Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal pireler berbermiş bu masalın içinde. Pire berberlik yaparmış ya boyu pek kısaymış makası tutamazmış, yanına adam alıp onu çalıştırırmış, bunu duyan develer saçlarını kestirmiş, pirelerin yanında hepsi yere devrilmiş. Babaları koşturmuş hepsini eve almış, anneleri ne yapsa bir çözüm bulamamış. Bay ve bayan semizotu çok uzak bir ülkede kendi hallerinde yaşar giderlermiş, ikisi de çok titiz çok temizlermiş, bayan semizotu evlerini günde en az on kere süpürür, bay semizotu da bayan semizotuna yardım edermiş ve her gün birkaç kez yapraklarını yıkarlar en ufak bir tozun üstlerine konmasına izin vermezlermiş. Onların tek derdi günlerden bir gün insanların yemek yediği bir sofrada semizotu salatası yada yemek olmakmış. O gün yine sabah erkenden kalkmışlar, bayan semizotu günlük temizliklerini yapmış, bay semizotu markete gitmiş, geri döndüğünde kapılarının önünde kocaman bir kamyonun durduğunu görmüş. Bayan semizotu uzaktan ona el sallayıp sevinçle bağırıyormuş, bay semizotu hızlı adımlarla kapıya kadar gelmiş birde ne görsün, kapıdaki o arabanın içi sebzeler ve meyveler dolu değil mi ? `Yaşasın!` diye bağırmış elindeki poşetleri sağa sola atmış,işte sonunda onları da almaya gelmişler. Bay ve bayan semizotu . bavullarını alelacele toplayıp kamyona atlamışlar, yan komşuları marullar, mısırlar, suyun diğer tarafındaki maydanozlar hep arabanın içindelermiş onlarla sohbet ederek şehir merkezine kadar gelmişler, orada bütün sebze ve meyveler arabadan indirilmişler, güzel tezgahlara dizmişler onları. Bay ve bayan semizotu elele tutuşmuşlar ve kendilerini alacak olan aileyi beklemeye başlamışlar. Tezgahtan ilkönce domatesler gitmiş , yan komşuları maydanozlarıda bir çocuk almış sonra limonlar ve tezgahtaki taze soğanlar gitmiş. Birkaç saat sonra aynı kendileri gibi bir bay ve bir bayan çıkagelmiş, onları tezgahın üzerinden alıp ellerindeki çantanın içine koymuşlar. Onlar akşama nasıl semizotu salatası yapacaklarını konuşurlarken, bay ve bayan semizotu mutlu mutlu onları dinliyorlarmış