800 yılı aşkın bir süredir çürümeden, bozulmadan ayakta durabilen böyle bir yapı yalnızca Türkiye`de değil, dünyada da nadirdir ve yoktur. Halen ibadete açık olan bu camii, ecdadımızın her konuda olduğu gibi mükemmeliyetçiliğini, ahşap yapı konusundaki uzmanlığını göstermektedir ki, ahşabın, uzun süre dayanabilmesi için kestane ağaçlarının kesim zamanı, kurutulması ve işlenmesi son derece önemlidir. Bu bina, dönemi itibari ile bir mimari şaheser olmasının yanı sıra, kültür ve turizm açısından da, bir dünya kültür mirası olarak ta büyük önem taşımaktadır` dedi.
DÜNYADA BİR ÖRNEĞİ DAHA YOK
Söz konusu caminin Vakıflar Genel Müdürlüğü mülkiyetinde bulunduğunu hatırlatan Kozal, cami hakkında şu bilgileri verdi: `Tamamen ahşaptan ve metal çivi kullanılmadan yapılmış olup tek katlı ve dikdörtgen planlıdır. 392 metrekarelik alanı kapsayan caminin dış duvarları 10 santim kalınlığında, 50-60-70 santim eninde ve 10-15 metre uzunluğundaki kestane ağaçlarından kalaslarla (dilmelerle) örülmüştür. Bu dilmeler birbirine giydirme usulü ile monte edilmiş, köşelerde geçme tekniği ile bağlantı sağlanmıştır. Kiremitlerle örtülü olan çatısı, camiyi bir şemsiye gibi kapatmakta, iç kısımda direklerle desteklenmektedir. Caminin minaresi zaman içerisinde yıkılmıştır. Caminin tavanı çeşitli bitkisel motiflerle süslüdür. Caminin giriş saçağında hilal şeklinde bir görünüm vardır. Yine caminin giriş kapısının üstünde yay şeklinde bir görünüm bulunmaktadır. Caminin kapısından içeriye girince karşımıza birinci direkte yukarıyı gösteren ok işaretlerine rastlanmaktadır. Bu işaretler yükselmeyi geleceğe güvenle bakmayı vurgulamaktadır. Başınız dik olsun kimseye eğilmeyin anlamındadır. Kıble yönünde mihrabın sağında ve solunda üçer ışık penceresi vardır. Caminin pencerelerinin kıble yönünde olması ayrı bir anlam taşımaktadır. Camiye dıştan ve içten baktığımızda, seccade şeklinde kıbleye uzanmış secde eder gibidir. Mihrabın üzerinde hilal ve hilalinde üzerinde 11 tane yıldızın ışık saçtığını görmekteyiz.`