Belki Hayat Alacaklıdır!
Neler dilemedim ki şu hercai hayattan?
Ne yüzsüzlükler ettim,
hiç haddimi bilmeden.
Sevdalar öldü gözlerimin önünde,
üstelik en çok onlara güvenmiştim.
Yaşamla bir alıp veremediğim var benim,
adını koyamadığım..
Belki de bu yüzdendir,
geceler boyu kanatarak tırnaklarımı yazma ihtiyacım..
Ertelenmiş düşlerin son atımlık kurşunu gibiyim.
Zulada saklanmışım.
Kimseyi bulamazsa sevecek,
her gördüğümde içimin titrediği;
beni seçecek!
Bir kurşun değilsen,
reva mıdır
sevdayı tek başına taşımak?
Belki hayat alacaklıdır benden,
kim bilir?
Onun defterinde ne borçlarım yazılı sayamadım ki!
Hayasız sevişmelerin düşlerini kurduğum da oldu,
bir tek papatya için ağladığımda;
gece yarılarında yüreğimi kanattığım da oldu,
ipiyle kuyuya inilemeyecek adamlara..
Ne kadar çok dileğim olduysa,
ne kadar düşlediysem,
o kadar alacaklı olabilir hayat benden..
Açarsak kara kaplıyı günü geldiğinde;
onun sayfalar boyu yazılmış alacak hesabına karşılık;
tek satırda bitivermiş borcu kazılıdır eskimiş sayfalarda.
Yaşıyormuş gibi yaptığım cahillik zamanlarından,
elimde kalan yalnızca hayal kırıklığıysa eğer;
bir kalemde silip atmalıdır tüm borcumu kader.
Ama ne gezer!
Kalbimin kıblesini
aşktan başka yana çevirmemişim.
Sadece bu sebepten bile cezalandırılıyor olabilirim.
Haksız diyemem ama haklı da sayılmaz.
Hayata katlanılmayı kolay kılıyorken sevda,
benim her nefes alışımda aşkı sayıklamam yadırganamaz.
Bildiğim, bilmediğim bütün yollara girdim.
Adamın hasını da, namerdini de sevdim.
Bıçak da oldum, yara da;
hem kanadım, hem ağladım.
Köpeklerin bile sessizlikten öldüğü arka sokaklarda,
gece yarıları hiç sigarasız dolaştım.
Kadın da oldum, efelik de ettim.
Sesim kimi zaman dağları deldi,
kiminde çığlığım ancak yüreğime erdi.
Hayatla hep alıp veremediğim oldu ve olmakta
ama sonunda yaşam şunu öğretiyor:
Bu şehrin caddelerinde
umutsuz
dolaşılmıyor!
Neler dilemedim ki şu hercai hayattan?
Ne yüzsüzlükler ettim,
hiç haddimi bilmeden.
Sevdalar öldü gözlerimin önünde,
üstelik en çok onlara güvenmiştim.
Yaşamla bir alıp veremediğim var benim,
adını koyamadığım..
Belki de bu yüzdendir,
geceler boyu kanatarak tırnaklarımı yazma ihtiyacım..
Ertelenmiş düşlerin son atımlık kurşunu gibiyim.
Zulada saklanmışım.
Kimseyi bulamazsa sevecek,
her gördüğümde içimin titrediği;
beni seçecek!
Bir kurşun değilsen,
reva mıdır
sevdayı tek başına taşımak?
Belki hayat alacaklıdır benden,
kim bilir?
Onun defterinde ne borçlarım yazılı sayamadım ki!
Hayasız sevişmelerin düşlerini kurduğum da oldu,
bir tek papatya için ağladığımda;
gece yarılarında yüreğimi kanattığım da oldu,
ipiyle kuyuya inilemeyecek adamlara..
Ne kadar çok dileğim olduysa,
ne kadar düşlediysem,
o kadar alacaklı olabilir hayat benden..
Açarsak kara kaplıyı günü geldiğinde;
onun sayfalar boyu yazılmış alacak hesabına karşılık;
tek satırda bitivermiş borcu kazılıdır eskimiş sayfalarda.
Yaşıyormuş gibi yaptığım cahillik zamanlarından,
elimde kalan yalnızca hayal kırıklığıysa eğer;
bir kalemde silip atmalıdır tüm borcumu kader.
Ama ne gezer!
Kalbimin kıblesini
aşktan başka yana çevirmemişim.
Sadece bu sebepten bile cezalandırılıyor olabilirim.
Haksız diyemem ama haklı da sayılmaz.
Hayata katlanılmayı kolay kılıyorken sevda,
benim her nefes alışımda aşkı sayıklamam yadırganamaz.
Bildiğim, bilmediğim bütün yollara girdim.
Adamın hasını da, namerdini de sevdim.
Bıçak da oldum, yara da;
hem kanadım, hem ağladım.
Köpeklerin bile sessizlikten öldüğü arka sokaklarda,
gece yarıları hiç sigarasız dolaştım.
Kadın da oldum, efelik de ettim.
Sesim kimi zaman dağları deldi,
kiminde çığlığım ancak yüreğime erdi.
Hayatla hep alıp veremediğim oldu ve olmakta
ama sonunda yaşam şunu öğretiyor:
Bu şehrin caddelerinde
umutsuz
dolaşılmıyor!