Canlı ve cansızların aynı kimyasal ve fiziksel yasalara bağlı olduğuna inanan felsefeye Materyalizm ya da mekanik görüş, buna karşılık canlıların farklı yasalar altında hareket ettiğini ve canlılığın mistik bir güç ile meydana geldiğini benimseyen görüşe de Vitalizm ya da kadercilik denir. Her iki görüşün de temelinde belirli kimyasal ve fiziksel ilkelerin yattığı bir gerçektir. Canlılk ile cansızlığı virüslerde birbirinden ayırmak oldukça zordur (uygun koşullarda canlı özelliği, uygun olmayan koşullarda ise kristal hale geçerek cansız özelliği gösterir). Daha ileriki kademelerde canlılık özelliği belirgin hale geçerken, o zaman da canlının bitki mi yoksa hayvan mı olduğu konusunda bazı sorunlar ortaya çıkar. Nitekim birhücreli bazı hayvan grupları bugün hem botanikçiler hem de zoologlar tarafından incelenmektedir. (Örneğin; kamçılılardan öglenanın karanlıkta hayvansal, ışıkta bitkisel davranması, evrimsel gelişimde her iki grubun bu kademede ortak bir organizasyona ve ataya sahip olduğu fikrini güçlendirmektedir.) Bu aşamadaki ortaklık, daha sonraki kademelerde “bu bir canlıdır”yargısını açıkça verdirecek ortak özellikleri beraberinde vermiş; uyuma göre bu özellikler sonradan geliştirilmiştir.
Her canlının kalıtım ve çevre etkisiyle oluşan belli bir şekli vardır. Amip ve cıvık mantarların şekli değişkendir.
Canlıda (kalıtım x çevre) etkisiyle oluşan özelliklere modifikasyon denir. Bazı özellikler (kan grubu, cinsiyet, hastalık etkenlerine karşı oluşturulan antikor tepkimeleri vb) sadece genlerle belirlenir.
Modifikasyon : Çevre etkisiyle genlerin işleyişinde meydana gelen kalıtsal olmayan değişmelerdir. Modifikasyonlar genellikle iki yönlüdür. Kalıtsal değildir.
ÖRNEKLER :
— Çuha çiçeği yüksekte kırmızı, alçakta beyaz çiçek açar
— Döllenmiş yumurtadan çıkan arı ve karıncalar farklı beslenme şekillerine göre kraliçe yada işçi bireyleri oluşturur.
— Kaslarını fazla kullanan insanın kasları gelişir.
— Himalaya tipi tavşanda, beyaz kürk yolunarak yerine buz sarılırsa siyah kürk çıkar.
— Deniz kenarındaki ağaçlar rüzgâr alma yönünün tersine büyür.
— Kıvrık kanatlı sirke sinekleri 16 ºC de yetiştirilirse düz, 25 ºC de yetiştirilirse kıvrık kanatlı olur.
— Çekirgeler 16 ºC de yetiştirilirse beneksiz, 25 ºC de yetiştirilirse benekli olur.
— Dere yatağındaki istiridyeler suyun akış şekline göre farklı kabuk şekillerinde olurlar.
— Eşeysiz üreyen canlılarda aynı hücreden gelişen yavruların aralarındaki tüm farklılıklar modifikasyondur.
— Tek yumurta (gerçek) ikizlerin aralarında gözlenebilen tüm farklılıklar modifikasyondur.
Mutasyon : Genlerin kimyasal yapısında meydana gelen de değişmelerdir. Mutasyonlar üreme hücrelerinde olursa kalıtsaldır. Vücut hücrelerindeki mutasyonlar kalıtsal olmayıp sadece modifikasyona neden olurlar.
ÖRNEK :
Kıvrık kanatlı sirke sineği, 16 º de yetiştirilince düz kanatlı, 25 ºC de yetiştirilince kıvrık kanatlı olur. Bu modifikasyondur.
— Kıvrık kanatlı bir sirke sineği 35 ºC de yetiştirilince kıvrık kanatlı yavruları oluyor. Bu kıvrık kanatlı yavrular 16 ºC de yetiştirilince yine kıvrık kanatlı, 25 ºC de yetiştirilince yine kıvrık kanatlı oluyor.
Bu verilen örnek mutasyondur. Çünkü 35 ºC de genlerin yapısı değişmiştir. Artık hangi ortam olursa olsun hep aynı özellik görülmektedir.
Varyasyon : Aynı türün bireylerinde görülen kalıtsal farklılıklardır. Varyasyonun nedeni mutasyonlar ve eşeyli üremedir.
Varyasyonlar doğal seleksiyonlara neden olduğu için evrimsel açıdan önemlidir.
ÖRNEK :
— Aynı anne babadan doğan çocukların birbirlerine ve anne babalarına tam olarak benzememesi varyasyondur.
Adaptasyon : Bir canlının bulunduğu ortamda yaşama ve üreme şansını artıran özelliklerinin bütününe adaptasyon denir.
Adaptasyonların nedeni doğal seleksiyonlardır.
ÖRNEK :
— Bukalemunun girdiği ortama uygun olarak renk değiştirmesi — Dış döllenme yapan canlıların gamet sayısının fazla olması
— Çiçekli bitkilerin embriyoyu besleyecek tohum oluşturması
— Rüzgârla tozlaşan çiçekli bitkilerde polen sayısının fazla olması
— Kutuplarda yaşayan ayıların, sıcak bölgede yaşayan hemcinslerine göre daha iri vücutlu olması
— Kurak bölgede yaşayan bitkilerin yaprak ayasının dar, gövde ve yaprakların tüylü, stomaların küçük ve derinde olması
— Ağaç dallarında yaşayan çekirgelerin görünüşlerinin ağaç dallarına benzemesi
Hücre
Hücresel Yapı Prokaryot hücre Ökaryot hücre
Çekirdek zarı Yok Var Çekirdekçik Yok Var
Zarla çevrili organel Yok Var (kloroplast, lizozom, sentrozom, golgi, mito- kondri, ER vb.)
Ribozom VAR VAR
Klorofil Sitoplazmada Kloroplastın içinde
Bakteriler ve Mavi – Yeşil algler(siyanobakteriler) prokaryot hücreye sahiptir.
Karbonhidratlar Yağlar Proteinler Mineraller Su Vitaminler
Nişastalı gıda- Bitkisel Bitkisel Yeşil sebze
– Hamur işleri humlu Hayvansal Yağda eriyen
– Pilav bitkiler – Et A, D, E, K
– Patates Hayvansal – Yumurta Suda eriyen
– Tatlılar – İç yağı B, C
– Tereyağ
Dengeli beslenme : Bir insan bir öğünde, yaşına, işine, cinsisiyetine ve sağlık durumuna uygun olarak, yukarıdaki besin maddelerinin her birinden yeteri kadar almak zorundadır. Buna dengeli beslenme denir.
Ototrof beslenme : İnorganik maddelerden organik maddeleri sentezleyerek beslenmedir.
ÖRNEK :
– Fotosentez
– Kemosentez
Heterortof beslenme : Canlının dışardan hazır besin alarak beslenmesidir.
Çok hücrelilerde hücre sayısının artmasına büyüme denir.
Çok hücrelilerde büyüme mitoz bölünme ile sağlanır.
Bitkilerde büyümeyi meristem (bölünür) doku sağlar. Boyca büyümeyi primer meristem (I. cil bölünür doku) sağlar. Tüm bitkilerde bulunur.
Enine büyümeyi sekonder meristem (II. cil bölünür doku) sağlar. Sekonder meristemin kambiyum ve mantar fellojeni olmak üzere iki çeşidi vardır. Kambiyum ağaçlarda bulunur ve enine büyümeyi sağlar. Böylece yıllık yaş halkaları oluşur.
Bitkilerde meristem doku bulunduğundan büyüme devamlıdır.
Hayvanlarda büyüme sınırlıdır. Belli bir büyüklüğe kadar devam eder.
Bir hücreliler neden belli bir büyüklüğe ulaşınca bölünür?
Görüldüğü gibi hacim büyüdükçe oransal olarak yüzey küçülür
Hücre zarından alınan maddeler hücreye yetmez hale gelir.
Çekirdek bölün emri verir. Hücre bölününce hacim küçülür ve oransal olarak yüzey büyütülmüş olur.
DÜŞÜN !
Kutupta yaşayan ayıların iri vücutlu olması, ısı kaybını neden önler?
Bu olaya boşaltım denir.
Bir hücrelilerde : Doğrudan doğruya hücre zarından difüzyon la, boşaltım kofullarıyla yada kontraktil(vurgan) kofullarla olur. Kontraktil kofullar tatlı sularda yaşayan bir hücrelilerde bulunur ve suyu difüzyonun tersi yönde boşaltır.
Sünger ve sölenterelerde : Boşaltım organı yoktur
A. ÖZEL BİR KİMYASAL DİZİLİME SAHİP OLMALARI
Cansızlar, kimyasal bağların izin verdiği ölçüler içerisinde bir bileşime sahiptirler. Canlılar ise bu kimyasal bağların dizilimini özel bir şekilde saptarlar. Tüm canlılar genleri oluşturan çekirdek asitlerini –genellikle DNA (bazı virüslerde RNA)- içerirler. Gensiz bir canlılık düşünemeyiz. Çünkü genler değişik yaşam formlarının sentez ve replikasyonundan (eşlenmesinden) sorumludur. Tüm genler aynı birimlerden; fakat değişik dizilimlerden oluşmuştur. Dolayısıyla tüm canlıların yapısına giren protein, bu genlerin yapısal değişikliğine uygun olarak, her hücrede farklı amino asit dizilimine sahip olurlar. İlave olarak karbonhidrat, yağ, ve su içerirler. Tüm bu maddelerin özel karışımı protoplazmayı meydana getirir.B. HÜCRESEL DİZİLİM
Canlıların büyük bir kısmı (kural olarak çokhücreliler) hücre olarak bilinen birimlerden yapılmıştır. Her hücre çok ince zarla (plazma zarı) çevrilmiştir. Bu zar erimiş maddelerin ve suyun hücre içerisine girip çıkmasına izin verir. Her iki yönde de geçirim bakımından çok özelleşmiş seçici bir yeteneği vardır. Hücre bir çok kimyasal değişimin yapılabilmesi için değişik enzimleri ve en önemlisi yalnız başına kendinin aynını üretebilecek yeteneğe sahiptir.C. ORGANİZASYON
Canlıların vücut kısımlarının görev bölümüne ve belirli kurallar içerisinde canlılık etkinliğini devam ettirmelerine organizasyon denir. Bütün hayvan ve bitkilerin vücudu, yapısal ve işlevsel olarak birim kabul edilen hücrelerden yapılmış olmasına karşın homojen değildir. Farklılaşmış vücut kısımları değişik görevleri üzerine almıştır. Hatta birhücreli canlılarda, ergin evrede, boy ve şekil sabit olmakla beraber, hücrenin farklı kısımları farklı görevleri üzerine almıştır.D. UYARILMA
Bütün canlıların çevrelerindeki fiziksel ve kimyasal koşulların değişmesine karşı tepkileri kalıtsaldır. Basit organizmalarda uyarı, genel olarak bütün vücutla algılandığı halde, yüksek organizmalarda duyu organlarının yeri merkezileşmiştir. Örneğin; ışık gözle, koku burunla, tat dille, basınç ve sıcaklık deriyle vs. Uyarının alınması ve gerekli tepkinin gösterilmesi, canlının evren içerisinde en uygun yerde ve koşullarda yaşamasını sağlamayı yaratmaktadır.E. HAREKET
Beslenme, korunma, üreme, yayılma, en rahat edebileceği bölgeyi bulma vs. gibi yaşamın temel işlevlerini yürütebilmek için, ilkel organizmalarda ya vücudun tamamıyla protoplazmik hareket ya bir kısmıyla sil ve kamçı hareketi ya da yüksek organizmalarda görülen, yürüme, yüzme, ve uçmanın sağlanması için belirli organ oluşumları görülür. Birçok canlı tüm yaşamı süresince belirli bir yere bağlı kalmasına karşın, vücudun değişik kısımlarının çevre koşullarına göre değişimi de hareket olarak kabul edilir. Örneğin; bitkilerde ışığa (fototropizm), yerçekimine (geotropizm), neme (higrotropizm), vs. ye yönelim bir hareket kavramı içerisinde değerlendirilir.F. ENERJİ KULLANIMI
Canlılığın en önemli öğelerinden biri büyüme, üreme, yenilenme vs. için enerjiye olan gereksinimleridir. Hücre kendi başına enerji üretemez; dışarıdan kaynak sağlamak zorundadır. Hayvanlar enerji bağları içeren molekülleri yıkmak (katabolik tepkimeler) suretiyle gerekli enerjiyi sağlarlar. (karbonhidrat, yağ ve proteinden). Küçük molekülleri büyük moleküller halinde bağlayarak (anabolik tepkimeler) yapı taşlarını ve enerji depolanmasını da yapabilirler. Bu tepkimelerin tümüne birden biyoenerjitik denir. Bir moleküldeki enerjinin büyük bir kısmını kullanma oksijen kullanmakla olur; yani tamamıyla oksitlenmelidir (aerobik solunum=oksijenli solunum). İlkel canlıların bir kısmı (bazı mikroorganizmalar, özellikle mayalar) ve bazı endoparazitler (bağırsak solucanları gibi) bu kaynak maddeleri oksijensiz yıktığı için enerjinin pek az bir kısmından yararlanabilir (anaerobik solunum=oksijensiz solunum). Pek az bir organizma grubu da bazı inorganik maddeleri yıkmak suretiyle enerji elde eder; azot, demir ve kükürt bakterileri bunlara tipik örneklerdir. Dünyada serbest oksijenin olmadığı devirlerde, canlılar enerjilerini bu yollarla sağlıyorlardı. Bitkiler ise (saprofit ve parazit olanların bir kısmı hariç) enerji kaynağı olarak güneş ışınlarını kullanır. Güneş ışınlarının kuantlarındaki enerjiyi kimyasal bağlar halinde (nişasta) tutarlar ve bu kimyasal bağlar tüm adrıbeslek (heterotrof) canlıların enerji kaynağını ve yapı maddelerini oluşturur. İlk evrelerde (bitkiler oluşmadan önce) enerji kaynağı olarak UV ışınlarının katalizlediği bazı ilkin organik moleküller kullanılmıştır. Ozon perdesi oluştuktan sonra bu kaynak büyük ölçüde kurumuştur.G. ÇEVREYE UYUM
Canlılar kural olarak yaşadığı ortamın koşullarına uyum yapabilecek yeteneğe sahiptir. Bu durum homeostatik tepki olarak bilinir. Değişik koşulların bulunduğu ortamda en uygun yeri seçmeye çalışır; şayet tam anlamıyla uygun ortam bulamazsa, yapısal değişikliklerle (mutasyonların yardımıyla) bu uyum sağlanmaya çalışılır. Günlük uyumlardan binlercesini farkında olmadan yaparız. Örneğin gözün karanlığa ve aydınlığa uyum yapması gibi. Çevre koşullarının değişmesi canlı bünyesine en az etki bırakacak şekilde iletilmeye çalışılır (özellikle sıcakkanlılarda); örneğin çölde ve kutuplarda insan kanı her zaman aynı sıcaklıktadır. Canlı, uyum yapabildiği oranda hayatta kalma şansına sahiptir. Bu oran ise kalıtsal yapı ile saptanmıştır. Bu sınırların dışındaki uyumlar ancak mutasyonlarla sağlanabilir.H. ÜREME
Hiçbir canlı sonsuz olarak yaşamını devam ettiremez. Herhangi bir şekilde, üremeyle, kalıtsal materyal gelecek kuşaklara aktarılır. Birhücrelilerde bölünme aynı zamanda çoğalmayı sağlamasına karşın, çokhücrelilerde üreme belirli vücut kısımlarına özgü bir yetenek olarak ortaya çıkmıştır. Bazı canlı gruplarında gen değişimi olmaksızın (eşeysiz) üreme görülmesine karşın (birhücrelilerde mitoz bölünme; çokhücrelilerde tomurcuklanma, dallanma, partenogenez çoğalma, bitkilerde çeliklenme vs.) kural olarak eşeyli üreme çok daha sıktır. Bu şekilde değişik gen kombinasyonları ortaya çıkarak daha başarılı döllerin meydana gelmesini sağlar. Bu, evrim mekanizmasının en önemli ögelerinden biridir.Canlıları cansızlardan ayıran özelliklerdir.Her canlının kalıtım ve çevre etkisiyle oluşan belli bir şekli vardır. Amip ve cıvık mantarların şekli değişkendir.
Canlıda (kalıtım x çevre) etkisiyle oluşan özelliklere modifikasyon denir. Bazı özellikler (kan grubu, cinsiyet, hastalık etkenlerine karşı oluşturulan antikor tepkimeleri vb) sadece genlerle belirlenir.
Modifikasyon : Çevre etkisiyle genlerin işleyişinde meydana gelen kalıtsal olmayan değişmelerdir. Modifikasyonlar genellikle iki yönlüdür. Kalıtsal değildir.
ÖRNEKLER :
— Çuha çiçeği yüksekte kırmızı, alçakta beyaz çiçek açar
— Döllenmiş yumurtadan çıkan arı ve karıncalar farklı beslenme şekillerine göre kraliçe yada işçi bireyleri oluşturur.
— Kaslarını fazla kullanan insanın kasları gelişir.
— Himalaya tipi tavşanda, beyaz kürk yolunarak yerine buz sarılırsa siyah kürk çıkar.
— Deniz kenarındaki ağaçlar rüzgâr alma yönünün tersine büyür.
— Kıvrık kanatlı sirke sinekleri 16 ºC de yetiştirilirse düz, 25 ºC de yetiştirilirse kıvrık kanatlı olur.
— Çekirgeler 16 ºC de yetiştirilirse beneksiz, 25 ºC de yetiştirilirse benekli olur.
— Dere yatağındaki istiridyeler suyun akış şekline göre farklı kabuk şekillerinde olurlar.
— Eşeysiz üreyen canlılarda aynı hücreden gelişen yavruların aralarındaki tüm farklılıklar modifikasyondur.
— Tek yumurta (gerçek) ikizlerin aralarında gözlenebilen tüm farklılıklar modifikasyondur.
Mutasyon : Genlerin kimyasal yapısında meydana gelen de değişmelerdir. Mutasyonlar üreme hücrelerinde olursa kalıtsaldır. Vücut hücrelerindeki mutasyonlar kalıtsal olmayıp sadece modifikasyona neden olurlar.
ÖRNEK :
Kıvrık kanatlı sirke sineği, 16 º de yetiştirilince düz kanatlı, 25 ºC de yetiştirilince kıvrık kanatlı olur. Bu modifikasyondur.
— Kıvrık kanatlı bir sirke sineği 35 ºC de yetiştirilince kıvrık kanatlı yavruları oluyor. Bu kıvrık kanatlı yavrular 16 ºC de yetiştirilince yine kıvrık kanatlı, 25 ºC de yetiştirilince yine kıvrık kanatlı oluyor.
Bu verilen örnek mutasyondur. Çünkü 35 ºC de genlerin yapısı değişmiştir. Artık hangi ortam olursa olsun hep aynı özellik görülmektedir.
Varyasyon : Aynı türün bireylerinde görülen kalıtsal farklılıklardır. Varyasyonun nedeni mutasyonlar ve eşeyli üremedir.
Varyasyonlar doğal seleksiyonlara neden olduğu için evrimsel açıdan önemlidir.
ÖRNEK :
— Aynı anne babadan doğan çocukların birbirlerine ve anne babalarına tam olarak benzememesi varyasyondur.
Adaptasyon : Bir canlının bulunduğu ortamda yaşama ve üreme şansını artıran özelliklerinin bütününe adaptasyon denir.
Adaptasyonların nedeni doğal seleksiyonlardır.
ÖRNEK :
— Bukalemunun girdiği ortama uygun olarak renk değiştirmesi — Dış döllenme yapan canlıların gamet sayısının fazla olması
— Çiçekli bitkilerin embriyoyu besleyecek tohum oluşturması
— Rüzgârla tozlaşan çiçekli bitkilerde polen sayısının fazla olması
— Kutuplarda yaşayan ayıların, sıcak bölgede yaşayan hemcinslerine göre daha iri vücutlu olması
— Kurak bölgede yaşayan bitkilerin yaprak ayasının dar, gövde ve yaprakların tüylü, stomaların küçük ve derinde olması
— Ağaç dallarında yaşayan çekirgelerin görünüşlerinin ağaç dallarına benzemesi
HÜCRE
Canlının yapısını oluşturan, en küçük canlı yapı ve görev birimlerine hücre denir.Hücre
Hücresel Yapı Prokaryot hücre Ökaryot hücre
Çekirdek zarı Yok Var Çekirdekçik Yok Var
Zarla çevrili organel Yok Var (kloroplast, lizozom, sentrozom, golgi, mito- kondri, ER vb.)
Ribozom VAR VAR
Klorofil Sitoplazmada Kloroplastın içinde
Bakteriler ve Mavi – Yeşil algler(siyanobakteriler) prokaryot hücreye sahiptir.
BESLENME
Canlılar enerji elde etmek, yıpranan parçalarını onarmak – büyümek ve hayatsal olayları düzenlemek amacıyla beslenirler.BESİNLER
Enerji verici Onarıcı – yapıcı DüzenleyiciKarbonhidratlar Yağlar Proteinler Mineraller Su Vitaminler
Nişastalı gıda- Bitkisel Bitkisel Yeşil sebze
– Hamur işleri humlu Hayvansal Yağda eriyen
– Pilav bitkiler – Et A, D, E, K
– Patates Hayvansal – Yumurta Suda eriyen
– Tatlılar – İç yağı B, C
– Tereyağ
Dengeli beslenme : Bir insan bir öğünde, yaşına, işine, cinsisiyetine ve sağlık durumuna uygun olarak, yukarıdaki besin maddelerinin her birinden yeteri kadar almak zorundadır. Buna dengeli beslenme denir.
Ototrof beslenme : İnorganik maddelerden organik maddeleri sentezleyerek beslenmedir.
ÖRNEK :
– Fotosentez
– Kemosentez
Heterortof beslenme : Canlının dışardan hazır besin alarak beslenmesidir.
BÜYÜME
Bir hücrelilerde sitoplazma hacminin artmasına büyüme denir.Çok hücrelilerde hücre sayısının artmasına büyüme denir.
Çok hücrelilerde büyüme mitoz bölünme ile sağlanır.
Bitkilerde büyümeyi meristem (bölünür) doku sağlar. Boyca büyümeyi primer meristem (I. cil bölünür doku) sağlar. Tüm bitkilerde bulunur.
Enine büyümeyi sekonder meristem (II. cil bölünür doku) sağlar. Sekonder meristemin kambiyum ve mantar fellojeni olmak üzere iki çeşidi vardır. Kambiyum ağaçlarda bulunur ve enine büyümeyi sağlar. Böylece yıllık yaş halkaları oluşur.
Bitkilerde meristem doku bulunduğundan büyüme devamlıdır.
Hayvanlarda büyüme sınırlıdır. Belli bir büyüklüğe kadar devam eder.
Bir hücreliler neden belli bir büyüklüğe ulaşınca bölünür?
Görüldüğü gibi hacim büyüdükçe oransal olarak yüzey küçülür
Hücre zarından alınan maddeler hücreye yetmez hale gelir.
Çekirdek bölün emri verir. Hücre bölününce hacim küçülür ve oransal olarak yüzey büyütülmüş olur.
DÜŞÜN !
Kutupta yaşayan ayıların iri vücutlu olması, ısı kaybını neden önler?
BOŞALTIM
Bütün canlılar hücrelerinde metabolizma sonucu oluşan, atık, zehirli, zararlı ya da gereğinden fazla bulunan(organik besinmaddeleri hariç) maddeleri organizmalarından uzaklaştırırlar.Bu olaya boşaltım denir.
Bir hücrelilerde : Doğrudan doğruya hücre zarından difüzyon la, boşaltım kofullarıyla yada kontraktil(vurgan) kofullarla olur. Kontraktil kofullar tatlı sularda yaşayan bir hücrelilerde bulunur ve suyu difüzyonun tersi yönde boşaltır.
Sünger ve sölenterelerde : Boşaltım organı yoktur