Artık burada değilsin. Tüm ışıklar söndürdüm ve bir mum yaktım. Ancak böyle daha dürüst olabilirdim sana karşı. Çünkü aydınlık hep korkutmuştur beni…Varolan benliğime gitmeden önce bıraktığın ve gülümsemenle hayal de olsa baş başayım. Senden sonra yaşantımda ilk defa böylesine yalnız ve de çaresiz hissettim kendimi. Ardından odadaki mum alevi ve sessizlikle bütünleştim. Yavaş yavaş içimdeki yalnızlık duygusu kayboluyor, sen varsın aklımda da olsa.
Hala yaşıyordum. Oysa senin gitmene kadar asla sensiz hiçbir şeyin olamayacağını düşünüyordum. Yanılmışım… Hala ceplerimde kinlerim, aynalarım, bitmek bilmeyen küfürle donatılmış isyanlarım var. İnsanları kırmasın, ayırmasın diye benden, sıkı tutuyorum onları. Kim bilir! Belki de bütün korku ve kaygılarımın sebebi de budur. Gün gelip de anlaşılamama korkusu, kaygılarımın kölesi olmak sıkıyor artık beni, istemiyorum. Asla ama asla onların ardına sığınmadım ben. Gitmek ya da bir şeyleri kesip atmak için neden saymadım onları.
Fakat, bir rüzgar hafifliği ve sinsiliği ile ilerleyen zaman şunu fark ettirdi; meğer ceplerime onlardan başka koyacağım, ölesiye saklayacağım hiçbir şey yokmuş…ne kötü…
Varolmak ile olmamak arasında volta attığım bu özgürlüğe, mutluluğa küs hayat çarkında yüreğimdeki tüm duyguların körelip paslanmış, küf tutmuş bir demir hali aldığına inanıyorum yavaş yavaş… Önceden kalbimin gökyüzü renginde olduğuna ve dudaklarımdan çıkan her kelimenin paylaşım, dürüstlük ve sevgi adına olduğuna inanırdım. Ne yazık! Galiba duygularım beni artık yalnız bırakıyor.
Zaman ne çabuk ilerledi. İlk zamanlardan bugüne sanki bir asır yoğunluğu var omuzlarımda. Artık taşıyamıyorum. Hatırlar mısın? Yine gökyüzünün bizden yana yıldızlarla dolu olduğu bir gece bir yıldız tutmuştuk seninle. Hiçbir endişeyi kalbimde barındırmadan çıkarsız, koşulsuz o yıldıza inanmıştım. Çünkü, bizim yıldızımızdı o. Bendim…Sendin…Sokaktaki kimsesiz bir çocuğun saflığıyla katıksızca hissetmiştim…Ama anladım ki yetmiyormuş bunlar. Neden? Çünkü o çocuk büyüdükçe özünde verdiği, şartsız uzandığı her şey kirleniyormuş. Talan ediliyormuş duyguları, tıpkı ülkem gibi…Ben gibi…Sen gibi…Hiçe sayılıyormuş yüreği.
Şimdi yine gökyüzünün ikimizden yana olduğu bir geceyi yaşıyorum sensiz. Titreyen parmaklarım cam kenarındaki sigara paketine uzanıyor alışkanlık icabı, kalan son sigarayı alıp, ani bir hareketle bir kibrit yakıyorum. Camda cismimle ruhumun karmaşasını izliyorum bir an ve kibrit sönüyor. Tam o an cama vuran bir yağmur damlası kendime getiriyor beni. Gülümsüyorum…Söylenecek tek şey kalıyor geriye; keşke yağmur yerine sen olsan.HOŞÇAKAL…
Hala yaşıyordum. Oysa senin gitmene kadar asla sensiz hiçbir şeyin olamayacağını düşünüyordum. Yanılmışım… Hala ceplerimde kinlerim, aynalarım, bitmek bilmeyen küfürle donatılmış isyanlarım var. İnsanları kırmasın, ayırmasın diye benden, sıkı tutuyorum onları. Kim bilir! Belki de bütün korku ve kaygılarımın sebebi de budur. Gün gelip de anlaşılamama korkusu, kaygılarımın kölesi olmak sıkıyor artık beni, istemiyorum. Asla ama asla onların ardına sığınmadım ben. Gitmek ya da bir şeyleri kesip atmak için neden saymadım onları.
Fakat, bir rüzgar hafifliği ve sinsiliği ile ilerleyen zaman şunu fark ettirdi; meğer ceplerime onlardan başka koyacağım, ölesiye saklayacağım hiçbir şey yokmuş…ne kötü…
Varolmak ile olmamak arasında volta attığım bu özgürlüğe, mutluluğa küs hayat çarkında yüreğimdeki tüm duyguların körelip paslanmış, küf tutmuş bir demir hali aldığına inanıyorum yavaş yavaş… Önceden kalbimin gökyüzü renginde olduğuna ve dudaklarımdan çıkan her kelimenin paylaşım, dürüstlük ve sevgi adına olduğuna inanırdım. Ne yazık! Galiba duygularım beni artık yalnız bırakıyor.
Zaman ne çabuk ilerledi. İlk zamanlardan bugüne sanki bir asır yoğunluğu var omuzlarımda. Artık taşıyamıyorum. Hatırlar mısın? Yine gökyüzünün bizden yana yıldızlarla dolu olduğu bir gece bir yıldız tutmuştuk seninle. Hiçbir endişeyi kalbimde barındırmadan çıkarsız, koşulsuz o yıldıza inanmıştım. Çünkü, bizim yıldızımızdı o. Bendim…Sendin…Sokaktaki kimsesiz bir çocuğun saflığıyla katıksızca hissetmiştim…Ama anladım ki yetmiyormuş bunlar. Neden? Çünkü o çocuk büyüdükçe özünde verdiği, şartsız uzandığı her şey kirleniyormuş. Talan ediliyormuş duyguları, tıpkı ülkem gibi…Ben gibi…Sen gibi…Hiçe sayılıyormuş yüreği.
Şimdi yine gökyüzünün ikimizden yana olduğu bir geceyi yaşıyorum sensiz. Titreyen parmaklarım cam kenarındaki sigara paketine uzanıyor alışkanlık icabı, kalan son sigarayı alıp, ani bir hareketle bir kibrit yakıyorum. Camda cismimle ruhumun karmaşasını izliyorum bir an ve kibrit sönüyor. Tam o an cama vuran bir yağmur damlası kendime getiriyor beni. Gülümsüyorum…Söylenecek tek şey kalıyor geriye; keşke yağmur yerine sen olsan.HOŞÇAKAL…