Bu kitaptaki kişi ve yerlerle başka kişi ve yerler arasında olabilecek her türlü benzerlik tümüyle rastlantısaldır. ( eski bir Çin taktiği ) Huzurluyuz. Bir Rönesans madrigali duyuluyor – Cipriano De Rore’nin “Alla dolce ombra”sı. Bir evdeyiz. Benetton renkleriyle bezenmiş, pastel sarı-kahverengi tonlarında, huzurumuzla uyumlu bir yer. Saat yönünde dönerek eşyaları görüyoruz/eşyalar saatin tersi yönünde dönerek gözümüzün önünden geçiyor; zevkle döşenmiş, genç bir salon burası: rahat ve hoş görünümlü koltuklar, duvarda çeşitli röprodüksiyonlar [1] , pencerenin önünde bir yazı masası, kanepe, hemen yanında suratına maske boyanmış bir kesikbaş, iddialı olmayan bir müzik seti, yuvarlak bir yemek masası, üzerine sarkan, kağıt ve telden yapılmış, küre biçiminde beyaz ve iri bir lamba, büyükçe bir kitaplık. Geri dönüyoruz, ne gördüğümüzü yeni anlamış gibi: suratına maske boyanmış bir kesikbaş mı dediniz? “Kim koydu bunu buraya!” Hoş bir kadın sesi. Aynı kadına ait olduğunu tahmin ettiğimiz (o da hoş çünkü) bir kol uzanıyor, odanın bir köşesine yerleştirilmiş plastik bir dışkı taklidi türünden kötü bir şaka olduğunu tahmin ettiğimiz başı saçlarından tutup kaldırıyor, onun ardı sıra mutfağa gidiyoruz biz de, öteki eliyle buzdolabını açıyor ve nedense başı buzluğa koyuyor. Madrigal baştan beri aynı kayıtsızlıkla sürüyor. Hala huzurluyuz. “Merhaba, sizde Salinger’ın son romanı var mı?” diye soruyor Hakan, sahaf dükkanına hızla girer girmez. Girişin solundaki ufak masada oturan ve birşeyler okuyan kız, başını bir süre sonra kaldırıp dikkatle Hakan’a bakıyor. Adının Yağmur olduğu her halinden belli. Müziğin sesini biraz kısıyor – The Police, “Wrapped Around Your Finger”- ve “Hangi Salinger?” diye soruyor. “Jerome David.
” Gülümsüyor Hakan. Yazarın tam adını bilen bir müşterinin, kitapçı için ne büyük bir nimet olduğunu yine de alçakgönüllülükle hatırlatan bir gülümseme. “Adı ne kitabın?” “Valla tam emin değilim, ama ‘İyi Kalpli Şişko Kral, Göle Konup Kahvaltılarını Eden Ördekleri Seyrediyor’ gibi bir şeydi.” Yağmur’un yüzünde bir şaşkınlık. Kitabını ve müziği kapatıyor, ayağa kalkıyor, Hakan’a doğru gidiyor, hayır, Hakan’ın arkasında duran raflara; raflardaki kitaplara bakıyor ama çok üstünkörü. Aklı başka yerde gibi. Dönüyor. Şimdi Hakan’a iyice yakın. “Salinger epeydir yazmıyor benim bildiğim. Emin misiniz böyle bir kitabının olduğundan? Ne zaman çıkmış?” “Yeni. Bu yılın başlarında filan.” “Yabancı yayınlar getirten büyük kitapçılardan birine soracaksınız o zaman.” Gülümsüyor. “Bendekiler baya eski.” “Peki, sağolun.
” Hakan kapıya yöneliyor.
” Gülümsüyor Hakan. Yazarın tam adını bilen bir müşterinin, kitapçı için ne büyük bir nimet olduğunu yine de alçakgönüllülükle hatırlatan bir gülümseme. “Adı ne kitabın?” “Valla tam emin değilim, ama ‘İyi Kalpli Şişko Kral, Göle Konup Kahvaltılarını Eden Ördekleri Seyrediyor’ gibi bir şeydi.” Yağmur’un yüzünde bir şaşkınlık. Kitabını ve müziği kapatıyor, ayağa kalkıyor, Hakan’a doğru gidiyor, hayır, Hakan’ın arkasında duran raflara; raflardaki kitaplara bakıyor ama çok üstünkörü. Aklı başka yerde gibi. Dönüyor. Şimdi Hakan’a iyice yakın. “Salinger epeydir yazmıyor benim bildiğim. Emin misiniz böyle bir kitabının olduğundan? Ne zaman çıkmış?” “Yeni. Bu yılın başlarında filan.” “Yabancı yayınlar getirten büyük kitapçılardan birine soracaksınız o zaman.” Gülümsüyor. “Bendekiler baya eski.” “Peki, sağolun.
” Hakan kapıya yöneliyor.