HzÇiçek Pasajı
Üye
1 ağustos 1986'da doktorların "bu çocuğu doğurursan hayatını tehlikeye atarsın" demesine rağmen düzce'de pek de düz olmayan bir süreç sonucunda doğdum. gözlerimi açtığımda etrafımda benden 4 yaş büyük bir erkek ile 8 ve 12 yaş büyük 2 kadını gördüm. yabancılayıp ağlamaya başlamıştım ki benden çok büyük bir kadın ağzıma içinden süt çıkan muazzam bişi tepiştirdi. e ben de napıcam sömürdüm tabi. o işle uğraşmadığım zamanların çoğunda gelen giden onlarca çam yarması oramı buramı mıncıkladığı için ben de habire emdim. derken şunu hissettim:
ben bir yerden diğer bir yere hareket edemiyordum.
beni kucağına alan en başta bahsettiğim kadınla ve memesini emdiğim kadınla onla yatan erkek de olmasa yanmıştım. hiçbir yere gidemezdim.
memesini emdiğim kadının beni halının üstüne yatırdığı bir gün uyanınca halının ucundaki topu gördüm ve ona doğru gitmek için bir taraflarımı yırtmaya başladım. ellerimi halıya koyup vücudumu süründürerek bir kaç metre gitmiştim ki, birden evdeki bütün kişilerin bana bakıp sevindiğini hissettim. ulan şaka maka kör topal ilerliyordum.
sonra memmmeee deyince hemen ardından süt takviyesinin geldiğini anlayınca ha bire memmeee demeye başladım. buna da ayrı bi sevindiler.
her şey güzel gidiyordu ve artık sütten başka bişeyler de vermeye başlamıştılar. orama burama dökülse de hoşuma gidiyordu. yalnız yedikçe bir taraftan da birşeyler çıkartıyordum. ağzımdan, popomdan afedersiniz. bilhassa ikincisinden bişiler çıkartınca hem temizleyip hem de popoma şaplak atıp burunlarını tutuyordular.
benden 4 yaş büyük kişi ise yavaş yavaş çirkinleşiyordu. diğerleri varken beni öpüyor, onlar olmayınca saçımı çekiyordu. karaktersiz birine benziyordu.
biraz daha büyüyünce sarı su çıkarmaktan başka bir işe yaramayan yerimi kesmeye geldiler. ağladım, zırladım ama acımadan kestiler.
sonradan kestiklerine çok sevindim zira o ara her gelen oyuncak filan getirmeye başlamıştı.
artık ayaklarım üzerinde de hareket edebiliyordum. yalpalasam da gidiyordum, üç-dört adımda bir tutunma ihtiyacım olsa da gidiyordum, bazen düşüp oramı buramı morartsam da gidiyordum.
en güzel günlerim bunlar olduğu için uzattım.
sonraları işin içine anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise, üniversite gibi salak saçma işler girdi. çoğunda da parasız yatılı öğrenciydim. hakikaten parasızdım da. o doğduğum evde gezen benden büyük kadınlar halimi hatırımı sormaz oldular, kendi düzenlerini filan kurmuştular, para-pul... haftasonları bile aynı şehirde olmamıza rağmen gelip beni evlerine götürmüyordular. mıncıklamıyordular da. o benden 4 yaş büyük erkek tek idolüm olmuştu, artık beni seviyordu da. o sigaranın ucunu kırıp içtiği için ben de kırıp içiyordum, o arabesk dinlediği için ben de dinliyordum, o ne yapıyorsa taklit ediyordum. sıkışınca kapısını çalıyordum hemen kurtarıyordu. ta ki bir minibüsün altında kalana kadar.
her şey sarpa sarıyordu. her şeyi sorguluyordum.
para diye bir şey vardı, herkes ona tapıyordu, o da bende yoktu.
bir kızı sevdim, o da parası olan arkadaşımı mesela.
paradan nefret ederken, saçma sapan bir sınavdan sonra paranın ilmini okumak zorunda kaldım, yemişim ilmini dedim.
sonra memuriyet, bankacılık, insanlara kredi verip analarını ağlatmaktan nefret ettim ve sefaletime aldırmadan istifa ettim.
yerim insanlara faydalı olabileceğim bir yer olmalıydı, hiç bir şey yapamazsam en azından çocukları güldürmeliydim. ya ben banka müdürü olacağıma dolmuş şoförü olup çocuklardan ve yaşlı teyzelerden para almamalıydım.
öyle bir iş de buldum. artık insanlara karşılıksız para veriyordum. belki para verdiğim adamlar zengin ama en azından ben onlara para verince onlar da yanlarında çalışanlara veriyordu. onlar da çocuklarına elbise ve yırtık ayakkabılarının yerine yenilerini alıyordular.
tamamen mutlu musun derseniz, mutluyum diyemem.
o benden 4 yaş büyük erkek aklımdan hiç çıkmıyor, çok özlüyorum. o çok iyi biriydi.
memesini emdiğim kadın hala yaşıyor kocasıysa öldü. ne zaman gitsem ağlamaklı. maddi olarak yardım etsem de manen kötü belli. onlar da o benden 4 yaş büyük erkeği özlüyorlar. evlerinin her yerinde onun
fotoğrafları var.
bazen düşünüyorum da...
keşke o memesini emdiğim kadın doktorları dinlesemiymiş?
ben 25 yıldır bu dünyayı, bu sistemi, bu düzeni pek sevemedim.
oyuncak alınamayan çocuklar
evine ekmek götüremeyen adamlar
çok sevip de sevilmeyen insanlar
yetiştirme yurtları ve huzurevlerindekiler
ve sairler, ve sairler
bitene kadar, benim gibi huzursuz ruhlara huzur yok, gülmelerimiz de sahte ve anlık...
ben bir yerden diğer bir yere hareket edemiyordum.
beni kucağına alan en başta bahsettiğim kadınla ve memesini emdiğim kadınla onla yatan erkek de olmasa yanmıştım. hiçbir yere gidemezdim.
memesini emdiğim kadının beni halının üstüne yatırdığı bir gün uyanınca halının ucundaki topu gördüm ve ona doğru gitmek için bir taraflarımı yırtmaya başladım. ellerimi halıya koyup vücudumu süründürerek bir kaç metre gitmiştim ki, birden evdeki bütün kişilerin bana bakıp sevindiğini hissettim. ulan şaka maka kör topal ilerliyordum.
sonra memmmeee deyince hemen ardından süt takviyesinin geldiğini anlayınca ha bire memmeee demeye başladım. buna da ayrı bi sevindiler.
her şey güzel gidiyordu ve artık sütten başka bişeyler de vermeye başlamıştılar. orama burama dökülse de hoşuma gidiyordu. yalnız yedikçe bir taraftan da birşeyler çıkartıyordum. ağzımdan, popomdan afedersiniz. bilhassa ikincisinden bişiler çıkartınca hem temizleyip hem de popoma şaplak atıp burunlarını tutuyordular.
benden 4 yaş büyük kişi ise yavaş yavaş çirkinleşiyordu. diğerleri varken beni öpüyor, onlar olmayınca saçımı çekiyordu. karaktersiz birine benziyordu.
biraz daha büyüyünce sarı su çıkarmaktan başka bir işe yaramayan yerimi kesmeye geldiler. ağladım, zırladım ama acımadan kestiler.
sonradan kestiklerine çok sevindim zira o ara her gelen oyuncak filan getirmeye başlamıştı.
artık ayaklarım üzerinde de hareket edebiliyordum. yalpalasam da gidiyordum, üç-dört adımda bir tutunma ihtiyacım olsa da gidiyordum, bazen düşüp oramı buramı morartsam da gidiyordum.
en güzel günlerim bunlar olduğu için uzattım.
sonraları işin içine anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise, üniversite gibi salak saçma işler girdi. çoğunda da parasız yatılı öğrenciydim. hakikaten parasızdım da. o doğduğum evde gezen benden büyük kadınlar halimi hatırımı sormaz oldular, kendi düzenlerini filan kurmuştular, para-pul... haftasonları bile aynı şehirde olmamıza rağmen gelip beni evlerine götürmüyordular. mıncıklamıyordular da. o benden 4 yaş büyük erkek tek idolüm olmuştu, artık beni seviyordu da. o sigaranın ucunu kırıp içtiği için ben de kırıp içiyordum, o arabesk dinlediği için ben de dinliyordum, o ne yapıyorsa taklit ediyordum. sıkışınca kapısını çalıyordum hemen kurtarıyordu. ta ki bir minibüsün altında kalana kadar.
her şey sarpa sarıyordu. her şeyi sorguluyordum.
para diye bir şey vardı, herkes ona tapıyordu, o da bende yoktu.
bir kızı sevdim, o da parası olan arkadaşımı mesela.
paradan nefret ederken, saçma sapan bir sınavdan sonra paranın ilmini okumak zorunda kaldım, yemişim ilmini dedim.
sonra memuriyet, bankacılık, insanlara kredi verip analarını ağlatmaktan nefret ettim ve sefaletime aldırmadan istifa ettim.
yerim insanlara faydalı olabileceğim bir yer olmalıydı, hiç bir şey yapamazsam en azından çocukları güldürmeliydim. ya ben banka müdürü olacağıma dolmuş şoförü olup çocuklardan ve yaşlı teyzelerden para almamalıydım.
öyle bir iş de buldum. artık insanlara karşılıksız para veriyordum. belki para verdiğim adamlar zengin ama en azından ben onlara para verince onlar da yanlarında çalışanlara veriyordu. onlar da çocuklarına elbise ve yırtık ayakkabılarının yerine yenilerini alıyordular.
tamamen mutlu musun derseniz, mutluyum diyemem.
o benden 4 yaş büyük erkek aklımdan hiç çıkmıyor, çok özlüyorum. o çok iyi biriydi.
memesini emdiğim kadın hala yaşıyor kocasıysa öldü. ne zaman gitsem ağlamaklı. maddi olarak yardım etsem de manen kötü belli. onlar da o benden 4 yaş büyük erkeği özlüyorlar. evlerinin her yerinde onun
fotoğrafları var.
bazen düşünüyorum da...
keşke o memesini emdiğim kadın doktorları dinlesemiymiş?
ben 25 yıldır bu dünyayı, bu sistemi, bu düzeni pek sevemedim.
oyuncak alınamayan çocuklar
evine ekmek götüremeyen adamlar
çok sevip de sevilmeyen insanlar
yetiştirme yurtları ve huzurevlerindekiler
ve sairler, ve sairler
bitene kadar, benim gibi huzursuz ruhlara huzur yok, gülmelerimiz de sahte ve anlık...