Geçmiş zamanların birinde Hz Ali Bayburt a gelir. Onun Bayburt a gelmesi Bayburt kalesinin ele geçirileceği anlamına gelir. Söylentilere göre kale eskiden Bizanslıların elindeydi. Bir gün Hz Ali kaleye çıkmak ister. Yalnız kalenim burcuna çıkan yolların hepsi kapalıdır. Bir gece hazırlığını yapar, Düldülüne biner askerlerini toplar kalenin yanına gelir. Okur, üfler, Düldülü kalenin duvarlarına sürer. Düldül kalenin duvarlarından öyle bir sıçrar ki ayağının biri Duduzar tarafından öteki doğu tarafından kalenin duvarını deler. Bizanslılar içeride uyku halindedirler önce Hz Ali içeriye dalar onu diğer askerler takip eder ve böylece kale ele geçirilmiş olur.
BEREKETLİ EV
Bayburt un Kadızade Mahallesindeki bir evde yaşlı bir kadın yaşamaktadır. Bu yaşlı kadının evinin önünde bir çeşme vardır. Çeşmenin yanına bir çuval koysa bir gecede iki çuval olmaktadır. Bir gün beş gün derken kadının evinin önünde bir keramet olduğunu ve ulu bir kişinin yattığını anlar. Bir süre sonra kadın ölür. Eve taşınan kiracı evin özelliğini bilmediği için evin önüne kirli abdest sularını dökmeye başlar. Evin önünün temizliğine dikkat etmez. Bu tarihten itibaren tılsımı bozulur. Evin bereketi kaçar. O gün, bu gün, bu evde oturanlar yoksulluktan kurtulamaz.
Bir zamanlar Bayburt un Saraycık köyünde bir padişah yaşar. Bu padişahın çocuğu yoktur. Bir gün padişah ile geziye çıkar Bir çeşme başında namaz kılarken yanına bi, r derviş gelir. Hal hatır sorar, padişah derdini anlatır. Derviş de ona bir elma verir. Şöyle bir öğütte bulunur:
- Bu elmayı siz ve aileniz yesin, kabuklarını da kısrağınıza yediriniz. İnşallah bir oğlunuz atınızın da bir tayı olur.
Gerçekten de elmayı kendileri kabuklarını da kısrak yediği zaman padişahın oğlu, kısrağında bir tayı olur.
Oğluna ad konulacağı zaman aynı derviş ortaya çıkar. Oğlana böğrek taya da Benli Boz adını verir, sonradan ortadan kaybolur. Bey Böğrek büyüyünce önce Akkavak padişahının kızı ile nişanlanır. Bey Böğrek otuz sekiz arkadaşı ile Bayburt kalesi ni zaptetmeye gider. Kale beyi Parasar baskın yaparak onları tutsak alır. Yedi yıl zindan kaldıktan sonra hürriyetine kavuşur.
BUZ MAĞARASI
Helva köyünde Buz adı ile bilinen bir mağara vardır. Zamanında bu yörede mağara ile ile bir efsane anlatılır;
1777-78 Osmanlı-Rus harbi sırasında askerin biri bu gözede elini ayağını yıkarken botunu mağaraya düşürür. Göze biraz büyüktür. Elini gözenin içine sokarak botunu arar. Tam bu sırada ilahi bir güç onu gözenin içine çeker. O anda göze patlar. bir buz mağarası haline gelir.
CADI
Bayburt ili, Aydıntepe ilçesi, Akbulut köyünde yaşayan ayşe kadının çocuğu yaşamamaktadır. Doğan çocuklar kısa süre içerisinde ölmektedir. Bu durum çocukları cadı karının boğmasına bağlanır. Yine günlerden bir gün Ayşe kadın doğum yapar. Hiç bir zaman çocuğundan gözlerini ayırmaz, devamlı onu gözler Ayşe kadın çocuğunu emzirir, uyuması için beşiğe yatırır. Biraz sonra içeriye büyük bir arı girer. Arı vızıldayarak beşiğin yanında dolaşmaya başlar. Ayşe kadın vaziyeti kocasına söyler. Kocası eline aldığı bir sırıkla arıyı kovalamaya başlar. Onu yorduktan sonra öldürür. Ertesi sabah köyde cadı olarak bilinen bir kadın yatağında ölü bulunur.
DEĞİRMEN TAŞLI KADIN
Zamanın birinde Bayburt un Çorak köyünde Dildare adında bir kadın yaşar. Bu kadın bir gece pencereden aşağıya besmele çekmeden sıcak su serper. Biraz sonra odanın içinde insan görüntüsünde iki cin görülür. Kadına:
- Sen bizim iki çocuğumuzu sıcak su ile haşladın. Bunun cezasını çekeceksin.
Kadının omzuna iki değirmen taşı koyarlar. Aradan seneler geçer, cinler geri gelip:
Değirmen taşını indirirler. Bundan sonra herkes sıcak su dökerken besmele çekerler.
DELİKLİ TAŞ
Bayraktar köyünde Çoruh nehri kenarında ''delikli taş'' diye bilinen bir taş yığını vardır. Bunlar arsında 2m. boyunda 3m. eninde yere doğru inen bir taşın üstünden yedi defa ihlas okuyarak geçenin;taşa yerde bulunan çalıya da bez bağlayanın günahlarından arınacağına inanılır.
Köyde komşusuna iftira eden bir kadın, günahlarından kurtulmak için bu taşın geçmek isterken ihlas sözlerini unutur, bir türlü aklına gelmez. Okumadan geçmeyi dener. Fakat eteği bu çalıya takılır, kadın düşer ve orada taş kesilir. Bu taş gurubundan yere yatık durana bakıldığında bir kadına benzediği açıkça görülür.
DİKMETAŞ
Bayburt'tan bir kaç kilometre ötede ve Alıçlık (Kestesi) köyüne ayrılan yolun karşısında, köylülerin dikme taş adını verdikleri bir taş yığını vardır. Bu yığın çoruh nehrinin ötesinde ve Buğdaylı (danzut) köy yolunun ağzındadır. Ana yoldan geçenler bu taş yığınını bir kaç yüz metre uzaktan görürler. Bu taş yığınının bulunduğu yer düzükar mevkiidir.
Halk arasında bu taşlar için şöyle bir hikaye anlatılır.
Vaktiyle Dikmetaş (Hayık) köyünde zengin bir ermeni yaşarmış, bunun geniş tarlaları ve bol bol hayvan yemi varmış, bu zengin ermeni otları, samanları çevrenin hayvan besicilerine satarmış.
Bir yıl kış mevsimi çok ağır geçer. Besicilerin hayvanlara yedirecekleri yemleri kalmaz. Bu yem kıtlığından pek çok köylünün malları kırılır, otun bir demetine paha biçilemez olur, otu kalmayan Müslüman köylülerden biri ermeniye gider, hayvanları için bir miktar ot ister. Ermeninin niyeti kötüdür, kendisinden ot istemeye gelen köylünün çok güzel bir kızı olduğunu bilir. Kızın babasına bir şartla ot vermeyi kabul eder, eğer köylü , güzelliği dillere destan kızı kendisine verirse, karşılığında otu verecektir.
Baba sıkıla, sıkıla durumu kızına açar, kızı bu evliliğe hayır dersede kardeşleri nin ana ve babasının aç kalmaması için kabul eder. Çok inançlı olan kız günlerce Allah a yalvarır, dua eder. Düğün günü yaklaştıkça Müslüman kızın duaları sıklaşır, bu arada ermeninin babasına vereceği otların taş kesilmesine dua eder. Bir gece sabaha karşı Allah a şöyle yalvarır.
Estir kaba yel estir
Bu gün dağlara destur
Gavurun yığınını
Sabahınan taş kestir.
Müslüman kızın duası Allah indinde kabul olunur ve o gece ermeninin bütün otları yığınlar halinde taş kesilir. Bunlardan bir tanesi bu gün açık olarak ve yığının bağ yerleri belirli bir şekilde görülmektedir.