Daha iyi ve daha doğru karar verme
Hayatımız, küçük ve sıradan olan ne yiyeceğimiz ve giyeceğimizden hayatımızı değiştirmeye, evlenip evlenmeyeceğimizden kiminle evleneceğimize, işe girme veya iş değiştirmeye, çocuklarımızı nasıl yetiştireceğimize kadar kolay ya da zor kararlarla dolu. Seçim hakkımızı hayatımızın her anında en üst düzeyde kullanmaya çalışırız. Bu,kişiliğimizin merkezidir: özgür iradenin tam olarak tanımıdır. Bu özgür irademizle bazen bizi mutsuz veya pişman eden kötü kararlar alırız. Peki, bilimsel araştırmalar daha iyi kararlar almamıza yardımcı olabilir mi?
İyi ve sağlıklı kararlar alma, bizim görünüşte duygusal ve rasyonel yani akla dayalı güçlerimizi dengelememizi gerektirir. Kesin olarak mevcut durumu algılamak, geleceği doğru olarak tahmin etmek, başkalarının düşüncelerini kavramak ve belirsizlikle ilgilenmek iyi bir karar almanın önkoşuludur.
Çoğumuz, kararlarımızın arkasındaki zihni düşünce süreçlerini göz ardı ederiz. Oysa psikologlar ve nörobiyologlar insanların daha iyi kararlar vermelerine yardımcı olmak için bu konularda ciddi araştırmalar yapmaya çabalıyorlar ve zihinlerimizi doğru kararlar almaya yönlendirmek için birçok heyecan verici keşifler ortaya koyuyorlar. Aşağıda bu araştırmalara dayalı olarak, daha iyi karar vermede dikkat edilecek hususlar özetlenmiştir:
1. Kararlarınızın sonuçlarından korkmayın: Bir hafta sonunu Uludağ'da geçirme ile 15 günlük yarıyıl tatilini köyde geçirme, büyük bir ev karşısında yeni bir araba satın alma, hatta kiminle evleneceğimiz gibi alacağımız her karar geleceği tahmin etmemizi gerektirir. Her durumda, tercihlerimizin sonuçlarının bizi nasıl hissettireceğini, faaliyetlerimizin duygusal veya zevkli ne tür sonuçları olacağını tasavvur etmeye çalışırız. Akla uygun olarak, bizi tamamen mutlu edeceğini düşündüğümüz seçenek bizim için ağır basar.
Bu etkileyici, duygusal tahmin etme teorik olarak iyidir. Tek problem, bu tahmini yapmada çok iyi olmamamızdır. İnsanlar için rutin olarak karar vermeyi zorlaştıran en önemli faktörlerden biri, iyi veya kötü olarak, daha kararı vermeden sonucunu düşünmeye başlamaktır. Aslında araştırmalar da, kararın sonucunu düşünürken her zaman abartıya kaçıldığını göstermektedir. İyi veya kötü durumun ortaya çıkma şansı eşit olmasına karşın, insanlar kaybetme riskinin iki kat daha fazla olduğunu düşünmektedirler. Yani kararın sonucunda hiçbir zaman önceden hayal edildiği kadar acı ya da mutluluk yaşanmıyor. Kişileri bu abartılı yanlış öngörülerde bulunmaya iten ise kaybetme korkusudur. O halde unutmayalım ki, gelecekte kararımızın sonucu ne olursa olsun, bizi, düşündüğümüzden fazla memnun etmeyeceği gibi, düşündüğümüzden fazla da incitmeyecek veya acı vermeyecektir.
2. İçgüdülerinize güvenin: Aşırı bilgi birikimi hayatın her alanında, özellikle de pratik düşünülmesi gereken zamanlarda sorun yaratabilir. İyi ve doğru bir karar için her zaman uzun bir süreye ihtiyaç olduğu düşünülür; oysaki hayatın bazı alanlarında ani ve içgüdüsel fikirler uzun zaman harcanarak alınan kararlardan çok daha iyi sonuçlar verir.
Princeton Üniversitesi'nden JanineWillis ve Alexander Todorov ilk kez karşılaştığımız insanların güvenilirliği, yeterliliği, saldırganlığı, yeteneği ve ilgi çekiciliği ile ilgili izlenimlerimizin, o kişinin yüzünü gördüğümüz ilk 100 milisaniye içinde oluştuğu sonucuna ulaştılar. Süre bir saniyeye kadar uzatıldığında, çok az kişinin ilk düşüncelerini yeniden gözden geçirdiklerini, alelacele verilen kararların daha güvenilir olduğunu gördüler.
3. Duygularınızı dikkate alın: Duygularınızın karar vermenin düşmanı olduğunu düşünebilirsiniz. Aslında, duygularımız karar vermenin ayrılmaz bir parçasıdır. En temel duygularımız, hayatımızı tehdit eden durumlarda hızlı ve bilinçsiz kararlar almamızı etkin şekilde kullanma konusunda oldukça gelişmiştir.Özellikle gündelik işlerde karar alırken geçmişteki tecrübelerimize dayalı duygularımızı yoğun bir şekilde kullanırız.
Önemli olan duygularımıza güvenerek karar almak değil, karar alırken hangi duygulardan yararlandığımızdır. Örneğin, öfke altında aldığınız kararlar daha bencil, daha aceleci ve daha risklidir. Üzüntü ise doğru karar alınmasını sağlayan tek duygudur. Hatta araştırmalara göre hayatı, kararları ve geleceği en iyi öngören kişiler depresyondakilerdir. Psikologlar, bu özelliği, Depresif gerçekçilik' olarak tanımlamaktadır.
4. Kararınızı etraflıca düşünün: Hiçbir zaman gerçek anlamda objektif olamayacağınızı kabul etmelisiniz. Geçmişiniz, yaşadıklarınız ve duygularınız, farkında olmasanız da sizi taraf yapar. İyi ve doğru bir seçim yapmak istiyorsanız hatalı olduğunuzu gösterecek kanıtları görmezlikten gelmeyin. Fikirlerinizi çoğaltmaktan, değiştirmekten kaçınmayın. Kendinize açıklıkla bakmayı deneyin ve öyle karar verin.
5. Ayrıntılara boğulmayın: Karar alma sürecinizi sekteye uğratacak en büyük kriz anlarından biri de ayrıntılara takılmaktır. Psikologların Demir atma etkisi' adını verdikleri bu durumun ne zaman karşınıza çıkacağı belli olmaz. Örneğin indirim döneminde, eşyanın orijinal fiyatına bakınca kelepir olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak, aslında ürün indirimli fiyatı ile hala değerinin üstünde satılıyor olabilir.
6. Gidenin ardından yas tutmayın: Zararın neresinden dönülse kardır' sözüne fazla inanmayanlar, eski alışkanlıklarından kopmakta zorlanırlar. Oysa bazı durumlarda geçmişi bırakıp geleceğe yönelik kararlar almak, zarardan çok yarar getirir. Yürümeyen bir ilişkiyi zorla yürütmeye çalışmak, kapasitenin üstünde bir işin altından kalkmaya uğraşmak ya da artık kullanılamayan giysilerden vazgeçmek gibi. Olan oldu, biten bitti' mantığını benimseyenler, geçmişteki hatalardan pişmanlık duymadan yeni kararlara doğru kolayca yol alabilirler.
7. Gözlüklerinizi değiştirin: Hayata bakış açınızı değiştirdiğinizde geçmişte gözden kaçan birçok şeyi fark etmeye başlayacaksınız. Örneğin ürününe yüzde 10 yağ içerir' yerine yüzde 90 yağ içermez' yazan satıcılar artık sizi aldatamayacaktır. Siz görmek istediğiniz gibi bakmak yerine, birkaç farklı açıdan bakmaya başladıkça kararlarınızı daha kolay ve daha emin bir şekilde vermeye başlayacaksınız.
8. Toplumsal baskılara yenilmeyin: İnsanların fikirlerini oluştururken ve karar verirken sosyal yapıdan ve sosyal yapının unsurlarından büyük ölçüde etkilenirler. Aile ve arkadaş çevresi, sivil toplum örgütleri, dini veya siyasi gruplar, alınan kararları az veya çok etkiler. Tek yaşayan kişiler, grup içindeki kişilere göre kararlarını her zaman daha kolay verirler. Sorumluluğunuzun ve kararlarınızın hiçe sayıldığı ortamlardan uzak durmakta yarar vardır. Bireylerinin fikirlerine saygı duyan tartışmaya açık gruplar içinde yer almak size çok şey kazandıracaktır.
9. Seçeneklerinizi azaltın: Fazla seçenek hata yapma oranınızı artırır. Örneğin elinizde birden fazla diyet programı varsa kendinize en uygun olanını seçmekte mutlaka zorlanırsınız. Seçenekler arttıkça, inceleme, değerlendirme süreci artar, zihin karışır ve beyin bir anda bloke olma tehlikesi ile karşı karşıya gelir. Az ama öz seçenek, her zaman fazla seçenekten daha iyidir. O nedenle karar vermeden önce seçenekleri azaltmakta her zaman fayda vardır.
10. Topu başkalarına atın: Bazı durumlarda karar vermek sanılandan daha zor ve karmaşıktır. Bu gibi durumlarda karar verme görevini başka bir kişiye devredebilirsiniz. Örneğin arkadaş grubunuz için ortak bir plan yapma görevini başka kişilere devredebilirsiniz. Böylece hem zihninizi rahatlatır hem de stres düzeyinizi aşağıya çekebilirsiniz.
SONUÇ
Sağlıklı ve doğru kararlar verebilmek için karar verme süreçleri çok iyi öğrenilmeli ve verilen kararların kalitesi geliştirilmelidir. Başarılı ve doğru bir karar vermede, probleme ilişkin tüm veri ve gerçekler toplanmalıdır. Karar verici kendisini, amaç ve hedeflerini çok iyi tanımlamalı, vereceği kararın sonuçlarını çok iyi analiz etmelidir. Karar vermenin amacının sorunu en iyi şekilde çözmek olduğu unutulmamalıdır. Önyargılardan uzak, kritik ve analitik düşüncenin yöntemlerini kullanarak, tarafsız, duygu-akıl dengesini kurarak, çevresel faktörleri ve kaynakları dikkate alarak karar verme bir sanattır ve bilimdir.
Hayatımız, küçük ve sıradan olan ne yiyeceğimiz ve giyeceğimizden hayatımızı değiştirmeye, evlenip evlenmeyeceğimizden kiminle evleneceğimize, işe girme veya iş değiştirmeye, çocuklarımızı nasıl yetiştireceğimize kadar kolay ya da zor kararlarla dolu. Seçim hakkımızı hayatımızın her anında en üst düzeyde kullanmaya çalışırız. Bu,kişiliğimizin merkezidir: özgür iradenin tam olarak tanımıdır. Bu özgür irademizle bazen bizi mutsuz veya pişman eden kötü kararlar alırız. Peki, bilimsel araştırmalar daha iyi kararlar almamıza yardımcı olabilir mi?
İyi ve sağlıklı kararlar alma, bizim görünüşte duygusal ve rasyonel yani akla dayalı güçlerimizi dengelememizi gerektirir. Kesin olarak mevcut durumu algılamak, geleceği doğru olarak tahmin etmek, başkalarının düşüncelerini kavramak ve belirsizlikle ilgilenmek iyi bir karar almanın önkoşuludur.
Çoğumuz, kararlarımızın arkasındaki zihni düşünce süreçlerini göz ardı ederiz. Oysa psikologlar ve nörobiyologlar insanların daha iyi kararlar vermelerine yardımcı olmak için bu konularda ciddi araştırmalar yapmaya çabalıyorlar ve zihinlerimizi doğru kararlar almaya yönlendirmek için birçok heyecan verici keşifler ortaya koyuyorlar. Aşağıda bu araştırmalara dayalı olarak, daha iyi karar vermede dikkat edilecek hususlar özetlenmiştir:
1. Kararlarınızın sonuçlarından korkmayın: Bir hafta sonunu Uludağ'da geçirme ile 15 günlük yarıyıl tatilini köyde geçirme, büyük bir ev karşısında yeni bir araba satın alma, hatta kiminle evleneceğimiz gibi alacağımız her karar geleceği tahmin etmemizi gerektirir. Her durumda, tercihlerimizin sonuçlarının bizi nasıl hissettireceğini, faaliyetlerimizin duygusal veya zevkli ne tür sonuçları olacağını tasavvur etmeye çalışırız. Akla uygun olarak, bizi tamamen mutlu edeceğini düşündüğümüz seçenek bizim için ağır basar.
Bu etkileyici, duygusal tahmin etme teorik olarak iyidir. Tek problem, bu tahmini yapmada çok iyi olmamamızdır. İnsanlar için rutin olarak karar vermeyi zorlaştıran en önemli faktörlerden biri, iyi veya kötü olarak, daha kararı vermeden sonucunu düşünmeye başlamaktır. Aslında araştırmalar da, kararın sonucunu düşünürken her zaman abartıya kaçıldığını göstermektedir. İyi veya kötü durumun ortaya çıkma şansı eşit olmasına karşın, insanlar kaybetme riskinin iki kat daha fazla olduğunu düşünmektedirler. Yani kararın sonucunda hiçbir zaman önceden hayal edildiği kadar acı ya da mutluluk yaşanmıyor. Kişileri bu abartılı yanlış öngörülerde bulunmaya iten ise kaybetme korkusudur. O halde unutmayalım ki, gelecekte kararımızın sonucu ne olursa olsun, bizi, düşündüğümüzden fazla memnun etmeyeceği gibi, düşündüğümüzden fazla da incitmeyecek veya acı vermeyecektir.
2. İçgüdülerinize güvenin: Aşırı bilgi birikimi hayatın her alanında, özellikle de pratik düşünülmesi gereken zamanlarda sorun yaratabilir. İyi ve doğru bir karar için her zaman uzun bir süreye ihtiyaç olduğu düşünülür; oysaki hayatın bazı alanlarında ani ve içgüdüsel fikirler uzun zaman harcanarak alınan kararlardan çok daha iyi sonuçlar verir.
Princeton Üniversitesi'nden JanineWillis ve Alexander Todorov ilk kez karşılaştığımız insanların güvenilirliği, yeterliliği, saldırganlığı, yeteneği ve ilgi çekiciliği ile ilgili izlenimlerimizin, o kişinin yüzünü gördüğümüz ilk 100 milisaniye içinde oluştuğu sonucuna ulaştılar. Süre bir saniyeye kadar uzatıldığında, çok az kişinin ilk düşüncelerini yeniden gözden geçirdiklerini, alelacele verilen kararların daha güvenilir olduğunu gördüler.
3. Duygularınızı dikkate alın: Duygularınızın karar vermenin düşmanı olduğunu düşünebilirsiniz. Aslında, duygularımız karar vermenin ayrılmaz bir parçasıdır. En temel duygularımız, hayatımızı tehdit eden durumlarda hızlı ve bilinçsiz kararlar almamızı etkin şekilde kullanma konusunda oldukça gelişmiştir.Özellikle gündelik işlerde karar alırken geçmişteki tecrübelerimize dayalı duygularımızı yoğun bir şekilde kullanırız.
Önemli olan duygularımıza güvenerek karar almak değil, karar alırken hangi duygulardan yararlandığımızdır. Örneğin, öfke altında aldığınız kararlar daha bencil, daha aceleci ve daha risklidir. Üzüntü ise doğru karar alınmasını sağlayan tek duygudur. Hatta araştırmalara göre hayatı, kararları ve geleceği en iyi öngören kişiler depresyondakilerdir. Psikologlar, bu özelliği, Depresif gerçekçilik' olarak tanımlamaktadır.
4. Kararınızı etraflıca düşünün: Hiçbir zaman gerçek anlamda objektif olamayacağınızı kabul etmelisiniz. Geçmişiniz, yaşadıklarınız ve duygularınız, farkında olmasanız da sizi taraf yapar. İyi ve doğru bir seçim yapmak istiyorsanız hatalı olduğunuzu gösterecek kanıtları görmezlikten gelmeyin. Fikirlerinizi çoğaltmaktan, değiştirmekten kaçınmayın. Kendinize açıklıkla bakmayı deneyin ve öyle karar verin.
5. Ayrıntılara boğulmayın: Karar alma sürecinizi sekteye uğratacak en büyük kriz anlarından biri de ayrıntılara takılmaktır. Psikologların Demir atma etkisi' adını verdikleri bu durumun ne zaman karşınıza çıkacağı belli olmaz. Örneğin indirim döneminde, eşyanın orijinal fiyatına bakınca kelepir olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak, aslında ürün indirimli fiyatı ile hala değerinin üstünde satılıyor olabilir.
6. Gidenin ardından yas tutmayın: Zararın neresinden dönülse kardır' sözüne fazla inanmayanlar, eski alışkanlıklarından kopmakta zorlanırlar. Oysa bazı durumlarda geçmişi bırakıp geleceğe yönelik kararlar almak, zarardan çok yarar getirir. Yürümeyen bir ilişkiyi zorla yürütmeye çalışmak, kapasitenin üstünde bir işin altından kalkmaya uğraşmak ya da artık kullanılamayan giysilerden vazgeçmek gibi. Olan oldu, biten bitti' mantığını benimseyenler, geçmişteki hatalardan pişmanlık duymadan yeni kararlara doğru kolayca yol alabilirler.
7. Gözlüklerinizi değiştirin: Hayata bakış açınızı değiştirdiğinizde geçmişte gözden kaçan birçok şeyi fark etmeye başlayacaksınız. Örneğin ürününe yüzde 10 yağ içerir' yerine yüzde 90 yağ içermez' yazan satıcılar artık sizi aldatamayacaktır. Siz görmek istediğiniz gibi bakmak yerine, birkaç farklı açıdan bakmaya başladıkça kararlarınızı daha kolay ve daha emin bir şekilde vermeye başlayacaksınız.
8. Toplumsal baskılara yenilmeyin: İnsanların fikirlerini oluştururken ve karar verirken sosyal yapıdan ve sosyal yapının unsurlarından büyük ölçüde etkilenirler. Aile ve arkadaş çevresi, sivil toplum örgütleri, dini veya siyasi gruplar, alınan kararları az veya çok etkiler. Tek yaşayan kişiler, grup içindeki kişilere göre kararlarını her zaman daha kolay verirler. Sorumluluğunuzun ve kararlarınızın hiçe sayıldığı ortamlardan uzak durmakta yarar vardır. Bireylerinin fikirlerine saygı duyan tartışmaya açık gruplar içinde yer almak size çok şey kazandıracaktır.
9. Seçeneklerinizi azaltın: Fazla seçenek hata yapma oranınızı artırır. Örneğin elinizde birden fazla diyet programı varsa kendinize en uygun olanını seçmekte mutlaka zorlanırsınız. Seçenekler arttıkça, inceleme, değerlendirme süreci artar, zihin karışır ve beyin bir anda bloke olma tehlikesi ile karşı karşıya gelir. Az ama öz seçenek, her zaman fazla seçenekten daha iyidir. O nedenle karar vermeden önce seçenekleri azaltmakta her zaman fayda vardır.
10. Topu başkalarına atın: Bazı durumlarda karar vermek sanılandan daha zor ve karmaşıktır. Bu gibi durumlarda karar verme görevini başka bir kişiye devredebilirsiniz. Örneğin arkadaş grubunuz için ortak bir plan yapma görevini başka kişilere devredebilirsiniz. Böylece hem zihninizi rahatlatır hem de stres düzeyinizi aşağıya çekebilirsiniz.
SONUÇ
Sağlıklı ve doğru kararlar verebilmek için karar verme süreçleri çok iyi öğrenilmeli ve verilen kararların kalitesi geliştirilmelidir. Başarılı ve doğru bir karar vermede, probleme ilişkin tüm veri ve gerçekler toplanmalıdır. Karar verici kendisini, amaç ve hedeflerini çok iyi tanımlamalı, vereceği kararın sonuçlarını çok iyi analiz etmelidir. Karar vermenin amacının sorunu en iyi şekilde çözmek olduğu unutulmamalıdır. Önyargılardan uzak, kritik ve analitik düşüncenin yöntemlerini kullanarak, tarafsız, duygu-akıl dengesini kurarak, çevresel faktörleri ve kaynakları dikkate alarak karar verme bir sanattır ve bilimdir.