ÇOCUK VE KAPLUMBAĞALAR
Bir gün bir çocuk kaplumbağa avına çıkmış, bir süre dere kıyısında dolandıktan sonra sonunda kaplumbağaları bulabileceği tek yerin kabilesindekilerin her zaman kaplumbağa avladıkları küçük bir gölün kıyısı olduğuna karar vermiş.
Böylece dereden uzaklaşıp göle doğru yola koyulmuş. Göle yaklaşınca, durmadan avlandıklarından çok dikkatli olan kaplumbağalar onu görmesin diye elleriyle dizleri üstünde sürünmeye başlamış. Bir kayanın arkasından uzanıp baktığında kıyıda güneşlenen bir sürü kaplumbağa görmüş, suya atlayıp kaplumbağalar saklanamadan hepsini yakalamak için sessizce elbiselerini çıkarmış. Ama gömleğini çıkarırken bir kolunu o kadar yükseğe kaldırmış ki, kaplumbağalar bunu görmüş ve büyük bir gürültüyle suya atlamışlar.
Çocuk kıyıya koşmuş, ama tek gördüğü dipten yükselen hava kabarcıkları olmuş. Bir şeyin yüzeye doğru çıktığını görmüş, o şey kısa süre sonra görünür hale gelmiş. Küçük bir adammış bu, ardından başkaları da gelmiş, yüzlercesi ve suyu iyice yukarılara sıçratarak yüzmeye başlamışlar. Çocuk o kadar korkmuş ki, elbiselerini almak için bile durmayıp çırılçıplak eve koşmuş ve ninesinin çadırının önünde düşmüş.
“Ne oldu, çocuğum” diye haykırmış yaşlı kadın. Ama çocuk cevap veremiyormuş: “Acayip bir şey mi gördün?”, “Hayır” diye başını sallamış. Ninesine nefesi tıkandığı için konuşamadığını anlatmış işaretle. Sıkılı yumruklarıyla göğsünü dövmüş. Ninesi ilaç kutusunu getirmiş, torununun bedenine girmiş olan kötü ruhu kovması için Yüce Ruh’a yakarmış ve sonra ilacı sürmüş, duası duyulup kabul edilmiş olmalı ki, çocuk konuşmaya başlamış, görüp duyduklarını anlatmış.
Ninesi şefin çadırına koşmuş ve torununun gördüklerini anlatmış. Şef bunların doğru olup olmadığını anlamak için iki savaşçıyı göle göndermiş. İki savaşçı küçük tepede sürünerek ilerleyip göle yaklaşmış ve gölün, suları havaya sıçratarak yüzen küçük adamlarla dolu olduğunu görmüşler. Savaşçılar da korkup hızla geri dönmüş, döndüklerini duyan şef adamları çağırıp ne gördüklerini sormuş. Çocuk şefin çadırına çağrılmış, başköşeye (kapının karşısına) oturtulmuş ve Wankan Wanyanka (Kutsal Şeyler Gören) adı verilmiş.
Adı daha önce Gerçek Gölü olan göle de o günden sonra Wcasa Bde (Adam Gölü) denmiş.
Bir gün bir çocuk kaplumbağa avına çıkmış, bir süre dere kıyısında dolandıktan sonra sonunda kaplumbağaları bulabileceği tek yerin kabilesindekilerin her zaman kaplumbağa avladıkları küçük bir gölün kıyısı olduğuna karar vermiş.
Böylece dereden uzaklaşıp göle doğru yola koyulmuş. Göle yaklaşınca, durmadan avlandıklarından çok dikkatli olan kaplumbağalar onu görmesin diye elleriyle dizleri üstünde sürünmeye başlamış. Bir kayanın arkasından uzanıp baktığında kıyıda güneşlenen bir sürü kaplumbağa görmüş, suya atlayıp kaplumbağalar saklanamadan hepsini yakalamak için sessizce elbiselerini çıkarmış. Ama gömleğini çıkarırken bir kolunu o kadar yükseğe kaldırmış ki, kaplumbağalar bunu görmüş ve büyük bir gürültüyle suya atlamışlar.
Çocuk kıyıya koşmuş, ama tek gördüğü dipten yükselen hava kabarcıkları olmuş. Bir şeyin yüzeye doğru çıktığını görmüş, o şey kısa süre sonra görünür hale gelmiş. Küçük bir adammış bu, ardından başkaları da gelmiş, yüzlercesi ve suyu iyice yukarılara sıçratarak yüzmeye başlamışlar. Çocuk o kadar korkmuş ki, elbiselerini almak için bile durmayıp çırılçıplak eve koşmuş ve ninesinin çadırının önünde düşmüş.
“Ne oldu, çocuğum” diye haykırmış yaşlı kadın. Ama çocuk cevap veremiyormuş: “Acayip bir şey mi gördün?”, “Hayır” diye başını sallamış. Ninesine nefesi tıkandığı için konuşamadığını anlatmış işaretle. Sıkılı yumruklarıyla göğsünü dövmüş. Ninesi ilaç kutusunu getirmiş, torununun bedenine girmiş olan kötü ruhu kovması için Yüce Ruh’a yakarmış ve sonra ilacı sürmüş, duası duyulup kabul edilmiş olmalı ki, çocuk konuşmaya başlamış, görüp duyduklarını anlatmış.
Ninesi şefin çadırına koşmuş ve torununun gördüklerini anlatmış. Şef bunların doğru olup olmadığını anlamak için iki savaşçıyı göle göndermiş. İki savaşçı küçük tepede sürünerek ilerleyip göle yaklaşmış ve gölün, suları havaya sıçratarak yüzen küçük adamlarla dolu olduğunu görmüşler. Savaşçılar da korkup hızla geri dönmüş, döndüklerini duyan şef adamları çağırıp ne gördüklerini sormuş. Çocuk şefin çadırına çağrılmış, başköşeye (kapının karşısına) oturtulmuş ve Wankan Wanyanka (Kutsal Şeyler Gören) adı verilmiş.
Adı daha önce Gerçek Gölü olan göle de o günden sonra Wcasa Bde (Adam Gölü) denmiş.