Çocuğuna din eğitimi vermek için geç kalan anne–babalar ne yapmalı?

Eğitimde başarının birçok etkene bağlı olduğu bilinen hususlardandır. İlgi, bilgi, sevgi, bireysel farklılıklar, bütünlük gibi hususlar bu etkenlerden birkaçıdır. Bunların yanında genellikle gözden kaçan, ama eğitim sürecinde son derece önemli olan bir husus da zamanlamadır. İhmal edilerek zamanında verilmeyen eğitimin ilerleyen yaşlarda verilmek istenmesi birtakım sorunlara neden olur.

“Kişiye gerekli olan din eğitimi de zamanında verilmemişse mutlaka o kimsenin dini davranışlarında birtakım bozukluklar ortaya çıkacaktır.” diyen Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Dodurgalı, din eğitiminin hassas bir konu olduğuna dolayısıyla da din eğitimi verilmesinde zamanlamaya özen gösterilmesine dikkat çekiyor.
Çocuğa din eğitimin verildiği ilk yer şüphesiz ailedir. Kendini dini yönden iyi yetiştiren aynı zamanda çocuklarına da dini bilgileri aktarma yöntemlerini bilen ebeveyn, çocuk için en güzel öğretmendir. Prof. Dr. Dodurgalı, özellikle ergenlik çağının çocuğun din eğitiminde önemli bir yeri olduğunu ifade ederek, “Ergenlik çağı hem din, hem ahlak eğitiminde, hem de çocuğun sosyalleşmesinde önemli bir süreçtir. Çünkü ergenlik çağı çocuğun sorgulama çağıdır. O güne kadar kendine kazandırılan davranış kalıplarını, iyilik–kötülük, doğruluk duygusunu, ahlaki erdemleri, dini bilgileri o zamana kadar ve gelecek zamanda etkili olacak değerler dünyasını muhakkak sorgular.” diyor.

Baskı yapmayın

Çocuğa din eğitimi verilirken çocuğun istemediği yöntemlerle din eğitimi verilmesinden de kaçınılmasını isteyen Prof. Dr. Dodurgalı, çocuğun sorgulama döneminde “Ben bu bilgileri annemin, babamın zorlaması ve baskısı ile öğrenip uygulamıştım.” dememesi gerektiğine vurgu yapıyor. “Çocuk eğer böyle derse korkulur ki o güne kadar elde ettiği davranış kalıplarını bırakacaktır. Kendi kişiliğini ve ekonomik bağımsızlığını elde ettikten sonra da kendisine zorla kabul ettirildiğini düşündüğü hususları elinin tersiyle itecektir.” diyen Prof. Dr. Dodurgalı, bunun için verilen din eğitiminin bu sorgulama sürecinde ayakta kalacak şekilde verilmesi gerektiğini söylüyor.

Zamanında din eğitimi alamayan kimselere ergenlik çağına ulaştıklarında din eğitimi verilmesi de güçleşiyor. Bu kimselere din eğitimi verilebilmesi için ilk olarak bunların böyle bir eğitime ihtiyaç duymalarını beklemek veya gözlemek gerekiyor. Eğer bu ihtiyaç kendilerinde beliriyor ve bir araştırma içine giriyorlarsa ilk olarak o kimseye yaptığı işlerle metafizik bir tavır kazandırılmaya çalışılmalıdır.

“Böyle bir kimseye yaptığı her işte bir Allah rızası yönünün olduğunu göstermek ve bunu ona hissettirmek gerekir.” diyen Prof. Dr. Dodurgalı, bunların dini içerikli faaliyetler, ibadetler olmasının gerekmeyeceğine de dikkat çekerek şöyle konuşuyor: “Mesela bir kimse insanları, anesini, babasını, akrabalarını sever. Ona, bu sevginin içinde Allah rızası olduğunun hatırlatılması, yoldan geçen bir insana selam verip ‘Günaydın’ derken bu davranışta da Allah rızasının bulunduğunu akıldan çıkartmaması tavsiyesi bu şartlar altında verilen eğitimin başlangıcı olmalı. Yani insanın yaptığı her güzel işte Yüce Allah’ın rızasının bulunduğunu o kimseye hissettirmek lazım. Günlük hayatta, otururken, kalkarken, yemekten önce ve sonra ellerin yıkanmasından dişlerin fırçalanmasına hatta insanlara gülümsemesine, onların gönlünü almasına kadar yapılan her işin Peygamberimizin sünnetinden olduğu anlatılmalı. Bunları yaptığında da ‘Sen Allah Rasülü’nün çok önemli bir sünnetini yerine getiriyorsun. Bunları yaparken de büyük sevap kazanıyorsun.’ diyerek onu dini düşünceye ve metafizik tavırlar kazanmaya özendirmek gerekir.”

Düzenli bir insanın günlük yaşantılarının çoğunda İslami yönlerin bulunduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Dodurgalı, bunların o kimseye hissettirilerek, ona dini heyecanlar yaşatılması gerektiğine vurgu yapıyor. Dini faaliyetler içerisinde bulunan kimsenin takdir ve teşvik edilerek yapmış olduğu güzel işten dolayı sevilmesi, takdir edilmesi, başarılarından gurur duyulması ve bütün bunların da ona hissettirilmesinin iyi sonuç vereceğini belirtiyor. Ayrıca Prof. Dr. Dodurgalı, imkanlar ölçüsünde manevi ödüller yanında onun bazı maddi ihtiyacını giderecek ödüllerle ödüllendirilmesine de dikkat çekiyor. Dinin özünde telkinat bulunduğu için bu kimselere zaman zaman da dini telkinatta da bulunulması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Dodurgalı, ancak dini telkinatta bulunan kimsenin samimi ve içten olmasının şart olduğunu söylüyor. Dini telkinde zamanının gözetilmesini istiyor. “Her akla geldiği zaman telkinde bulunmak ters tepki yapabilir. Bir kısım insanlar çok öğüt verilmesinden de hoşlanmazlar. Onun için zaman ve zeminin iyi kollanması lazım.” diyen Prof. Dr. Dodurgalı, uygun zaman ve zeminde, makam ve bilgi bakımından saygın bir kimsenin telkininin çok faydalı olacağına vurgu yapıyor. Bundan başka model sunmanın, diğer bir deyişle yaşayarak eğitmenin de iyi bir yöntem olduğunu açıklayan Prof. Dr. Dodurgalı, çocuklara ailelerin iyi örnek olmalarını, eğitimde zamanlamanın ihmal edilmemesini, sorgulama çağı olması nedeniyle çocuğun çok etkilendiği ergenlik çağında da mutlaka ona rehberlik ve danışmanlık hizmetinin verilmesi gerektiğini söylüyor. Din eğitiminde özel eğitim yöntemleri olarak düşündüğü teşvik, telkin, model sunma, rehberlik–danışmanlık yapma faaliyetlerinin ortak noktasının sevgi olduğuna özellikle dikkat çekiyor.

Ebeveynin amacı güzeldir

Ergenlik çağına gelmiş; ama o güne kadar çocuklarıyla dinen ilgilenmemiş ebeveynler bu çağda çocuklarının iyi, ahlaklı bir insan olmasını ister.

Anne–babaların yanlış davranışları

Ergenlik çağındaki genç, yoğun bir değişim sancısı içindedir. Ebeveyn ona birtakım emirler verir. “Yap, et” türünden nasihatlerle onu yönlendirmeye çalışır.

Gençler nasihatlara tepki gösterir

Anne–babanın öncelikle sitem, eleştiri dolu sözleri ve ardından nasihatleri gençlerde tepkiye yol açar. Aile içinde çatışma yaşanır.

Din eğitimi 0-9 yaş arasında yoğunlukla yaşanılarak verilmelidir.

0-9 yaş döneminde bir şey yapmadıysanız önce kendinize çekidüzen verin.

Devamlı nasihat etmekten, yapmıyor diye kızmaktan vazgeçin.

İlla namaz kılmasını istemeyin. Allah rızasının önemini anlatın.

Aslında yaptığı birçok şeyin Resulullah (sas)’in sünneti olduğunu söyleyin.

Baskıyla yaptıracağınız şeyler bir müddet sonra geri tepecektir, unutmayın.

Ona manevi ödüller yanında, maddi ödüller de vermeyi ihmal etmeyin.
 
Geri
Top