Atatürkçülük durmaksızın, Atatürk, Atatürk, demek değildir. Ben Atatürkçüyüm, diye söylevler çekmek de değildir. Her şeyi yerli yerine koymalı, gerçek anlamını vermeli... Ne demişti Atatürk "Beni görmek demek, behemehal (ne yapıp yapıp), yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir" dolayısıyla Atatürk'ün düşüncelerini uygulamak, benimsemek, bilim yolunda ilerlemek, uygarlığın gerektirdiği işleri başarmaktır esas olan.
Yurdumuzda çeşit çeşit Atatürkçüler vardır. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz.
Tören Atatürkçüleri: Bunlar, sadece ulusal ve resmi bayramlarda, törenlerde Atatürkçü olan kişilerdir.
Reklam Atatürkçüleri: Atatürkçülüğü gerçekten benimsemedikleri halde, her fırsatta Atatürkçülükten söz ederek, Atatürkçülüğün reklamını yapanlara reklam Atatürkçüsü denir.
Korku Atatürkçüleri: Korkularından Atatürkçü olanlara korku Atatürkçüleri veya zoraki Atatürkçüler denir. Bunlar, korktuklarında, sıkıştıklarında, zor durumda kaldıklarında Atatürkçü olurlar.
Gardrop Atatürkçüleri: Sadece kravat, papyon takmayı, Batılılar gibi giyinmeyi Atatürkçülük sayan kişilere gardrop Atatürkçüsü denir. Gardrop Atatürkçüleri, Batılıların giysilerine, yaşantılarına özenirler, ama Batıdaki gibi gerçek çok partili, çoğulcu özgürlükçü demokrasiye, söz, düşünce ve örgütlenme özgürlüğüne, bilime, tekniğe, çağdaş kurumlara karşıdırlar.
Tekelci Atatürkçüler: Tekelci Atatürkçüler, Atatürk'ü, Atatürkçülüğü, Atatürk ilke ve inkılâplarını kendi tekellerinde gören kişilerdir. Bunlar, Atatürk'ü tabulaştırırlar, putlaştırırlar. Atatürkçülüğün belli kalıplar içinde dondurulmasını, şerbetlendirilmesini isterler.
10 Kasım Atatürkçüleri: Sadece Atatürk'ün ölüm günü olan 10 Kasım günü Atatürkçü olanlara, 10 Kasım gününü bir yas günü ilan edip o günü siyahlara bürünenlere, ağıtlar düzenlere, yalancıktan ağlayanlara, timsah gözyaşları dökenlere 10 Kasım Atatürkçüsü denir.
NOT:Gençler mümkün olduğunca bu tür insanlardan uzak durunuz.
Siz Türkiye'nin ve Türk ulusunun bütünlüğünü her türlü dış ve iç tehlikelere karşı koruyabiliyor musunuz? Her zaman bilimin gösterdiği yoldan gidebiliyor musunuz?
Ulusal gelirin adil dağılmasını sağlayacak demokratik devrimleri, köklü bir düzen değişikliğini gerçekleştirerek zenginlerle fakirler arasındaki korkunç uçurumu kapatabiliyor musunuz?
Ayrıcalıksız bir toplum yaratabiliyor musunuz?
Bütün dünya uluslarıyla dostluğa dayanan ve hiçbir devletin dümen suyunda gitmeyen bağımsız bir dış politika izleyebiliyor musunuz?
"Yurtta barış, dünyada barış" ilkesine bağlı kalabiliyor musunuz?
Yurdumuzun ekonomisini IMF'nin ( Uluslararası Para Fonu ) ve diğer uluslararası finans kuruluşlarının güdümünden kurtarabiliyor ve ekonomik bağımsızlığı gerçekleştirebiliyor musunuz?
Gerçek çok partili, çoğulcu, özgürlükçü, demokrasiyi benimsiyor ve onu tüm kurumlarıyla işler hale getirebiliyor musunuz?
Ekonominin kilit noktalarını ve yeraltı servetlerini devletleştirebiliyor musunuz?
Sosyal adalete en iyi şekilde gerçekleştirebiliyor musunuz?
Bu yurdun insanlarını insan gibi yaşayabilecekleri bir gelire kavuşturabiliyor musunuz?
Mali güce göre vergi alma ilkesini, yani çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alma ilkesini uygulamaya geçirebiliyor musunuz?
Kırtasiyeciliği "Bugün git, yarın gel" i, tembelliği ortadan kaldırarak tıkır tıkır işleyen bir devlet mekanizması kurabiliyor musunuz?
Bütün yurttaşlarımızın geleceğini - doğumlarından ölümlerine dek - güven altına alabiliyor musunuz?
Herkese aynı fırsatı tanıyabiliyor, fırsat ve olanak eşitliğini ve yasa önünde eşitliği gerçekleştirebiliyor musunuz?
Tüketime ve ezberciliğe dayanan eskimiş eğitim sistemi yerine çağımızın ve yurdumuzun gerçeklerine uygun, yaratıcı ve üretici yepyeni bir eğitim sistemi yaratabiliyor musunuz?
Köklü bir toprak reformu yaparak ortaçağ artığı feodaliteleri, ağaları, beyleri, şeyhleri tarihe karıştırabiliyor musunuz?
Cehalet ve sefalet isimli canavarları öldürebiliyor musunuz?
Kooperatifçiliği geliştirerek üretici ve tüketicilerin aracı ve tefeciler tarafından sömürülmesini önleyebiliyor musunuz?
Sanayileşmeye önem veriyor ve yurdun dört bir yanını fabrikalarla donatabiliyor musunuz?
Kentleşme ve gecekondu sorunlarına bir çözüm yolu bulabiliyor musunuz?