CİNSEL SALDIRI
Cinsel saldırı ve tecavüz, kadına laf atmak, el kol hareke yapmakla başlayan, ırza gedmeye kadar varan geniş bir yelpazede yer alır.
Irza geçme, genel anlamıyla, baskı yaparak, korkutarak, tehdit ederek, zor kullanarak bir kimseyle, genellikle çocuklar gençlerle ve kadınlarla cinsel ilişkide bulunmaktır.
Irza geçme evlilik yaşamında, eşler arasında bile söz konusu olabilir. Eşiyle cinsel ilişkide bulunmak istemeyen bir kadının eşi tarafından korkutularak, tehdit edilerek cinsel ilişkiye zorlanması tecavüz, ırza geçme olarak kabul edilir.
Günümüzde, dünyada ve ülkemizde erkeklerin eşlerini cinsel ilişkiye zorlamaları “evlilikte ırza geçme” tartışmasını başlatmıştır. Irza geçme ilkel ve şiddetli bir cinsel saldırıdır. Tecavüz, başka ülkelerde ve ülkemizde ender görülen bir saldırganlık değildir. Ancak tecavüze, cinsel saldırıya uğrayan çocukların, gençlerin, kadınların türlü nedenlerle bu saldırıyı açığa çıkarmaktan çekinmeleri, olayın sıklığına ilişkin doğru sayılar elde edilmesini önlemektedir.
Dünyada ve ülkemizde yapılan araştırmalar, polis kaydına geçen ırza geçme olaylarının yaklaşık olarak genel nüfusun on binde dördünde görüldüğünü ortaya koymuştur.
Araştırmalar sonucu saldırı yapan erkeklerin saldırganlığa yatkın kişilik yapıları yanında başkalarıyla sağlıklı ilişki ve iletişim kuramadıkları, kadınlardan çekindikleri, korktukları, cinsel ilişkilerinde şiddet ve zor kullanmaktan, kadınlara zarar vermekten hoşlandıkları, cinsel isteklerinde dengesizlik olduğu ortaya çıkmıştır.
Saldırıya uğrayan kadın, çeşitli nedenlerle olayın duyulmasını istemez. Bu nedenlerin başında, tecavüz nedeniyle bedensel ve ruhsal olarak örselenmiş olan kadının aile, çevre ve toplum içinde saygınlığını yitirme, düşmüş bir kadın olarak değerlendirilme endişesi yer alır.
Öte yandan kadın, güvenlik güçlerinde, poliste, adli kuruluşlarda da benzer bir değerlendirme olabileceğini düşünerek olayı açıklamaktan, saldırganı şikâyet etmekten kaçınır.
Bu nedenle ırza geçme olaylarının toplum içinde yaygınlığına ilişkin kesin oranlar verme olanağı bulunmaz. Saldırganların, çoğunun, dayağın ve şiddetin egemen okluğu, sağlıklı ilişki ve iletişimde bulunamayan aile ortamı ve çevresinde yetiştikleri, bunların dörtte birinin de cinsel saldın dışında başka suçlar işlediği araştırmalarla belirlenmiştir. Cinsel saldırıların büyük çoğunluğunda amaç olarak saptanan, önceden düşünülen, tasarlanan eylem söz konusudur.
Hukuk diliyle cinsel saldırılar “taammüden işlenen suçlar” grubunda yer alır. Cinsel saldırılar, cinsel dürtülerin aşırı baskısı ve zorlanması sonucu ortaya çıkmaz; cinsel ihtiyaç ve gerginliğin hemen, kendiliğinden giderilmesi için yapılan eylem olarak kabul edilemez.
Özcan Köknel, Kaygıdan Korkuya
Cinsel saldırı ve tecavüz, kadına laf atmak, el kol hareke yapmakla başlayan, ırza gedmeye kadar varan geniş bir yelpazede yer alır.
Irza geçme, genel anlamıyla, baskı yaparak, korkutarak, tehdit ederek, zor kullanarak bir kimseyle, genellikle çocuklar gençlerle ve kadınlarla cinsel ilişkide bulunmaktır.
Irza geçme evlilik yaşamında, eşler arasında bile söz konusu olabilir. Eşiyle cinsel ilişkide bulunmak istemeyen bir kadının eşi tarafından korkutularak, tehdit edilerek cinsel ilişkiye zorlanması tecavüz, ırza geçme olarak kabul edilir.
Günümüzde, dünyada ve ülkemizde erkeklerin eşlerini cinsel ilişkiye zorlamaları “evlilikte ırza geçme” tartışmasını başlatmıştır. Irza geçme ilkel ve şiddetli bir cinsel saldırıdır. Tecavüz, başka ülkelerde ve ülkemizde ender görülen bir saldırganlık değildir. Ancak tecavüze, cinsel saldırıya uğrayan çocukların, gençlerin, kadınların türlü nedenlerle bu saldırıyı açığa çıkarmaktan çekinmeleri, olayın sıklığına ilişkin doğru sayılar elde edilmesini önlemektedir.
Dünyada ve ülkemizde yapılan araştırmalar, polis kaydına geçen ırza geçme olaylarının yaklaşık olarak genel nüfusun on binde dördünde görüldüğünü ortaya koymuştur.
Araştırmalar sonucu saldırı yapan erkeklerin saldırganlığa yatkın kişilik yapıları yanında başkalarıyla sağlıklı ilişki ve iletişim kuramadıkları, kadınlardan çekindikleri, korktukları, cinsel ilişkilerinde şiddet ve zor kullanmaktan, kadınlara zarar vermekten hoşlandıkları, cinsel isteklerinde dengesizlik olduğu ortaya çıkmıştır.
Saldırıya uğrayan kadın, çeşitli nedenlerle olayın duyulmasını istemez. Bu nedenlerin başında, tecavüz nedeniyle bedensel ve ruhsal olarak örselenmiş olan kadının aile, çevre ve toplum içinde saygınlığını yitirme, düşmüş bir kadın olarak değerlendirilme endişesi yer alır.
Öte yandan kadın, güvenlik güçlerinde, poliste, adli kuruluşlarda da benzer bir değerlendirme olabileceğini düşünerek olayı açıklamaktan, saldırganı şikâyet etmekten kaçınır.
Bu nedenle ırza geçme olaylarının toplum içinde yaygınlığına ilişkin kesin oranlar verme olanağı bulunmaz. Saldırganların, çoğunun, dayağın ve şiddetin egemen okluğu, sağlıklı ilişki ve iletişimde bulunamayan aile ortamı ve çevresinde yetiştikleri, bunların dörtte birinin de cinsel saldın dışında başka suçlar işlediği araştırmalarla belirlenmiştir. Cinsel saldırıların büyük çoğunluğunda amaç olarak saptanan, önceden düşünülen, tasarlanan eylem söz konusudur.
Hukuk diliyle cinsel saldırılar “taammüden işlenen suçlar” grubunda yer alır. Cinsel saldırılar, cinsel dürtülerin aşırı baskısı ve zorlanması sonucu ortaya çıkmaz; cinsel ihtiyaç ve gerginliğin hemen, kendiliğinden giderilmesi için yapılan eylem olarak kabul edilemez.
Özcan Köknel, Kaygıdan Korkuya