Çocuk ve Ergen Davranışları-ayrıntılı

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
(Prof. Dr. Mustafa Yılman)

İnsanın yaşa evreleri baz alınarak doğumdan ergenlik çağına kadar olan devreye genel olarak çocukluk denir. Çocukluk boyunca büyümeyi;büyüme ve troid hormonu düzenlerken ergenlikte bunlar geriye çekilip büyümedeki rollerini seks hormonlarına (testesteron,östrojen, progesteron) bırakırlar.

Geç çocukluk döneminde, ergenlik öncesi beynin; överlere, testislere ve adrenallere hormonal bir mesaj göndererek,UYANMA zamanının geldiğini,artık seks hormonları salgılamaları gerektiğini uyarısıyla ergenlik başlar.

Ergenliğin başlangıcı ve gelişimi kişiye göre çok farklılıklar gösterir.Gözle görülebilecek en belirgin fiziksel farklar:

-Sivilcelerin çıkması

-Memelerin gelişimi

-İlk adet görme

-Boyun hızlı uzaması

-Cinsel organların olgunlaşmalarıdır.

Ruhsal olarak ise ergenin beyni sürekli biçimde kendisiyle ilgilenir. "Normal" kavramı konusunda şüphecidir, kendi bedeninde oluşmakta olan değişikliklere kafa yorar ve kendi bedeninde belirginleşen değişimlerle başkalarınınkileri karşılaştırır, pmf. or. Mustafa yuman

Ergenin büyüme ve gelişiminin sırlarını ve büyülü yapısını anlayabilmek için hormonlar hakkında bilgi sahibi olmak gerekir.

Ergenlik döneminin öne çıkan davranışlarından en önemlisi, ergenin 12- 14 yaş arasında otonomi,bağımsızlık isteklerinin yoğunlaşması,bunun için savaşmaya başlanması olup aile etkinliklerine ilgisinin azalması, ana-babaların öğütlerine direnç göstermenin artması, arkadaş grubu aktivitelerinin önem kazanması! 15-17),kuşaklar çakışmasının en üst düzeye çıkması dikkat çekicidir.

Ergenliğin ilk zamanlarında arkadaş grubu genellikle aynı cinsle güçlü arkadaşlık biçiminde oluşur. Ortalarında ise ergenler, beden değişimleriyle fazla uğraşmamaya,ancak giyim-kuşam ve arkadaşlarının sosyal kodlarıyla daha fazla ilgilenmeye yönelirler. Hemcins grubu ilişkilerinin yerini flörtler ve seksüel deneyimler almaya başlar.

Bu arada ergenliğin sonralarına doğru, gelecekle ilgili düşünceler ve kaygılar öne çıkar. Gerçekçi amaçlar gütmeye başlanır. Gelecekle ilgili projeler, hedefler,yaşam biçimi ve meslek seçimi önem kazanır.Ne var ki ergenlik dönemi başka ergenler olmak üzere aileler açısında da zor bir dönemdir.Ana-babalar, bu dönemin problemlerini baskıya ve şiddete başvurmaksızın bilgi, ilgi ve birikimleriyle daha kolay çözebilme olanağına sahiptirler, prof. Dr. Mustafa yoman

Ergenlik Döneminin Temel Sorunları

Bu sorunların ana nedeni, ergenlerin risk almayı seven bir yaşam evresinde bulunmaları ve daha önceki kuşaklardan farklı, güncel sağlık ve sosyal problemlerle karşılaşıyor olmalarında yatmaktadır. Ülkemizde 2 milyona yakın ergen, halen ciddi bedensel ve ruhsal (psikiyatrik) hastalıklarla karşılaşmaktadır. Ancak bunun çok daha fazlasının da çevrelerinin ya da KENDİ DAVRANIŞLARININ sonucu sağlık problemleri yaşadığı bilinmektedir.

Bunların en önemlileri şunlardır:

1. Yaralanma ve Şiddet.15-24 yaş arası ergen ve gençlerde ölümlerin % 80Ş i d det. 15-24 yaş arası ergen ve gençlerde ölümlerin % 80;i yaralanma ve şiddet sonucu oluşmaktadır.(en sık motorlu araç kullanılması ve yarısının alkollü olmasıdır).Son 30 yılda, 10-14 yaş arasında cinayet oranı iki katına çıkmış, 15-24 yaş arasında ise 3'e katlanmıştır.

2. Depresyon ve intihar. Ülkemizde yapılan bir araştırma sonucu ergenlerin % 3.2'nin intihar girişiminde bulunduğu,bu aranın kızlarda ki katı olduğu belirtilmiştir.

3. Alkol ve Uyuşturucu Kullanımı.Yurdumuzda ergenlerde alkol kullanma oranı %20,sigara % 30,uyuşturucu kullanımı İse % 1.5-3 düzeyinde saptanmıştır.

4. Hamilelik

5. Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar

6. Beslenme Bozuklukları

Uygun sağlık hizmetleri ve eğitim programları ile söz konusu problemlerin bazıları önlenebilir. Ancak pek çok ergenin bu tür sağlık hizmetleri ile arasında ciddi engeller bulunmaktadır.Yaşma uygun sağlık ve eğitim hizmeti veren merkezlerin olmaması, gizlilik ve para konusunda şüpheleri ve sağlık hizmetlerinin değişik öğelerini (aile planlaması,genel sağlık hizmeti ve eğitim danışmanlığı) nasıl birbiriyle bağdaştıracaklarına ilişkin kafalarının karışması etkili hizmet alabilmelerinde önemli bir engel oluşturmaktadır.

Günümüz ergenlerini eski kuşak ergenlerden ayıran iki önemli sorun daha bulunmaktadır.

1. Kronik hastalığı veya özrü bulunan çocukların % 84'ü artık en azından ergenlik dönemine kadar yaşabilmektedir. Modern tıp, yaşam süresini uzatmış ve yaşam kalitesini arttırmayı başarmıştır.

2. Ergenlik dönemi artık geçmişe göre daha erken başlamakta ve çok daha uzun sürmektedir. Ergenliğin erken başlaması, toplumun gençliğe daha erken yaşlarda ağır sorumluluk yüklemeye başladığı anlamına gelmektedir.

Bugün çocuklar uyuşturucu, seks,ve hatta AİDS konularında ilkokul çağlarında bilgi sahibi olmaktadır.Çocuklar artık tüm zamanlarda olduğundan çok daha hızlı büyümektedir.Kızlar henüz 4. sınıfta makyaj, hatta pek çoğu rejim yapmaya başlamaktadır.

Bunun yanı sıra ergenliğin üst sınırı da 21 yaşa dayanmaktadır. Batı ülkelerinde de daha fazla genç erişkin, aileleriyle yaşamayı tercih eden, çamaşırı halen annesi tarafından yıkanan,harçlığını babasından alan bir genç erişkinin

babasının onun nelerde kimlerle gezip tozuyor olduğunu sorması,annesinin ona düzenli yemek yemesi gerektiğini hatırlatması doğaldır, prof. Dr. Mustafa yuman Kendine Sorular

Ergenlerin kendilerine en çok sordukları sorular;

-Büyümem normal mi ?

-Bedenim normal mi ?

-Duygularım normal mi ? türünden sorulardır.

Büyümem normal mî ? sorusu ergenlerin bedeninin farklı hızlarda büyümesinden zor bir sorudur. Çünkü bu yöndeki değişiklikler aynı anda olmayabilir ve 1-2 yıl erken ya ada geç oluşabilir. Erkekler ise ergenlik çağına sınıftaki kız arkadaşlarından birkaç yıl sonra girmeleri tamamen normaldir. Bu durum ortaokul mezuniyet töreninde kızların erkeklerden daha uzun boylu olmaları sonucunu doğurur.

Bedenim normal mî ? Ergenlik çağındaki gençler, fiziksel yapılarına ilişkin olarak nasıl göründükleri hakkında ciddi kaygılar taşırlar. Çok mu şişman ya da çok mu zayıf oldukları, boylarının ne kadar uzayacağı veya çekicilikleri, ne kadar feminen yahut maskülen algılandıkları konusunda kendilerine sorular sorarlar ve bunların cevaplarını ararlar.

Ergenler; basın ve yayın organlarının, medyanın tanımladığı ve güncelleştirdiği figürlerden hangi ölçüde farklı olduklarını merak ederek, düşünerek aşırı üzüntü ve sıkıntı yaşayabilir. Oysa kaygılar, fiziki yapıyla ilgili olduğunda insanların çoğunluğu gündemdeki top modeller, aktör ve aktristlere benzemez,onlar gibi görünmez. Ama normal birer insan olarak yaşamlarını sağlık,huzur ve başarı ile sürdürürler ve onlar gibi olmak zorunda da değillerdir.

Duygularım normal mi ? Normal bir insanın, gelişim süreci bağlamında yaşı ilerleyip bedensel özellikleri değiştikçe duyguları da buna paralel biçimde değişip gelişir, yeni duygular ortaya çıkar.

Ergenlik aşamasında karşı cinsle ilgili farklı duygular oluşur, erkekler ve kızlar birbirlerine daha önce olduğundan çok daha farklı gelmeye başlar ve anne-babaya ilişkin çelişkili duygular taşınabilir.

Hormonlardaki hızlı artış nedeniyle ergenlikte çabuk ve ani kişilik dalgalanmaları yaşanabilir. Ergen insan, bir dakika önce anne-babasını dünyanın en iyi ana-babası olarak tanımlarken aniden artık onlara katlanamadığını söyleyebilir.

Ergenler, bir an için dünyanın tepelerinde gezerken, bir saniye sonra kendilerini alt üst olmuş ,üzüntülü, sinirli ve bozguna uğramış hissedebilir. Aynı anda aşkı ve nefreti yaşayabilirler. Ne var ki böylesine karşıt, zıt duyguların ergenlik dönemine özgü duygular olduğu bilinmiyorsa bu durum kendileri açısından korkutucu olabilir.

Bu korku ve duyguların başkalarıyla; anne-baba, arkadaşlar, öğretmen, hemşire, doktorla paylaşılmasının çok büyük faydaları vardır. Bu ise ancak etkili bir iletişimle gerçekleştirilebilir.

Ergenlik bir deneme-yanılma, deneyim kazanma, çıraklık evresi olup birçok düşünce, duygu ve davranış biçimleri sınarak zaman içerisinde kişiye en uygun olanları seçilebilir. Bunları başkalarıyla konuşarak, akranları dinleyerek keşfetmek zor olsa da her zaman denemeye değer.

En önemlisi ergene, kendisinin, son derece normal, onu sevenler için çok önemli ve özel biri olduğu hissettirilmelidir.

Fiziksel gelişim için bilmemiz gereken en önemli nokta her insanın kendine özgü özel biyolojik gelişim saati" olduğudur ve bu saat değişimin zamanını belirler. Ergenlikte "NORMAL" çok geniş bir alanı kapsar. Bir çocuk ergenlik çağına 9 yaşında girerken bir diğeri ilk değişiklikleri 14 yaşında fark edebilir. Çünkü büyüme ve gelişme beyinden salınan hormonlarca yönetilir.

Anlıksal Değişimler

Ergen insan, aynı zaman diliminde birçok şey düşünebilir ve bazen deli bile olup olmadığını sorgulayabilir. Bir anda dünyanın tepesinden , yerin dibine, okyanusun derinliklerine dalabilir,depresyona girebilir. Duygusal anlamda çok çabuk yaralanabilir ve ağlayabilir; ama çok da neşeli eğlenceli anlar yaşabilir. Uzun sürmemek ve sürekli olmamak kaydıyla bu durum tamamen normaldir ve geçicidir. Bunlar bir yere kadar ergen olmanın bir doğasıdır, prof. Dr. Mustafa YILMAN

Bu durum , biraz da yaşanmakta olan değişimlerin ergende yarattığı stresle ilgilidir. Ergenin bedeninde geçirmekte olduğu değişimler, okulda yaşanan olaylar, aile çevresi ve sosyal yaşamdaki değişiklikler, anne-babanın mükemmel olmadıkları gerçeği, arkadaşların daha fazla değer kazanması, öteki ergenlere benzemek, arkadaşlar tarafından kabul edilme ihtiyacı arttırır. Bu arada ilk aşklar yaşanmaya çalışılır. Bu kimse çok iyi tanınan biri de, çok uzaklarda bir figür, bir film yıldızı da olabilir.

Ergen kişi, bütün değişimler esnasında kendisini sevgi veya nefret dolu, yahut ağlıyor bulabilir. Büyüdüğü için dahil olmak üzere pek çok şeyden korkulabilir. Duygularla sürekli savaşım hali görülür. BÜYÜMEK DEĞİŞMEK olduğuna göre bu herkes için korkutucu bir görünüm sergileyebilir. Çünkü değişimde bazı şeyler kazanılırken bazıları da kaybedilebilir ve kayıplar yaşanırken bazen büyük bir üzüntü duyulabilir.

Aslında bağımsız olabilmek için büyümek gerektiğini bilmekle birlikte gençliğini, anne-babayı, kendisine sunulan güveni ve sevgiyi kaybetme korkusu yaşanabilir. Benzer duyguları paylaşan sayısız ergen için hayat hiçbir zaman aynı olmayacaktır. Çünkü büyüme sürekli devam etmekte ve duygular biteviye değişmektedir. Böylesi durumlarda yoğun bir üzüntü ve korku duymaya devam edilirse ergene yardım edebilecek biriyle; örneğin anne-baba, sevilen biri, bir öğretmen, okul psikologuyla veya bir doktorla konuşulabilir.

Ancak bu tür bir analizde aşırlığı neyin oluşturduğunun yorumlanması aşamasında sorunlar ortaya çıkmaktadır. Nitekim depresif bir çocuk örneğinde " ne kadar bir süre çok uzundur?" veya bir davranışın hangi seviyesi " çok fazla" yoğun ve anormallik işaretidir?

Sonra bir davranışın "çok" sık olabilmesi için belli bir zaman diliminde kaç defa ortaya çıkması gerekir? En önemlisi " kabul edilebilir" ile "kabul edilemezi" ayıran çizgiler ve seviler nedir? Bütün davranışlar ve duygular için sürekli ölçümler yapılabilir mi ya da yapılmalı mıdır?

Gelişimsel Değişimlerin Kişinin Davranışsal ve Duygusal Dengesi Üzerindeki Etkileri

Duygusal ve davranışsal bozuklukların tanımlamasında; ergenlik öncesi ve ergenlikte psikolojik gelişmenin belirgin etkileri vardır. Gerçekte çocukların çoğu bu gelişimsel dönüşüm boyunca duygusal ve davranışsal kararsızlık yaşarlar. Prof. Dr. Mustafa YILMAN

Ergenlerin çoğunluğu bir şekilde hatalı davranışlar içine girerler ve "statü" suçu ilerler. Ergen gelişimi ile bağdaştırılan bu değişken durum daha ileri seviyede karmaşıklaşır ve neyin "normal" olduğu konusu belirsizleşir. Ergenlerin çoğu, bir şekilde tehlikeli davranışlar içine girebilir.

Sigara ve içki içme, cinsel ilişki, dersten kaçma, ehliyetsiz araç kullanma ve hız sınırlarını aşma bunlar arasındadır. Bu davranışlar, normal davranış görüntüsü oluşturur. Böylesi davranışlar sergileyen ergenler, sapkın ya da duygusal rahatsız olarak nitelendirilemez.

Asosyal, topluma uyum sorunu olduğu düşünülen gençler, karakteristik tavır bozukluğuna uygun davranışlar gösterirler. Sürekli olarak zararlı (vandai) faaliyetlerde bulunan, mala ve cana zarar veren, toplum içinde şiddet gösteren, yasalara ve insan haklarına uyum konusunda en küçük bir kaygı duymayan çocuk ve gençlerin sergiledikleri bu davranışlar bir duygusal bozukluğa işaret eder. Böylesi korkunç davranışların yalnızca bir ortam ya da toplumsal bağlam ifadeleriyle sınırlanabileceğini hayal etmek oldukça çelişkili olur.

Sosyal uyumsuzluk, okulda ve toplum içinde hatalı davranışlar içine giren çocuk ve gençlerin tanımlamasında sıkça kullanılan çok anlamlı bir kavramdır.

Uzmanlar genellikle , duygusal ve davranışsal bozuklukların, öğrenmeyi derin şekilde etkileyen patolojik bulgular olduğunu bazıları ise çoğunlukla hiperaktivite bozukluğu ve dikkat eksikliği, daha ciddi seviyelerde otizmi olan öğrencilerin de bu kapsam içine alınması gerektiğini ileri sürerler. Çünkü bu bozuklukların görüldüğü çocuk ve ergenlerin davranışları, öğrenme ve sosyalleşmeyi önemli ölçüde engelleyen eğilimlerdir.
 
Geri
Top