Birisine aşık olmak yeni bir eve taşınmak gibidir. Önce, yeni olan her şeye aşık olursunuz, her sabah uyandığınızda, birisinin kapıdan koşarak girip size korkunç bir yanlışlık yapıldığını aslında bu kadar muhteşem bir yerde yaşamamanız gerektiğini söylemesinden korkarak, tüm bunların size ait olması karşısında şaşkınlık duyarsınız. Yıllar geçince duvarlar eskir, ahşap kaplamalar şuradan buradan parçalanmaya başlar ve siz evinizi artık kusursuz güzelliği yüzünden değil, daha çok kusurları için seversiniz. Köşe bucak her yerini bilirsiniz. Hangi döşeme tahtası üzerine basınca hafifçe esner ya da hangi dolap kapağı gıcırdamadan açılır tam olarak bilirsiniz. Bunları yaşadığınız yeri eviniz yapan küçük sırlardır.”
Eşimin okuduğu benim de merakla göz gezdirip okumak için sıraya girdiğim “Ove Adında Bir Adam” sayfalarını karıştırırken karşıma çıkan satırların hem hüzünlü hem de sarsıcı gerçekçiliği ile şimdiden duygusal olarak beni derinden etkiledi. Yıllarca birlikte olduğumuz, sevdiğimiz kişiyi kaybedince yaşanan acı ancak bu kadar yalın, ajite etmeden ancak gerçeğin ağırlığı ile içinizi burkacak bir şekilde anlatılabilirdi. Çoğumuz aşkı tatmışızdır hayatımızda. Ve yaşarken gerçek olamayacak kadar mükemmel bu duyguyu hissettiren kişi elimizden kayıp gidecekmişçesine korkmuşuzdur. Yılbaşı sabahı hediyelerinin ağacın altında olduğunu bilse de aklında geldikçe yatağından kalkıp ağacı yoklayan bir çocuğun naif heyecanına benzer bu korku. Yıllar geçer sahip olduğumuz şey zamanla gözümüzdeki kusursuzluğunu yitirir ve o kusurlar aslında birlikte yaşamışlığın izleri olarak daha bir değerli olur bizim için. Karşımızdaki insanı kusurları için severiz, bize ait olan birlikte yarattığımız o kusurlar için.
Eşimin okuduğu benim de merakla göz gezdirip okumak için sıraya girdiğim “Ove Adında Bir Adam” sayfalarını karıştırırken karşıma çıkan satırların hem hüzünlü hem de sarsıcı gerçekçiliği ile şimdiden duygusal olarak beni derinden etkiledi. Yıllarca birlikte olduğumuz, sevdiğimiz kişiyi kaybedince yaşanan acı ancak bu kadar yalın, ajite etmeden ancak gerçeğin ağırlığı ile içinizi burkacak bir şekilde anlatılabilirdi. Çoğumuz aşkı tatmışızdır hayatımızda. Ve yaşarken gerçek olamayacak kadar mükemmel bu duyguyu hissettiren kişi elimizden kayıp gidecekmişçesine korkmuşuzdur. Yılbaşı sabahı hediyelerinin ağacın altında olduğunu bilse de aklında geldikçe yatağından kalkıp ağacı yoklayan bir çocuğun naif heyecanına benzer bu korku. Yıllar geçer sahip olduğumuz şey zamanla gözümüzdeki kusursuzluğunu yitirir ve o kusurlar aslında birlikte yaşamışlığın izleri olarak daha bir değerli olur bizim için. Karşımızdaki insanı kusurları için severiz, bize ait olan birlikte yarattığımız o kusurlar için.