Gelir ve geçer her şey nasıl olsa…
Neler geçmedi ki şu ana dek hayatında? Neler yaşamadın ki? Ne zorluklar, ne engeller, ne çelmeler, ne iftiralar, ne ihanetler, ne hastalıklar, ne kayıplar, ne acılar, ne dertler kederler, ne ağlayıp sızlanmalar, ne yalnızlıklar ve daha neler neler..
Ne güneşlerde yanmadı ki bu ten? Ne ateşler kavurmadı ki bu canı? Hangi rüzgarlar aldı savurdu senden seni de, yine de sökemedi hayata bağlayan köklerini..
Ne yağmurlar ıslatmadı, ne dolular vurmadı ki başına? Kaç kez kaldın karanlıklarda kim bilir? Ve kaç kez buldun o en zifiri an’da bile yolunu.. Umut beslediğin ve elimi tutar dediğin kaç el bırakmadı ki sendelediğinde elini senin? Ve kaç defa kaybetmedin ki yolunu? Unuttun o an’da “vefa”nın anlamını? neydi ki vefa, unuttun mayasını..
Ama hala hayattasın.. Hala nefes alıyorsun ve hala sahnedesin.. O yüzden anlamalısın ki, bu da geçer..
Geçecek.. Geçmeye mahkum.. Çünkü her “geleceğin” içinde vardır “geçmiş” olmak..
Dik dur.. Dik durmasını bileceksin..
Bükülmedin hiç, eğilmeyeceksin şimdi de..
Sıkı sıkıya tutundun umutlarına..
Sarıldın sadece hayallerine..
Çünkü inandın, bu yola baş koyan kendine..
Ve sarıl yine şimdi, içindeki kendine.. Ve bil ki, karşılaştığın her insan, sana bir şeyler öğretiyor.. Yaşadığın her olay, sana bir hediye bırakıyor “tecrübe” paketinin içinde..
Nasıl olsa bir gün bitecek.. Ama o gün, bugün değil!
Dert etme .. Nasıl olsa kapanacak bir gün bu sahnenin perdesi de.. Ve kapanan perdeyle yok olacak, var olduklarını zanneden insanların suretleri ..
Sonra diyeceksin ki, “ben bir rüya gördüm!”.. Ve hatırlayacaksın bu rüyada yaşadıklarını, o an ki gerçekliğinde.. Sonra, “hayrolsun” diyeceksin, bu hayatı gerçekten yaşadığını unutarak ve bunun bir rüya olduğunu anlayarak..
Anda geçer, devranda geçer..
Buda gelir buda geçer…
Neler geçmedi ki şu ana dek hayatında? Neler yaşamadın ki? Ne zorluklar, ne engeller, ne çelmeler, ne iftiralar, ne ihanetler, ne hastalıklar, ne kayıplar, ne acılar, ne dertler kederler, ne ağlayıp sızlanmalar, ne yalnızlıklar ve daha neler neler..
Ne güneşlerde yanmadı ki bu ten? Ne ateşler kavurmadı ki bu canı? Hangi rüzgarlar aldı savurdu senden seni de, yine de sökemedi hayata bağlayan köklerini..
Ne yağmurlar ıslatmadı, ne dolular vurmadı ki başına? Kaç kez kaldın karanlıklarda kim bilir? Ve kaç kez buldun o en zifiri an’da bile yolunu.. Umut beslediğin ve elimi tutar dediğin kaç el bırakmadı ki sendelediğinde elini senin? Ve kaç defa kaybetmedin ki yolunu? Unuttun o an’da “vefa”nın anlamını? neydi ki vefa, unuttun mayasını..
Ama hala hayattasın.. Hala nefes alıyorsun ve hala sahnedesin.. O yüzden anlamalısın ki, bu da geçer..
Geçecek.. Geçmeye mahkum.. Çünkü her “geleceğin” içinde vardır “geçmiş” olmak..
Dik dur.. Dik durmasını bileceksin..
Bükülmedin hiç, eğilmeyeceksin şimdi de..
Sıkı sıkıya tutundun umutlarına..
Sarıldın sadece hayallerine..
Çünkü inandın, bu yola baş koyan kendine..
Ve sarıl yine şimdi, içindeki kendine.. Ve bil ki, karşılaştığın her insan, sana bir şeyler öğretiyor.. Yaşadığın her olay, sana bir hediye bırakıyor “tecrübe” paketinin içinde..
Nasıl olsa bir gün bitecek.. Ama o gün, bugün değil!
Dert etme .. Nasıl olsa kapanacak bir gün bu sahnenin perdesi de.. Ve kapanan perdeyle yok olacak, var olduklarını zanneden insanların suretleri ..
Sonra diyeceksin ki, “ben bir rüya gördüm!”.. Ve hatırlayacaksın bu rüyada yaşadıklarını, o an ki gerçekliğinde.. Sonra, “hayrolsun” diyeceksin, bu hayatı gerçekten yaşadığını unutarak ve bunun bir rüya olduğunu anlayarak..
Anda geçer, devranda geçer..
Buda gelir buda geçer…