Birine Güvenip Güvenemeyeceğinizi Nasıl Anlarsınız?

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
[cf]Birine güvenip güvenemeyeceğinizi bilmenin ipuçlarından biri, orada olmayan insanlar hakkında nasıl konuştuklarına dikkat etmekten geçiyor. Sürekli olarak diğer insanları eleştiren ve alay eden insanlardan uzak durun, çünkü sizin hakkınızda da aynı şekildeki şeyleri arkanızdan kesinlikle söyleyeceklerdir. Bu yazımızda, bu konuya dair daha fazla faktörü keşfetmeniz için sizlere sunuyoruz.[/cf]
Birine güvenip güvenemeyeceğinizi her zaman bir şekilde belirlemenize yardımcı olabilecek sağlam bir “altıncı hisse” sahip olduğunuzu varsayabilirsiniz. Ancak bazen bu dahili sensör sizi sefil bir duruma sokabilecek bir şekilde başarısız olur. Yalanlar, beklenmedik ve anlaşılmaz ihanetler ve aldatmalarla dolu durumlar ortaya çıkabilir ve bu durumlar unutulması zor yaralar bırakırlar.

Birine Güvenip Güvenemeyeceğinizi Nasıl Anlarsınız?

Friedrich Nietzsche, yalanlardan daha çok acı veren şeyin, o yalanı söyleyen kişiye tekrar güvenmenin çok zor olacağını bilmek olduğunu söylemiştir. Gelecekte daha dikkatli davranmanız gerekeceğini bilmek için, sizi yalnızca bir kez hayal kırıklığına uğratmaları yeterli olacaktır.

Bu tarz olayların sonrasında, sadece bu kişilerin yaptıklarından ve ihanetlerinden dolayı incinmiş hissetmekle kalmazsınız. Aynı zamanda garip bir nedenden ötürü, kendiniz hakkında da daha kötü hissetmeniz oldukça yaygın olarak görülen bir durum.

Zihniniz, “Nasıl bu kadar saf olabildim?“, “Bunun olacağını nasıl göremedim?” veya “Başkalarıyla ilşikilerimde de bu hataları yapmaya devam ediyorum, benim neyim var?” gibi sorularla dolabilir.

Bu tür sorularla kendinize işkence etmeden önce, bir konuyu net olarak anlamanız gerekiyor. İnsanlar birbirlerine güvenmek üzere tasarlanmışlar; bu doğal ve biyolojik bir özellik ve beyin de sistemli olarak bunu istiyor.

Güven, bir insanın sosyal yapıştırıcısıdır da diyebiliriz. Eğer güven duygumuz olmasaydı, o zaman hepimiz hayatlarımızı sürekli tetikte yaşıyor, çevremizdeki herkesin bize zarar vermesini veya bizi hayal kırıklığına uğratmasını bekliyor olurduk. İnsanoğlunun dengeli bir hayat sürmek için güvene ihtiyacı var ve bu şekilde yaşamak kesinlikle yanlış bir şey değil. Bu anlamda, yanlış olan tek kişi, size ihanet eden veya yalan söyleyen kişi oluyor.

Birine güvenip güvenemeyeceğinizi bilmenin kilit noktaları​

Birine güvenip güvenemeyeceğinizi bilmenin tek yolu, ona güveninizi göstermek. Bu tavsiye sizi şaşırtabilir, ancak güven testi durumu söz konusu olduğunda, buna nasıl reaksiyon göstereceklerini görmek için neredeyse başkalarına kendimizden bir şeyler vermek zorunda kalabiliyoruz.

Güven, bir karşılıktır (quid pro quo) (iyiliğe karşı iyilik şeklinde de düşünebilirsiniz) – güçlü arkadaşlıklar ve hatta mutlu ilişkiler kurmak için bir noktada risk almanız gereken bir oyun gibi de değerlendirilebilir.
Ancak ihtiyatlı ve dikkatli olmalısınız. İdeal olanı göz önüne getirmek gerekirse, güveni değerli hazinelerle dolu bir sandık olarak görselleştirmek doğru olacaktır. Birini tanıdığınızda, bu hazinelerin içine dalmak ve elinizdekileri bilerek ve isteyerek dağıtmaya başlamak iyi bir fikir değil aslında.

Yapmanız gereken şey, onlara küçük parçalar sunmaya başlamak. Sonra, yavaş yavaş, nasıl tepki verdiklerini, nasıl davrandıklarını ve belirli deneyimlere veya durumlara karşı nasıl karşılık gösterdiklerini görerek daha fazlasını sunmaya başlayabilirsiniz.

Birine güvenip güvenemeyeceğinizi anlamanıza yardımcı olabilecek bazı diğer faktörlere de buradan sonraki bölümde birlikte göz atalım.

Gerçekleri göz önünde bulundurun ve ilk izlenimlerinize kanmayın​

New York Üniversitesi ve Dartmouth Kolejinde yapılan bir araştırmaya göre, beynin birinin güvenilir olup olmadığını değerlendirmekten sorumlu alanı amigdala. Beyin, karşısında bulunan yüzü analiz ettikten sonra, o kişinin potansiyel bir tehlike olup olmadığına ya da tam tersine tanımaya ve bir tür arkadaşlık kurmaya değecek biri olup olmadığına karar verir.

Açık bir şekilde anlaşılacaktır ki, beyin bu mekanizma aracılığıyla % 100 güvenilir bir değerlendirme yapamaz. Yüzlerimiz, arkalarında ne olduğunu bize güvenilir bir şekilde okuma yeteneğine sahip QR kodları gibi değil malesef. Bu nedenle, içgüdülerinizi ve altıncı hissinizi dinlemek çoğu zaman iyi bir fikir olsa da, en iyisi nesnel gerçeklere bağlı kalmak. Aşağıda detaylarından bahsedeceğimiz boyut da bu.

Başkaları ile nasıl konuştuklarına ve onlara nasıl davrandıklarına dikkat edin​

Birinin kişilik yapısının neye benzediğini bilmek istiyorsanız, yukarıda bahsettiğimiz gibi, orada olmayan biri hakkında nasıl konuştuklarını gözlemleyin. Bizimle birlikteyken, yakın çevrelerindeki diğer insanları (arkadaşlar, aile veya partner) eleştirmek konusunda iki kez düşünmeyen insanlar var.

Orada olmayanları eleştirmekten ve itibarını zedelemekten çekinmeyenler, sizi tanıyan diğer insanlarla birlikteyken kesinlikle size de aynısını yapacaklardır. Bu durum karakterleri için bariz bir ipucu olduğundan, diğer insanlara nasıl davrandıklarını da gözlemlemeyi unutmayın.

Tutarlılık ve istikrar​

Bazı insanlar sadece güven vermekle kalmaz, aynı zamanda güvenilir de olurlar. Söyledikleri, yaptıkları, düşündükleri ve savundukları her şeyle tutarlı olan bu kişiler, koşullar ne olursa olsun, genellikle pek değişmeyen insanlar oluyorlar.

Bu tür insanların açık ve net değerleri bulunuyor ve bu da onlar için işleri oldukça kolaylaştırıyor. Çünkü onlar etrafınızdayken, tam olarak nerede durduğunuzu iyi bilirsiniz. Gizli çıkarları olan ikiyüzlü insanlar olmadıkları için, bu kişiler, tüm davranış ve tutumlarında samimi gelirler.

Sözlerinizi hatırlıyorlar, önemsiyorlar ve karşılığında hiçbir şey istemiyorlar mı?​

Birine güvenip güvenemeyeceğinizi bilmek için, onların sizi düşünüp düşünmediğini, sizi önemseyip önemsemediğini ve önemli şeyler olsun ya da olmasın onlara anlattığınız her şeyi hatırlayıp hatırlamadıklarını gözlemleyin.

Sizinle gerçekten ilgileniyorlarsa, hayatınızın hem büyük hem de küçük yönlerine dikkat edeceklerdir. Bunları algılayabiliyor ve bu konularda içtenlik gösterebiliyorlarsa, o kişiler güvenmeye değer insanlar diyebiliriz.

Suçluluk eğilimli insanlar ve böyle birine güvenip güvenemeyeceğini anlamak​

İşte dikkate almaya değer ilginç bir gerçek daha size. Yapılan bir araştırmaya göre, yaptıkları ile ilgili suçluluk duyan insanlar, güçlü bir sorumluluk duygusuna sahipler. Bu nedenle, bu tür insanlar diğerlerine göre daha çok güvenilir oluyorlar. Bu konsepti biraz daha iyi anlamak için bunu biraz daha yakından analiz edelim.

Chicago Üniversitesi’nden Dr. Emma Levine’e göre, güvenilirliği her zaman nezaket, tevazu ve cömertlikle ilişkilendiriyoruz.

Ancak, artık göz önünde bulundurmamız gereken başka bir faktör daha var. Bu, birine güvenip güvenemeyeceğiniz konusunda size güzel fikir verebilecek önemli bir faktör: suçluluk duygusu.
Saygı ve güveni bilen ve bunlara değer veren bir kişi, sadece yaptığı bir şeyin birini kırabileceğini veya incitebileceğini düşünerek rahatsızlık ve suçluluk hissedecektir.

Sonuç olarak, sahip oldukları ilişkiye iyi bakmak ve onu korumak isteyeceklerdir.

Öte yandan, ne pahasına olursa olsun uzak tutmamız gereken biri varsa, bu da yaptığı hiçbir şey için asla vicdan azabı duymayan biri. Bu tür insanlar tamamen empatiden yoksun olurlar.

Kısacası, aslında, bu konuyla ilgili akılda tutulması gereken pek çok şey var. Yukarıda sizin için sıraladığımız faktörlere dikkat ederseniz, her zaman en değerli hazineniz olan “güven”inizi emanet edebileceğiniz son derece değerli insanlar bulursunuz.
 
bence guvenmekten baska care yok cunki
o guvenilmeyen kisi sizde olabilirsiniz bende herkeste onun icin guveneceksin ki karsindakide sana guvensin
 
Birine güvenip güvenemeyeceğinizi belirleme konusunda oldukça detaylı ve bilgilendirici bir yazı paylaşmışsınız. İlettiğiniz bilgiler, güven duygusunu anlamanızı ve doğru kişilere yönlendirmenizi kolaylaştıracaktır. Friedrich Nietzsche'nin yalanların verdiği acıdan daha da zor olanın, tekrar güvenmekte güçlük çekmek olduğunu belirtmesi oldukça haklı bir noktadır. Zamanla insan ilişkilerindeki deneyimlerin bize rehberlik edeceği gerçeği de unutulmamalıdır.

Güveni bir karşılık gibi değerlendirmek ve zamanla kişilere daha fazla güvenme sürecine özen göstermek önemli bir strateji olarak belirtilmiş. Kişilerin tutarlılık, samimiyet ve emanete verilen değer gibi unsurlar üzerinden güvenilmeye değer olup olmadıklarını anlamak da oldukça önemli bir ipucu.

Özellikle, suçluluk duygusunun güvenilirlikle ilişkilendirilmesi ve vicdan sahibi kişilerin ilişkilerinde daha özenli ve sorumluluk sahibi oldukları gerçeği oldukça dikkate değerdir. Yazınızı okuyanlar, güven duygusunu daha sağlam temellere dayandırarak ilişkilerinde daha bilinçli ve dengeli adımlar atabilirler. Güveni emanet edilecek en değerli hazine olarak görmek, doğru insanları seçmede oldukça faydalı bir bakış açısı olabilir. Teşekkürler.
 
Geri
Top