Ebeveynini kaybeden çocuk duygularını tanımlayabilir mi?
Kendi yorumlarımızı katmadan, onu susturmadan, yönlendirmeden duygularını tanımlamasına nasıl destek olabiliriz?
Toplum olarak bu konuda çok yardımseveriz ama ne yazık ki çok azımız bilinçli hareket edebiliyoruz. Çocuğun duygularına saygı duymalı, henüz tanımadığı duygularını tanımlamasına destek olmalıyız. Çocuk “Bu neden benim başıma geldi?” diye isyan edebilir; “Beni nasıl bırakıp gider?” diye öfkeye kapılabilir. Duygusunu tanımlaması, hiçbir şey olmamış gibi davranması ya da duygusunu bastırmasından çok daha önemli ve gereklidir. Ölüm karşısında kimsenin güçlü olması gerekmiyor. Yetişkinler de bunu kabul ederek nasıl davranılması gerektiğine örnek olmalılar.
Öncelikle çocuklarımıza yaşamlarını nasıl dolu dolu yaşayacaklarını öğretmeliyiz. Sıranın kime, ne zaman geleceği hiç belli değil…
Yıllar önce üniversitedeki ev arkadaşımın kanser olduğunu öğrendiğimde çok üzülmüştüm. Yaşı genç olduğu için hastalığının çok hızlı ilerleyeceği düşünülüyordu. Bir başka yakın arkadaşım beni teselli etmişti. Beni teselli eden arkadaşımı bir süre sonra kaybettim; kanserli arkadaşımsa hastalığını atlattı, iki güzel çocuğuyla muhtemelen şu an bu yazımı okuyor.
18 yaşındaki oğlunu trafik kazasında kaybetmiş bir anneyle tanışmıştım. Bana kendisi için uydurduğu bir hikâyenin oğlunun ölümünü kabul edişini kolaylaştırdığını anlattı. Hikâyesi kısaca şöyleydi: “Hamile kalmadan önce bana sordular: ‘Sana bir melek vereceğiz, çok seveceksin, ister misin?’ diye. Ben de kabul ettim. ‘Ama bu melek senin yanında sadece 18 yıl kalacak, yine de kabul eder misin?’ dediler. Ben de ‘Tabi ki’ dedim. Sonra bu konuşmayı unuttum. Çok şükür 18 yıl yanımda bir melek oldu ve ben onu çok sevebildim…” Ona hayranlıkla baktım, yüzü ışıl ışıldı. Çocuğunu kaybetmenin acısını “Çok şükür 18 yıl bir oğlum olabildi” diyerek şükretmeye dönüştürebilmişti.
Ölüme bakışımızla ilgili her şey… Bunun sonsuz bir yolculuk olduğunu, misafir olarak dünyada bulunduğumuzu, sonra hepimizin tekrar yuvaya döneceğini düşünerek bu süreç çok daha rahat geçirilebilir.
Babasını küçük yaşta kaybeden bir öğrenci danışanım kendisini en çok, annesinin kendi duygularını bastırıp neşeyle kahvaltı hazırlamaya çalıştığı zamanlarda kötü hissettiğini söyledi. Çünkü o da annesi üzülmesin diye duygularını bastırmak zorunda kalıyordu. “Babamı kaybetmekten çok, rol yapan annemi üzmemeye çalışmak yormuştu beni” dedi.
Center of National Institutes of Health (ABD’deki Milli Sağlık Enstitüleri Merkezi) kliniğinin bu konudaki tavsiyelerini paylaşıyorum:
Çocuklarla Ölümü Konuşurken Dikkat Edilmesi Gerekenler
• Çocukların bu konuda konuşmaya istekli ve hazır oldukları zamanlara duyarlı olun.
• Söylediklerinin alt metnindeki duyguları (merak, korku, endişe vb.) okuyun ve kabul edin.
• Kendi zihninizde bu soruya yönelik basit, kısa ve yaşlarına uygun bir cevap hazırlayın.
• Çocuklar anne-babalarının her şeyi bildiklerini düşünürler ancak siz cevaplayamayacağınız bir soru ile karşılaşırsanız dürüstçe “Ben bu sorunun cevabını bilmiyorum ama senin için öğrenebilirim” deyin.
• Her çocuğun duygularını ifade edişi ve duyguları ile başa çıkma yolu biriciktir, kendisine özgüdür; ona ihtiyacı olan zamanı verin; onu daima saygıyla, dikkatlice dinleyin.
• Bazen çocukların gerçekten ne sorduklarını “duymak” kolay olmayabilir. Bazen ne sorduğunu anlamak için sorusuna soruyla karşılık vermek gerekebilir. Örneğin “Anne, biz tekrar mutlu olacak mıyız?” sorusuna “Sence tekrar mutlu olacak mıyız?” diye sorarak onu biraz daha konuşmaya teşvik ederek, yaşadığı duygunun derinliğini ve içeriğini daha iyi anlayabilirsiniz.
• Çocuklar tekrarla öğrenirler. O tekrar tekrar sorarken siz de tekrar tekrar aynı şekilde cevaplayın.
• Ölüm kelimesini kullanın. Ölen bir kişi için “gitti”, “uyuyor” gibi ifadeler kullanmayın, “öldü” deyin.
• Ölümü hastalık ya da yaşlılıkla ilişkilendirmeyin. Dünyadaki tüm canlıların bir yaşam süresi olduğunu, yaşam süresi bitince ölündüğünü söyleyin.
• Ölen bir kişinin nereye gittiğini sorarsa “O öldü, ölen kişileri bir daha göremiyoruz ama onlara olan sevgimizi hep hissederiz, istersen birlikte resimlerine bakabiliriz, onunla ilgili konuşabiliriz” diyebilirsiniz -kendi duygularınızla ilgili dürüst olacağınız, özleminizi anlatacağınız önemli anlardan biridir bu.
• Çocuklar yakın bir aile üyesi öldüğünde suçluluk ve öfke duyguları hissedebilirler. Anne-babaların çocuğa, ona olan sevgi ve ilgilerinin devam edeceğine dair yeniden güven vermeleri gerekir.
Ne kadar saklamaya çalışırsak çalışalım ölümle ilgili duygularımızı çocuğa aktaracağımızı hatırlamalıyız. Çocuğun en çok hatırlayacağı kendi yaşantınızı ya da duygunuzu onunla nasıl konuştuğunuz, nasıl paylaştığınız olacaktır. Bu konuda kendimize de dürüst davranmalı, duygularımızı tanımlayıp serbest bırakabilmeliyiz.
Sevdiklerimize ne zaman son kez sarıldığımızı bilemeyebiliriz. O yüzden sevgimizi doya doya göstermek için hiçbir fırsatı kaçırmayalım. Hep son kez sarılıyor gibi sarılın
Tekrar görüşünceye kadar sevgiyle kalın…
Banu Uzkut Onuk
Kendi yorumlarımızı katmadan, onu susturmadan, yönlendirmeden duygularını tanımlamasına nasıl destek olabiliriz?
Toplum olarak bu konuda çok yardımseveriz ama ne yazık ki çok azımız bilinçli hareket edebiliyoruz. Çocuğun duygularına saygı duymalı, henüz tanımadığı duygularını tanımlamasına destek olmalıyız. Çocuk “Bu neden benim başıma geldi?” diye isyan edebilir; “Beni nasıl bırakıp gider?” diye öfkeye kapılabilir. Duygusunu tanımlaması, hiçbir şey olmamış gibi davranması ya da duygusunu bastırmasından çok daha önemli ve gereklidir. Ölüm karşısında kimsenin güçlü olması gerekmiyor. Yetişkinler de bunu kabul ederek nasıl davranılması gerektiğine örnek olmalılar.
Öncelikle çocuklarımıza yaşamlarını nasıl dolu dolu yaşayacaklarını öğretmeliyiz. Sıranın kime, ne zaman geleceği hiç belli değil…
Yıllar önce üniversitedeki ev arkadaşımın kanser olduğunu öğrendiğimde çok üzülmüştüm. Yaşı genç olduğu için hastalığının çok hızlı ilerleyeceği düşünülüyordu. Bir başka yakın arkadaşım beni teselli etmişti. Beni teselli eden arkadaşımı bir süre sonra kaybettim; kanserli arkadaşımsa hastalığını atlattı, iki güzel çocuğuyla muhtemelen şu an bu yazımı okuyor.
18 yaşındaki oğlunu trafik kazasında kaybetmiş bir anneyle tanışmıştım. Bana kendisi için uydurduğu bir hikâyenin oğlunun ölümünü kabul edişini kolaylaştırdığını anlattı. Hikâyesi kısaca şöyleydi: “Hamile kalmadan önce bana sordular: ‘Sana bir melek vereceğiz, çok seveceksin, ister misin?’ diye. Ben de kabul ettim. ‘Ama bu melek senin yanında sadece 18 yıl kalacak, yine de kabul eder misin?’ dediler. Ben de ‘Tabi ki’ dedim. Sonra bu konuşmayı unuttum. Çok şükür 18 yıl yanımda bir melek oldu ve ben onu çok sevebildim…” Ona hayranlıkla baktım, yüzü ışıl ışıldı. Çocuğunu kaybetmenin acısını “Çok şükür 18 yıl bir oğlum olabildi” diyerek şükretmeye dönüştürebilmişti.
Ölüme bakışımızla ilgili her şey… Bunun sonsuz bir yolculuk olduğunu, misafir olarak dünyada bulunduğumuzu, sonra hepimizin tekrar yuvaya döneceğini düşünerek bu süreç çok daha rahat geçirilebilir.
Babasını küçük yaşta kaybeden bir öğrenci danışanım kendisini en çok, annesinin kendi duygularını bastırıp neşeyle kahvaltı hazırlamaya çalıştığı zamanlarda kötü hissettiğini söyledi. Çünkü o da annesi üzülmesin diye duygularını bastırmak zorunda kalıyordu. “Babamı kaybetmekten çok, rol yapan annemi üzmemeye çalışmak yormuştu beni” dedi.
Center of National Institutes of Health (ABD’deki Milli Sağlık Enstitüleri Merkezi) kliniğinin bu konudaki tavsiyelerini paylaşıyorum:
Çocuklarla Ölümü Konuşurken Dikkat Edilmesi Gerekenler
• Çocukların bu konuda konuşmaya istekli ve hazır oldukları zamanlara duyarlı olun.
• Söylediklerinin alt metnindeki duyguları (merak, korku, endişe vb.) okuyun ve kabul edin.
• Kendi zihninizde bu soruya yönelik basit, kısa ve yaşlarına uygun bir cevap hazırlayın.
• Çocuklar anne-babalarının her şeyi bildiklerini düşünürler ancak siz cevaplayamayacağınız bir soru ile karşılaşırsanız dürüstçe “Ben bu sorunun cevabını bilmiyorum ama senin için öğrenebilirim” deyin.
• Her çocuğun duygularını ifade edişi ve duyguları ile başa çıkma yolu biriciktir, kendisine özgüdür; ona ihtiyacı olan zamanı verin; onu daima saygıyla, dikkatlice dinleyin.
• Bazen çocukların gerçekten ne sorduklarını “duymak” kolay olmayabilir. Bazen ne sorduğunu anlamak için sorusuna soruyla karşılık vermek gerekebilir. Örneğin “Anne, biz tekrar mutlu olacak mıyız?” sorusuna “Sence tekrar mutlu olacak mıyız?” diye sorarak onu biraz daha konuşmaya teşvik ederek, yaşadığı duygunun derinliğini ve içeriğini daha iyi anlayabilirsiniz.
• Çocuklar tekrarla öğrenirler. O tekrar tekrar sorarken siz de tekrar tekrar aynı şekilde cevaplayın.
• Ölüm kelimesini kullanın. Ölen bir kişi için “gitti”, “uyuyor” gibi ifadeler kullanmayın, “öldü” deyin.
• Ölümü hastalık ya da yaşlılıkla ilişkilendirmeyin. Dünyadaki tüm canlıların bir yaşam süresi olduğunu, yaşam süresi bitince ölündüğünü söyleyin.
• Ölen bir kişinin nereye gittiğini sorarsa “O öldü, ölen kişileri bir daha göremiyoruz ama onlara olan sevgimizi hep hissederiz, istersen birlikte resimlerine bakabiliriz, onunla ilgili konuşabiliriz” diyebilirsiniz -kendi duygularınızla ilgili dürüst olacağınız, özleminizi anlatacağınız önemli anlardan biridir bu.
• Çocuklar yakın bir aile üyesi öldüğünde suçluluk ve öfke duyguları hissedebilirler. Anne-babaların çocuğa, ona olan sevgi ve ilgilerinin devam edeceğine dair yeniden güven vermeleri gerekir.
Ne kadar saklamaya çalışırsak çalışalım ölümle ilgili duygularımızı çocuğa aktaracağımızı hatırlamalıyız. Çocuğun en çok hatırlayacağı kendi yaşantınızı ya da duygunuzu onunla nasıl konuştuğunuz, nasıl paylaştığınız olacaktır. Bu konuda kendimize de dürüst davranmalı, duygularımızı tanımlayıp serbest bırakabilmeliyiz.
Sevdiklerimize ne zaman son kez sarıldığımızı bilemeyebiliriz. O yüzden sevgimizi doya doya göstermek için hiçbir fırsatı kaçırmayalım. Hep son kez sarılıyor gibi sarılın
Tekrar görüşünceye kadar sevgiyle kalın…
Banu Uzkut Onuk