya JUDA KRALLIĞI Kralı ACHAZ M.Ö.720 de öldü. Yerine oğlu EZECHİAS geçti ve babasının izlediği uzlaştırıcı ve sulhçu politikanın aksine hareketle ASUR boyunduruğundan kurtulmak istedi. (Hatırlanacağı üzere JUDA Krallığı M.Ö. 734 ilâ 609'a kadar süren bir yasal devlet halinde idi.) Asur Kralı SARGON-2'nin o tarihlerde en çekindiği rakibi Kaide Prensi MERODAK BALADAN idi. Bu prens ASUR devletine karşı bir isyan tertipledi, buna Elam Kralı HAMAD ve Firavun SEBE de gönülden katıldılar. JUDA Kralı EZECHİAS da verilmiş olan sadakat yeminini bozarak bu koalisyona katıldı. SARGON teker teker isyanı bastırırken öldü yerine SENNACHERİB geçti ve isyanı bastırarak Kudüs önlerine geldi ve şehri kuşattı. Ancak ya veba hastalığı veya tarihçi Herodot'un dediğine bakılırsa fare sürülerinin Asur ordusunun ok yaylarının kirişlerini kemirmeleri üzerine ve bu arada yeni bir Mısır ordusunun güneyden kuşatma hareketinin başlaması haberinin gelmesiyle kuşatma kaldırıldı.
JUDA Kralı EZECHİAS'ın bunu Yahvenin bir yardımı olduğu düşüncesi, inancı ve sevinci çok sürmedi, SENNACHERİBİN oğlu NABUCHADNEZZAR-2 güneyden gelen Mısır ordusunu Karkamış (Kadeş)'te imha etti ve yeniden Kudüs önlerine geldiğinde JUDA Krallığı tahtında üç aylık Kral YEHOYAKİN'i buldu. Kendisi dahil, anası, karıları, çoluk çocuğu, ileri gelen asker ve mülkî erkânı, ustalar, silâhçılar ile seçkin sınıf ile birlikte Babil'e götürüldü. Bu tedbirin şimdilik yeterli olduğuna kanaat getiren NEBUKO, JUDA Krallığının başına YEHO-YAKİN'in ihtiyar amcası ZEDEKİAS'ı getirdi.
İradesi zayıf bir kişi olan bu kişi önceleri NABUKOYA sadakat vaat etmekle birlikte, Elam Krallığının yeniden Babil'e karşı ayaklanması üzerine ve başta rahiplerin teşviki ile EDOM, MOAB, AMMON, TİR ve SİDON Kralları ile birlikte yeni bir iç savaşa katıldı.
NABUKO idaresindeki ordu bu defa kararlı olarak Ocak 587'de Kudüs'ü kuşattı ve M.Ö. Temmuz 586 'da Kudüs'e girdi. Başta din adamları olmak üzere 80 kişi kadar idam edildi. ZEDEKİAS kör edilmeden önce bütün oğulları gözlerinin önünde boğazlandı, kendisi de zincire vurularak Babil'e götürüldü. Juda Krallığı işgal edildi, surları, Süleyman Mabedi, kaleleri yakılıp yıkıldı ve bir siyasî cemaat olarak tarihten silindi. Bundan böyle gerek Kuzey ve gerek Güney İsrael devletleri tarihe karışmış oldu, sadece bir cemaat, Sinagog / Klise şeklinde kaldılar.
Aslında uzun ve ayrı bir çalışmaya konu teşkil edebilecek olan bu bölümü kısaca özetlemek gerekirse şunlar söylenebilir: Babil esareti ile onu takip eden olaylar insanlık tarihinde büyük fikri aşamalara sebebiyet vermiştir. Tarihçi Wells biraz aşırıya kaçarak "Babil esaretinden evvel Yahudiler pek o kadar kültürlü ve bir kavim olarak hukuki bir beraberlik içinde değildi, pek azı okur yazardı, ilk tarihleri hakkında dokümanter kaynakları yoktu, ilk kutsal kitaptan bahis Kıral Josias'tan başlar. Babil esareti onları hem eğitti ve hem birleştirdi" der. İddia biraz katı olmakla birlikte hakikat payı da vardır, gerçekten Babil esaretinden önce Tevrat sadece Musa'nın Beş Kitabından ibaret idi (PENTATEUCH)
(TEKVİN/GENESİS), ÇIKIŞ/EXODUS), LEVİLİLER/LEVİTİCUS), SAYILAR/NOMBRES), (TESNİYE/DEUTEURENOME). Tarihler (Chronicles), Mezmurlar (Psalms), Süleyman'ın Meselleri (Proverbes) ve diğer yazılar Babil esaretinden sonra kaleme alınmıştır. İŞAYA, YERAMİAH, HEZAKİEM, DANİEL, HOŞEA, YOEL, AMOS, OBEDYA, MİKA, NAHUM, HABAKKUK, HAGGAİ, ZEKARYA, EYÜB, ESTHER EZRA vs. gibi.
Saymış olduğumuz bu kişilerin bazısı meselâ JEREMİAH, İŞAYA, HAGGAİ, DANİEL, EZRA ve MİKAH gibilerine Büyük Peygamberler / Nebiler, MALAKİ, AMOS, HOŞEA, NAHUM gibilerine Küçük Nebiler denmiştir. Daha doğrusu Eski Ahit kitabında 12 Büyük Peygamberler arasına giren ve girmeyen meselesi vardır. Bu büyük filozoflar her zaman Tanrının birer direkt habercisi olduklarını iddia ederler, kitleler karşısında söze başlarken alışılagelmişin dışında hiçbir takdime ve merasime yer vermeden "Şimdi bana Rabbin sözü vaki oldu" diye başlarlardı. Yani Tanrı ile doğrudan doğruya temas halinde olduklarını ima ederken dış kült ve ritüellerin lüzumsuzluğuna işaret ederlerdi. Bu kişiler siyasi ve sosyal reform taraftarı idiler bu sebeple bir çoğu ya idam edilmiş ya da sürgünlerde sefalet içinde ölmüştür. Müşterek konuları tek bir tanrı emri altında bütün insanlığın bir araya gelmesi" hümanizma ideali" dir. Bu büyük filozoflar insanın öncelikle insan olmak sebebiyle bir moral değer ve haysiyeti olduğunu savunmuşlardır, feyişler, batıni ve karanlık fikirlerden arınmak bu büyük adamların başlıca hedeflerindendir. Meselâ Zekeriya Peygamber İnsanoğlunu kurtaracak bir Savioo / Sauveur / Soter / Kurtarıcı fikrini ortaya atmıştır. Bu fikir önceleri Kuruş, sonra Zerubabbel, sonra Simon Bar Kobba, ve Hz. İsaya kadar gelir ve sonsuza doğru gider. Peygamber EZEKİEL insanın adil olduğu nispette ikinci bir ruhsal hayata hak kazanacağına işaret eder.