YoRuMSuZ
Biz işimize bakalım...
Doğum tarihi: 2 Ekim 1910, Diyarbakır
Ölüm tarihi ve yeri: 13 Ekim 1956, Viyana, Avusturya
Eşi: Cavidan Tınaz (e. 1951–1956)
Defnedildiği yer: Cebeci Asri Mezarlığı, Ankara
Kardeşleri: Nihal Erkmenoğlu
4 Ekim 1910’da Diyarbakır’da doğan sanatçı Galatasaray Lisesi’nden mezun olmuştur. Mülkiye Mektebi’ne (Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi) devam etmiş, bir süre de Ankara Yüksek Ticaret Okulu’nda öğrenim görmüştür. Sümerbank’ta memur olarak çalışan Tarancı 1939’da Paris’e gitmiş, Paris Radyosu’nda Türkçe yayınlar spikerliği yapmış ve II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla yurda dönmüştür. Dönüşünde çevirmenlik yapmış ve Çalışma Bakanlığı bünyesinde bir süre görev almıştır. Geçirdiği kısmi felç sonucu konuşma yeteneğini yitiren sanatçı, tedavi için götürüldüğü Viyana’da 12 Ekim 1956’da 46 yaşındayken yaşamını yitirmiştir.
Ankara'ya getirilip toprağa verildi. Otuz Beş Yaş şiiriyle ün yaptı. Hayat, aşk ve ölüm, şiirlerinin başlıca temalarını oluşturmaktadır.
ESERLERİ
Şiir:
Ömrümde Sükut (1933), Otuz Beş Yaş (1946), Düşten Güzel (1952), Sonrası (1957).
Düzyazı:
Ziya'ya Mektuplar (1957 - Z.O. Saba'ya yazdığı mektuplar). Şairin gazetelerde kalmış 22 öyküsünü Selahattin Öner'i toplamıştır: C.S. Tarancı'nın Hikâyeciliği ve Hikâyeleri (1976).
Şiirlerinden örnekler;
DESEM Kİ
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lâzım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
Desem ki...
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen,
Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
AŞK
Açınca baharın dişi gülleri,
Bir başka rüzgâr eser bahçelerde.
Dinle çılgınca öten bülbülleri;
Sorma niçin düştüğünü bu derde.
De ki: – Aşktır şâdeden gönülleri;
Perişan, berbat eden gönülleri.
Aşk söyletir en yanık türküleri,
Ay buluta girdiği gecelerde.
BİR ÖLÜNÜN ARDINDAN
Kabrime çiçek getirenlere gülerim;
Gafil kişilermiş şu insanlar vesselâm;
Bilmezler ki bu kabirle yoktur alâkam;
Ben o çiçeklerdeyim, ben bu çiçeklerim.
Ölüm tarihi ve yeri: 13 Ekim 1956, Viyana, Avusturya
Eşi: Cavidan Tınaz (e. 1951–1956)
Defnedildiği yer: Cebeci Asri Mezarlığı, Ankara
Kardeşleri: Nihal Erkmenoğlu
4 Ekim 1910’da Diyarbakır’da doğan sanatçı Galatasaray Lisesi’nden mezun olmuştur. Mülkiye Mektebi’ne (Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi) devam etmiş, bir süre de Ankara Yüksek Ticaret Okulu’nda öğrenim görmüştür. Sümerbank’ta memur olarak çalışan Tarancı 1939’da Paris’e gitmiş, Paris Radyosu’nda Türkçe yayınlar spikerliği yapmış ve II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla yurda dönmüştür. Dönüşünde çevirmenlik yapmış ve Çalışma Bakanlığı bünyesinde bir süre görev almıştır. Geçirdiği kısmi felç sonucu konuşma yeteneğini yitiren sanatçı, tedavi için götürüldüğü Viyana’da 12 Ekim 1956’da 46 yaşındayken yaşamını yitirmiştir.
Ankara'ya getirilip toprağa verildi. Otuz Beş Yaş şiiriyle ün yaptı. Hayat, aşk ve ölüm, şiirlerinin başlıca temalarını oluşturmaktadır.
ESERLERİ
Şiir:
Ömrümde Sükut (1933), Otuz Beş Yaş (1946), Düşten Güzel (1952), Sonrası (1957).
Düzyazı:
Ziya'ya Mektuplar (1957 - Z.O. Saba'ya yazdığı mektuplar). Şairin gazetelerde kalmış 22 öyküsünü Selahattin Öner'i toplamıştır: C.S. Tarancı'nın Hikâyeciliği ve Hikâyeleri (1976).
Şiirlerinden örnekler;
DESEM Kİ
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lâzım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
Desem ki...
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen,
Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
AŞK
Açınca baharın dişi gülleri,
Bir başka rüzgâr eser bahçelerde.
Dinle çılgınca öten bülbülleri;
Sorma niçin düştüğünü bu derde.
De ki: – Aşktır şâdeden gönülleri;
Perişan, berbat eden gönülleri.
Aşk söyletir en yanık türküleri,
Ay buluta girdiği gecelerde.
BİR ÖLÜNÜN ARDINDAN
Kabrime çiçek getirenlere gülerim;
Gafil kişilermiş şu insanlar vesselâm;
Bilmezler ki bu kabirle yoktur alâkam;
Ben o çiçeklerdeyim, ben bu çiçeklerim.