Yıkılmış duvarlar çıkıyor karşıma
Hıncın hoyratça seslendiği mekanlarda, sıkılan kurşunlar onlarca
Kayıp hallerin vicdanı ne kadar suskunsa, ruhun figanı duyulmayacak kadar ahsa
Kalbimin hicranı başlıyor bir hıçkırıkla, dinmeyen saaller hüzün zerkediyor usulca
Kimi anlamalı, ahına kanmalıyım
Avuntularından arileşmediği müddetçe nasıl inanıp yaslanmalıyım
Dert sandığı her meret için vakit mi ayırmalıyım, azmi ve iradesine bakmalıyım
Ne kadar aklıyla yol alıyor, vicdanını ihmal etmeden dikkate alır, buna inamalıyım
Gecenin yoksulluğunda melalim
Her ne kadar azimle çaba göstersem de yazmaya fakiridir lisan-ı halim
Edebin feyzinden esinlenir her ümidim, tefekkür etmek adına meşktir nihayetim
İştişareye niçin ehemmiyet veririm, bin hüzün için bahtıma boyun büker sevinirim
Gençlik yıllarım geldi aklıma
Her ne zaman farkındalığını anlamadığım hicran halimden uzaktaysa
Hoyratlık mazur görülen gamdı,beyhude geçen zaman ele geçmeyecek bir figandı
Akidem muğlaktı, amel kalbimde ki feryattı, iradem zafiyetlere meyleden bühtandı
Etrafımda ki canlar dağınıktı
Her biri sanki dertlerin yumağıydı, asabiyet içinde ki hal cabasıydı
İman adına ne kaldıysa vicdanın sukutundaydı, ruhundan bihaber insanlardı
Günü gün etmek adına koşturan soluklardı,okunan ezan sanki bilinmeyen lisandı
Çocukluğum ne kadar perişandı
Sahipsizlik her vakit yanımdaydı, oysa babam ve annem yaşayandı
Her ne hikmetse mahsun kalmak bahtımdı, sukut etmek vazgeçemediğim gamdı
Şevk ve sürur nedenine nvakıf olmadığım uzaklardaydı, umut zaten zorunlu şiardı
Ne zaman babama nazar etsem
Sanki başka dünyaların insicamında yaşayan ve sukuta adanandı
Annem henüz anlamaya müdrik olamadığı yaşlarda nafaka için koşturan hicrandı
Hüzün içinde bir çehresi vardı, yılgınlık her vakit yanındaydı, sabır içinde ki candı
İçimde bekleyen hevesimi söylesem
Hasretini çektiğim heyecanın şavkını hissetmek için gönül versem
Her zaman umutla beklediğim mütebessim hali görmek için hüzünle gayret etsem
Çaresiz boynumu bükerdim ,söylemeye takatimin yetmeyeceğini niyse hissederdim
Mustafa CİLASUN
Hıncın hoyratça seslendiği mekanlarda, sıkılan kurşunlar onlarca
Kayıp hallerin vicdanı ne kadar suskunsa, ruhun figanı duyulmayacak kadar ahsa
Kalbimin hicranı başlıyor bir hıçkırıkla, dinmeyen saaller hüzün zerkediyor usulca
Kimi anlamalı, ahına kanmalıyım
Avuntularından arileşmediği müddetçe nasıl inanıp yaslanmalıyım
Dert sandığı her meret için vakit mi ayırmalıyım, azmi ve iradesine bakmalıyım
Ne kadar aklıyla yol alıyor, vicdanını ihmal etmeden dikkate alır, buna inamalıyım
Gecenin yoksulluğunda melalim
Her ne kadar azimle çaba göstersem de yazmaya fakiridir lisan-ı halim
Edebin feyzinden esinlenir her ümidim, tefekkür etmek adına meşktir nihayetim
İştişareye niçin ehemmiyet veririm, bin hüzün için bahtıma boyun büker sevinirim
Gençlik yıllarım geldi aklıma
Her ne zaman farkındalığını anlamadığım hicran halimden uzaktaysa
Hoyratlık mazur görülen gamdı,beyhude geçen zaman ele geçmeyecek bir figandı
Akidem muğlaktı, amel kalbimde ki feryattı, iradem zafiyetlere meyleden bühtandı
Etrafımda ki canlar dağınıktı
Her biri sanki dertlerin yumağıydı, asabiyet içinde ki hal cabasıydı
İman adına ne kaldıysa vicdanın sukutundaydı, ruhundan bihaber insanlardı
Günü gün etmek adına koşturan soluklardı,okunan ezan sanki bilinmeyen lisandı
Çocukluğum ne kadar perişandı
Sahipsizlik her vakit yanımdaydı, oysa babam ve annem yaşayandı
Her ne hikmetse mahsun kalmak bahtımdı, sukut etmek vazgeçemediğim gamdı
Şevk ve sürur nedenine nvakıf olmadığım uzaklardaydı, umut zaten zorunlu şiardı
Ne zaman babama nazar etsem
Sanki başka dünyaların insicamında yaşayan ve sukuta adanandı
Annem henüz anlamaya müdrik olamadığı yaşlarda nafaka için koşturan hicrandı
Hüzün içinde bir çehresi vardı, yılgınlık her vakit yanındaydı, sabır içinde ki candı
İçimde bekleyen hevesimi söylesem
Hasretini çektiğim heyecanın şavkını hissetmek için gönül versem
Her zaman umutla beklediğim mütebessim hali görmek için hüzünle gayret etsem
Çaresiz boynumu bükerdim ,söylemeye takatimin yetmeyeceğini niyse hissederdim
Mustafa CİLASUN