Mussolini, İtalya’da 1925 yılında iktidara geldiğinde “Manifesto per la Difesa della Razza”yı imzalarken, elbette sonuçlarının Nobel’e uzanacağını bilemezdi.
Oysa, 1909 yılında İtalya’nın Turin kentinde doğan Rita – Levi Montalcini, mühendis babasının katı hayat görüşünün, okuduğu liseden mezun olanların ancak iyi bir evlilik yapabilecek olmasının, gençlik döneminde bir yazar olmayı isteyecek kadar etkilendiği İsveç’li yazar Selam Lagerlöfün bile aksine ölen halasından etkilenerek 21 yaşında Turin Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne girmişti.
Feminen bir dünya görüşünü hayata gözlerini yumduğu 103 yaşına kadar savunan Montalcini, ‘Evli olsaydım bu çalışmaları yapamazdım’ diyecek kadar da cesurdu. Aynı üniversitede çalışmalarına devam eden Giuseppe Levi’nin Nobel’e aday gösterilen üç öğrencisinden biriydi. Diğer isimler ise; Salvadore Luria, Renalto Dulbecco‘ydu.
“Manifesto per la Difesa della Razza”nın ardından evinin yatak odasına kurduğu labaratuvarda, sadece kuluçka makinesi, mikroskop ve mikrotom ile çalışmalarına devam eden Montalcini, 1942 yılına kadar İtalya’da savaşa, Anti-Semitizm’e ve tüm olumsuzluklara rağmen bilimsel çalışmalarından kopmadı.
“Sinir hücrelerinin nasıl tam olarak nereye gideceklerini bildiği” sorusu üzerinde deneysel çalışmalarına devam eden Montalcini, ‘Bu aptalca bir soruydu ve cevabını kimse veremiyordu’ dese de, İtalya, İsviçre ve Belçika’da yaptığı çalışmalara ilişkin makaleler ile Washington Üniversitesi’nden Viktor Hamburger’in dikkatini çekmeyi başardı. Yarım dönemlik bir davet ile Hamburger’in yanında çalışmalarına başlayan Montalcini, burada tam 30 yılını geçirdi.
Rita – Levi Montalcini – Stanley Cohen
Nobel ödülünü getiren bu çalışmanın ardından çalışmalarına devam eden ikili, pek çok büyüme-hızlandırıcı faktörü tanımladı. Bunlardan birisi de; üstderiye ait (epidermal) büyüme faktörü, göğüs kanseri oluşumunda rol oynuyordu ve tedaviye giden yolda en önemli yapıtaşlarından biriydi.
Siyasi yaşamındaki spekülasyonlar, Nobel için yüklü miktarda para ödendiği iddialarını gündeme taşısa da, Montalcini kaçmak zorunda kaldığı ülkesine 1962 yılında Profesör olarak döndü ve bir CNR Nörobiyoloji Araştırma Merkezi kurdu. Aynı zamanda 1968 yılında ABD Bilimler Akademisine seçilen 10. kadın olan Montalcini, aynı yıllarda ‘Ateizm’ itirafına rağmen, Papalık Bilimler Akademisi’ne saçilerek büyük şaşkınlık yarattı. Sosyal yaşamıyla da örnek çalışmalara imza atan Montalcini, Dünya Açlığına Karşı Kampanya kapsamında Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün ilk dört büyükelçiden biri olarak seçilmişti.
200’den fazla bilimsel makale ile bilim dünyasında ‘ilk’lerin kadını olan Rita Levi-Montalcini, ömrünün sonuna kadar konferans ve seminerlerine de devam etmesinin yanı sıra, genç Afrikalı kadınların eğitim alabilmeleri için Onlus Vakfı’nı kurarak burada dersler verdi. Ağustos 2001’de İtalyan Cumhuriyeti’nin Başkanı Carlo Azeglio Ciampi tarafından senatör senatör seçildi.
Rita Levi Montalcini, 30 Aralık 2012’de gençliğinden hiçbir şey kaybetmeden, Roma’da hayata gözlerini yumdu.
Kaynak:nbeyin