Bağışlayıcılık, Kendimize Yarattığımız Cehennemden Tek Çıkış Yoludur
Yeryüzündeki yerlerin en kutsalı, eski bir nefretin artık sevgiye dönüşmüş olduğu yerdir''
Dünyaya gelmemize sebep iki varlık: Anne ve Babamız. Teoride bizi en çok seven ve yine teoride en çok sevmemiz gereken iki insan. Oysa pek çoğumuz ergenlik dönemlerimizde 'bu evde doğmayı ben seçmedim'' diye isyanlar etmişizdir.
Evet, kimin çocukları olacağımızı biz seçmedik. Onlara da bebekleri doğarken Anne-Baba olma klavuzu verilmedi. Hepimiz yaşarken öğrendik, olaylara tepkiler vermeyi. Yaşayarak öğrendik konuşmayı, düşe kalka bildik yürümeyi.
Yaşayarak öğrendik gerçek sandığımız şeylerin bizim algılarımızdan ibaret olduğunu. Ve yine yaşayarak öğreniyoruz, algılarımızın bebekliğimizden beri yaşadıklarımızla şekillendiğini.
Anne-Baba, bizim hayat modellerimiz. Bizim modellerimiz oldukları gibi, bizim ERKEK VE KADIN İMGELERİMİZ.
Eğer kadınsak, baksın bir erkek baba modeli karşısında, kadını ezen erkek imgemiz. Eğer erkeksek, ve anneye gücenmişlik varsa, hayatımıza giren kadınlara yüklediğimiz suçlu kadın imgemiz. Örneklemeler çoğaltılabilir.
Yaşadıklarımız algılarımızı, algılarımız duygu ve düşüncelerimizi, duygular tepkilerimizi, tepkilerimiz davranışlarımızı oluşturur.
Bir olaya tepkimizi şimdi veriyor gibi olsak ta, aslında geçmişte öğrenilmiş hayal kırıklıkları, sevgisizlikler ve korkularla şuanı şekillendiriyor ve davranıyoruzdur. Hal böyle olunca, aynı yolları tekrar tekrar yürüyoruz. Yollar aynı, sadece kişiler farklı olarak.
Şimdi değişim zamanı. Şimdi farkındalık zamanı.
ANNE-BABAMIZ bu durumlara bilerek sebep olmadılar. Kendi farkındalığımıza ulaşmadığımızda, bizim de evlatlarımıza yapacağımız gibi, bilmeden yaptılar. Farkında değillerdi.
Bizim de önümüzde şimdi iki seçim var. Ya geçmişin öğrenilmiş çaresizliklerine ve sevgisizliğine tutunacağız. Zira üzüntüye tutunmak, sevgiye dönüşmeye büyük bir direnç göstermiştir çok zaman. Her koşulda, kendisini döven annesine sığınan küçük bir çocuk gibi.
Ya da, bağışlamayı ve şimdide şifalanmayı yani huzuru seçeceğiz.
BİZİ ALIKOYAN, GEÇMİŞTE BIRAKAN: GEÇMİŞTE ALMAMIŞ OLDUĞUMUZ SEVGİ DEĞİLDİR.
ŞİMDİ, BU GÜN, VEREMEDİĞİMİZ SEVGİDİR.
Şimdi bunun bilincindeyiz ve sevginin önündeki engelleri kaldırmak için niyet ediyoruz. Bizim bu yaklaşımımız, Evrenin sevgisiyle bağlantıya geçme ve insana acı veren kendi egomuza başkaldırısıdır.
Anne-Babamızı bağışlayarak farkındalık yolunda ilk adımımızı atalım.
Geçmişimizi bağışlayalım. Geçmişimizdeki acıya ayna olan insanları. Kendimizi bağışlayalım sonra.
Kendimizi evrenin sevgisine havale edelim. Zihinlerimizi bağışlama yoluyle temizleyerek, hayatlarımızı en güzel ve doğru şekilde seçimlerle çizebilmemiz için, bize ilham vermesi için Yaratıcımıza istekte bulunalım.
Bağışlayıcılık, kendimize yarattığımız cehennemden tek çıkış yoludur dostlar. Ya severiz ya korkarız. Her seçim bizi ya kendi cennetimize ya da cehennemimize taşır.
' BÜYÜK İŞLER YOKTUR, SADECE SEVGİYLE YAPILMIŞ KÜÇÜK İŞLER VARDIR''
Yeryüzündeki yerlerin en kutsalı, eski bir nefretin artık sevgiye dönüşmüş olduğu yerdir''
Dünyaya gelmemize sebep iki varlık: Anne ve Babamız. Teoride bizi en çok seven ve yine teoride en çok sevmemiz gereken iki insan. Oysa pek çoğumuz ergenlik dönemlerimizde 'bu evde doğmayı ben seçmedim'' diye isyanlar etmişizdir.
Evet, kimin çocukları olacağımızı biz seçmedik. Onlara da bebekleri doğarken Anne-Baba olma klavuzu verilmedi. Hepimiz yaşarken öğrendik, olaylara tepkiler vermeyi. Yaşayarak öğrendik konuşmayı, düşe kalka bildik yürümeyi.
Yaşayarak öğrendik gerçek sandığımız şeylerin bizim algılarımızdan ibaret olduğunu. Ve yine yaşayarak öğreniyoruz, algılarımızın bebekliğimizden beri yaşadıklarımızla şekillendiğini.
Anne-Baba, bizim hayat modellerimiz. Bizim modellerimiz oldukları gibi, bizim ERKEK VE KADIN İMGELERİMİZ.
Eğer kadınsak, baksın bir erkek baba modeli karşısında, kadını ezen erkek imgemiz. Eğer erkeksek, ve anneye gücenmişlik varsa, hayatımıza giren kadınlara yüklediğimiz suçlu kadın imgemiz. Örneklemeler çoğaltılabilir.
Yaşadıklarımız algılarımızı, algılarımız duygu ve düşüncelerimizi, duygular tepkilerimizi, tepkilerimiz davranışlarımızı oluşturur.
Bir olaya tepkimizi şimdi veriyor gibi olsak ta, aslında geçmişte öğrenilmiş hayal kırıklıkları, sevgisizlikler ve korkularla şuanı şekillendiriyor ve davranıyoruzdur. Hal böyle olunca, aynı yolları tekrar tekrar yürüyoruz. Yollar aynı, sadece kişiler farklı olarak.
Şimdi değişim zamanı. Şimdi farkındalık zamanı.
ANNE-BABAMIZ bu durumlara bilerek sebep olmadılar. Kendi farkındalığımıza ulaşmadığımızda, bizim de evlatlarımıza yapacağımız gibi, bilmeden yaptılar. Farkında değillerdi.
Bizim de önümüzde şimdi iki seçim var. Ya geçmişin öğrenilmiş çaresizliklerine ve sevgisizliğine tutunacağız. Zira üzüntüye tutunmak, sevgiye dönüşmeye büyük bir direnç göstermiştir çok zaman. Her koşulda, kendisini döven annesine sığınan küçük bir çocuk gibi.
Ya da, bağışlamayı ve şimdide şifalanmayı yani huzuru seçeceğiz.
BİZİ ALIKOYAN, GEÇMİŞTE BIRAKAN: GEÇMİŞTE ALMAMIŞ OLDUĞUMUZ SEVGİ DEĞİLDİR.
ŞİMDİ, BU GÜN, VEREMEDİĞİMİZ SEVGİDİR.
Şimdi bunun bilincindeyiz ve sevginin önündeki engelleri kaldırmak için niyet ediyoruz. Bizim bu yaklaşımımız, Evrenin sevgisiyle bağlantıya geçme ve insana acı veren kendi egomuza başkaldırısıdır.
Anne-Babamızı bağışlayarak farkındalık yolunda ilk adımımızı atalım.
Geçmişimizi bağışlayalım. Geçmişimizdeki acıya ayna olan insanları. Kendimizi bağışlayalım sonra.
Kendimizi evrenin sevgisine havale edelim. Zihinlerimizi bağışlama yoluyle temizleyerek, hayatlarımızı en güzel ve doğru şekilde seçimlerle çizebilmemiz için, bize ilham vermesi için Yaratıcımıza istekte bulunalım.
Bağışlayıcılık, kendimize yarattığımız cehennemden tek çıkış yoludur dostlar. Ya severiz ya korkarız. Her seçim bizi ya kendi cennetimize ya da cehennemimize taşır.
' BÜYÜK İŞLER YOKTUR, SADECE SEVGİYLE YAPILMIŞ KÜÇÜK İŞLER VARDIR''