Mahşer yerinde herkes toplandıktan sonra büyük mahkeme kurulacak, dünyada yazıcı melekler tarafından tutulan defterler o gün sahiplerine verilecek ve herkes ne yapıp yapmadığını görecektir. Âhirette hesabın başlaması, sûra ikinci üfleyişten sonra kabirlerdekilerin tekrar diriltilmesi ve mahşerde toplanmasıyla olacaktır. İslâm inancına göre, kıyâmet gününde insanların hesaba çekilmesi belli kayıtlara bağlı olarak yapılacaktır.
Kur’ân’da amel defteri şu şekilde ifade edilmektedir: Her insanın vebalini, kendi nefsine bağladık, her insan kendi yaptıklarına göre muamele görür. Nitekim kıyamet günü hesap defterini önünde açılmış bulacaktır (İsra, 17/13).
Amel Defteri, yazıcı melekler tarafından tutulmakta ve kişinin dünyadaki bütün söz, fiil ve niyetleri kayda geçirilmektedir. (Bkz. Kehf, 18/49; İnfitar, 82/10-12) Amel defterinin mahiyeti bilinmemektedir.
O gün insana sorulacak ilk soru imânla ilgilidir. İmanı olan insana ise, amelinden soru açılır. “Kimin üzerinde kardeşine karşı ırz veya başka bir şey sebebiyle hak varsa, dinar ve dirhemin bulunmadığı (hesaplaşmanın olacağı) gün gelmezden önce daha burada iken helalleşsin. Aksi takdirde o gün, salih bir ameli varsa, o zulmü nispetinde kendinden alınır. Eğer hasenatı yoksa arkadaşının günahından alınır, kendisine yüklenir.” (Buhârî, Mezalim 10, Rikak 48). “Kıyâmet günü, hak sahiplerine haklarını mutlaka eda edeceksiniz. Öyle ki kabış (boynuzsuz) koyun için boynuzlu koyundan kısas alınacak, taşa (niye bir başka) taş üzerine yüklenip kaldığından, adamın adamı niye yaraladığından sorulacak” (Müslim, Birr 6).
Kişinin imânından sonra amelinden ilk önce sorulacağı şey Namazdır. “Kıyâmet günü, kişi amelleri arasında önce namazın hesabını verecek. Bu hesap güzel olursa kurtuluşa erdi demektir. Bu hesap bozuk çıkarsa hüsrana düştü demektir. Farzda eksik çıkarsa Allah “Bakın, kulumun nafilesi var mı?” buyurur. Böylece farzın eksikleri nafile (namazları) ile tamamlanır. Sonra bu tarzda olmak üzere diğer amelleri hesaptan geçirilir.” (Tirmizî, Salat 305).
Namazdan sonra kul hakkına taalluk eden meselelerdir. Peygamberimiz çok basit gördüğümüz ‘hurma ve su’dan bile hesaba çekileceğimizi bildiriyor, Cehennem ateşine karşı yarım hurma ile de olsa kendimizi korumamızı istiyor.
Peygamberimiz, kıyâmet günü beş şeyden sual edilmedikçe kulun ayakları (Rabbin huzurundan) ayrılamayacağını bildirmekte; Ömrünü nerede harcadığından, ne amelde bulunduğundan, malını nerede kazanıp nereye harcadığından, vücudunu nerede (gençliğini) çürüttüğünden, bildiği ile ne derece amel ettiğinden sorulacaktır. (Tirmizî, Kıyâmet 1).
Kıyâmet günü kul hesap vermek üzere getirilir: Allah Teâlâ: “Ben sana kulak, göz, mal ve evlat vermedim mi? Sana hayvanları ve ekimi musahhar kılmadım mı? Seni bunlara baş olmak, onlardan istifade etmek üzere serbest bırakmadım mı? Acaba bu günkü benimle şu karşılaşmamı hiç düşündün mü?” diye sorar; Kul da: “Hayır” der, Allah da: “Öyleyse bugün ben de seni unutacağım, tıpkı senin dünyada beni unuttuğun gibi!” buyuracak.(Tirmizî, Kıyâmet 7).
Ehl-i sünnet âlimlerinin belirttiğine göre; Allah’ın bir kulunu unutması demek, rahmetten, şefâatten mahrum etmesi demektir. “Müslüman olduktan sonra iyi olana cahiliyye devrinde yaptıkları sorulmayacaktır. Kötü amel işleyene, hem İslâm’daki ameli hem de önceki ameli sebebiyle hesap sorulacaktır.” (Müslim, İman 189).
Rasûlullah buyurdu: “Size tesbih, tehlil, takdis, tekbir çekmenizi tavsiye ederim. Bunları parmaklarla sayın. Zira parmaklar (Kıyâmet günü nelerde kullanıldıklarından) suâle maruz kalacaklar ve konuşturulacaklardır.” (Tirmizî, Daavat 131). Parmaklar nerelerde kullanıldığından suâl edileceklerdir. Ellerle tesbih çekmemiz istenmektedir. “Biz hangi nimetlerden sorgulanacağız?” sorusuna Peygamberimiz: “O, iki karadan ibarettir. Hurma ve su” buyurmuştur. (İbn Mâce, Zühd 10, 12). (Osman Oral, 100 Soruda Ahiret Hayatı)
Kur’ân’da amel defteri şu şekilde ifade edilmektedir: Her insanın vebalini, kendi nefsine bağladık, her insan kendi yaptıklarına göre muamele görür. Nitekim kıyamet günü hesap defterini önünde açılmış bulacaktır (İsra, 17/13).
Amel Defteri, yazıcı melekler tarafından tutulmakta ve kişinin dünyadaki bütün söz, fiil ve niyetleri kayda geçirilmektedir. (Bkz. Kehf, 18/49; İnfitar, 82/10-12) Amel defterinin mahiyeti bilinmemektedir.
O gün insana sorulacak ilk soru imânla ilgilidir. İmanı olan insana ise, amelinden soru açılır. “Kimin üzerinde kardeşine karşı ırz veya başka bir şey sebebiyle hak varsa, dinar ve dirhemin bulunmadığı (hesaplaşmanın olacağı) gün gelmezden önce daha burada iken helalleşsin. Aksi takdirde o gün, salih bir ameli varsa, o zulmü nispetinde kendinden alınır. Eğer hasenatı yoksa arkadaşının günahından alınır, kendisine yüklenir.” (Buhârî, Mezalim 10, Rikak 48). “Kıyâmet günü, hak sahiplerine haklarını mutlaka eda edeceksiniz. Öyle ki kabış (boynuzsuz) koyun için boynuzlu koyundan kısas alınacak, taşa (niye bir başka) taş üzerine yüklenip kaldığından, adamın adamı niye yaraladığından sorulacak” (Müslim, Birr 6).
Kişinin imânından sonra amelinden ilk önce sorulacağı şey Namazdır. “Kıyâmet günü, kişi amelleri arasında önce namazın hesabını verecek. Bu hesap güzel olursa kurtuluşa erdi demektir. Bu hesap bozuk çıkarsa hüsrana düştü demektir. Farzda eksik çıkarsa Allah “Bakın, kulumun nafilesi var mı?” buyurur. Böylece farzın eksikleri nafile (namazları) ile tamamlanır. Sonra bu tarzda olmak üzere diğer amelleri hesaptan geçirilir.” (Tirmizî, Salat 305).
Namazdan sonra kul hakkına taalluk eden meselelerdir. Peygamberimiz çok basit gördüğümüz ‘hurma ve su’dan bile hesaba çekileceğimizi bildiriyor, Cehennem ateşine karşı yarım hurma ile de olsa kendimizi korumamızı istiyor.
Peygamberimiz, kıyâmet günü beş şeyden sual edilmedikçe kulun ayakları (Rabbin huzurundan) ayrılamayacağını bildirmekte; Ömrünü nerede harcadığından, ne amelde bulunduğundan, malını nerede kazanıp nereye harcadığından, vücudunu nerede (gençliğini) çürüttüğünden, bildiği ile ne derece amel ettiğinden sorulacaktır. (Tirmizî, Kıyâmet 1).
Kıyâmet günü kul hesap vermek üzere getirilir: Allah Teâlâ: “Ben sana kulak, göz, mal ve evlat vermedim mi? Sana hayvanları ve ekimi musahhar kılmadım mı? Seni bunlara baş olmak, onlardan istifade etmek üzere serbest bırakmadım mı? Acaba bu günkü benimle şu karşılaşmamı hiç düşündün mü?” diye sorar; Kul da: “Hayır” der, Allah da: “Öyleyse bugün ben de seni unutacağım, tıpkı senin dünyada beni unuttuğun gibi!” buyuracak.(Tirmizî, Kıyâmet 7).
Ehl-i sünnet âlimlerinin belirttiğine göre; Allah’ın bir kulunu unutması demek, rahmetten, şefâatten mahrum etmesi demektir. “Müslüman olduktan sonra iyi olana cahiliyye devrinde yaptıkları sorulmayacaktır. Kötü amel işleyene, hem İslâm’daki ameli hem de önceki ameli sebebiyle hesap sorulacaktır.” (Müslim, İman 189).
Rasûlullah buyurdu: “Size tesbih, tehlil, takdis, tekbir çekmenizi tavsiye ederim. Bunları parmaklarla sayın. Zira parmaklar (Kıyâmet günü nelerde kullanıldıklarından) suâle maruz kalacaklar ve konuşturulacaklardır.” (Tirmizî, Daavat 131). Parmaklar nerelerde kullanıldığından suâl edileceklerdir. Ellerle tesbih çekmemiz istenmektedir. “Biz hangi nimetlerden sorgulanacağız?” sorusuna Peygamberimiz: “O, iki karadan ibarettir. Hurma ve su” buyurmuştur. (İbn Mâce, Zühd 10, 12). (Osman Oral, 100 Soruda Ahiret Hayatı)