Şimdi giydiğim bu rahat kıyafetler muhtemelen size şöyle diyor: Sabahtan akşama spor yapıyor, çocuklar da evde özel hocalarla piyano dersleri alıyor. Onlar ordayken ben de pilatesimi yogamı falan yapıyorum. Merakınızı gidereyim; rahat kıyafetlerin tek sebebi rahat olmaları.
Çamaşır yıkamam gerekmediği zamanlarda da onlara piyano dersi verdireyim diyorum, hatta arada sırada Mozart’tan, Remrandt’dan bahsedeyim diyorum. Bunu yapmak planlarım arasında var (30 yaşına basmadan çocuklar, yaparım neden olmasın!) ama önce şu kirli çamaşır sepetinin dibini bir göreyim.
Bir süredir canım isteyince çocuk sesi sağırı olabiliyorum.
Arabayla bir yere gidiyoruz mesela, eşim kullanıyor. Bir süre sonra kendimi ana kaptırıyorum, bir şey duymamaya başlıyorum, kulaklarım kimselerin duymadığı sesler duyuyor… Derken eşimin yukarıya doğru kalkmış kaşlarını görüyorum da ayılıyorum. “Ne?” diyorum, “Çocuklar diyorum. Bir baksan ya. Araba kullanınca bir şey yapamıyorum!” diyor. Çocuklar arka koltukta çığlık çığlığa bağırıyorlar. Hayır, ben de isterim eşime şu “hiçbir şey duymama” yeteneğinden biraz bahşetmeyi, öğretmeye de hazırım ama o benim öğrencim olmaya pek hazır değil sanırım.
Bir şey daha itiraf edeyim. Baharda olan o okul pikniğinde mevsimine pek uygun olmayan bir parka giymiş olmamın bir tek sebebi vardı, üşümem falan değil.
Sütyen günü değildi, yani bu konuda beni anladığınızı tahmin ediyorum. Sütyen yıkama günü o gün değildi, ne yaparsın.
Benim bilerek isteyerek kahve tüketmeyen arkadaşlarım var. Açıkçası bu yaşam tarzını anlamam çok da mümkün değil. Benim stratejim şu: Vücuda yeterince kahve basana kadar kimseyle konuşma. Birileri bana elmanın kahveden daha fazla enerji verdiğini söylemişti. Denedim, denemedim değil. Cidden. Yani eğer vücudunuzu kurşun gibi ağır, beyninizi de elma suyunda yüzüyor gibi hissetmeniz enerjiklikse, o benim işime yaramaz, yaramadı da.
Ben daha çok “Kahve"
Eğer bir yere giderken güzel giyinebilmiş ve makyaj yapabilmişsem insanların benimle gurur duymaları gerektiğini düşünüyorum. Bakkala giderken de olsa böyle bir şey yapabilirsiniz, fırsat oluyorsa yapın da. Hatta öyle bir anneyi sokakta giyinmiş, makyaj yapmış vaziyette görürseniz, bir durun ve bakın. Methiyeler düzün ona. Ne güzel göründüğünü falan söyleyin. Bir de sorun bakalım evden kaçta çıkmaya niyet etti aslında ama kaçta çıkabildi. Düşündüğüyle yapabildiği arasında en az 4 saat yoksa gelin beni bulun.
Sahip olduğum beyni, anne beyni olarak yeniden tasarladı anne olmak. Bir keresinde arkadaşım, adını unuttu adını! Bankadaydık, adını sordular, cevaplayamadı. Bazen bir tarih ya da bir rakam sorduklarında parmak hesabı falan yapıyorum. Bazen insanlar “Ee bu aralar neler yapıyorsunuz?” diyor mesela, uzun uzun bakıyorum soruyu soran kişiye. Karşımdaki kendini rahatsız hissedene kadar bakıyorum. Hipnotize etmeye çalışıyorum. Yok yahu, gerçekten o hafta neler yaptım hatırlamaya çalışıyorum da, bir şey gelmiyor aklıma, hatırlayamıyorum. Belki de bir şey yapmıyorum bak, o da olabilir.
Bana ezeli düşmanın kim diye sorsalar, kesinlikle çoraplar derim.
Nerede bu çoraplar? Kaç tane aldığımın hiçbir önemi yok, asla eşleşemiyorlar. Evde genel olarak eşleşemeyen çoraplar durumu söz konusu. Ayda 100 tane falan bağışlasalar, bu eşleşemeyenleri de çöpe atsam süper olur. Çoraplardan nefret ediyorum.
Bazen molalara da ihtiyaç oluyor tabi. Ara ara ben de yapabiliyorum mola çok şükür. Ne derseniz, bir tane çikolatayı yemek suretiyle biraz komik video falan izleyeyim, en azından içerisinde yetişkinlerin konuşmalarının geçtiği bir şeylere bakayım. Mola bu evet.
Ben anneyim. Aslında hemen hemen herkes kadar delirmiş bir anneyim muhtemelen. Ama bir o kadar da ciyak ciyak bağıranı susturma uzmanıyım, çocuk iletişiminde dünya markasıyım. Yeni uzmanlık alanlarım var ve artık insanların da bana bunları sormasına çok gerek kalmadı. Hemen hemen etrafımdaki herkes neyin uzmanı olduğumu da biliyor.
Bu yeni uzmanlık alanlarımı seviyorum ben.
Benim yerimde olmadığı için şu anda şükürler eden yabancı, orada olduğunu biliyorum. Sakın yaptığım her şeyi zoraki yapıyormuşum gibi bir izlenime kapılma. Sanki yazdıklarımdan kocamın beni eve kilitlediği ve bu çocuklara zorla baktırdığı gibi bir şeyler algıladın ama iş öyle değil. Ben bu canavarlarla bilerek ve isteyerek takılıyorum bütün gün. Belki hayatımın sonuna kadar “ev hanımı” bir anne olmam, ama şimdi böyleyim, bunu da aslına bakarsan ben seçtim.
Çok yorucular ama yorucu oldukları kadar da güzeller, çok değerliler bir de komikler. Çok yorgun olabilirim ama ben, kendi içimde mükemmel, harika ötesi bir yorgunum!
Dicle Yıldız
Çamaşır yıkamam gerekmediği zamanlarda da onlara piyano dersi verdireyim diyorum, hatta arada sırada Mozart’tan, Remrandt’dan bahsedeyim diyorum. Bunu yapmak planlarım arasında var (30 yaşına basmadan çocuklar, yaparım neden olmasın!) ama önce şu kirli çamaşır sepetinin dibini bir göreyim.
Bir süredir canım isteyince çocuk sesi sağırı olabiliyorum.
Arabayla bir yere gidiyoruz mesela, eşim kullanıyor. Bir süre sonra kendimi ana kaptırıyorum, bir şey duymamaya başlıyorum, kulaklarım kimselerin duymadığı sesler duyuyor… Derken eşimin yukarıya doğru kalkmış kaşlarını görüyorum da ayılıyorum. “Ne?” diyorum, “Çocuklar diyorum. Bir baksan ya. Araba kullanınca bir şey yapamıyorum!” diyor. Çocuklar arka koltukta çığlık çığlığa bağırıyorlar. Hayır, ben de isterim eşime şu “hiçbir şey duymama” yeteneğinden biraz bahşetmeyi, öğretmeye de hazırım ama o benim öğrencim olmaya pek hazır değil sanırım.
Bir şey daha itiraf edeyim. Baharda olan o okul pikniğinde mevsimine pek uygun olmayan bir parka giymiş olmamın bir tek sebebi vardı, üşümem falan değil.
Sütyen günü değildi, yani bu konuda beni anladığınızı tahmin ediyorum. Sütyen yıkama günü o gün değildi, ne yaparsın.
Benim bilerek isteyerek kahve tüketmeyen arkadaşlarım var. Açıkçası bu yaşam tarzını anlamam çok da mümkün değil. Benim stratejim şu: Vücuda yeterince kahve basana kadar kimseyle konuşma. Birileri bana elmanın kahveden daha fazla enerji verdiğini söylemişti. Denedim, denemedim değil. Cidden. Yani eğer vücudunuzu kurşun gibi ağır, beyninizi de elma suyunda yüzüyor gibi hissetmeniz enerjiklikse, o benim işime yaramaz, yaramadı da.
Ben daha çok “Kahve"
Eğer bir yere giderken güzel giyinebilmiş ve makyaj yapabilmişsem insanların benimle gurur duymaları gerektiğini düşünüyorum. Bakkala giderken de olsa böyle bir şey yapabilirsiniz, fırsat oluyorsa yapın da. Hatta öyle bir anneyi sokakta giyinmiş, makyaj yapmış vaziyette görürseniz, bir durun ve bakın. Methiyeler düzün ona. Ne güzel göründüğünü falan söyleyin. Bir de sorun bakalım evden kaçta çıkmaya niyet etti aslında ama kaçta çıkabildi. Düşündüğüyle yapabildiği arasında en az 4 saat yoksa gelin beni bulun.
Sahip olduğum beyni, anne beyni olarak yeniden tasarladı anne olmak. Bir keresinde arkadaşım, adını unuttu adını! Bankadaydık, adını sordular, cevaplayamadı. Bazen bir tarih ya da bir rakam sorduklarında parmak hesabı falan yapıyorum. Bazen insanlar “Ee bu aralar neler yapıyorsunuz?” diyor mesela, uzun uzun bakıyorum soruyu soran kişiye. Karşımdaki kendini rahatsız hissedene kadar bakıyorum. Hipnotize etmeye çalışıyorum. Yok yahu, gerçekten o hafta neler yaptım hatırlamaya çalışıyorum da, bir şey gelmiyor aklıma, hatırlayamıyorum. Belki de bir şey yapmıyorum bak, o da olabilir.
Bana ezeli düşmanın kim diye sorsalar, kesinlikle çoraplar derim.
Nerede bu çoraplar? Kaç tane aldığımın hiçbir önemi yok, asla eşleşemiyorlar. Evde genel olarak eşleşemeyen çoraplar durumu söz konusu. Ayda 100 tane falan bağışlasalar, bu eşleşemeyenleri de çöpe atsam süper olur. Çoraplardan nefret ediyorum.
Bazen molalara da ihtiyaç oluyor tabi. Ara ara ben de yapabiliyorum mola çok şükür. Ne derseniz, bir tane çikolatayı yemek suretiyle biraz komik video falan izleyeyim, en azından içerisinde yetişkinlerin konuşmalarının geçtiği bir şeylere bakayım. Mola bu evet.
Ben anneyim. Aslında hemen hemen herkes kadar delirmiş bir anneyim muhtemelen. Ama bir o kadar da ciyak ciyak bağıranı susturma uzmanıyım, çocuk iletişiminde dünya markasıyım. Yeni uzmanlık alanlarım var ve artık insanların da bana bunları sormasına çok gerek kalmadı. Hemen hemen etrafımdaki herkes neyin uzmanı olduğumu da biliyor.
Bu yeni uzmanlık alanlarımı seviyorum ben.
Benim yerimde olmadığı için şu anda şükürler eden yabancı, orada olduğunu biliyorum. Sakın yaptığım her şeyi zoraki yapıyormuşum gibi bir izlenime kapılma. Sanki yazdıklarımdan kocamın beni eve kilitlediği ve bu çocuklara zorla baktırdığı gibi bir şeyler algıladın ama iş öyle değil. Ben bu canavarlarla bilerek ve isteyerek takılıyorum bütün gün. Belki hayatımın sonuna kadar “ev hanımı” bir anne olmam, ama şimdi böyleyim, bunu da aslına bakarsan ben seçtim.
Çok yorucular ama yorucu oldukları kadar da güzeller, çok değerliler bir de komikler. Çok yorgun olabilirim ama ben, kendi içimde mükemmel, harika ötesi bir yorgunum!
Dicle Yıldız