Bir Hikaye - Acaba Kim Engelli?
Bugün okula başlıyorum. Çok sevinçliyim. Sınıfımı ve arkadaşlarımı çok merak ediyorum. Acaba öğretmenim nasıl? diye düşünüyorken annem:
- Hadi oğlum geç kalıyoruz, dedi.
- Tamam anne geliyorum, dedim ve evden çıktık. Okuluma gelmiştim. Çok sevinçli ve çok heycanlıydım. Tören yapıldıktan sonra içeri girdik sınıfımı ve yeni arkadaşlarımı gördüm. Kimileri korkudan ağlıyordu. Kimileri diğerleriyle tanışıyordu. Ben hiç korkmamıştım. Burasını çok sevmiştim. Ama birisi dikkatimi çekmişti. Köşede duran ve burada olmaktan pekte hoşlanmayan biri. Tanışmak için yanına gittim.
- Merhaba, dedim.
- Git yanımdan. Sende benimle dalga geçeceksin, dedi. Şaşırarak:
- Hayır. Ben sadece tanışmak istiyorum. Hem neden dalga geçeyim ki? Ben Yağız.
- Git diyorum. Tanışmak istemiyorum. Sadece buradan gitmek istiyorum
Neden böyle konuştuğunu merak etmiştim. Acaba burayı sevmemiş miydi? Ama nasıl olurdu? Burası çok güzel bir yerdi. Nedenini düşünürken öğretmenim geldi.
- Merhaba çocuklar. Günaydın. Nasılsınız bakalım? dedi. Hepimiz birlikte ayağa kalkarak,
- Günaydın öğretmenim. İyiyiz, dedik. Ama o çocuk ayağa bile kalkmamıştı. Neden böyle yapıyordu? Ayıp değil miydi?
Çok geç olmadan tanışmaya başladık. Öğretmenimiz;
- Çocuklar şimdi herkes ayağa kalkarak adını ve soyadını söylesin, dedi.
Herkes sırayla kalkıp söyledi sıra o çocuğa geldiğinde ayağa kalkmak istedi ama düştü. Çok canı acımıştı galiba. Ağlıyordu. Yanına gittim. Ama beni itti. Tüm sınıf ona gülüyordu. Emre;
- Daha ayağa kalkmayı bilmiyor, diyip kahkahalarla güldü. O çok sinirlenmişti. Öğretmen sakinleştirebilmek için annesini sınıfa çağırdı. Annesi onu oturmuş olduğu acayip şeyden tuttu ve dışarı çıkardı. Neden öyle bir sandalyede oturuyordu ki? Acaba ona burayı sevmesi için mi böyle birşey vermişlerdi? Öğretmenimiz gülen arkadaşlarıma dönüp;
- Çocuklar yaptığınız çok yanlış birşey. Arkadaşınız bedensel engelli. Bir daha onunla dalga geçmek yok, dedi sert bir sesle.
Ama ben anlamadım. Bedensel engelli neydi? İyi mi yoksa kötü müydü? Ama her ne ise öğretmenimi çok sinirlendirmiş, arkadaşımıda çok üzmüştü. Acaba o birdaha gelecek miydi?
Akşam olmuştu. Eve gitme zamanımız gelmişti. Okul çok güzel bir yerdi. Arkadaşlarımla ve öğretmenimle çok güzel bir gün geçirmiştim. Annem beni almaya gelmişti. Eve gidiyorduk. Anneme;
- Anneciğim bugün ne oldu biliyor musun? dedim. Annem:
- Ne oldu Yağızcığım? dedi.
- Arkadaşım kendini tanıtmak için ayağa kalkarken düştü. Diğer arkadaşlarımda onunla dalga geçti, dedim.
- Neden kalkamadı oğlum. Ayağı mı takıldı?
- Bilmiyorum ki. Çok sinirlendi ve çok ağladı. Öğretmenimiz o bedensel engelli dedi. Bedensel engelli ne demek anneciğim?
- Anladım birtanem, deyip geçiştirdi annem.
Bedensel engelli ne demekti? Neden kimse bunu açıklamıyordu? Çok mu kötü birşeydi?
Eve gelmiştik. Babamda geldi. Ben her zamanki gibi koşup babamın boynuna atladım. Ama bu sefer biraz asık suratla. Babam:
- Ne oldu bakayım benim oğluma, dedi.
- Babacığım bedensel engelli ne demek? diye sordum hemen. Babam anneme baktı, annem babama. Babamda annem gibi geçiştirerek,
- Al bakalım aslan oğlum çikolata aldım sana, dedi.
Ama ben çikolata istemiyordum ki. Sorumu kimse cevaplamamıştı. Neden bundan kaçıyorlardı? Daha önce bu sözü hiç duymamıştım. Bunu her söylediğimde neden ikisininde suratı asılıyordu? Bunu düşünerek yemeğimi yedikten sonra odama gittim. Tekrar düşündüm. Acaba okula gelmek istemeyelere mi deniliyordu? Yoksa asık suratlılara mı? Düşündüm düşündm ama bulamadım. O şekilde uyuya kalmışım. Sabah annemin güzel sesiyle uyandım. Annem:
- Günaydın yavrucuğum. Kalk bakalım. Kahvaltın hazır, dedi.
- Tamam anneciğim, dedim ve kalktım. Kahaltımızı ettik. Bugün beni bırakmaya babamda geldi. Okulun kapısına gelmiştik. Baktım ki o arkadaşım. Onuda annesi ve babası bırakıyordu. Yine okula gelmek istemiyordu. Oysa ki ben okulu görünce koşa koşa içeri giriyordum. Annesi o tuhaf şeyi çıkarmıştı yine. Sanırım bunu görünce inecekti. Ama inmedi. Annesine
- Ona oturmak istemiyorum ben, dedi. Annesi:
- Annciğim buna oturmazsan içeri gidemezsin, dedi. Babası:
- Oğlum hadi ama bak geç kalıyorum, dedi.
- Banane binmeyceğim işte, dedi arkadaşım.
Babası arkadaşımın inadıyla başa çıkamayınca arkadaşımı kucağına aldı. Ben babamın beni kucağına almasına bayılıyordum. Ama o hiç sevmiyordu. Kapıdaki görevli amca ona:
- Vah yavrum. Daha çok küçük ama derdi çok büyük, dedi.
Neydi onun derdi? Niye ona acıyorlardı? Babam dalgınlığımı bozdu.
- Hadi bakalım oğlum içeri gidiyoruz, dedi.
Beni sınıfıma bıraktılar ve gittiler. Hala bedensel engellinin ne demek olduğunu bilmiyordum. Öğretmenim sınıfa geldi. Hepimiz onu görünce ayağa kalktık.
- Günaydın çocuklar, dedi.
- Günaydın öğretmenim, dedik. Ama o yine ayağa kalkmadı. Dayanamayıp öğretmenimin yanına gittim.
- Öğretmeni size birşey sorabilir miyim?
- Tabi Yağızcığım sor, dedi. O kesin bilirdi. Çünkü o öğretmendi. Herşeyin en iyisini bilirdi o.
- Bedensel engelli ne demek öğretmenim? diye sordum. Bir süre suratıma baktıktan sonra;
- Bak yağızcığım bedensel engelli Ömer gibi olanlara denir, dedi. Ama Ömer'in neyi vardı ki? Asık suratlılara mı yoksa okulu sevmeyenlere mi deniliyordu?
- Nasıl yani öğretmenim, dedim.
- Yani vücudunda bir sorunu olan. Ömer'in doğuştan ayakları tutmuyor. Yani yürüyemiyor, dedi. Bunu duyduğumda çok üzülmüştüm. Neden bundan kaçtıklarını niye ona acyarak baktıklarını hala anlamamıştım ama.
- Peki niye ona acıyorlar öğretmenim. Neden kapıdaki görevli amca derdi çok büyük dedi?
- Çünkü yürüyemiyor yağızcığım ve daha çok küçük.
- Bu yüzden mi onunla dalga geçiyorlar?
- Evet canım ama bu hiç doğru birşey değil.
- Dalga geçtikleri için oda kimseyle konuşmuyor. Ben onunla arkadaş olabilir miyim öğretmenim? Hiç arkadaşı yok.
- Tabiki olabilirsin Yağızcığım. Aferin sana bu yaptığın çok güzel bir davranış, dedi öğretmenim. Yanına gittim. ilk günkü kadar sinirli değildi. Sanırım yanlızlıktan sıkılmıştı. Tanıştık ve çok iyi bir arkadaş olduk. Artık onunla kimsenin dalga geçmesine izin vermiyordum. Tenefüslere birlikte çıkıyorduk. Ona yardım ediyordum. Ömer'in yüzü birazda olsun gülüyordu. Buda beni çok mutlu ediyordu
Bugün okula başlıyorum. Çok sevinçliyim. Sınıfımı ve arkadaşlarımı çok merak ediyorum. Acaba öğretmenim nasıl? diye düşünüyorken annem:
- Hadi oğlum geç kalıyoruz, dedi.
- Tamam anne geliyorum, dedim ve evden çıktık. Okuluma gelmiştim. Çok sevinçli ve çok heycanlıydım. Tören yapıldıktan sonra içeri girdik sınıfımı ve yeni arkadaşlarımı gördüm. Kimileri korkudan ağlıyordu. Kimileri diğerleriyle tanışıyordu. Ben hiç korkmamıştım. Burasını çok sevmiştim. Ama birisi dikkatimi çekmişti. Köşede duran ve burada olmaktan pekte hoşlanmayan biri. Tanışmak için yanına gittim.
- Merhaba, dedim.
- Git yanımdan. Sende benimle dalga geçeceksin, dedi. Şaşırarak:
- Hayır. Ben sadece tanışmak istiyorum. Hem neden dalga geçeyim ki? Ben Yağız.
- Git diyorum. Tanışmak istemiyorum. Sadece buradan gitmek istiyorum
Neden böyle konuştuğunu merak etmiştim. Acaba burayı sevmemiş miydi? Ama nasıl olurdu? Burası çok güzel bir yerdi. Nedenini düşünürken öğretmenim geldi.
- Merhaba çocuklar. Günaydın. Nasılsınız bakalım? dedi. Hepimiz birlikte ayağa kalkarak,
- Günaydın öğretmenim. İyiyiz, dedik. Ama o çocuk ayağa bile kalkmamıştı. Neden böyle yapıyordu? Ayıp değil miydi?
Çok geç olmadan tanışmaya başladık. Öğretmenimiz;
- Çocuklar şimdi herkes ayağa kalkarak adını ve soyadını söylesin, dedi.
Herkes sırayla kalkıp söyledi sıra o çocuğa geldiğinde ayağa kalkmak istedi ama düştü. Çok canı acımıştı galiba. Ağlıyordu. Yanına gittim. Ama beni itti. Tüm sınıf ona gülüyordu. Emre;
- Daha ayağa kalkmayı bilmiyor, diyip kahkahalarla güldü. O çok sinirlenmişti. Öğretmen sakinleştirebilmek için annesini sınıfa çağırdı. Annesi onu oturmuş olduğu acayip şeyden tuttu ve dışarı çıkardı. Neden öyle bir sandalyede oturuyordu ki? Acaba ona burayı sevmesi için mi böyle birşey vermişlerdi? Öğretmenimiz gülen arkadaşlarıma dönüp;
- Çocuklar yaptığınız çok yanlış birşey. Arkadaşınız bedensel engelli. Bir daha onunla dalga geçmek yok, dedi sert bir sesle.
Ama ben anlamadım. Bedensel engelli neydi? İyi mi yoksa kötü müydü? Ama her ne ise öğretmenimi çok sinirlendirmiş, arkadaşımıda çok üzmüştü. Acaba o birdaha gelecek miydi?
Akşam olmuştu. Eve gitme zamanımız gelmişti. Okul çok güzel bir yerdi. Arkadaşlarımla ve öğretmenimle çok güzel bir gün geçirmiştim. Annem beni almaya gelmişti. Eve gidiyorduk. Anneme;
- Anneciğim bugün ne oldu biliyor musun? dedim. Annem:
- Ne oldu Yağızcığım? dedi.
- Arkadaşım kendini tanıtmak için ayağa kalkarken düştü. Diğer arkadaşlarımda onunla dalga geçti, dedim.
- Neden kalkamadı oğlum. Ayağı mı takıldı?
- Bilmiyorum ki. Çok sinirlendi ve çok ağladı. Öğretmenimiz o bedensel engelli dedi. Bedensel engelli ne demek anneciğim?
- Anladım birtanem, deyip geçiştirdi annem.
Bedensel engelli ne demekti? Neden kimse bunu açıklamıyordu? Çok mu kötü birşeydi?
Eve gelmiştik. Babamda geldi. Ben her zamanki gibi koşup babamın boynuna atladım. Ama bu sefer biraz asık suratla. Babam:
- Ne oldu bakayım benim oğluma, dedi.
- Babacığım bedensel engelli ne demek? diye sordum hemen. Babam anneme baktı, annem babama. Babamda annem gibi geçiştirerek,
- Al bakalım aslan oğlum çikolata aldım sana, dedi.
Ama ben çikolata istemiyordum ki. Sorumu kimse cevaplamamıştı. Neden bundan kaçıyorlardı? Daha önce bu sözü hiç duymamıştım. Bunu her söylediğimde neden ikisininde suratı asılıyordu? Bunu düşünerek yemeğimi yedikten sonra odama gittim. Tekrar düşündüm. Acaba okula gelmek istemeyelere mi deniliyordu? Yoksa asık suratlılara mı? Düşündüm düşündm ama bulamadım. O şekilde uyuya kalmışım. Sabah annemin güzel sesiyle uyandım. Annem:
- Günaydın yavrucuğum. Kalk bakalım. Kahvaltın hazır, dedi.
- Tamam anneciğim, dedim ve kalktım. Kahaltımızı ettik. Bugün beni bırakmaya babamda geldi. Okulun kapısına gelmiştik. Baktım ki o arkadaşım. Onuda annesi ve babası bırakıyordu. Yine okula gelmek istemiyordu. Oysa ki ben okulu görünce koşa koşa içeri giriyordum. Annesi o tuhaf şeyi çıkarmıştı yine. Sanırım bunu görünce inecekti. Ama inmedi. Annesine
- Ona oturmak istemiyorum ben, dedi. Annesi:
- Annciğim buna oturmazsan içeri gidemezsin, dedi. Babası:
- Oğlum hadi ama bak geç kalıyorum, dedi.
- Banane binmeyceğim işte, dedi arkadaşım.
Babası arkadaşımın inadıyla başa çıkamayınca arkadaşımı kucağına aldı. Ben babamın beni kucağına almasına bayılıyordum. Ama o hiç sevmiyordu. Kapıdaki görevli amca ona:
- Vah yavrum. Daha çok küçük ama derdi çok büyük, dedi.
Neydi onun derdi? Niye ona acıyorlardı? Babam dalgınlığımı bozdu.
- Hadi bakalım oğlum içeri gidiyoruz, dedi.
Beni sınıfıma bıraktılar ve gittiler. Hala bedensel engellinin ne demek olduğunu bilmiyordum. Öğretmenim sınıfa geldi. Hepimiz onu görünce ayağa kalktık.
- Günaydın çocuklar, dedi.
- Günaydın öğretmenim, dedik. Ama o yine ayağa kalkmadı. Dayanamayıp öğretmenimin yanına gittim.
- Öğretmeni size birşey sorabilir miyim?
- Tabi Yağızcığım sor, dedi. O kesin bilirdi. Çünkü o öğretmendi. Herşeyin en iyisini bilirdi o.
- Bedensel engelli ne demek öğretmenim? diye sordum. Bir süre suratıma baktıktan sonra;
- Bak yağızcığım bedensel engelli Ömer gibi olanlara denir, dedi. Ama Ömer'in neyi vardı ki? Asık suratlılara mı yoksa okulu sevmeyenlere mi deniliyordu?
- Nasıl yani öğretmenim, dedim.
- Yani vücudunda bir sorunu olan. Ömer'in doğuştan ayakları tutmuyor. Yani yürüyemiyor, dedi. Bunu duyduğumda çok üzülmüştüm. Neden bundan kaçtıklarını niye ona acyarak baktıklarını hala anlamamıştım ama.
- Peki niye ona acıyorlar öğretmenim. Neden kapıdaki görevli amca derdi çok büyük dedi?
- Çünkü yürüyemiyor yağızcığım ve daha çok küçük.
- Bu yüzden mi onunla dalga geçiyorlar?
- Evet canım ama bu hiç doğru birşey değil.
- Dalga geçtikleri için oda kimseyle konuşmuyor. Ben onunla arkadaş olabilir miyim öğretmenim? Hiç arkadaşı yok.
- Tabiki olabilirsin Yağızcığım. Aferin sana bu yaptığın çok güzel bir davranış, dedi öğretmenim. Yanına gittim. ilk günkü kadar sinirli değildi. Sanırım yanlızlıktan sıkılmıştı. Tanıştık ve çok iyi bir arkadaş olduk. Artık onunla kimsenin dalga geçmesine izin vermiyordum. Tenefüslere birlikte çıkıyorduk. Ona yardım ediyordum. Ömer'in yüzü birazda olsun gülüyordu. Buda beni çok mutlu ediyordu