Bir Hücreden İnsana

  • Konuyu açan Konuyu açan ZeyNoO
  • Açılış tarihi Açılış tarihi

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Bir Hücreden İnsana

İnsanın yaratılması iki farklı süreçte ele alınmalıdır. Birincisi ilk insan Hz. Âdem'in (aleyhisselâm) benzer bir genetik mirastan kaynaklanan model ve kalıp olmaksızın, doğrudan yaratılışıdır. İkincisi ise, anne ve babadan gelen genetik mirasın çeşitliliği kullanılarak sperm ve yumurtadan inşa edilme sürecidir. Döllenmeyi takiben rahim duvarına tutunan ve anne karnında yaratılıştan yaratılışa sürüklenen cenin, dinamik değişikliklere ve biçimlenmelere maruz kalır. Bu hızlı hâlden hâle geçişler hassas bir program içinde yürütülür. Ceninin hiçbir ânı ve dakikası bir önceki ile aynı değildir.

Döllenmiş yumurtanın (zigot) içine yerleştirilen ve bundan sonraki bütün biyolojik süreçleri ihtiva eden bilgi, kademe kademe okunarak hayat sahnesine çıkar. Henüz döllenmenin ikinci günü tek hücre olan zigot, art arda bölünmelerle 2, 4, 8, 16, 32... şeklinde çoğalır. Üçüncü gün yuvarlak bir dut (morula) veya böğürtlene benzerken, dördüncü gün, içi boş bir top şeklini (blastosist) alır.

Beşinci gün asıl cenini oluşturacak hücreler, bu kümenin bir tarafında toplanır ve ortaya çıkan şekil, kaşlı bir yüzüğü andırır (geç blastosist). Altıncı gün tüpteki yolculuğunu bitirip, dokuz ay kalacağı anne rahmine gelir ve bir tohumun toprağa ekilmesine benzer tarzda anne rahmine tutunur (implantasyon).

Anne rahmine tutunması için daha önceden salgılanan hormonların (östrojen, progesteron) tesiriyle rahim duvarları kalınlaştırılıp kanlandırılır (toprağın çapalanıp kabartılması gibi) ve ceninin büyüyüp şekilleneceği ortam hazırlanır. İkinci haftanın başında anne rahmine tutunan cenini teşkil eden kübik ve silindir şeklindeki dev hücreler, üst boşlukta yan yana dizilir (germinal disk). Bu safhada iken hücrelerde özelleşmeler başlamış, ileride organların oluşacağı ektoderm, endoderm ve mezoderm tabakaları artık belli olmuştur.


wVCNKFP.webp

Sonra bir kutupta yoğunlaşan hücrelerin üst kısmında boşluklar (vakuol) oluşur ve bunlar birleşerek genişler. Genişleyen bu boşlukların anne kan damarları ile irtibat kurma zamanı geldiğinden embriyo âdeta toprağa gömülen bitki gibi, rahim iç duvarının (endometrium) içine tamamen yerleşir ve rahim boşluğu ile irtibatı kalmaz. İki elin parmaklarının birbirine geçmesi gibi embriyo hücreleri arasındaki boşluklar (lakunler) ile annenin kan damarları birbiriyle kaynaşır. Bu süreçte rahim duvarını ve embriyoyu astarlayan hücre tabakalarından en dıştaki hücreler (endotel) ortadan kaldırılır. Artık anne kanı ile embriyo arasında irtibat kurulmuştur. Bitkinin topraktan kökleriyle su ve mineral madde alması gibi, embriyo da irtibat kurduğu anne kanından oksijen, glikoz ve aminoasitler başta olmak üzere her türlü gıdasını hazır olarak alır.

İkinci haftanın sonunda embriyonun hücreleri üstte ve altta iki boşluk meydana gelecek şekilde sıralanır (amnion boşluğu ve vitellüs kesesi). Embriyonun başlangıçta beslenmesi için yaratılan vitellüs kesesi, kuş yumurtalarının sarısını saran keseye benzer. Embriyoyu koruyan dıştaki hücre tabakalarının (ektoderm ve somatik mezodermin dış yaprağı) birlikte teşkil ettikleri amnion kesesindeki sıvı, bebeğin gelişmesi için gerekli ortamın hazırlanmasında önemli işler görür. Bir su yastığı gibi cenini saran bu sıvı onu darbelerden, ısı değişikliklerinden korumakla vazifelidir. Çok hassas bir salgılama ve geri emilme mekanizmasıyla bu sıvının miktarı embriyonun büyümesine göre ona yer açacak şekilde ayarlanır. Amnion sıvısının azlığı veya çokluğu organların gelişmesine zarar verir.

Başlangıçta küre şeklinde olan embriyo (0,2 mm) giderek belli bir eksende uzamaya başlar. Vücut organlarının yerleşmesi ve bu ana eksenin belirlenmesinden önce hücrelerin bir alanda kümelenmesiyle boyuna bir çizgi (başlangıç çizgisi-primitif çizgi) oluşur.

Ektoderm, endoderm, mezoderm tabakalarından insan vücudundaki bütün doku ve organların meydana gelmesinde, şekillenip en güzel biçimi almasında en önemli prensip, programa dayalı tedricî mükemmelleşmedir. En dış tabakadan (ektoderm) deri ve sinir sistemi; orta tabakadan (mezoderm) kaslar, kemikler, bağ dokuları, kan ve kıkırdak dokuları; en iç tabakadan (endoderm) ise sindirim borusunun iç duvarı ve bazı sindirim organları geliştirilir. Organların bazısı bu üç tabakadan birlikte, bazısı da tek bir tabakadan yapılır. Mezoderm tabakasındaki hücreler ana eksen boyunca kümeler hâlinde toplanarak somit adı verilen kitleleri yaparlar. Bu somitler art arda dizilmiş bir hâlde omur ve kas bloklarını teşkil ederler.

Organların gelişmesi
Beşinci haftanın başında, mezoderm tabakasındaki hücrelerden âdeta bir bitkinin tomurcuk vermesi gibi cenin gövdesinin hususi yerlerinde (omuz ve kalça) kol ve bacak tomurcukları şekillenir. Beşinci ve altıncı haftalarda annenin geçireceği her türlü olumsuzluk kol ve bacakların gelişmesine tesir eder. Meselâ bir zamanlar hamilelerin bulantısını (aşerme) kesmek için piyasaya sürülmüş Thalidomide ilâcını kullanan hamilelerin embriyolarında kol ve bacakların gelişmesi engellendiği için çok sayıda kolsuz ve bacaksız çocuk dünyaya gelmiştir. Altıncı haftada ana iskelete ait kemiklerin kıkırdak hâlindeki modelleri belirlenir. Bunu müteakiben önce kemikler sonra kaslar gelişmeye başlar.

Kur'ân-ı Kerîm'de yukarıdaki süreçler ve kemiklere et giydirilmesi, şu âyetle çok veciz bir şekilde ifade edilmiştir: "Sonra nutfeyi (rahim cidarına) yapışan bir hücreye, bunu da mudgaya, yani bir çiğnem et görünümündeki varlığa, mudgayı kemiklere dönüştürür, sonra da kemiklere et giydirip, derken yeni bir yaratılışa mazhar ederiz. İşte bak da Allah'ın ne mükemmel yaratan olduğunu bir düşün!" (Mü'minûn14)

Yedinci haftanın başında henüz kısa olan kol ve bacakların ucunda el ve ayak parmakları geliştirilmeye başlanır. Sekizinci haftada kol ve bacaklar uzamış, parmaklar birbirinden ayrılmıştır; ancak tırnak yastıkları onuncu haftada belli olur. Bu dönemde cenin, dışarıdan maruz kaldığı bazı tesirlere karşı vücut hareketleri ile cevap vermeye başlamıştır ve giderek bu hareketler artar; fakat anne bunu hissedemez. On ikinci hafta deride kıl kökleri belirir, iskeletin kıkırdak modeli kemikleşmeye, ellerde ve ayaklarda tırnaklar uzamaya başlar. Hattâ cenin parmağını emebilir. On üçüncü haftada ayaklar tamamıyla gelişmiş, el ve ayak parmakları tamamen oluşmuş, eklemler çalışır hâle gelmiş; fakat vücudun baş, gövde ve uzuvlarına ait nispetler henüz nihaî şekline ulaşmamıştır. On dördüncü haftada artık bebeğin bir parmak izi vardır. Dışarıdan yapılan uyarılara karşı kıvrılıp doğrularak yer değiştirir. On altıncı haftada tırnaklar tam olarak oluşmuştur. On altıncı haftanın sonunda el, kol, bacak hareketlerini tam yapar. Kas ve kirpikler oluşur. Artık bacaklar kollardan uzun hâle gelmiştir. Sinir uyarıları ve bunlara kasların cevabı artar.

Mezoderm tabakasından gelişen dolaşım sistemi yirmi birinci günde önce bir boru şeklinde belirir. Yirmi ikinci günde bu boru hafif kıvrılmaya, dördüncü haftadan itibaren kalb ile birlikte kan damarları ve kan hücreleri gelişmeye başlar. Yedinci haftada olması gereken dört boşluklu yapısına kavuşturulur. Onuncu haftada kalb gelişimi büyük ölçüde tamamlanır. On üçüncü haftada göbek kordonu içindeki kan damarları plâsentadan cenine gerekli maddeleri taşırken, artık maddeleri de annenin dolaşımına aktarır. On altıncı haftada özel bir stetoskopla çocuk kalb sesleri duyulabilir. Solunum sistemi hem mezodermden hem de endoderm tabakasından geliştirilir. Embriyo dört haftalık iken sindirim borusunun ön kısmının (ön barsak) ön duvarından (ventral) akciğer tomurcuğu olarak bir çıkıntı belirir. Bu tomurcuk giderek büyür, dallanır ve gelişerek beş ila on altı haftada bronşlar oluşur. Bronşçukların ve hava keselerinin tamamlanması süreci doğuma kadar devam eder. Hattâ hava keselerinin (alveol) gelişmesi 10 yaşına kadar sürer. On birinci hafta sonunda ise nefes borusunun (trachea) üst kısmında gırtlak bölgesinde (larynx) ses telleri oluşmaya başlar. On altıncı haftada ses tellerinin gelişmesi tamamlanır ve cenin ses çıkartabilecek potansiyeli kazanır.


uwEr4nh.webp

Dördüncü haftanın başında bir kısım mezoderm hücreleri bağlı oldukları somitle irtibatını kaybeder ve boşaltım sistemi hücre topluluğunu (nefrotom) oluşturur. Beşinci haftada, böbrek taslaklarına ait ilk Bowman kapsülü, kılcal damar yumağı (glomerulus) ve boşaltım tüpçükleri meydana gelmeye başlar. On birinci hafta sonunda böbrekler idrar üretecek hâle gelmiştir. İdrar torbası ve boşaltım yolları aynı zaman seyrinde birbirini tamamlayarak gelişir. Cenin beş-altı aylık iken cinsiyet organlarını meydana getirecek hücreler (germinal), böbreklerin alt bölgesine doğru yerleşip bir kabartı hâlinde gelişmeye başlar. Altıncı ve sekizinci hafta süresince üreme organlarına ait kanallar gelişir. Onuncu haftada ise bu kabartılar erkekte testis (hayalar), dişide ise ovaryum (yumurtalık) hâline dönüşür. On üçüncü haftada dış cinsiyet organları belli hâle gelmiştir. On dördüncü haftada ise ültrasonda görünebilir, dolayısıyla cinsiyet tayini yapılabilir. Erkeklerin prostatı on yedinci haftada gelişir.

Sindirim sistemi ve bağlı organlar en içteki endoderm tabakasından gelişir. Henüz yirmi beş günlük ceninde karaciğer tomurcuğu, bir aylık embriyoda pankreas tomurcuğu gelişmeye başlarken aynı safhalarda sindirim borusunun gelişerek ön kısmından yutak, arka kısmından bağırsakların geliştiğini görürüz. Altıncı haftanın başında pankreas kanalları gelişerek onikiparmak bağırsağına bağlanır. On birinci hafta sonunda pankreas, on ikinci haftanın başında karaciğer tamamlanmış ve safra üretmeye başlamıştır. Altıncı haftanın başında mide kıvrımlı hâl almaya başlamıştır. On beşinci haftada cenin amnion kesesindeki sıvıdan içmeye başlamış; ancak bu konuda eğitim görmediğinden sık sık hıçkırmaktadır.

Üçüncü haftada yutak kısmı solunum bölümünden ayrılmaya başlar. On dördüncü haftada cenin artık yutkunmaktadır. Sekizinci haftada kıvrımlı hal alan bağırsaklar, on ikinci haftada karın içindeki normal yerlerine geçmeye başlarlar. On yedinci haftada bağırsak atık (mekonyum) üretmeye başlamıştır.

Yaklaşık yirmi beşinci günde yüzde kendine has kimliği kazandıracak tarzda çöküntüler oluşmaya başlar, ağız, yüz ve çene çıkıntıları belirir. Yedinci haftanın başında yüz, elmacık kemikleri şişliği belirlenir, dil oluşmaya başlar. Yedinci haftanın sonunda gövdesine yakın veya ondan daha büyük bir baş, kulak plâkları, göz çıkıntıları ve kalın bir boyun ile ceninin şekli insana benzemeye başlamıştır. Onuncu haftada dudaklarının gelişimi tamamlanır. On ikinci haftada ceninin yüzü insan görünümündedir, ağız içinde ise sağlı sollu iki parça hâlindeki üst damaklar birleşmeye başlamıştır. On üçüncü haftada baş vücuttan büyüktür veya vücut kadardır. On dördüncü haftada ense daha da uzar ve çene belirginleşir. On altıncı haftada kaş ve kirpikler oluşur. Başta bulunan ince kıllar ve tüyler (lanugo) daha da belirginleşmiştir. Bu ilk saçlar doğumda kaybolur.

Embriyonun yirmi ikinci gününde göz ve kulak birlikte gelişmeye başlar. Ön beynin her iki yanında beliren bir oluk, dördüncü haftada deriyi yapacak en dış tabaka (ektoderm) ile temas kurar. Dördüncü haftanın sonunda göz kabarıklığı, altıncı haftanın başında gözler belirmeye başlar. Yedinci haftada mercek kesesi, göz kapağı, damar, ağ ve sert tabakalar oluşmaya başlar. Başlangıçta birbirinden uzak olan ve kötü bir görünüme sahip olan gözler on üçüncü haftada kenarlardan birbirine yaklaşır ve görünüm gittikçe daha çok insana benzer.

Kulak gelişmesine ait ilk belirti başın ilgili bölgesinde dış tabakanın (ekdoderm) kalınlaşmasıdır. Yirmi sekiz günlük iken beyinde işitme ile ilgili bölge (otik plâk ve çukurluk) görülür. Altıncı haftanın başında kulak şişliği ortaya çıkar. Yedinci haftada orta kulak kemikleri kıkırdak hâlde gelişir. On dördüncü haftada kulaklar başın arkasından hareket ederek yavaş yavaş daha öne ve yanlara doğru gelir. Yedinci ayda cenin artık işitmeye başlar. Altıncı haftanın başında burun çukurları ve etrafındaki şişlikleri belirmeye başlamıştır. Deri ile sinir sistemi aynı tabakadan (ektoderm) gelişmeye başlar. Ancak embriyonun orta ekseninin sırt tarafı boyunca olan kısım (neural ektoderm) önce oluk şeklinde çökerek, daha sonra bir boru şeklini alarak sırt kısmından embriyonun içine girer ve üzeri dış deri ile kapanır. Sinir sistemini meydana getirecek bu süreç on yedinci gün başlar, on dokuzuncu günde neural ektoderm oluşur. Yirmi üçüncü günde sinir sistemi boru hâlinde içeri çöker ve her iki yanında somitler (omur ve kasları yapacak mezodermal kümeler) sıralanır. Boru şeklindeki merkezî sinir sisteminin ön kısmı genişleyerek yirmi yedinci günde üç adet beyin keseciği şekillenir. Bu günlerden sonra sinir hücreleri gelişmeye başlar. Dördüncü haftada omuriliğe ait hareket (motor) sinirleri, sinirleri koruyucu kılıf ve kafadan çıkan sinirlerin çekirdekleri oluşmaya başlar. Beşinci haftanın başında sağ ve sol beyin yarımları (hemisferler) belirir. Dört aylık bir embriyoda beynin ana bölümlerinin çoğu tamamlanmıştır. Giderek sayısı artan ve 50 milyara ulaşan sinir hücrelerinin her biri diğeri ile tanışıp irtibat kurarak hususi bölge ve merkezler (görme, işitme, koklama, denge vs.) teşkil edilir. On yedinci haftada emme, yutma, göz kırpma refleksleri gelişmiştir. Dördüncü haftanın başında bel bölgesinde omurilik tamamlanmaya başlar. Yirmi altıncı günde başla kuyruk birbirine bakacak şekilde C harfi şeklini almaya başlar. Sekizinci haftada kuyruk kaybolur. On altıncı haftanın sonunda sinir sistemi gelişimi büyük ölçüde tamamlanır. Dışta kalan ektodermden üst deri, mezodermin bazı hücrelerinden ise alt deri meydana gelir. Yedinci haftada deri biraz kalınlaşsa da, yine de incedir. Dördüncü ayda kalınlığı iki katına çıkar. Üst deri kendi içinde hususi hücre tabakalarına farklılaştırılır ve beş tabakalı olur.


qkdfasQ.webp

Ceninin doku ve organları tamamlandıkça giderek boyu ve ağırlığı artar. Bazı haftalara ait ceninin ortalama boy ve ağırlık değerleri aşağıdaki tabloda verilmiştir. Bu kitle artışının belli bir sınır içinde devam etmesi gerekir, aksi takdirde embriyoda gelişme bozukluğu var demektir. Kadın doğum doktorları bu gelişmeyi düzenli olarak takip ederek anne adaylarına ikaz ve tavsiyelerde bulunurlar.

On yedinci haftadan sonra cenin artık küçültülmüş bir insan modelidir. Uzuvların vücuttaki ölçülü oranları son şeklini almıştır. Her gün milyonlarca bebek doğmadan önce sağlıklı ve kusursuz olarak bu süreci yaşamakta sonunda bir insan olarak dünyaya gelmektedir. Bir tefekkür tablosu olarak önümüzde seyreden bu yaratılma süreci, akıl sahiplerinin dikkatini çekmekte ve marifete vesile olmaktadır.
 
Geri
Top