Bilime Göre Aşık Olup Olmadığınızı Nasıl Anlarsınız?

  • Konuyu açan Konuyu açan Enda
  • Açılış tarihi Açılış tarihi

Aşkın ne olduğu, ne hissettirdiği gibi sorulara tek bir cevap vermek çok da kolay değil çünkü tahmin edersiniz ki bu bireysel deneyim herkes için bambaşka şeyler ifade edebiliyor. Ancak bilime göre aşkın aslında bir tür formülü var ve aşık olup olmadığınızı da bu formülü değerlendirip anlamak mümkün.



Aşk, tek bir tanım ya da belli başlı kurallar ile ifade edilebilen, sınırları olan bir şey değil. Pek çok insan aşık olduğunu söylerken aslında hiçbiri tam olarak aynı şeyi hissetmiyor olabilir ve bunu belirlemenin de çok fazla yolu yok.



Pek çok davranışbilimciye ve psikoloğa göre de aşkın ne olduğunu ya da aşık olup olmadığımızı anlamanın tek ve basit bir yolu bulunmuyor. Ancak hepsi, bu sorulara cevap verebilmek için aynı yere işaret ediyor; beyin.


Üç tür 'aşk' bir araya gelerek bildiğimiz anlamıyla 'romantik aşkı' oluşturuyor:​



Missouri Üniversitesi'nde davranışsal sinirbilimci olan Dr. Sandra Langeslag'a göre bilim insanları aşkın pek çok türünün olduğu konusunda hemfikir ve neler olup bittiğini anlamak için öncelikli olarak hepsi beyne bakıyor. Çevresel etkilerin ve koşulların rol oynayıp durumu değiştirme gücünün olduğu kabul edilse de iş her zaman beyinde bitiyor.
Bilim insanları aşkı genellikle biyolojik antropolog Dr.Helen Fisher'ın ortaya koyduğu çerçeve üzerinden inceliyor. Buna göre gerçek romantik aşkı, üç farklı 'aşk' türü bir araya gelerek oluşturuyor. Üçünün de aynı anda hissedildiği durumlarda, kişi aşık olmuş oluyor.


Şehvet, mutluluk ve bağlanma:​


Bilim insanlarına göre aşkı oluşturan yapı taşlarından ilki karşımızdaki insana karşı hissettiğimiz cinsel çekim. Doğrudan östrojen ve testesteron hormonlarımız ile ilişkilendirilen şehvet, karşımızdaki kişiyi çekici bulmamıza sebep oluyor. İkinci aşamada ise vücudumuza dopamin ve noradrenalin salgılatan bir 'mutluluk' durumu gerçekleşiyor.


Bu 'iyi hissettiren kimyasalların' salgılanmasıyla kendimizi daha iyi hissetsek de bilim insanları bu notkada bir yandan da serotonin miktarında azalmalar yaşandığını belirtiyor. Düşük serotonin ise güvensiz ve karamsar hissetmemize sebep olabiliyor.
Üçüncü aşamada ise 'bağlanma' duygusu geliyor. Bilim insanların göre bu nokta, kendimizi güvende ve rahatlamış hissettiğimiz kısım ve gerçek aşk için diğer iki yoğun hisle birlikte olmazsa olmazlar arasında yer alıyor.


Peki aşık olduğumuzu nasıl anlıyoruz?​



aşk beyni nasıl etkiliyor?




Aslında şimdiye kadar anlattıklarımızın her birini okurken, sizde her üçüne dair de hisler uyandıran biri varsa, bu o insana aşık olduğunuz anlamına geliyor olabilir. Yanında güvende hissettiğiniz, sizi mutlu eden ve hayat enerjinizi yükselten, cinsel olarak da arzuladığınız biri varsa, bilime göre aşık olmuş oluyorsunuz.


Ancak bu noktada yeniden değinmek gerekir ki, her ne kadar bu üçü bir arada formül nörolojik olarak aşkın incelenmesine dayansa da, bilim insanları farklı aşk türlerinin olduğunu ve bunu tek bir tanımla sınırlamanın mümkün olmayacağını açıklıyor. Yani ne olursa olsun, aşkınızı tanımlarken gerçekten güvenebileceğiniz tek kaynak yine sizsiniz.

Alıntı
 
Geri
Top